bilgiliadam
Yeni Üye
Riya bölümü ve aciklamasi RİYA BÖLÜMÜ UMUMÎ AÇIKLAMA Riya, lügat olarak görmek mânasına gelen ru'yet kökünden kazanç Hakikatte olmadığı halde iyi görünmekmânasınadır Dilimizdeki en yakın karşılığı gösteriştir Dînî bir deyiş olarak ibâdetlerde ve öteki amellerde samimiyetten uzaklığı ve ihlassızlığı ifade eder Bir başka açıklama ile, bir Müslüman ibâdetlerini Allah rızası için yapmakla mükelleftir Sadaka, zekat, yardım, güler yüz, tatlı söz gibi her çeşit bahtı açık amelleri de Allah rızası için yapmalıdır Amelde Allah rızasını arama keyfiyetine ihlas denir İhlasın zıddı riyadır Yani, her çeşitlilik ibâdet ve dînin teşvîk ettiği öteki hayırlı amellerde Allah rızasını yok, dünyevî bir maksad gütmek, insanların rızasını çağırmak riyadır Gazâlî, daha vecîz olarak: Riya, iyi görünerek insanların kalbinde yer almak istemektirdiye târif eder Gazâlî bir başka tarifinde, riyâ'yı yalnızca ibâdetlerdeki gösterişe tayin ederek: Allah'a yaptığı ibâdet ile kulları kastetmektirdiye tasvir eder Ancak hadislerde herçeşit ameldeki ihlassızlık, riya ile ifade edilmiştir Mamafih Gazâlî de beş şeyle riya yapıldığını belirterek, teker teker açıklar Bu beş şey: Ceset, elbise, laf, amel, dost çokluğu'dur İhlâsa ehemmiyet veren İslâm nazarında riya, bir nevî şirktir Çünkü uğurlu ameller Allah için yapılacakken dünyevî bir avantaj için yapılınca, o üstünlük Allah yerine konmuş olmaktadır Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) şirkin bu çeşidine şirki hafî demiştir, yani sıcacık şirk Hadiste: اِنَّ اَدْنَى الرِّيَاءِ شِرْكٌ Riyanın en azı da şirktirbuyurulmuştur Bir başka hadis de şöyledir: Kıyamet günü riyâkar adama: Ey fâcir, ey gaddâr, nefsine gadreden, ey gösterişci mürâî, amelin mahvoldu, mükâafatın kayboldu Amelini kime göstermelikk yaptınsa, git ondan mükâfâtını al!denirResûlullah'ın riyaya karşı uyarısı çoktur Bunlardan biri de şöyle: Ümmetimin şirke düşmesinden korkuyorum Yine De onlar puta tapacak değiller; güneşe, aya, taşa da tapacak değiller Ama amellerinde riyâkarlık yaparlar, Allah için işlemezlerResûlullah'ın riya ile ilgili bir takım hadislerine geçmeden önce, Gazâlî Hazretleri'nin riyanın dereceleri ile konu ile ilgili açıklamasını da kaydetmede üstünlük görüyoruz: Ona göre riya'nın değişik dereceleri vardır Bazısı bazısından daha ağırdır: Birinci Derece: En ağır olanıdır Riya ile yaptığı ibâdette hiç sevap niyeti yoktur Gerekirse insanların yanında abdestsiz bile namaz kıldığı halde, yalnız kaldığı süre hiç kılmayan gibi Bu namaz sırf insanlara şaşaa içindir, hiçbir hayrı yoktur İkinci Derece: İbâdeti göstermelikk yapar, ama Allah'ın rızasını da gaye eder Fakat bu amaç zayıftır, yalnızlıkta bu ibâdeti yapmayacaktı Sevâba kasıt etmese de göstermelikk bunu yapacaktır Üçüncü Derece: Şaşaa ve sevap tarafları müsâvî olmaktır Eğer riyânın yanına bir de sevap ya da sevabın yanında üstelik riya niyeti olmasa bu ameli yapmayacaktı İkisinin müsâvî olarak bulunmasıyla bu ameli yapmıştır Bu