bilgiliadam
Yeni Üye
şizofreni Şizofreni, geçen yüzyıldan beri ruh hekimliğiniğ en fazla uğraştıran, fakat bugün bile dağıtılmış yönleri bütün açıklanmamış bir ruhsal bozukluktur19 yüzyıldan kalma bir tesir ile halk aralarında dehşet uyandıran ve “erken bunama diye tanıdık bu rahatsızlık; genç yaşta başlayan, insan arası ilişkilerden ve gerçeklerden uzaklaşarak, kendine özgü bir içe kapanım dünyasında yaşadığı;duyuş,düşünüş ve davranışlarda manâlı bozuklukların görüldüğü bir psikozdur TARİHÇE Eski devir Sanskrit yazılarında ve Hipokrat okuluna emrindeki eski Yunan hekimlerinin yazılarında şizofrenik türde ruh hastalığının tanımlandığı bildirilmektedirOrta Devir Avrupasında şeytana tutulmuş diye aşina ruh hastalarının manâlı bir bölümükuşkusuz şizofreniklerdir 17 Yüzyılda Willis’in, 18 Yüzyılda Pinel’in bu hastalığı aşağı yukarı tanıdıklarına ilişkin belirtiler vardır 18 Yüzyıl başında İngiltere’de John Haslam ve George Man’ın gençlik çağında başlayan içe kapanma ve us bozukluğu ile kayıtlı olarak tanımladıkları ve bir isim veremedikleri bozukluğun şizofreni olduğu düşünülebilir “Demence precoce (erken bunama) deyimini ilk olarak Morel 1’da kullandı1871’de Hecker “hebefreniyi ve 1874’de Kahbaum “katatoniyi tanımladıktan daha sonra, 1896’da ünlü Alman ruh hekimi Kraepelin bu iki rahatsızlık tipine paranoid ve basit tipleri de ekleyerek,hepsini “dementia praecox tanısı aşağı topladıBu deyime göre hastalıkta “erken başlama ve “bunama olması olması gerekiyordu 1911’de yayınladığı “Dementia Praecox veya Şizofreniler Grubu adlı kitabı ile yeni bir çığır açmış olan İsviçreli Eugen Bleuler, Kraepelin’in sandığı gibi hastalığın erken yaşlarda başlamasının ve bunama ile sonuçlanmasının zorunlu olmadığını gösterdiBu hastalıkta kişinin ruhsal hayatındaki yarılmaya (schisme) yük vererek “schizophrenia, yani akıl bölünmesi,yarılması adını önerdi ve zamanla bu terim tutunduArtık zamanımızda dementia praecox (erken bunama) deyimi az kalsın bırakılmıştır SIKLIK VE YAYGINLIK Şizofreni her türlü toplumda en sık görülen ruhsal bozukluklardanırSıklık üstüne yapılan birçok araştırma sonuçları binde 0407 arasında değişmektedir15 yaşın üstünde nüfus için sıklık binde 030120 aralarında bildirilmiştirAvrupa’da ve ABD’de sıradan yoğunluk oranı binde 085 olarak kabul edilmektedirYaşam boyu hastalanma riski,yani 1545 yaş arasındaki nüfusta şizofreni olasılığı %1 dolayındadır Yaygınlık oranları da ülkeden ülkeye,araştırmadan araştırmaya büyük ayrımlar göstermektedirABD’de yapılan son araştırmaya göre hayat boyu yaygınlık oranı %0619 arasında, İrlanda’da ortalama binde 33, Finlandiya’da binde 13, İsveç’te binde 17 olarak bildirilmiştir Linkleri Görebilmek İçin Üye Olmanız GerekmektedirLütfen Buraya TIKLAYARAK Üye Olunuz Dünya Sıhhat Örgütü verilerine tarafından Avrupa ve Asya’da sıklık oranı binde 085’tirBütün dünyada yılda 15 3 milyon şizofreniğin bulunduğu bildirilmektedir Şizofreni her toplumda ve her türlü sosyohesaplı ortamda görülmektedirSosyoekonomik yönden düşüklük veya düzensizlik gösteren kesimlerde daha sık görüldüğüne ilişkin bulgular vardır Kadınerkek arasında sıklık bakımından manâlı fark görülmemektedirAncak, kadınlarda başlangıç yaşı daha geç olmakta ve çoğunlukla erkeklere kadar tedaviye daha iyi yanıt vermektedir (3, 4, 5, 6) BAŞLANGIÇ YAŞI Hastalığın genellikle geçlik çağında başladığı bir gerçektirErkek hastaların %166’sında, kadın hastaların %47’sinde hastalık belirtileri 25 yaşına kadar ortaya çıkmış