Son Konu

Türk Dilbilgisi

iltasyazilim

Yeni Üye
Katılım
25 Ara 2016
Mesajlar
2
Tepkime
1
Puanları
38
Yaş
36
Credits
-2
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
Türk Dilbilgisi ve Kuralları, Dil Nedir, Lehçe Nedir, Lehçe Ne Çağırmak, Şive Nedir, Şive Ne Çağırmak, Çağdaş Türkçe Nedir, Çağdaş Türk Dili, Modern Türkçe Hakkında bilgiler

TÜRK GRAMER ve KURALLARI

DİL NEDİR ?

Çok geniş anlamıyla dil, düşünce, duygu ve güdüleri, direkt ya da dolambaçlı olarak bildirmeye yarayan herhangi bir anlatım aracıdır Bu tanım tüm canlıların kendi aralarındaki bildirişimlerle ilgili muhabere sistemlerini olduğu değin, ahali tarafından doğanın ve eşyanın karşılıklı kalıplar halinde manalandırılması olgularını da kapsamaktadır

İnsan anlatım ve bildirişim için ya hareket eder (jest), veya ses çıkarır (tavır) veya belirtilen işaretler çizer (yazı) Konuşma dili, yazı dili, hareket dili, insan dilinin üç bambaşka görüntüsüdür

LEHÇE NEDİR ?

Lehçe veya Diyalekt, bir dilin kesin bir coğrafî bölgedeki insanlar kadar konuşulan çeşididir

Bir dilin tarihi, yöresel, siyasi sebeplerden dolayı ses, inşa ve söz dizimi özellikleriyle ayrılan kolu, diyalekt Kırgız Lehçesi, Kazak Lehçesi vb

Lehçe kendi sözcük dağarcığı ve grameri olan sözel (sözlü ya da işaretli olan ama mutlaka yazılmış olmayabilen) bir iletişim sistemidir; ağız da denmektedir Diyalektle uğraşan ilim kolu ise diyalektoloji olarak adlandırılır Lehçeyi konuşan şahısların sayısı ve bölgenin büyüklüğü değişir Bu yüzden geniş bir bölgede pek çok lehçe olabileceği gibi o lehçelerin konuşulduğu daha ufak bölgelerde de diğer lehçeler olabilir

AKSAN NEDİR ?

Şive: Söylev tarzı Vurgu Bir dilin yöresel söyleniş tarzı

Bir dil veya lehçenin daha az hitabe farkları gösteren ve bölgeden bölgeye ya da şehirden şehire değişebilen ufak kollarına denir

Şivenin sebepleri fonetik ve morfolojik, folklorik farklılıklardır Bir şivede en eski dil yapılarından, komşu dillerden öğeler bulunabilir Coğrafik şartlara tarafından halkın gırtlak yapısı eski dilin seslerine tanıdık olabilir

Gitmek örneğinde:
Karadeniz: cideyrum
Ege: gidiyom
Trakya: gitcem, örneklerindeki gibi

Lehçe ile vurgu karıştırılmamalıdır
Lehçe, bir anadilin koludur Türkçenin başlıca şiveleri Ege, Orta Anadolu, Trakya, Karadeniz, Rumeli, Doğu, Güneydoğu ağızlarındadır

Şivelerde gramer kuralları yoktur Alan kültürünü, yöre özelliklerini taşır Dilde, bilhassa tavır dilinde tekdüzeliği kaldıran, empati uyandıran bir yanı vardır Sakıp Sabancı merhum, şivesini hiç değiştirmemiş, bir vurgu simgesidir

TÜRK DİLİNİN GEÇMİŞİ ve ADIM ADIM ÇAĞDAŞ TÜRKÇE

Türk dili, UralAltay dil grubuna dahil olup, Moğol, Tunguz, Kore ve Japon dillerinin de yer aldığı Altay dilleri ailesi ya da Altay dilleri topluluğuna mensuptur

Yapı bakımından Altay dilleri ailesine giren bütün dillerde olduğu gibi, Türkçe de eklemeli (mülâsık yapışkan) dillerdendir

