habercibotu
Yeni Üye
PlayStation 5’te 2 yıldır ha oynadım ha oynayacağım dediğim, sepete atıp atıp geri kaçtığım, videolarına bakıp “vay bea” dediğim bir oyunu almadığıma, oynamadığıma bu kadar sevineceğim hiç aklıma gelmezdi. Returnal zaten harika bir oyundu ama PC versiyonu fevkaladenin fevkinde kıvamında olmuş.
Eskiden çok olurdu bu bana. Konsola çıkmış bir oyunun PC’ye gelme ihtimali varsa direnir oynamazdım. PS5’ten sonra işler biraz değişti. Süper güçlü cihaz, muhteşem grafikler, DualSense’in dayanılmaz hafifliği derken bir oyunun PC’ye gelip gelmemesini umursamaz oldum. Ya da olmuştum. Returnal beni bir kez daha eski endişelerime götürdü. “PC Master Race” kavramı hala geçerli miydi acaba? Valla Returnal’ın PC portuna bakarsak cevap kocaman bir “Evet!”
Bol Işıklı Ateş Topları
Returnal’ı anlatmanın en kolay yolu biraz eskilere dönmek. Super Stardust’ı hatırlayanlar ne demek istediğimi hemen anlayacaklar. PS3 döneminde Super Stardust’ı ateşle, ekran karşısında tam bir renk cümbüşünün, daha doğrusu kaosunun içerisinde bulurduk kendimizi. Hep aynı şeyleri yaptığımız oyun o kadar renkli, o kadar heyecanlı, o kadar eğlenceliydi ki sürekli “bi tur daha” dememize sebep olurdu. Returnal’da da aynı durum söz konusu. Zaten başımıza ne geliyorsa şu “bi tur daha” lafı yüzünden geliyor.
Returnal’ın baş karakteri Selene, uzay gemisinin oldukça sert bir iniş yaptığı Atropos gezegeninde tuhaf bir yaşam & ölüm döngüsü içerisinde buluyor kendisini. Birkaç parçaya ayrılan gemimizden indiğimizde yapmak istediğimiz ilk şey Atropos’tan gelen gizemli sinyallerin kaynağını araştırmak oluyor. Oyun da sanki çok kolay bir şeymiş gibi görev alanına bunu yazıyor: gizemli sinyal kaynağını bul. Ama daha ilk adımlarınızı attığınızda bunun hiç de kolay bir görev olmadığını fark ediyorsunuz. Etrafın güzelliğine kendinizi kaptırmaya başladığınız anlarda ilk düşmanlar önünüzde beliriveriyor. Atropos’un hiç de dostane bir gezegen olmadığını anlamanızla kendinizi absürt derecede hareketli bir macerada bulmanız bir oluyor.
Kırıntılar
Housemarque, Returnal’da oyuncuların ekmek kırıntılarını toplayarak sonuca ulaşmalarını istemiş. Ölüp ölüp dirildiğiniz her yeri turda, rastgele yaratılan dünyanızın ve şansınızın da yardımıyla eski ses kayıtlarınıza ulaşıyorsunuz. Eski ses kayıtlarınıza cesediniz eşlik ediyor tabii ki. Tuhaf bir döngü içerisinde Selene. Neyle karşı karşıya olduğunu anlamaya başladığı her an ufak ufak notlar alıyor kendisinden sonra gelecek olanlar için. O an kontrol ettiğiniz Selene de bu notları bularak kafasındaki soru işaretlerini yanıtlamaya çalışıyor. Gördüğü rüyalar & kabuslar, eski evinde geçen ciddi anlamda ürkütücü sekansların her biri cevaplara bir adım daha yaklaşmanızı sağlıyor. Ama sadece bir adım…
Aslında oyunun her özelliği bunun üzerine kurulu. Hep adım adım ilerliyorsunuz. Sonuçta her ne kadar öyle gözükmese de Returnal bir “roguelite” oyunu. Sıfırdan başla, bölümleri geçtikçe geçici olarak güçlen; arada 1-2 tane kalıcı iyileştirme bul; öl; baştan başla. Oynanışın en basit izahı bu. Ama oyun bildiğiniz zor. Zorluğunu oluşturan birkaç neden var. Öncelikle her şey rastgele gerçekleşiyor. Daha ilk alanda nalları dikmek olası. Ya da bir Biome’u hiç zorlanmadan bitirmek de. Problem şu ki bir Biome’u zorlanmadan bitirmeniz bir sonraki Biome’un ilk bölümünde başa sarmayacağınız anlamına gelmiyor. Biliyorum, biraz karışık oldu. Ama Returnal’ın hiçbir şeyi normal değil ki anlatımı normal olsun.
