İstanbul başta olmak üzere Türkiye'nin büyük bir bölümünü etkileyen fırtına nedeniyle 5 kişi hayatını kaybetti, 3'ü ağır 38 kişi yaralandı. Sadece İstanbul'da bile 33 çatı uçtu, 192 ağaç devrildi, 232 tehlike arz eden parça düştü, 52 trafik ışığı ve yön tabelası devrildi, 12 araç hasar gördü.
Fırtına o kadar şiddetliydi ki hiç alışık olmadığımız görüntüler ortaya çıktı. Aslında bu tip aşırı hava olaylarına artık alışmamız gerekiyor çünkü insan kaynaklı iklim değişikliği nedeniyle önümüzdeki yıllarda çok daha şiddetli ve sık olması beklenen fırtınalara maruz kalacağız.
Türkiye'de ve dünyada bu denli fırtınaların, aşırı hava olaylarının sayısının ve şiddetinin artması tesadüf değil.
Geçen yıl ülkemizde 984 sel, dolu, şiddetli yağış ve fırtına vakası yaşandı. Bu, Türkiye'deki tüm zamanlar rekoruydu. Bunların yüzde 30'u sel, yüzde 27'si fırtına ve yüzde 23'ü dolu olaylarıydı. Diğer ekstrem olaylar ise yüzde 7 ile yıldırım, yüzde 5 ile kar, yüzde 2 ile toprak kayması ve don ve yüzde 1 ile çığ, kum fırtınası ve sis oldu.
Üstelik bu hava olaylarına orman yangınları dahil değil. Havanın rekor oranda ısınması nedeniyle -geçtiğimiz yaz acı bir şekilde tecrübe ettiğimiz üzere- orman yangınları da devasa boyutlarda görülmeye başlandı.
Dünya Meteoroloji Örgütü, şiddetli fırtınalar, yıkıcı seller, devasa orman yangınları gibi ekstrem iklim olaylarının artık yeni normalimiz olduğunu söylüyor.
Çünkü iklim değişikliği, ısı dalgalarını artırıyor. Isınan hava ise buharlaşmayı artırır ve bu da kuraklığı daha da kötüleştirir. Daha fazla kuraklık, kolay tutuşmaya meyilli kuru alanlar ve ormanlar yaratır; artan sıcaklıklarla birlikte çok daha şiddetli ve uzun bir orman yangını mevsimi oluşur.
İklim değişikliği ayrıca atmosferdeki su buharını artırarak yağmur ve kar fırtınalarının şiddetini ve sayısını da artırır. Örneğin, bilim insanları, 2017'deki Harvey Kasırgası'nı incelediklerinde, küresel ısınmanın bu gibi aşırı hava olaylarının yaşanma olasılığını üç kat artırdığı sonucuna vardılar. Sıcaklıklar artmaya devam ettikçe, kategori 4 ve 5 fırtınalarının daha sık görülmesi bekleniyor.
Yükselen deniz seviyeleri, daha şiddetli fırtınalara ve sellere yol açıyor.
1900'den bu yana deniz seviyesindeki artışın yaklaşık yarısını, insan kaynaklı iklim değişikliği tetikledi. Isınan okyanusların genişlemesi nedeniyle deniz seviyeleri yükseliyor. (Tüm sıvılar gibi, su da ısındıkça genleşir.)
Deniz seviyelerindeki artışın geri kalanı ise eriyen buzullar ve buz tabakaları kaynaklıdır. Deniz seviyeleri son iki bin yılda diğer zamanlara kıyasla daha hızlı yükseliyor. Bu artış 2100 yılına kadar dünya çapında yaklaşık 630 milyon insanı yerinden edebilir.
Son dönemde yaşanan bazı ekstrem olayları hatırlayalım:
Avrupa'nın ve Türkiye'nin bazı bölgelerinde, düzinelerce can kaybına ve milyarlarca ekonomik kayba yol açan şiddetli seller görüldü.
Grönland buz tabakasının zirvesinde ilk kez kar yerine yağmur yağdı.
Kanada'da ve ABD'nin komşu bölgelerinde sıcaklık 54.4 dereceye kadar yükseldi.
Çin'in bir bölgesinde aylarca sürede düşmesi gereken yağış saatler içinde düştü.
Alt tropikal Güney Amerika'da nehir havzalarının akışı azaldığı için tarım, ulaşım ve enerji üretimi kötü etkilendi.
Türkiye'de, Avustralya'da ve pek çok ülkede korkunç büyüklükte orman yangınları görüldü.
Gezegenimiz gözlerimizin önünde değişiyor. Okyanus derinliklerinden dağ zirvelerine, eriyen buzullardan aşırı hava olaylarına, dünyanın dört bir yanındaki ekosistemler ve topluluklar harap oluyor.
Bu yüzden acilen risk yönetimi konusunda bilinçlenmeliyiz. 50 yılda bir yaşanan ekstrem bir hava olayının artık 10 yılda bir yaşandığını bilerek buna göre önlemler almalıyız. Şehirlerin buna göre dizayn edilmesi gerekiyor. Bir fırtınada çatıların, kaplamaların ne kadar kolayca uçtuğunu ve zarar verdiğini gördük; bu gibi yapılara özen göstererek bunların sebep olabileceği ölümlerin, yaralanmaların önüne geçilmeli. Bu işin şakası yok, iklim krizi bir gerçek!
Kaynaklar: National Academies, EDF, BBC, Hürriyet Daily News