amelinden zarar görmese de menfaat da görmez, başa baş kurtarır Dördüncü Derece: İbâdetini, insanların duymuş olmasından dolayı daha da gayrete gelip takviye etmesi, artırmasıdır Böyle birisi, kimse duymasa da ibâdetini yapacaktır Böyle birisi sırf riya maksadıyla yapmadığı için ibâdetinden fayda görebilir1 ـ1ـ عن شُفَىٍّ ا‘صْبَحِى عن أبى هريرة رَضِيَ اللّهُ عَنْهُ قال: قال رسولُ اللّهِ #: أوَّلُ مَنْ يُدْعَى بِهِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ رَجُلٌ جَمَعَ الْقُرآنَ، وَرَجُلٌ قُتِلَ في سَبِيلِ اللّهِ، وَرَجُلٌ كَثِيرُ المَالِ فَيَقُولُ اللّهُ تَعَالى لِلْقَارِئِ: ألَمْ أُعَلِّمْكَ مَا أنْزَلْتُ عَلى رَسُولِى؟ فَيَقُولُ: بَلَى يَا رَبِّ قالَ: فَمَا عَمِلْتَ فِيمَا عَلِمْتَ؟ فَيَقُولُ: كُنْتُ أقُومُ بِهِ آنَاءَ اللَّيْلِ وَأنَاءَ النَّهَارِ فَيَقُولُ اللّهُ تَعالى لهُ: كَذَبْتَ وَتَقُولُ لهُ المََئِكَةُ: كَذَبْتَ وَيَقُولُ لهُ اللّهُ تَعالى: بَلْ أرَدْتَ أنْ يُقَالَ فَُنٌ قَارِئٌ، وَقَد قِيلَ ذلِكَ وَيُؤْتى بِصَاحِبِ المَالِ؟ فَيَقُولُ اللّهُ تَعالى: ألَمْ أُوَسِّعْ عَلَيْكَ حَتَّى لَمْ أدَعْكَ تَحْتَاجُ إلى أحَدٍ؟ فيَقُولُ: بَلَى يَا رَبِّ فَيَقُولُ: فَمَاذَا عَمِلْتَ فِيمَا آتَيْتُكَ؟ فَيَقُولُ: كُنْتُ أصِلُ الرَّحِمَ وَأتَصَدَّقُ فَيَقُولُ اللّهُ تَعالى لَهُ: كَذَبْتَ؛ وَتَقُولُ لَهُ المََئِكَةُ: كَذَبْتَ؛ وَيَقُولُ لَهُ اللّهُ تَعالى: بَلْ أرَدْتَ أنْ يُقَالَ فَُنٌ جَوَادٌ، وَقَدْ قِيلَ ذلِكَ ثُمَّ يُؤْتَى بِالَّذِى قُتِلَ في سَبِيلِ اللّهِ فَيَقُولُ لَهُ اللّهُ تَعالى: فِيمَا ذَا قُتِلْتَ، فَيَقُولُ: أُمِرْتُ بِالْجِهَادِ في سَبِيلِكَ فقَاتَلْتُ حَتَّى قُتِلْتُ فَيَقُولُ اللّهُ تَعالى لَهُ: كُذَبْتَ وَتَقُولُ لَهُ المََئِكَةُ: كَذَبْتَ وَيَقُولُ لَهُ اللّهُ تَعالى: بَلْ أرَدْتَ أنْ يُقَالَ فَُنٌ جَرِئٌ، وَقَدْ قِىلَ ذلِكَ ثُمَّ ضَرَبَ رسولُ اللّهِ # عَلى رُكْبَةِ أبى هُرَيْرَةَ فقالَ: يَا أبَا هُرَيْرَةَ أولئِكَ الثََّثَةُ أوَّلُ خَلْقِ اللّهِ تُسْعَرُ بِهِم النَّارُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ، قال شُفَىٌّ: فأخْبَرْتُ مُعَاوِيَةَ بِهَذَا الحَدِيثِ عَنْ أبِى هُرَيْرَةَ فقَالَ: قَدْ فُعِلَ بِهؤَُءِ هذا، فَكَيْفَ بِمَنْ بَقِىَ مِنَ النَّاسِ؟ ثُمَّ بَكَى مُعَاوِيَةُ بُكَاءً شَديداً حَتَّى ظَنَّ أنَّهُ هَالِكٌ ثُمَّ أفَاقَ وَمَسَحَ عَنْ وَجْهِهِ وقَالَ: صَدَقَ اللّهُ وَرَسُولُهُ؛ مَنْ كانَ يُرِيدُ الحَيَاةَ الدُّنْيَا وَزِينَتَهَا نُوَفِّ إلَيْهِمْ أعْمَالَهُمْ فِيهَا وَهُمْ فِيهَا َ يُبْخَسُونَ أولئِكَ الَّذِينَ لَيْسَ لَهُمْ في اŒخِرَةِ إَّ النَّارُ وَحََبِطَ مَا صَنَعُوا فِيهَا وَبَاطِلٌ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ أخرجه مسلم والترمذي واللفظ له والنسائى 1 (2002) Şüfeyyü'lEsbâhî, Hz Ebû Hüreyre'den naklediyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular oysa: Kıyamet günü birincil çağrılacaklar, Kur'ânı ezberleyen biri, Allah yolunda öldürülen biri ve bundan başka fazla malı olan biridir Allah Teâlâ Hazretleri Kur'ân okuyana: Ben Resûlüme inzal buyurduğum şeyi sana öğretmedim mi?diye soracak Adam: Evet yâ Rabbi!diyecek Bildiklerinle ne amelde bulundun?diye Rabb Teâlâ her yerde soracakAdam: Ben onu gündüz ve gece baştan başa