Oyun 6 ana bölümden oluşuyor. Bunlara Biome deniyor. Her Biome, Atropos’un farklı yaşam alanlarını ziyaret etmenizi sağlıyor. Bu Biome’lar bir çok “oda”dan oluşuyor. Oda dediğime bakmayın hepsi küçüklü büyüklü açık alanlar aslında. Güzel bir haritanız, ilerleyişinizi takip etmenizi kolaylaştıran yönergeleriniz var. Alanlarda hangi kaynakların bulunduğu, düşmanlarınız, kapılar, hepsi mini haritanız dahil işaretlenmiş durumda. Bu kadar çok verinin hayatınızı gereğinden fazla kolaylaştıracağını düşünüyor olabilirsiniz ama aslında Returnal’ın oyuncuya verdiği o kırıntı bilgilerden fazlası değil bunlar. Kapıyı görüyorsunuz ama kapının arkasında ne var bilmiyorsunuz; kaynakları görüyorsunuz ama o kaynaklara yöneldiğinizde üzerinize atılacak yaratıklardan bihabersiniz. Zaten bu haritalama sistemi olmasa tamamen aksiyon üzerine kurulu oyun zevki çok çok aşağılara çekilirdi. Bulduğunuz her bir kaynağa sonuna kadar ihtiyaç duyduğunuz bir oyunda, aksiyonu kesip kaynak bulmak için her çalının arkasına bakmak ölümcül bir tasarım hatası olurdu.
Aksiyon Aksiyon Aksiyon
Returnal’ın eti butu kemiği iliği, muhteşem aksiyonu. Eski tip bir arcade oyunu havasındaki bir aksiyondan bahsediyorum. Düşmanlar oldukça çeşitli. Ufak tefek tipler değil hiçbiri. Uçanı da var koşarak üzerinize geleni de. Sizi bir ısırışta mideye indirebilecek büyüklükte olanı da var, sürü halinde saldırmayı tercih edeni de. Ama hepsinin ortak bir özelliği var ki o da saldırı anında ekranda yarattıkları cümbüş. Yani uzaylı yaratık dediğin şöyle tek bir mermi atar, lazer ışını gönderir dimi? Bunlar öyle değiller. Normal boyut bir düşman bie atımda ekranı kaplayan 10 farklı lazer topunu size nişanlayabiliyor. Bir de aynı anda onlardan 5 tanesiyle kapıştığınızı düşünürseniz, nereye kaçacağınızı şaşırmış halde buluyorsunuz kendinizi. Ama oyunun aksiyonu o kadar rafine ki, Selene’in hareketleri, zıplaması, ileriye doğru hızlı atılımları savaşları son derece estetik (ve ölümcül) bir dansa çeviriyor.
Tabii savaşlardaki tek dayanağınız Selene’in çevikliği değil. Silahınız, o anki tur esnasında bulduğunuz artifactler, ortamdan topladığınız ya da oyun esnasında kazandığınız “para”larla yine özel cihazlardan alabildiğiniz kullanılabilir eşyaların hepsi karakterinizin bir sonraki savaşa daha güçlü girmesini sağlıyor. Loot konsepti sadece silahlarda geçerli. Farklı türdeki silahların hem ek modülleri farklı olabiliyor hem de baz güçleri. Ek özellikleri kalıcı olarak açmak için ilgili silahla yeterli sayıda çatışmaya girmeniz gerekiyor. O an istemesenizde bir sonraki turda ihtiyaç duyabileceğiniz bu özellikleri açmanız önemli.
Biome ve orada karşılaştığınız yaratıkları anlamaya başladıkça silah seçimlerini de buna göre yapıyorsunuz. Oyun diğer bir çok özelliğinde olduğu gibi silah seçiminde de sizi tercih yapmaya zorluyor. Çünkü sadece tek bir silah taşıyabiliyorsunuz. Yeni bir silah bulduğunuzda mevcut silahınızı yere bırakıp yenisini almak zorundasınız.
