iltasyazilim
Yeni Üye
Saati kim buluş etti ,Saatin icadı
Saatin icadı,
Saati kim buluş etti
Saati icad eden kimdir
Seine kıyısında Adliye Sarayının kare kulesindeki saati tüm Parisliler tanırlar Birçok kereler (son olarak 1849da) onarılan bu saat, Fransada üretim edilen saatlerin ilk örneğidir 10 yüzyıla değin zamanı bilmenin en pratik yolu, su saatiydi Suyun kesintisiz akıtılması esasına dayanan bu araç, zamanla süsleme kaygısıyla yerleştirilen birtakım mekanizmalarla karışık bir hal almıştı Bunun en tipik örneğinin, 807 yılında Harun Resifin Charlemagnea (Şarlman) armağan ettiği saat olduğu kesindir Aralıksız akan suyun belirli düzeylere gelmesi sonucunda her saat başı bir kapakçık açılmakta ve oradan dökülen bilyeler bir zilin üstüne düşmekteydi On iki tane olan bu kapacıkların açılıp kapanmalarını birtakım zemberek ve yaylarla hareket edebilen otomatlar sağlamaktaydı Su saatinde, millerin ve otomotların suyu sürüklediğini görebilen biri, bunları sudan başka bir şeyi sözgelişi antik kum saatlerindeki gibi kumu ya da sicime yan bir çakıl parçasını itemez mi diye kendi kendine sordu Bu zihin, ama 13 yüzyılda, Arşimetten beri ayrıntılarıyla unutulmuş dişli çarkların ve tokmaklı zillerin kullanılmaya başlanmasından daha sonra uygulanmaya konulabildi Itici ağırlıkların düşmesini hazırlamak ve ölçülü ayla sokmak için karşılaşma çarkı kullanılıyordu O dönemde hemen şimdi sarkaç yoktu; bunu sonra, 17 yüzyılda Huygens bulmuştur Bu makinelerden, daha açık konuşmak gerekirse bu en ilkel saatlerden bize dek gelenlerin en eskileri şunlardır: 1324ten önce üretim edilen Beauvaisdeki saat ve 1348den kalma Douvredaki saat… Birincisinin ne kadranı vardı ne akrebi ne de yelkovanı; yalnız her saat başı çalardı Kadranlı saatler, 14 yüzyılın sonlarına içten ortaya çıktı 1370de Heinrich von Vic adlı Almanın imal ettiği Paris Adliye Sarayındaki saat, daha ilkel başka bir saatin yerine konmuştu Sadece akrebi olan bu saatin, ayrıca defalarca onarılması, hem de kurulması için birinin aralıksız yanına beklemesi gerekiyordu Bu nesil saatlerin günde yarım saat geri kalmaları kutlanmaya değerinde bir başarı sayılıyordu Saatin kaç olduğu, ortaçağda kimsenin aldırış etmediği bir şeydi Komşu manastırın saatleri günü yeterince bölümlüyordu Manastırdakilere gelince, merasim saatleri, gündüzleri ya güneş kadranı, ya su ya da kum saatiyle ve geceleri de yıldızlara tarafından ayarlanıyordu Bundan Böyle mekanik saatçilik, yani ağırlıkların kullanılması gelişiyor ve eski yöntemlerin yerini alıyordu Saatler değişik perdeli çan sistemleri temsilci süslemeleriyle anıtsal sanat eserleri halini aldı 13521354te yapı edilen Strasbourg katedralinin saatinde bir kadran, dişli çark sistemi ve saatte bir gelip Hazreti Meryem heykelinin önünde secde eden ayin alayı heykelcikleri vardı Frankfurt ve Lundun dev saatleri da benzer çağın eserleridir Doğaüstü bir el yatkınlığı isteyen bu zanaatın merkezi, Nurenbergdi ve ilk özel saatler 13 yüzyılın sonlarında burada imal edildi O zamanın saatleri ancak kayda değer şahısların sahip olabilecekleri fiyatı yüksek şeylerdi Ne var fakat, fazla geçmeden itici ağırlıkların yerini zembereğin almasıyla saatler hantallıktan kurtulup taşınabilir hale geldiler; böylece daha geniş ahali yığınları saat kullanım imkânına kavuştu Hemen mekanik saatin icadının medenilik üzerinde yaptığı çok değerli etkilerden söz edelim: Gelişmekte olan sanayinin takriben saate tahammülü yoktu Dakik hedeflemek verimliliği her bakımdan artırıyordu Hem, tanrısal hareketlerin dakikliği ama o vakit daha iyi kavranabilirdi, Bu anlama insanları, tabiat olaylarının belirtilen ve şaşmaz nedenlere emrindeki oldukları düşüncesine götürdü Determinist (gerekirci) akıntı, yani tabiat yasalarını matematik güçlerin yönettiği kanısı, diğer bir deyişle bilimin temeli, bu gözleme dayanır *
