Son Konu

Sefil Baykuş turkusunun hikayesi

bilgiliadam

Yeni Üye
Katılım
16 Ağu 2017
Mesajlar
1,516,397
Tepkime
42
Puanları
48
Credits
-46,831
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
Sefil Baykuş turkusunun sozleri
Sefil Baykuş hikayesi

Sefil baykuş ne yatarsın bu yerde
Yok mudur vatanın illerin hani

Hani ya! Bulbul gibi şakıyan; aşkı gozlerden okuyan dillerin hani? Hey gidi onbeş yaşın Suna'sı hey ! Toprağa girecek yaş mı bu !

Varıp turkuye sorsan Ey turku nedir bu Sefil Baykuş oykusu neyin nesi bu Suna kız Turku dillenir Oykuler meseleyi

Recep derler bir genc vardı, Kars'ın Kağızman'ında Recep'in babası Ağa Dede adlı bir rencberdi Oğlunun okumayazma yaşına gelince, Hafız Lutfi Efendi'ye yolladı onu Eskiden nerde şimdiki okullar Varsa yoksa medreseler İşte Recep'te gozlerini Hafız Lutfi Efendi'nin medresesinde actı cevreye Sesi guzel olduğu icin de hocası onu cok seviyordu Recep oniki yaşına gelince, medresede ders vermeye başladı İyi, hoş ama, Yaşının da ergenliğe geciş donemi: Oğrenciler arasında kızlar da var Hele bunlar arasında emmisinin kızı Suna var ki, bir icim su Suna da onun yaşlarında, cocuk daha Ama, Recep'in ilgisini anlıyor İcten icten de boş değil Recep'e Recep derseniz gunden gune tutuluyor Suna'ya Uykuları kacar oluyor, rahat, huzur hak getire Medreseyi terkedip, dağlara duşuyor Elinde sazı, calıp; soyluyor Yaktığı turkuler de hep Suna'nın ustune derken, mesele Recep'in babasının kulağına gidiyor Babası olgun adamVarıp Suna nın babasına acıyor konuyu Valla kardeş durum boyleyken boyle bizim oğlan deli ana Dağlara duştu Suna der de başka birşey demez Allah kısmet etmişse, başgoz edelim cocukları Elin akıllısından, bizim delimiz iyidirdiyor

Suna'nın babası dinliyor kardeşini Sonra da: İyi ya kardaşım Anşa evdeyken, Suna'yı nasıl veririm Elalem ne der Buyuğu dururken, kucuğunu verdi Torelere karşı geldi demezler mi? Suna olacağına, Anşa olsunder Recep'in babası ilkin hıkmık eder, sonra da: Genctir Cabuk unutur EI kızı geleceğine, Anşa olsunder Eee devir eski devir, toreler baskırı Emmioğlu, emmikızıyla evlenecek Onunda ilkin buyuğu gelin olacak Kim ne der Haber Recep'in kulağına gelince, vurulmuşa doner Ama, ağzını acıp da babasının kararına karşı gelmek ne haddine, boynunu bukup oturur Suna derseniz, olanlardan habersiz Ona kalsa, omur boyu bekleyecek Recep'i Anşa evlenir giderse sıra bana gelir Bende Recep'e varırımhesap ediyor Suna Ama, iş acığa cıkıp durumu oğrenince iki goıu, iki ceşme Suna'nın Ağlamak icin kenar koşe anyor Sonra da iki elinin arasına alıyor başını Haykıra haykıra ağlıyor Başka da birşey gelmiyor elinden Hayır Recep beni istiyor, ben de Recep'idese, kim dinler Ustelik elaleme rezil olur Babasının anasının da yuzune bakamaz Boynunu bukup bekliyor

Uzun sozun kısası, Recep'le Anşa'nın duğunu yapılıyor Başgoz olup cekiliyorlar evlerine Ama, nerde Suna; nerde Anşa Recep'in gonlu illaki Suna diyor Kimseye belli etmek istemiyor İcini turkulerle dokuyor, dertli dertli calıp, turkuler yakıyor Suna'ya Gece gunduz demeyip, dağbayır; ova yayla dolaşıp duruyor Medreseyi de, hafızlığı da bırakıyor Bir tek Hıfzıtakma adı kalıyor hafızlığından Turkuleri de dilden dile dolaşmaya başlıyor Duyan duymayana; bilen bilmeyene soyluyor~Kağızman'lı Hıfzı'nın turkulerini