Öldürmeyen Şey Güçlendirir
Bu tercih yapma mantığı bir çok yerde karşınıza çıkıyor. Oyunda sizi güçlendiren şeyler aynı zamanda zayıflatabiliyor da. Returnal’ın temel sistemlerinden biri “kötücül” ya da “lanetli” olarak ifade edebileceğim yapı. Lanetli bir sandığı açıp açmamak, lanetlenme riskine girmek ya da güç bela kazandığınız oyunun en değerli “para” birimi olan Ether’leri harcamak tamamen sizim seçiminize kalmış durumda. Eğer bir sandık ya da obje tarafından lanetlenirseniz o laneti nasıl kaldıracağınız da bir yan görevmişçesine ekranınızın sol tarafında yerini alıyor. Ama sadece lanetler değil sizi güçsüzleştiren şeyler. Atropos’taki her nefes alan tip sizi öldürmeye çalışmıyor. Biome’larda karşılaşacağınız parazitlerden 5 tanesini bilerek ve isteyerek giysinize yapıştırabiliyorsunuz. Bu parazitler en basit iyileştirmelerden, o turda 1 kez daha yaşam hakkı vermeye kadar çok geniş bir yelpazede size yardımcı oluyorlar. Ancak her şeyin bir bedeli var tabii. Her parazit yaptığı olumlu etkinin yanında olumsuz bir etkiye de sahip. Bir de onları yapıştırdıktan sonra ha deyince de çıkartamıyorsunuz. O nedenle tercihinizi doğru yapmak o turun başarısında önemli bir etki oluşturabiliyor.
Port Dediğin...
Böyle olur! Sanırım son dönemde ya bu konularda hiç haz etmediğim ya da muhteşem bulduğum oyunlar çıkıyor. Sürekli bir “port dediğin böyle olur”, “Remake dediğin şöyle olur” cümleleri kururken buluyorum kendimi. Ama gerçekten Returnal bu konuda çok çok başarılı. Playstation’da bile ağızları açık bırakan bir görsel şöleni bir kaç gömlek büyütmüşler PC’de. Üst düzey bir PC oyununda aradığınız tüm grafiksel ayarlar PC versiyonunda mevcut. Bilgisayarınızın gücünün yetmediği noktalarda destek olsun diye kullanılan DLSS, FSR gibi AI bazlı performans iyileştirmelerinde daha önce adını duymadıklarım bile desteklenir durumda. Tabii sadece görsellik değil, ses konusunda da çok iyi iş çıkarıyor Returnal. Oyun, stereo, 5.1, 7.1 desteklerinin yanı sıra iki özel 3D ses moduyla sizi tamamen Atropos’un içine çekiyor. Klavye fare konusuna zaten değinmeye gerek yok. PC oyunu olmanın temel gerekliliklerinden biri değiştirilebilir tuş dizimine sahip olmak. Ama böylesi hızlı bir aksiyon oyununda en basit fare desteği bile inanılmaz fark yaratırdı zaten.
Bir de tabii PC oyuncularının bölünmüşlüğüne son verme çabası var oyunun. Oyunu Steam üzerinden de alsanız, Epic üzerinden de alsanız birlikte oynama şansınız oluyor. Returnal her ne kadar tek oyunculu bir oyun olsa da tüm oyunu co-op modda oynamanıza imkan tanıyor.
Bir Tur Daha
Evet bir tur daha. Hoş keşke turlar biraz daha kısa sürse ve daha fazla kalıcı özellik kazandırsaymış. Yine de Returnal 2023’ün en büyük oyunlarını beklerken bundan daha iyi bir zamanda çıkamazdı diye düşünüyorum. Akşam işten geldikten sonra çok fazla kafa patlatmadan oynanabilecek, günün tüm stresini Atropos’un vahşi yaratıklarının üzerine boşaltabileceğiniz bir oyun var karşınızda. Hoş ara sıra sinir sahibi olup klavyeyi bir tarafa fareyi diğer tarafa gönderebiliyorsunuz ama olsun. Yine de hadi... bir tur daha.
Fatality Returnal muhteşem bir PC portu olsa da bazı problemleri de yok değil. Bunların başında çat diye karşınıza çıkan Fatal Error geliyor. Oyunun süper ötesi Işın izleme özelliklerinin zaman zaman problem çıkardığı bir çok kaynak tarafından doğrulanmış durumda. Ama bir de Fatal Error olayımız var ki daha tam çözüme ulaşmış değil. Kendi deneyimlerimden gördüğüm kadarıyla oyun hız aşırtma konusunda oldukça hassas. CPU, GPU ve Ram’lerinizde hız aşırtma uyguluyorsanız bu ölümcül hatayla karşılaşma olasılığınızı yükseltiyorsunuz demektir. |