okurdumdiyecek Allâhu Teâlâ Hazretleri: Yalan söylüyorsun!diyecek de ona: Yalan söylüyorsun!diye çıkışacaklar Allahu Teâlâ Hazretleri ona: Bilakis sen, Falanca Kur'an okuyordensin diye okudun ve bu da söylendider Sonradan, mülk sahibi getirilir Allah Teâlâ Hazretleri: Ben sana bolca mal vermedim mi? Hatta öyle bol verdim ama, kimseye fakir olmadın?der Zengin adam, Evet yâ Rabbider Sana verdiğimle ne amelde bulundun?diye Rabb Teâlâ sorar Adam: Sılai rahimde bulunur ve tasadduk ederdimder Allâhu Teâlâ Hazretleri:Bilakis sen: Falanca cömerttirdesinler diye bunu yaptın ve bu da denildider Sonradan Allah yolunda öldürülen getirilir Allah Teâlâ Hazretleri: Niçin öldürüldün?diye sorar Adam: Senin yolunda cihadla emrolundum Ben de öldürülünceye kadar savaştımder Hakk Teâlâ ona: Yalan söylüyorsun!der Ona melekler de:Yalan söylüyorsun!diye çıkışırlar Allah Teâlâ Hazretleri ona her yerde: Bilakis sen: Falanca cesurdurdesinler diye düşündün ve bu da söylendibuyurur Sonradan (Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Ebû Hüreyre'nin dizine vurup): Ey Ebû Hüreyre! Bu üç kimse, Kıyamet günü, cehennemin, aleyhlerinde kabaracağı Allah'ın birincil üç mahlûkudur!dedi Şüfey der ki: Ben Ebû Hüreyre'den aldığım bu hadisi, Hz Muâviye'ye haber verdim Bunun üstüne: Böylelerine bu muâmele yapılırsa, insanların geri kalanlarına neler yapılır?dedi ve Hz Muâviye şiddetli bir ağlayışla ağlamaya başladı, öyle oysa helak olacağını zannettim Derken bir müddet daha sonra kendine geldi, yüzündeki (gözyaşlarını) sildi Ve şunları söyledi: Allah ve Onun Resûlü doğru söylediler: Dünya hayatını ve onun zinetini isteyenlere, orada işlediklerinin karşılığını tastamam veririz Onlar orada bir eksikliğe de uğratılmazlar İşte âhirette onlara ateşten diğer bir şey yoktur İşledikleri şeyler orada boşa gitmiştir Zâten yapmakta oldukları da bâtıldır(Hûd 1516) Müslim, İmâret 152, (1905); Tirmizî, Zühd 48, (2383); Nesâî, Cihâd 22, (6, 23, 24)2 ـ2ـ وعن كعب بن مالك رَضِيَ اللّهُ عَنْهُ قال: سَمِعْتُ النَّبىَّ # يَقُولُ: مَنْ طَلَبَ الْعِلْمَ لِيُجَارِىَ بِهِ الْعُلَمَاءَ وَيُمَارِىَ بِهِ السُّفَهَاءَ وَيَصْرِفَ بِهِ وَجُوهَ النَّاسِ إلَيْهِ أدْخَلَهُ اللّهُ النَّارَ أخرجه الترمذي »المُمَارَاةُ« المجادلة والمناظرة»وَالمُجَارَاةُ« أن يجرى مع قوم في شئ ويفعلَ مثل فعلهم 2 (2003) Ka'b İbnu Mâlik (radıyallâhu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın şöyle söylediğini işittim: Kim âlim geçinmek, sefihlerle münâzara gerçekleştirmek ve halkın dikkatlerini kendine çekmek gibi maksadlarla ilim öğrenirse Allah o kimseyi cehenneme atarTirmizî, İlm 6, (2656)3 AÇIKLAMA: 1 Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) burada dünyevî bir maksadla ilim taleb etmeyi yasaklamaktadır Nitekim Tirmizî, bu hadisi İlmiyle dünyayı taleb edenin durumuadını taşıyan bir bâbta kaydederDînimiz, sâdece ibâdet ve diğer hayır amellerimizde ihlas emretmez, ilimde de ihlâs emreder Yani ilim Allah rızası için taleb edilmelidir Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a