Suna derseniz icine kapanık Arada bir ablasına gittiğinde goruyor Hıfzı'yı O kadar! Onda da dertlenip donuyor eve İcine atıyor hep Hıfzı, Suna'yı alsa kacsa; toreler! hlaki babasının, emmisinin şerefi Bakıyor oluru yok, Suna sız yaşamak zor, careyi gurbette anyor Alır başımı giderim Olaki unuturum Gozden ırak olan, gonulden de olurmuşdiye teselliyi gurbette aramaya cıkıyor Babasına da gecimi sebep gosteriyor Baba bu gecimle iki ay baş edemez Ben Anşa'yı alıp gurbete gidiyorum Ucbeş kuruş biriktirir donerizdiyor Babası karşı koymak istiyorsa da Hıfzı kararlı Cok gecmeden de yukunu sırtlayıp, yollara duşuyor Şura senin, bura benim Vara vara Cukurova'ya varıyorlar Toprağı bereketlidir Cukurova'nın diye duymuştur Gidip bir ciftliğe yerleşiyorlar Ufak tefek işlerine bakıyorlar ciftliğin Kendisi at arabasını suriiyor Tarlaya gidip geliyor Ekim dikimle uğraşıyor Anşa da, ciftlikte yemek yapıyor, ortalığı temizliyor İnek sağıyor Gecinip gidiyorlar İyi Hoş Ama, Suna aklından cıkmıyor Hıfzı'nın Unuturum diye cıktığı gurbet, daha cok yakıyor icini Ruyalarına giriyor Suna Derdini bir tek kavalına anlatıyor Anşa hic bir şey anlamıyor Ağzını acıp iki cift laf etmiyor zaten Hıfzı'yla İki yabancı gibiler evde Bunlar boyleyken, acaba Suna ne yapar? Suna ne durumdadır? Haberi Suna'dan verek

Hıfzı Kağızman'dan cıkıp gurbet yoluna duşunce, Suna'nın icini de kurt kemirmeye başladı Eriyip akmaya başladı Suna Yanaklarındaki on beş yaşın pembeliği, yerini, limon rengine bıraktı yavaş yavaş Sararıp soldu Suna İlactı yatırdı boş! Kimse care olamadı Suna'nın derdine Bir de şu var; yaşlılardan bazısı ancak evlenirse iyileşir bu, diyor İsteyeni de cok Suna'nın Babası uygun birini kestirip, işini bitirdi Kimse de Suna ya bir şey sormadı Bir yandan, sırtı kesiliyor, duğun hazırlığı yapılıyor; oteki yandan derdine care aranıyor Suna'nın Kut kut oksuruyor, soğuk soğuk terliyor Suna Kimsenin olmadığı yerlere cekilip icin icin de ağlıyor O kadar Bir tek ruyalarda teselli buluyor Ruyalarında Hıfzı'yı goruyor hep Kuş olup ucuyor Hıfzı Gelip evin bahcesine konuyor Sonra kocaman kanatlarını vurup iniyor aşağı kaptığı gibi havalara ucuyor Suna'yı Suna da kollarını kanat gibi carpıyor O da Hıfzı'yla ucuyor Dağları ovaları gecip, gozden kayboluyorlar Sonra ılık bir ter basıyor yeniden Acıyor gozlerini ağlıyor ağlıyor

Uzun sozun kısası; ince hastalık yakıp kavuruyor Suna'yı Gun gune de eriyip akıyor Bir deri, bir kemik kalıyor Ote yandan duğun gunu de gelip catıyor Bir yanda saz soz; bir yanda davul zurna Yeniyor iciliyor Buz gibi şerbetler dağıtılıyor Gelinlik elbisesi de cok yakışıyor Suna'ya Duğunun ikinci gecesinde Suna yataklarda Bakıyorlar olacak gibi değil, erteliyorlar duğunu Suna'nın son yatağa duşuşu oluyor bu Bir daha cıkamıyor yataktan Hıfzı'nın adını sayıklaya sayıklaya, son nefesini veriyor Evin şenliği, yasa donuyor Gelinlik elbiseleriyle koyuyorlar mezara Suna'yı Başına da Murad almamış gelindiye yazıyorlar