olmaktadırErkeklerde rahatsızlık kadınlara göre daha erken yaşlarda başladığı gibi,hastalığın kötü gidişi ve beyin anormalliklerinin bulunuşu erkekler de daha fazla görülmektedir ETİYOLOJİ id Şizofreninin etiyolojisi demin aydınlanmamıştırEtiyoloji üzerindeki görüşler “organik ve “psikososyal elde etmek üzere iki asıl kümede toplanmışsa da genellikle her iki görüşteki etkenlerin bir rada ele alınması gerektiği kabul edilmektedirBirçok türde şizofreni vardırBöyle bir hastalıkta fazla öbür oluş nedenlerinin de bulunması doğaldır Yapılan kalıtım araştırmalarından çıkan sonuçlar şöyle özetlenebilir: a) Öz esasbabası şizofrenik olan ve başka bir aile tarafından yetiştirilmiş kişilerde şizofreni riski öz esasbabası şizofrenik olmayanlara oranla daha yüksektir b) Çocukluklarında evlat edinilmiş olan şizofreniklerin öz belli başlıbabalarında ve birinci derecede akrabalarında şizofreni riski daha yüksektir c) Öz anababası şizofrenik değilse, fakat kendisini evlat edinmiş olan esasbabada şizofreni varsa, bu kişilerde şizofreni riski şizofrenik olmayan ailelerde yetişenlere tarafından daha yüksek değildir d) Şizofreniye kalıtımsal aşinalık bulunmadığı taktirde çocuğu yetiştiren ailenin şizofreni açısında riski yükseltmediği anlaşılmaktadır e) Aile ortamı fazla bozuk değilse şizofreniye aşinalık olsa bile risk göreceli olarak düşüktürFakat hem yatkınlığın hem aile ortamında ağır bozukluğun bulunuşu riski yükseltmektedir Şizofrenide kalıtımın kayda değer rolü gösterilmiş olmakla birlikte, kalıtımdışı etkenlerin de fazla manâlı olabileceği anlaşılmıştırNitekim, şizofrenik hastaların çoğunun esasbabası şizofrenik değildirTek yumurta ikizlerinde bile %4050 eş hastalanmama oranı vardırGene de bir tehlike faktörü olarak kalıtımın yeri bundan böyle kesinleşmiştir Psikanalitik kurama tarafından, olağan gelişmede birincil çocukluk dönemlerinde cinsel enerjinin dinamik belirtisi olan libido çocuğun kendi benliğinde ve bedeninde tutulmaktadırÇocuk büyüdükçe ve çevreyle ilişkileri arttıkça libido çevredeki nesnelere yatırılır ve böylece gerçek nesne ilişkileri gelişirFakat daima için kişi kendisini de severAncak bu, nesne ilişkilerinin gelişmesine engel değildir Şizofrenide ise nesne libidosu geri bedene, benliğe çekilir ve bu nedenle kişinin dış dünyayla ilişkileri azalırHasta ileri derecede narsistik duruma girerBu gerileme durumu çocukluktan başlayarak esas güven duygusunun sağlanamaması, sürekli düş kırıklıkları ve kişiler arası ilişkilerin bozukluğu yüzünden olabilirBöyle bir zeminde çevre ilişkilerinde minik büyük incinmeler, bu gerileme eğilimini kamçılarBuna kadar içe kapanım ve diğer belirtiler bir çeşitlilik savunma ve harmoni biçimidir BAŞLANGIÇ Şizofreni genelde 1540 yaş sınırları aralarında, başlıca 1825 yaşlarında her çeşitlilik psikolojik stresle başlayabilirKişinin benliğinde darbeler, delikanlılık çağında dürtülerin fazla güç kazanması, cinsel ya da agresif dürtülere karşı kontrol zayıflığı gibi durumlara psikozun başlamasında önce sık rastlanır Enfeksiyonların ve lohusalığın şizofrenide kamçılayıcı faktör olup olmadığı şüphesiz belirlenmemiştirLohusalık psikozlarının %37’si şizofreni kabul edilirse de aracısız lohusalığın etkisi az önce aydınlatılmamıştır Birincil nöbetlerin %50’sinde hiç bir kamçılayıcı etken bulunmayabilir, yani psikoza geçiş ağır ağır olabilir Tipik bir açılış biçimi yokturBelirtiler kısa bir vakit içinde gelişebileceği gibi fazla sinsi ve yavaş olarak da gelişebilirBu yüzden