Sık sık gittiğim kahve, sapa bir yerde idi Mevsim kış olduğu icin, bahar ve yaz akşamları pek sevimli olan bahcesinde değil, iceride oturuyorduk
Evimden cıkınca ortalığın sessizliğini, bu sessizliğe lapa lapa kar yağdığını gormuş, yurumek hevesine kapılmıştım Geldiğim de fazla kalabalık olmayan kahveye, sonraları tek tuk birkac kişiden başka gelen olmadıBense bazen buğusunu sildiğim camdan, dışarı bahceye bakıyor, bazen oyun oynayanların seslerine kulak kabartıyordum Aradan ne kadar zaman gecti farkında değildim Saate baktım, on bucuk olmuştu Kahveci, saat bire kadar acık olduğunu soyleyince rahatlayıp bir cay daha soyledim
Tam bu sırada iceriye birisi daha girdi O gelmeden evvel konuşmalar oluyorken, butun sesler birdenbire kesildi Genc adama baktım, bir sandalyenin uzerine oturmuş, onune bakıyordu
Kahvedeki sessizlik gitgide uzuyordu Bu sırada kahvenin kapısı acıldı, iceriye bir adam girdi
Sizi cağırıyor, aklı yerinde ama sabaha cıkamayacağına kalıbımı basarımSeni istedi Ali Ağa, seni de seviyor Mahmut Cavuş İstersen sen de gel Hasan
Oturan uc kişi ayağa kalktılar Soba kenarında oturan adama dik dik bakarak cıkıp gittiler
Kahveci halen yeni gelene cay vermemişti Şu zavallıya da benden bir cay yap dedim Kahveci anlamamazlıktan geldi
Genc adam ayağa kalkıp kahveciye sordu: Babam, değil mi? Oluyormuş değil mi?
Kahveci: Senin baban değil o dedi Ardından ekledi: Sakın eve gideyim deme, teyzenin oğlu seni bekliyor, gebertecek
Cıktı gitti Kapı acıldı Demin gidenler, donmuşlerdi Ruhunu teslim etti Oteki savuştu mu? diye sordular Merakım iyice artmıştı
oğrendiğim kadarıyla, kız kardeşini kotu yola duşurduğu icin, babası evlatlıktan reddetmiş Kızın akibetini sordum, kimse soylemedi Belki de kahveci onu kotu hayattan cekip almış olduğu icin, anlatmadılar
Alemdağda Var Bir Yılan
Gunlerden pazartesi Yine vapurun alt kamarasındayım Yine hava karlı, yine İstanbul cirkin Hele yağmurlu gunlerinde
Yalnızlık dunyayı doldurmuş Sevmek Bir insanı sevmekle başlar her şey Burada her şey bir insanı sevmekle bitiyor
Guzel bir yer Alemdağı Şu saatte, on beş metrelik ağacları, Taşdeleni, yılanı ile Kış gunu yılanlar inindedir, olsun Taşdelen parmak gibi akar Once icimizi, sonra dışımızı yıkar Su icmeye gelen bir tavşan, bir yılan, bir karatavuk, bir keklik, Polenezkoyden şerefimize kacıp gelmiş bir keci ile alt alta ust uste oynaşıyoruz
Alemdağı guzel, Alemdağı İstanbul camur icinde Taksi şoforleri su birikintilerini inadına insanların uzerine sıcratıyorlar Kar inadına icimize icimize yağıyor
Havuz Başı
Beyazıt Havuzunun kenarındaki kanepelerden birine oturmuş sizi bekliyorum Yaşını almış bir adamın, yirmi yaşındaki cocuk hevesini yaşamak istemesi, ne bileyim
Sizi bekliyorum, siz gecmediniz Yuzunuzu goremedim Bayramım, cocukluk bayramım salıncaksız gecmiş gibi gozume yaş doldu
Ya hastaysaruz!
Sanki hastaydınız Ziyaretinize gelmiş, lazım olan ilacları karaborsadan temin etmiş, iyileşmenizi sağlamıştım Allah esirgesin, bir daha hasta olmayın, demiştim
Elli yaşında adam, ellisine yakın kadın, fıskiyeler, toplar Onlar, benden de cocuk Seni gorememenin sıkıntısı dağılıyor, seviniyorum Yeniden muhim şeyler duşunuyorum: Kapıdan cıkıyorsunuz, koşa koşa yanıma geliyorsunuz Kolunuza bile giriyorum