Suna'nın son nefesini verdiği gece, Hıfzı sabaha kadar uyuyamıyor Kan ter icinde donup duruyor yatağında Gozlerinde Suna'nın hayali tez geldiye yalvarıyor Gozlerini kapasa, ruyasında Suna Sabahı iple cekiyor Hıfzı Sabahın erkeninde kalkıp, Anşa'ya: Tez hazırlan memlekete doneceğiz Zaten gurbetin hayrı yok Elimiz goruyor, cebimiz gormuyor Hasretlik de cabası Varıp ciftlik sahibine anlatıyor durumu Tez elden yola cıkıyorlar Şura senin; bura benim Gunlerce yol tepip, ulaşıyorlar Kağızman'a Tez varıp Suna'yı soruyor Hıfzı Ağlayarak durumu anlatıyorlar Olduğu yere yıkılıyor Hıfzı Başı ellerinin arasında, saatlerce ağlıyor Sonra sazını alıp, Suna'nın mezarına gidiyor Mezar taşına bir baykuş konmuş, figan etmektedir Bir kenara da Hıfzı cekilir Vurur sazın tellerine

Sefil baykuş ne gezersin bu yerde
Yok mudur vatanın illerin hani
Kusmuş musun selamımı almazsın
Şeyda bulbul gibi dillerin hani

Ecel tuzağını acamaz mısın
Acıp da icinden kacamaz mısın
Azat eyleseler ucamaz mısın
Kırık mı kanadın kolların hani

Ac mısın, yok mudur ekmeğin aşın
Odan ne karanlık, yok mu ataşın
Hanidir guveyin, hani yoldaşın
Hani kapın bacan, yolların hani

Kara yerde mor menevşe biter mi
Yaz baharda ishak kuşu oter mi
Bahcede alışan, colde yatar mı
Uyan garip bulbul gullerin hani

Burda yorgan doşek, yastık var mıdır
Bu geniş dunyada yerin dar mıdır
Dalın tahta duvar, onun yar mıdır
Yeşil başlı Suna'm gullerin hani

Korpe maral idin dağlarımızda
Dolanırdın solu sağlarımızda
Taze fidan idin bağlarımızda
Felek mi budadı dalların hani

Duğununde acı şerbet icildi
Gelinlik esvabın dar mı bicildi
İlikle duğmele goğsun acıldı
N'oldu kemerbeste belleri hani

Alışmış kaşların var mı karası
Ala idi gozlerinin binası
Kocaldın mı on beş yaşın Suna'sı
Yok mudur takatin, hallerin hani

Ac kapıyı emmim kızı gireyim
Hasta mısın halin sual edeyim
Susuz değil misin bir su vereyim
Caylarda calkanan seslerin hani

Yatarsın gaflette gamsız kaygusuz
Ninni balam ninni kalma uykusuz
Hem garip hem cıplak, hem ac hem susuz
Felek fukarası malların hani

Her gelip gectikce selam vereyim
Nişangah taşına yuzler sureyim
Kaldır nikabını yuzun goreyim
Ne cok sararmışsın alların hani

Civan da canına boyle kıyar mı
Hasta başın taş yastığa koyar mı
Ergen kıza beyaz bezler uyar mı
Al giy allı, balam şalların hani

Daha seyrangaha cıkarmaz mısın
Cıkıp da dağlara bakamaz mısın
Kaldırsam ayağa, kalkamaz mısın
Ver bana tutayım ellerin hani

Bir kuzu koyundan, ayrı ki durdu
Yemez mi dağların kuşiyle kurdu
Katardan ayrıldın, şahin mi vurdu
Turnam, teleklerin tellerin hani

Sen de Hıfzı gibi tezden uyandın
Uyandın da taş yastığa dayandın
Aslı hanım gibi kavruldun yandım
Yeller mi savurdu, kullerin hani

Hıfzı sorar da Suna durur mu? Suna'nın cevabını da şoyle dillendirir halkımız:

Emmioğlu kusmemişim ben senden
Olum lal eyledi, dillerim yoktur
Eğdi kametimi, buktu belimi
Kalkamam ayağa hallerim yoktur

Haber edin kuşlar ceksin yasımı
Yuva yapsın puskulumu gesimi
Koymadılar doldurayım tasımı
Havuzdan ayrıldım, sellerim yoktur

Bende Hıfzı gibi tezden uyandım
Uyandım da taş yastığa dayandım
Aslı Hanım gibi, kavruldum yandım
Sam yeli savurdu, kullerim yoktur
 
Üst Alt