belirtileri farkedilmeyen hasta uzun zaman hekime getirilmezRuhsal bozukluk farklı alanlara yönlendirilmiş obsesyonlar,metafizik, dinsel uğraşlar, korkular veya genel bitkinlik, halsizlik gibi şikayetlerle başlayabilirBazen de bir bunalım veya ileri derecede taşkınlık(mani) gibi ortaya çıkabilirSık görülen başlama biçimi ilgi azalması, kendi bedeni, kendi düşünceleri ile fazla uğraşma, zamanın akışına umursamazlık gibi belirtilerle olurBazı akut tiplerde sezgi bozuklukları, düşüncede dağınıklık ve bulanıklıkla başlangıç olabilir HASTALIK ÖNCESİ ŞAHSIYET VE ARMONI Şizofrenik hastalar hastalık öncesinde genel olarak içe dönük, gürültüsüz, arkadaşı az, yalnızlığı yeğleyen, acayip, ilgileri sınırlı ve güvensiz kişilerdir KLİNİK BELİRTİLER VE BULGULAR 1 Genel dış görünüş ve dışa vuran tavır : Şizofreni tipik bir genel görünüş tanımlamazHastaların çoğunda belirgin vurdumduymazlık, ilgisizlik, donukluk ve utangaç görünüş vardırUzun süre hasta olanlarda ihmal edilmiş, düzensiz genel görünüş ve temizlenmeme belirtileri olabilirÇoğu hastada hareket bozuklukları dikkati çeker 2 Tavır ve ilişki kurma : Konuşmada bağdaşmazlık, dağınıklık, hızlanma, yavaşlama, fakirleşme, abuk sabukluk, kalıplaşmış yinlemeler, hitabe yankılaması, çocuksuluk, fazla söylev, hiç konuşmama gibi çok öbür belirtiler olabilirHasta sorulara yandan ve uygun olmayan yanıtlar verebilirSes tonu genel olarak tekdüzedir ve duygulanımı belirlenmiş etmez Hastanın alaka ve dikkatinde azalma ve söylev bozuklukları nedeniyle ilişki ayarlamak çoğunlukla fazla zordurHastanın bambaşka bir dünyada olduğunu,onu tam anlayamadığımızı, ilişki kurmakta güçlük çektiğimizi farkederiz 3 Duygulanım : Şizofrenide alışılmış olarak bir duygu azalmasından söz edilirOlaylara duygulanım tepkisi ya eksik veya hiç yokturHastaların soğuk, ilişki kurulması kuvvet olduğu sıklıkla görülürAncak, tüm bu belirtiler hastaların çelik gibi olduklarını, acı çekmediklerini, sıkıntılarının olmadığını göstermezBirçok şizofrenikte açılış dönemlerinde fazla bunaltı görülürKimi hastalarda paniğe aynı bir sıkıntılı durum vardırKimi vakalarda da ilginç, düşüncesiz, yararsız gibi görünen gülmeler, ağlamalar, taşkınlıklar görülür 4 Bilişsel Yetiler : Bilinç açık, bellek genel olarak yerindedirZeka genel olarak gerileme göstermezAncak ağır felaket belirten süregen hastalarda zekada gerileme izlenimi edinilebilir; hafıza bozukluğu belirtileri olabilirFakat bu bulgular genellikle hastanın ili azlığına ve uyarı dağınıklığına bağlıdırGerçek bunama bulgusu yoktur Şizofrenide kayda değer kavrama bozuklukları olurDikkat ivedi dağılırÇevredekilere algılama azalır ve bu nedenle seziş azalmış gibidirBazen de idrak artması ve keskin sezgi olurHallüsinasyonlar ve illüzyonlar görülebilirÖrneğin; sesler işitmek, hayaller görmek gibiŞizofrenide en fazla işitme hallüsinasyonları olurBunlar çoğunlukla negatif sözler, küfürler, istikamet verici komutlar, yaptığı eylemleri betimsel seslerdirHer şizofren hallüsinasyonlarına göre hareket etmezFakat seslerle, görüntülerle ilgilenir ve onlara yanıt vererek kendi kendine konuşuyor gibi görünebilir 5 Akıl : Şizofreniklerde düşünceyi yaratıcı sözcükler, semboller arasındaki mantıksal zincir kopar ya da bozulurDüşüncede zaman zaman durmlar, bir düşünceden ilgisi olmayan bir başkasına kaymalar, sapmalar; düşüncelerin fazla yoğun olarak zihne üşüşmesi ile oluşan us basıncı ve sıkışması, düşüncenin dağılması, parçalanması olurHasta ara sıra birkaç sözcükten