Romatizmal hastalıklar ile uğraşan romatoloji bilim dalının tıbbın en yeni bilim dallarından biri olmasına karşın, romatizmal hastalıkların tarihi insanlık tarihinden bile daha eskidir. Bürüksel’de bulunan 85 milyon yıl öncesine ait dinazorların ayak bileklerinde osteoartroz yani kireçlenme tipi romatizma bulgularına rastlanmıştır. İnsanlarda bilinen ilk romatizma-artrit bulguları ise Amerika Birleşik Devletleri’nde Tennessee’de bulunan milattan önce 4500’li yıllara ait iskeletlerde tespit edilmiştir. Amerikan yerlilerine ait bu iskeletlerde romatoid artrit bulgularına rastlanmıştır.
Tıbbın babası olarak kabul edilen, milattan önce altıncı yüzyılda yaşamış olan Hipokrat romatizmal hastalıklar ile yoğun olarak uğraşmıştır. Eklemlerdeki ağrılara beyinden eklemlere akan kötü sıvının neden olduğunu düşünerek bu hastalıklar için eski Yunan dilinde akan sıvı anlamına gelen “rheuma” kelimesini kullanmıştır. Bu kelime romatizma kelimesinin kökü olup dünyanın birçok bölgesinde yüz yıllardır yaygın olarak kullanılmaktadır.
Hipokrat ayak baş parmağında ağrı, şişlik ve kızarıklık ile kendini gösteren akut gut krizini de Yunanca ayak anlamına gelen “podos” ve nöbet anlamına gelen “agra” kelimelerinin birleşimi ile oluşan “podogra”kelimesi ile tanımlamıştır. Diz artriti için ise Yunancada diz anlamına gelen “gonos” kelimesinden türetilen “gonagra” kelimesini kullanmıştır. Çocuklardaki artritin tamamen düzelebildiğini söyleyerek muhtemelen boğazda beta-hemolitik streptokok adı verilen bakteri enfeksiyonu sonrası gelişen ve 6 hafta içinde düzelen akut romatizmal ateşe işaret etmiştir.
Hipokrat ayrıca histerik kadınlarda yaygın ağrı ile seyreden bir romatizma da tanımlamıştır. Bu romatizma dinlendirmeyen uyku, yaygın vücut ağrısı ve yorgunluk ile karakterize fibromiyaljidir. Bu hastalığa uzun yıllar psikojenik romatizma ismi verilmiş ise de fibromiyalji daha doğru bir isimdir ve günümüzde bu hastalığı tanımlamak için yaygın olarak bu isim kullanılmaktadır.
Hipokrattan günümüze kadar ulaşan bu bilgiler yüz yıllarca önce yaşayan insanların da günümüz insanları gibi çeşitli romatizmal hastalıklardan muzdarip olduklarını göstermektedir. Biraz da romatizma çeken meşhur tarihi şahsiyetlerden söz edelim. Osmanlı padişahlarının bazılarında romatizma olduğunu biliyoruz. Bunlardan en önemlisi şüphesiz Kanuni Sultan Süleyman’dır. Osmanlı İmparatorluğunun bu en kudretli padişahında “kralların hastalığı ve hastalıkların kralı” da denilen gut hastalığı vardı. Bu Haşmetli Büyük Sultan’a şu çok meşhur sözü söyleten de bu hastalıktır.
“Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi,
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi”
Osmanlıca’da “nikris hastalığı” denilen bu hastalık için Osmanlı’nın meşhur hekimi Hacı Paşa “maraz-ı ömür” yani ömür boyu süren hastalık deyimini kullanmıştır. Kanuni Sultan Süleyman’ınnikrishastalığının ne zaman başladığı kesin olarak bilinmemekle beraber tarihi kaynaklar 1553-1554 Nahçıvan seferinde Sokulu Mehmet Paşa’nın padişah rahat etsin, ayaklarının üzerine basmasın diye tahtırevan yaptırdığını yazmaktadır. Garip bir tesadüf olarak Kanuni’nin Akdeniz’in öbür ucundaki rakibi İspanya Kralı ve Kutsal Roma İmparatoru II. Filip de aynı hastalıktan muzdaripti. Kanuni ömrünün son 15 yılını o dönemde tedavisi olmayannikrishastalığıyla geçirmiş ve son seferi olan Zigetvar kuşatmasında 72 yaşında vefat etmiştir
Romatizmadan muzdarip meşhur tarihi şahsiyetlerden biri de Christopher Columbus’tur. 1451-1506 yıllarında yaşayan bu Cenova’lı kaşif denizcide romatizma olduğu iyi bilinmektedir. Birinci yolculuğunu anlattığı uzun kitabında Columbus, özellikle bacaklarında yoğunlaşan eklem ağrılarından söz etmektedir. Üçüncü yolculukla ilgili yazılarında oğlu Fernand babasının guta bağlı ağrıları olduğunu aktarmaktadır. Dördüncü yolculuk sırasında Columbus iyice kötürüm hale gelmiştir ve yürüyememektedir. Bu büyük kaşif hayatının son dönemlerinde artan hastalığı nedeni ile yazı da yazamaz hale gelmiştir.
Romatizmanın tarihinin bu kadar eskilere uzanmasına karşın, modern romatoloji biliminin kuruluşu 100 yıldan daha kısadır ve romatizmal hastalıklar ile ilgili önemli gelişmelerin de çoğu son 40-50 yıl içinde gerçekleşmiştir.