“Travma” çok geniş ve kullanıldığı yere göre farklı anlamlara gelebilen bir kavram olsa da, tanısal
psikiyatri açısından, “yaşamda kalmayı ya da vücut bütünlüğünü ciddi olarak tehdit eden bir olay yaşamış
ya da böyle bir olaya yakından şahit olmuş olmak” olarak tanımlanabilir. Bu olaylar, öldürülmeye
teşebbüs, yaralanma, taciz, tecavüz, tehdit içeren gasp, şiddetli dayak, işkence, ciddi trafik kazası ya da
iş kazası gibi olaylardır. Bu durumları yaşamanın yanı sıra yakın şekilde şahit olmak da travma olarak
kabul edilmektedir.
Bu gibi durumlarla aniden karşılaşan birey şaşkınlık, ölüm ve yaralanma korkusu ve dehşet duygusu
yaşar. Sonraki günlerde olay sık sık aklına gelir, olayla ilgili kabuslar görür, sürekli bir tedirginlik yaşar.
Travma sonrası stres bozukluğu gelişen hastalar olayı çağrıştıran konuşma, mekan, kişi ve durumlardan
kaçınırlar, karşılaşırlarsa sıkıntıları artar. Giderek bu kaçınmaların artması ve zihinde olayın tekrar tekrar
yaşanması sonucunda kişinin yaşam kalitesi, sosyal ve mesleki işlevselliği önemli derecede bozulmaya
başlar ve tedavi gerekli olur.
Tedavide psikoterapi ve ilaç tedavisinin birlikte kullanımı en iyi sonucu verir. İlaç tedavisinin olabildiğince
erken başlanması önem arz eder.