İnsan olarak anılan canlı varlık, üzerinde yaşadığımız Dünya gezegeninin ve güneş sistemimizi oluşturan tüm gezegenlerin en zeki canlısıdır İnsanı öteki canlılardan ayrı kılan en manâlı özelliği aklı ve yetenekleridir
İnsan, tanıdık geçmişi boyunca çevresinde oluşan hareketle*ri ve bunların nedenlerini, üstünde yaşadığı dünyayı, güneş sis*temini, kendi galaksisini ve bütün evreni algılama yolunda sürek*li uğraş sarf etmiştir Et ve kemikten oluşan vücudu ile yapama*yacağı işleri, yarattığı âletlerle olabilmek için çalışmıştır Bir perspektif ile sanki yapısının derinliklerinde, yani genetik enfor*masyonunda, Varoluşunun Keşfedilmesigörevi yatmaktadır
Aşina veya varsayım edilen insanlık tarihi MÖ 50000 yılı*na değin uzanır Bu döneme ilişkin eski kalıntı harabeler, yazılı yapıt*lar ve efsaneler günümüze kadar gelmiştir Bilindiği gibi can*lıların ve insanların yeryüzünde varoluşlarına ilişkin çeşitli yaklaşımlar ve dogmatik inanışlar vardır Skolâstik yaklaşıma tarafından bütün canlılar sembolik bir anlatımla ilâhi bir güçle bir günde yaratılmışlardır Evrim teorisine ve genel bulgulara gö*re ise Homo Erectus günümüzden 200 ile 500 bin yıl önce de*nizlerden karalara çıkarak iki ayağı üstünde dikilmiş, sürecin devamında ise düşünebilen insan yani Homo Sapiens oluşmuş*tur Günümüzden 200 bin sene önce düşünebildiği varsayılan in*san, günümüzden yalnızca 6000 yıl önce dev adımlar atmaya başlamış ve yeryüzünde geçmişi bilinen bir insanlık tarihi oluşmuştur İnsanlığın son 6000 yıllık geçmişinden önceki dö*neme ilişkin ise değişik görüşler vardır Bu düşüncelerin te*melinde, bütün tanrısal kitaplarda ve semavî dinlerin ortaya çıkı*şından önceki dönemlere ilişkin tarih kitapları ve sanatsal ya*pıtlarda anlatılan olaylar yatmaktadır Bunlardan Büyük Tufan Efsânesi, Kıyamet Tanımlanışıgeçmişe karşın düşün*celerin ve insanlığın varoluşu olgusunun büyük bir merakla araştırılmasına neden olmaktadırlar Bir diğer yaklaşıma kadar bütün canlıların yeryüzüne içinde yaşadığımız galaksinin kıyamet sonucu değil olan bir gezegenin*den gelmiş oldukları da düşünülmektedir
Bilindiği gibi dünya gezegeni Samanyolu olarak adlandırı*lan gezegenler topluluğu içinde bulunmaktadır Samanyolu ga*laksisi Evrende bulunan milyarlarca galaksiden sadece biridir Samanyolu galaksisi de kendi içinde milyarlarca güneş siste*minden oluşmaktadır İçinde bulunduğumuz güneş sistemi bel*ki de Samanyolu galaksisinin en ücra köşesinde kalmış, belki de en unutulmuş parçalarından biridir
İnsan, bizim bildiğimiz kendini tanınma ve bilme zamanından bu yana sürekli olarak varoluşunu irdelemiş, yaşadığı günün ga*ilelerinden bir an uzaklaşıp tefekküre dalarak nereden gelip ne*reye gidiyoruzsorusunu kendi kendine sürekli sormuştur Du*varları ve sınırları olmayan bir uzayda ara sıra benzeri bir tefek*kür hücresine girmiştir Bu sorgulamayı aklını bildiğimiz amaç*da kullanmaya başladığı dönemlerde sembolik anlamda da ger*çekleştirmeye devam etmiştir Naacal tabletlerinden öğrendiği*miz kadarı ile Mu uygarlığında bu sorgulamayı tefekkür hücresel*lerinde kendi kendine yapmıştır Mu uygarlığının devamı olarak kabul edilen Darı uygarlığının yarattığı Keops, Kefren ve Mikerinos piramitlerinin (MÖ 3000) aşağı yer alan hücrelerde de arada bir tefekküre dalarak çözemediği bu soruya cevap bulmak için uğraş sarf etmiştir Binlerce sene daha sonra da keşfedilen onca bi*linmeyen olmasına rağmen halâ benzer soruyu kendi kendine sor*makta ve sembolik anlamda tefekkür hücresine girmektedir
İnsan bu araştırma sürecinde, hedefine ulaşabilmek için ya*şamını kolaylaştıracak âletleri yaratma, icat etme yolunda iler*lemektedir Geçen binlerce takvim zaman içinde sarf edilen sürekli çabalar nicel birikimler oluşturmuş, bu birikimler bir takım zaman*larda parlatılan kıvılcımlarda nitel dönüşümler yaratmışlardır
Yeryüzündeki insan yaşamını hepsi ile etkileyen bu büyük dönüşümler çağ olarak adlandırılmışlardır Devir kavramı insan*lık tarihinde yaşanan kültürel gelişmelerde elde edilen büyük aşamaları belirlemektedir İlkçağ, Ortaçağ, Yeniçağ derken, devirkavramı bu anlamda kullanılmaktadır
Yaşamın aşina birincil çağında insan dünyanın zor doğal durum*ları içinde hayat mücadelesi vermekteydi Bu döneme ilişkin bulgular yaşanılan dönemleri Taş ve Maden devirleri olarak adlandırmamıza neden olmaktadır Yontma Taş ve Cilâlı Taş dönemlerinde insan dünya üzerindeki yaşam mücadelesini sürdürebilmek için yararlanabileceği öteki canlıları öldürebilmek amacı ile taştan silâhlar yapmıştır Sürecin devamında ateşi kullanarak madenleri işlemiş, gelişimini ve doğa ile çaba*sini sürdürmüştür
Âlet yapma yeteneği, insanı diğer canlılardan ayıran en manâlı özelliklerinden biridir İnsan, bildiğimiz açılış döne*minden bu yandan teknoloji üreten bir varlıktır Bu bakış açısı ile de teknolojinin tarihi insanlığın tüm evrimini içerir Teknoloji insanlığın ilk dönemlerinde zanaatkarlar göre üretilmek*tedir Eski Yunanlılar teknoloji kavramım Technoyani zanaatve logosyani lafsözcüklerinden oluşan bir açıklama ile açıklama etmekteydiler
İnsanlık tarihi içinde doğanın kuvvet koşullarına aleyhinde bahşedilen hayat mücadelesi binlerce yıl sürmüştür Yapılan âletlerin ya*şamı kolaylaştırıcı özelliklerinin kullanılması ve bu sürecin ar*tarak hızlanması ile teknolojik ilerlemeler yaşamı belirlemeye başlamıştır
İnsanın evrim süreci içinde, bilginin, bunu değerlendirerek ve yargılayarak sonuç elde eden aklın, zihin ve mantığın sonucu ortaya meydana çıkan teknolojinin, birbirini etkileyen ve ilerleme kayde*den bir süreç olduğu görülür Veri bir işlem ve birikim ile elde edilmiş,düşünce ile değerlendirilmiş, elde edilen netice yeni buluş ve icatların yani yeni âletlerin yapılmasını sağlamıştır Bunların kullanımı ile yeni güzellikler ve yeni bilgiler elde edilmiştir *