parçalar veya birkaç kavram bir araya getirerek yeni sözcükler, kavramlar türetirAğır vakalarda hitabe şaşkınlık içinde, anlamsız gibi görünen bir “sözcük salatası haline gelebilirBirbirine karşıt duygu ve görüşler yan yanlamasına durabilirZihin çocuklaşırAncak şizofrenik akıl büsbütün parçalanmış, anlaşılmaz ve abuk subuk değildirDikkatli izlenirse ve ilgilenilirse çoğu kez hastanın akıl ve davranışlarında manalı bağlantılar bulunabilir 6 Hareket : Genel tutum ve harekette en sık ve manâlı bulgu ağır kayıtsızlık, eylem, azlığı ve toplumdan çekilmedir Şizofrenide hareket bozuklukları fazla çeşitlidirAğır bir durgunluk ve ilgisizlikten fazla kamçılanma ve taşkınlık durumuna dek öbür derecelerde niteliksel hareket bozukulukları da görülebilirGarip yüz, göz hareketleri, kalıplaşmış, yineleyici el, kol, ceset hareketleri, ikide bir pencereye, kapıya gidip gelme, tike aynı hareketler olabilirBazen çılgınca taşkınlık ve saldırganlık görülebilirBazen de muhakkak bir durumda donmuş gibi kalabilirDonakalım durumunda bir hasta birden saldırı ve taşkın davranışlar gösterebilirKimi hastalar dış görünüşlerine bakmazlar, dağınık ve kirli olabilirler 7 Fizik ve fizyolojik belirtiler: Başka bir hastalık yahut fizik tetkik bulguları normaldirBazı hastalarda fazla yeme, kilo alma, bazılarında yememe, zayıflama olabilirŞizofreniklerde uyku ve uykukurnazlık düzeni fazla bozulabilirFazla uyuma, ağır uykusuzluk, gündüz uyuyup gece uyumama gibi durumlar bazen alışkanlık derecesinde olabilirHasta ilaç tedavisinde ise, ilaçların emrindeki etkilerine tabi olarak şişmanlama, hareketlerde yavaşlık, uykululuk gibi belirtiler sık görülür Özet Olarak şizofrenide sık görülen belirtiler şunlardır: a) Konuşmada bağdaşmazlık, fazla konuşmadan hiç konuşmamaya varan şansın dönmesi b) Duygulanımda uygunsuzluk, taşkınlıklar, çocuksuluk c) Bilinç açık iken hallüsinasyon ve illüzyonlar d) Düşüncede kopukluklar, kaymalar, mantıksal zincirin bozulması, hafıza dağılması, anlaşılması güç bağlantılar, çağrışımlar e) Zihin içeriğinde acayip, gerçeklikten fazla uzak, aykırı sanrılar f) Zihin okunması, sokulması, yankılanması, yayınlanması g) Düşüncelerin ve davranışların dışardan kuytu bir yolla etlikenmesi h) Hareketlerde ilginç yinelemeler, donakalım durgunluğu ya da taşkınlığı i) Aşırı içe kapanma, toplumdan çekilme j) Alaka ve uyarı azalması k) Duygulanımda azalma, vurdumduymazlık l) Konuşmada, düşüncede fakirleşme m) Istek ve irade azalması n) Kendine bakma ve sorumluluk almada azalma o) Hareket ve eylemde azalma, yavaşlama GİDİŞ VE SONLANIŞ Şizofreni sinsi ve yavaş başlayıp yıllardan beri böyle sürüp bu arada faal hastalık nöbetleri ortaya çıkabilirBu nöbetler kendiliğinden veya tedaviyle yatışırKimilerinde delikanlılık veya gençlik çağında oldukça kısa sürede ortaya çıkar ve bu haftalarca, aylarca sürebilirBu epizod düzeldikten sonra uzun zaman iyi uyum dönemi olabilir ya da şart artan bir şekilde negatif belirtilerin egemen olduğu kronik şizofreniye dönüşebilirKimilerinde etkin belirtiler yıllardan beri sürebilirKimilerinde de iyileşmeler, yinelemeler ile rahatsızlık yıllarca sürebilirKimi hastalar ise öyle ya da böyle, hatta tamamiyle iyileşebilirlerHastaneye yatarak çare görmüş hastaların, kesintisiz hap kullanmış olsalar bile, yaklaşık %3540’ı birincil sene içinde ikinci kez nöbet geçirirlerNöbet sayısı arttıkça kronikleşme olasılığı da artar (7, 8, 9, 10) Hastalığın gidişi ve sonlanışını evvelden kestirmek hemen hemen olanaksızdırYıllarca