Saatin icadı,
Saati kim buluş etti
Saati icad eden kimdir
Seine kıyısında Adliye Sarayının kare kulesindeki saati tüm Parisliler tanırlar Birçok kereler (son olarak 1849da) onarılan bu saat, Fransada üretim edilen saatlerin ilk örneğidir 10 yüzyıla değin zamanı bilmenin en pratik yolu, su saatiydi Suyun kesintisiz akıtılması esasına dayanan bu araç, zamanla süsleme kaygısıyla yerleştirilen birtakım mekanizmalarla karışık bir hal almıştı Bunun en tipik örneğinin, 807 yılında Harun Resifin Charlemagnea (Şarlman) armağan ettiği saat olduğu kesindir Aralıksız akan suyun belirli düzeylere gelmesi sonucunda her saat başı bir kapakçık açılmakta ve oradan dökülen bilyeler bir zilin üstüne düşmekteydi On iki tane olan bu kapacıkların açılıp kapanmalarını birtakım zemberek ve yaylarla hareket edebilen otomatlar sağlamaktaydı Su saatinde, millerin ve otomotların suyu sürüklediğini görebilen biri, bunları sudan başka bir şeyi sözgelişi antik kum saatlerindeki gibi kumu ya da sicime yan bir çakıl parçasını itemez mi diye kendi kendine sordu Bu zihin, ama 13 yüzyılda, Arşimetten beri ayrıntılarıyla unutulmuş dişli çarkların ve tokmaklı zillerin kullanılmaya başlanmasından daha sonra uygulanmaya konulabildi Itici ağırlıkların düşmesini hazırlamak ve ölçülü ayla sokmak için karşılaşma çarkı kullanılıyordu O dönemde hemen şimdi sarkaç yoktu; bunu sonra, 17 yüzyılda Huygens bulmuştur Bu makinelerden, daha açık konuşmak gerekirse bu en ilkel saatlerden bize dek gelenlerin en eskileri şunlardır: 1324ten önce üretim edilen Beauvaisdeki saat ve 1348den kalma Douvredaki saat… Birincisinin ne kadranı vardı ne akrebi ne de yelkovanı; yalnız her saat başı çalardı Kadranlı saatler, 14 yüzyılın sonlarına içten ortaya çıktı 1370de Heinrich von Vic adlı Almanın imal ettiği Paris Adliye Sarayındaki saat, daha ilkel başka bir saatin yerine konmuştu Sadece akrebi olan bu saatin, ayrıca defalarca onarılması, hem de kurulması için birinin aralıksız yanına beklemesi gerekiyordu Bu nesil saatlerin günde yarım saat geri kalmaları kutlanmaya değerinde bir başarı sayılıyordu Saatin kaç olduğu, ortaçağda kimsenin aldırış etmediği bir şeydi Komşu manastırın saatleri günü yeterince bölümlüyordu Manastırdakilere gelince, merasim saatleri, gündüzleri ya güneş kadranı, ya su ya da kum saatiyle ve geceleri de yıldızlara tarafından ayarlanıyordu Bundan Böyle mekanik saatçilik, yani ağırlıkların kullanılması gelişiyor ve eski yöntemlerin yerini alıyordu Saatler değişik perdeli çan sistemleri temsilci süslemeleriyle anıtsal sanat eserleri halini aldı 13521354te yapı edilen Strasbourg katedralinin saatinde bir kadran, dişli çark sistemi ve saatte bir gelip Hazreti Meryem heykelinin önünde secde eden ayin alayı heykelcikleri vardı Frankfurt ve Lundun dev saatleri da benzer çağın eserleridir Doğaüstü bir el yatkınlığı isteyen bu zanaatın merkezi, Nurenbergdi ve ilk özel saatler 13 yüzyılın sonlarında burada imal edildi O zamanın saatleri ancak kayda değer şahısların sahip olabilecekleri fiyatı yüksek şeylerdi Ne var fakat, fazla geçmeden itici ağırlıkların yerini zembereğin almasıyla saatler hantallıktan kurtulup taşınabilir hale geldiler; böylece daha geniş ahali yığınları saat kullanım imkânına kavuştu Hemen mekanik saatin icadının medenilik üzerinde yaptığı çok değerli etkilerden söz edelim: Gelişmekte olan sanayinin takriben saate tahammülü yoktu Dakik hedeflemek verimliliği her bakımdan artırıyordu Hem, tanrısal hareketlerin dakikliği ama o vakit daha iyi kavranabilirdi, Bu anlama insanları, tabiat olaylarının belirtilen ve şaşmaz nedenlere emrindeki oldukları düşüncesine götürdü Determinist (gerekirci) akıntı, yani tabiat yasalarını matematik güçlerin yönettiği kanısı, diğer bir deyişle bilimin temeli, bu gözleme dayanır *