birincil gelen Okuemrinin Yaratan Rabbinin adıyla oku!biçiminde gelmesi, okumanın, ilmin behemahal Allah'ın ismiyle, yani O'nun rızası için yapılması gereğine ilk irşaddır Allah'ın rızası düşünülmeden yapılan her meslek çirkindir, dahası rızaya zıt düşen olursa çok daha çirkin, çok daha zararlı ve başkaları için de yıkımdır İlmin, ilâhî rızaya uygunsuz kullanılışından doğacak zararlar ise daha büyük, daha şümullü olabilir Bu sebeple, ilim talebine büyük önem veren dînimiz, bunun Allah rızası için olmasını ısrarla taleb etmiş, diğer maksadlarla ilim taleb edenin, bu ilimle kurtuluşa, cennete değil, felâkete ve ebedî hüsrana uğrayacağını söylemiştir 2Bu hadiste ilim talebine, Allah rızası dışarıda esas hangi maksadların başlıca kılınabileceğine uyarı çekilmiştir 1) Âlim geçinmek: Yani kendini göstermek ve dinletmek ve bu nedenle dikkatleri üzerine çekmek, kendisine âlim dedirtmek için âlimlerle münazara, didişme yerine getirmek, onların ilmî faaliyetlerine bulunma, bu maksadla ilim taleb etmek 2) Sefihlerle münazara: Tefâhur, kibir, böbürlenme gibi nefsine karşın gayelerle, sefih kelimesiyle ifâde edilen îmânı zayıf, ameli böylece kıt, dinde lâübâli, aklen nâkıs kimselerle münakaşa, mücâdele etmek, bu maksadla ilim taleb etmek 3) Halkın dikkatlerini kendine sürüklemek: Bundan maksad, mevkî, makam, para gibi herçeşit dünyalığı edinmek, insanları kendine yöneltmek için ilim talebidir Resûllullah, bu niyetlerden biriyle ilim taleb etmenin kişiyi ateşe atacağını belirtmektedir Sühreverdî, elAvârif'te der ama: Münakâşa ve onunla birlikte bulunan öteki vasıflar ateşe girmeye sebeptir, zîra, nefisleri, o esnâda kahr ve galebe için ortaya çıkmıştır Bu iki sıfat ise, şeytanlığa hastırHüccetu'lİslâm der ancak: Hz Muâz (radıyallâhu anh)'den rivâyete göre (ilmi Allah rızası için taleb etmeyen âlimleri yedi tabakaya ayırarak) şöyle demiştir: * Ulemadan bazıları vardır, ilmini saklar, bu ilmin başkasında da olmasını sevmez İşte böyleleri cehennemin en dibinde yer alacaktır * Bir kısmı var, ilmi içinde sultan gibidir, itiraz eden olsa küplere biner Böyleleri cehennemin ikinci tabakasındadır* Bir kısmı vardır, ilmini ve garib hadislerini itibar ve mal sâhiplerinin yanında söyler, böyleleri cehennemin üçüncü tabakasıdır * Bir kısmı vardır, kendini fetva vermeye adamıştır, doğruyanlış fetvalar verir Böylesi, dördüncü tabakadadır * Bazıları vardır Ehli kitap ağzıyla konuşur, bunlar beşinci tabakadadır * Bir kısmı vardır İlmini halk aralarında asâlet ve anılma vâsıtası kılar, bunlar altıncı tabakayı teşkil eder * Bir kısım âlim vardır, onları tekebbür ve kendini beğenme, helâke atar, bu gruptan biri va'zu nasîhat edecek olsa kuvvet gösterir Başkasını da burunsar (ufak görür), böylesi, ateşin yedinci mertebesindedir Rivâyette gelmiştir: Böylece kul vardır fakat, hakkında açılan medh ü senâ sancağı meşrikla mağrib aralarında dalgalandığı halde Allah indinde bir sineğin kanadı değin ağırlığı yoktur4 ـ3ـ وعن أبى هريرة رَضِيَ اللّهُ عَنْهُ قال: قال رسولُ اللّه # تَعَوَّذُوا بِاللّهِ مِنْ جُبِّ الحَزَنِ فقَالَُوا يَارسولَ اللّهِ: وَمَا جُبُّ الحَزَنِ؟ قالَ: وَادٍ في جَهَنَّمَ تَتَعَوَّذُ مِنْهُ جَهَنَّمُ كُلَّ يَوْمٍ مِائَةَ مَرَّةٍ قِيلَ يَا رسُولَ اللّهِ: وَمَنْ يَدْخُله؟ قال: الْقُرَّاءُ المُرَاءُونَ بِأعْمَالِهِمْ أخرجه الترمذي 3 (2004) Hz Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bir gün: Üzüntü kuyusundan Allah'a sığının!buyurdular Oradakiler: Ey Allah'ın Resûlü! Hüzün kuyusu da nedir?diye sordular O, dedi, cehennemde bir vâdidir; cehennem, o vâdiden her gün yüz defa Allah (cc)'a sığınma taleb eder Ey Allah'ın Resûlü! denildi, oraya kimler girecek?Oraya dedi, amellerinde riya yapan kurrâlar girecektir!Tirmizî, Zühd 48, (2384)5 AÇIKLAMA: Karrâûn kelimesi, karrâ'nın cem'idir Karrâ, kıraati hoş olan demektir Kırâet, okuma çağrıda bulunmak ise de, Nihâye'nin açıkladığı üzere belli başlı itibariyle cem'etmek mânâsına gelir Sözcük, hadislerde karrâ veya kurrâ her iki şekilde de gelmektedir Kurrâ müfred olduğu gibi kâri'nin cem'i de olabilmektedir Müfred olduğu takdirde cem'i kurrâûn'dur Nâsik, müteabbid, yani dindar, çokca ibâdet yapan, günahlardan kaçınan mânasına gelir Mütekarri de aynı mânada kullanılmaktadır Cehennemin bile Allah'tan günde yüz sefer sığınma taleb ettiği üzüntü kuyusu, dindarlık kisvesi altına girerek dîni tahrib edenler için hazırlanmıştır Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bir başka hadislerinde: اَكْثَرُ مُنَافِقِى اُمَّتِى قُرَّاءُهَا Ümmetimin hakiki münâfıklarının çoğunluğu kurrâları arasındadırbuyurmuştur İbnu'lEsîr bu hadisi şöyle açıklar: Yani, münâfıklar (halka tam bir güven vererek foyalarını gizli tutmak ve bu nedenle ortaya attıkları yok edici us ve faaliyetleri sırasında haklarında doğabilecek tereddüd ve) töhmeti ortadan uyandırmak için Kur'ânı Kerîm'i ezberlerler Onlar Kur'ân'a bu yolla hasar vereceklerine inanırlar Hz Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) devrinde münâfıklar bu vasıfta idilerANEKDOT:Bu hadiste olsun, müteakip hadislerde olsun Resûlullah tarafından tehdîd edilen kurrâların, hâfızların, dindarların, içtenlikle Müslüman olmakla beraber ara sıra gözden düşmüş davranışlara düşen günahkâr Müslümanlar olmaması gerektiği kanaatindeyiz Bunlar dîni düşürmek üzere, kasdı mahsusla yetiştirilmiş hakiki münâfıklar olmalıdır Bu bahsin sonuna yani numaralı hadisten sonradan koyacağımız açıklayıcı kısımda, II Abdülhamid Devri'nde Mr John, adında bir İngilizin, İbrahim adıyla mahalle mektebinde hafız yetiştirilip, daha sonra devletin kilit noktasına yükseltilme hikayesini göreceğiz Mr John, binlerce örnekten yalnızca bir her birine Müslümanlar düşmanlarını iyi tanımalıdırlar Değilse, düşmanı tarafından irtifa hedefi yapılıp aralıksız olarak kötülenen samîmî dindarlara karşı, hata olarak değerlendirdiği bâzı davranışları sebebiyle, hitabe alır, dil uzatırsa, kendisini küffâr cephesine dâhil etmiş olur Ancak: يَكُونُ فِى آخِرِ الزَّمَانِ عُبَّادٌ جُهَّالٌ وَقُرَّاءٌ فَسَقَةٌ Ahir zamanda câhil âbidler, fâsık kurrâlar olacaktırmânasında hadislerin çokluğu, samîmi dindarları dikkate dâvet etmeli, manen sıhhati husûsunda Kurtubî gibi büyüklere kanaat veren bu gibi rivâyetlerin tehditlerine mâsadak olmaktan korkmaya, tedbirli davranmaya sevketmelidir Cehâlet, feraset noksanlığı gibi sebeplerle, samimîler de, hizbu'şşeytanın tuzağına düşerek kaş yaparken göz çıkarabilirler Mekhûl (rahimehullah) bu çeşit hadislere dayanarak: Halk Müziği pek zamana rastlayacaklar ancak, âlimleri eşek cîfesinden berbat kokacaklardemiştir6 ـ4ـ وعن أبى هريرة وابن عمر رَضِيَ اللّهُ عَنْهما قا: قال رسول اللّه #: يَكُونُ في أخِرِ الزَّمَانِ رِجَالٌ يَخْتِلُونَ الدُّنْيَا بِالدِّينِ، يَلْبَسُونَ لِلنَّاسِ جُلُودَ الضَّأْنِ مِنَ اللِّينِ، ألْسِتَنُهُمْ أحْلَى مِنَ الْعَسَلِ وَقُلُوبُهُمْ قُلُوبُ الذِّئَابِ يَقُولُ اللّهُ تَعَالى: أبِى تَغْتَرُّونَ أمْ عَلَىَّ تَجْتَرِؤونَ فَبِى حَلَفْتُ ‘بْعَثنَّ عَلى أولئِكَ مِنْهُمْ فِتْنَةً تَذَرُ الحَلِيمَ فِيهِمْ حَيْرَانَ أخرجه الترمذي»الختل« الخدع»وَا“جْتِرَاءُ« الجسارة على الشئ 4 (2005) Ebû Hüreyre ve İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular oysa: Ahir zamanda, dinle dünyayı taleb eden irk zuhur edecek Bunlar, halk müziği(a iyi görünüp, onları ihanet etmek) için öyle bir yumuşaklığa bürünürler oysa koyun postu yanlarında barbar kalır Diller de baldan daha tatlıdır Oysa kalbleri kurtlarınkinden vahşidir Cenâbı Hakk (bunlar için) şöyle diyecektir: Beni aldatmaya mı çalışıyorsunuz, yoksa bana aleyhinde cürete mi yelteniyorsunuz? Zâtı Akdesime yemin olsun, bunlar üzerine, kendilerinden çıkacak o kadar bir fitne göndereceğim fakat, içlerinde halîm olanlar bile şaşkına döneceklerTirmizî, Zühd 60, (2406, 2407)7 ـ5ـ وعن أبى هريرة رَضِيَ اللّهُ عَنْهُ قال: قال رسولُ اللّه #: يَقُولُ اللّهُ تَعالى: أنَا أغْنَى الشُّرَكَاء عَنِ الشِّرْكِ مَنْ عَمِلَ أشْركَ مَعِى فيهِ غَيْرِى تَرَكْتُهُ وَشِرْكَهُ أخرجه مسلم 5 (2006) Hz Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: Allahu Teâlâ Hazretleri diyor ancak: Ben ortakların şirkten en müstağnî olanıyım Kim bir amel yapar, buna benden başkasını da karşılıklı kılarsa, onu ortağıyla başbaşa bırakırımMüslim, Zühd 46, (2985)8 AÇIKLAMA: Hadisi Kudsî'de Cenâbı Hakk şunu söylüyor: Benim hiçbir ortağa ihtiyacım yok Kim amelini sâdece benim için yaparsa, o amel nazarımda makbûldür Kim de ameline bir başka müşterek koşarsa, yani bir başka mülahazayı da ameline dâhil ederse o ameli kabul etmemBurada kastedilen bir başka karşılıklıriyâdır Yaptığı işte insanları memnun etme düşüncesi, dünyevî bir menfaat elde etme duygusudur Namazı, sırf Allah'ın emrini yerine getirerek rızasını galip gelmek varken diğer taraftan spor yapmış olmayı ya da müşterilerine güven telkin etmeyi düşünerek gerçekleştirmek gibi Bu ikinci us, hadiste şirk koşmakya da ortakolarak açıklama edilmiştir9 ـ6ـ وعنه رَضِيَ اللّهُ عَنْهُ قال: قال رسولُ اللّه #: تَجِدُونَ مِنْ شَرِّ النَّاسِ عِنْدَ اللّهِ تَعالى يَوْمَ الْقِيَامَةِ ذَا الْوَجْهَيْ