ağır şizofrenik bozukluk gösterenler aralarında normale yakın sosyal ve iş uyumu yapablecek denli iyileşenler eksik değildirİzleme çalışmaları şizofreniklerin minimum %3040’ının orta ve iyi derecede düzeldiklerini, aile, iş ve sosyal armoni yapabildiklerini göstermektedir (11, 12, 13) ŞİZOFRENİ TEDAVİSİ Nedenleri, yapısı, teşhis ölçütleri, sınıflandırılması tam olarak aydınlatılmamış olan bu hastalığın tedavisi üstünde düşünceler epeyce değişiktir ve çoğu kez bu şansın dönmesi hekimin ya da sağlık kurumunun genel yönelimine bağlıdır Günümüzde çoğunlukla kabul edilen esas ilkeler şöyle özetlenebilir: 1 Şizofreninin kolay ve tek biçim bir tedavisi yokturÇok yanlı bir yaklaşımın ve her şizofrenik hastanın farklı özellikler taşıyabileceğinin bilinmesi zorunludur 2 Hastaya ve aileye önemli bir ruhsal bunalımın söz konusu olduğu açıklanmalıdırAkut ve yeni başlamış olgularda hastanın ve ailenin eğitime ve işe dönme, evlenme vb gibi beklentilerini ertelemeleri ya da bırakmaları için öneriler, direktifler yapılır 3 Akut vakaların hastaneye yatırılarak incelenmesi ve çare görmesi dürüst olabilirAncak ayaktan izlenerek iyi sonuçlar alınabilen akut vakaların olabileceği de göz önünde tutulmalıdır 4 Akut dönem yatıştıktan sonradan şizofreniğin tedavisine son verilmemelidirİlaçlar, ruhsal çare ve rehabilitasyon yöntemleri ile hastanın yıllardan beri izlenmesi gerekir 5 Şizofreni tedavisinde hekimin sabırlı, sebatlı ve ümitli olması gerekir 6 Hastaların tüm diğer hastalıklarda olduğu gibi doktor doktor dolaştırılmasında büyük sakıncalar bulunmaktadırHastanın güvenebileceği, saygı ve sadakât duyduğu bir hekimin değiştirilmesi çok yıkıcı olabilirSüreklilik ve güven sağlayıcı bir ortam olmaksızın şizofreni tedavisi olamaz 7 Kronikleşmiş, iyileşmeyen şizofreniklerin “ambar hastanelere yığılması fazla sakıncalıdırBu hastalar için daha fazla kendi toplumsal, ailesel çevresine yakın bir ortamda, insanlıktan toplumdan uzaklaştırılmamış, işe, çalışmaya, saygınca yaşamaya karşın bakım yurtları vb düşünülmelidir Şizofrenik kişi kendi benliğine ve çevresine güvenini ağır derecede yitirmiştirOna tarafından insan ilişkileri hayal kırıklıkları, aldatılmalar, oyuna getirilmeler gibi kaygılarla doludurBu nedenle insan ilişkilerinden korkar ve kaçar, kendine özgü dünyasına kapanırAma bir yanlamasına da insan ilişkilerine gereksinimi vardırBu “gereksinimnefret edilen şey ikilemi içinde hasta, kişiler arası ilişkilerini düzenleyemez, geliştiremezİlişki kurmak istedikçe korkuları artar; korkuları arttıkça ilişki kurmak güçleşirBu durumda güven sağlayıcı, aralıksız bir ilişki gerekmektedirHastaya karşı içten, açık sözlü, ilgili, onu anlamaya çalışan, kısa sürede netice alınamayınca hastayı bırakmayan, reddetmeyen, sebatlı bir terapist başarılı olabilirBöyle bir terapist, şizofreniğin dünyasının da bir anlamı olabileceğine inanır, onun kişiliğine saygı duyar Şizofrenide hastanın kişisel durumuna göre ayarlanmış destekleyici, rehberlik yapıcı ve açıklayıcı ve her şeyden çok uzun süreli ilişkinin oluşmasını sağlayan bir psikoterapi süreci düşünülmelidir Tedaviyi reddeden hasta : Şizofreniklerin bir bölümü hastalığı kabul etmezler vehekime, hastaneye gitmeye karşısında büyük dayanıklılık gösterirlerTedaviyi kabul etmeyen kronik şizofrenik hasta tüm bir aileyi perişan edebilirBu nedenle hekimin aileyi de ele alması, onlarla görüşmesi, onlara takviye olması, gerekli yorumlama ve uyarıları yapması, aileyi dinlemesi zorunludur