Ilk devreleri karanlık olmakla birlikte elde bulunan vesikalar ve Çin kaynaklarının verdiği bilgiler, Türk dilinin geçmişinin, tarih öncesine gittiğini göstermektedir Ancak, Türkçe tertipli metinler, YeniseyOrhun kabir taşları ile ele geçmiştir Bilhassa Orhun Âbidelerinde bitmiş bir Türkçe ile karşılaşılması, Türklüğün kendine has alfabe sistemi, dil ve tarih şuurunun bulunmasına bakılırsa, Türk dilinin tarih itibariyle daha eski zamanlara götürülebileceği fikrini vermektedir Zaten bu sahanın âlimleri, Orhun Âbidelerindeki işlenmiş ve gelişmiş Türkçeye bakarak, dilin tarihî devrelerini, milattan önceki devirlere çıkarmaktadırlar Şimdiye değin Rusya ve Çin sınırları içinde bulunması, yapılacak kazıları imkânsız kıldığından, Türk dilinin eskiliği meselesi şimdilik bu kadar aydınlatılmıştır Esik, Kurgan vs gibi kazılar da zaten Ruslar tarafından yapılmaktadır Aydınlatıcı bilgiler, bu itibarla sınırlı olmaktadır Fakat, bundan sonraki incelemeler, Türk dili için ümit verebilir

Geçmişiyle birlikte Türkçe;

Altay
En Eski Türkçe
Birincil Türkçe
Eski Türkçe
Orta Türkçe
Yeni Türkçe ve
Çağdaş Türkçe devri elde etmek üzere yedi ana devrede ele alınmaktadır

Altay devri; TürkMoğol dil birliğini meydana getirmekte olup, Türkçenin Moğolca ile ayrılmaya başladığı veya bir olduğu devirdir Özet Olarak bu atama, Türk ve Moğol dillerinin asıl kaynağını teşkil etmektedir

ProtoTürkçe de denilen En Eski Türkçe devriyle Birincil Türkçe devirleri hakkındaysa emin veri bulunmamakta ve Türk dilinin bu devreleri karanlık kalmaktadır Ama Türkçenin milattan önceki ve milattan sonraki 1000 yıla yakın bir zamanı, bu devrenin içindedir Bu devrin temsilcisi Hunlar olup, haklarındaki bilgiler, derme çatma ve dağınık da olsa, Çin kaynaklarından elde edilmektedir

Eski Türkçe devri; Göktürklerin tarih sahnesine çıkmasıyla başlamıştır (536) Kağanlığı, Türk dilli milletlerin teşkil ettiği Doğu Göktürk Devleti, 630 yılında; Batı Göktürk Devleti ise 659 yılında, Çin idaresine geçmiştir Bu esaretten ve durgunluktan daha sonra, İkinci Göktürkler, Kutlug Kağan ve Vezir Tonyukukun önderliğinde bağımsızlıklarına kavuşmuşlardır 682 yılından daha sonra olan bu ikinci silkiniş ve kuruluş devrinde, Eski Türkçe eserler yazılmıştır Geçmişin musibetlerinden ve tecrübesizliklerinden, gelecek nesillerin ders almasını ve Türk milletinin yok olmamasını, düşmanın tatlı sözüne ve yumuşak hediyelerine aldanılmamasını isteyen vezir ve kağanlar kendi ağızlarından, Orhun Âbideleri diye adlandırılan tarihî eserleri servet bırakmışlardır

Kendilerine has bir alfabeyle yazılan Orhun metinleri, taşlar üzerine kazılmıştır Âbideler, Vezir Tonyukuk, Bilge Kağan ve Kültigin namına dikilmiş olup, kullanılan dil, oldukça işlek ve açıktır Bilhassa Bilge Kağan Âbidesinde Türkçe, sanat kabiliyetini de sergilemiş ve alabildiğine gür bir hitabet dili kullanılmıştır
Eski Türkçe devrinin belgeleri yalnız Göktürklerden kalan tarihî servet değildir Bu devre, Uygur Türklerinin de katkısı vardır Yalnız Uygur metinleri daha çok dinî olup, Türk dilinin Uygurlara ait kısmı, Budizm, Mani, Nesturî vs gibi dinlere aittir Uygurlar, önceleri Göktürk yazısını kullanmakla birlikte daha sonra bu millî alfabeyi terk etmişler ve Soğdlar tarafından kullanılan Uygur alfabesini almışlardır Bu alfabe, Türkçenin seslerini karşılamak yönünden Göktürk alfabesine nispetle fakirdir Oysa her iki alfabenin ortak tarafı, İslâmî Türk yazısında olduğu gibi, sağdan sola okunup yazılmasıdır dahası Uygur alfabesinde harfler birleşebilmektedir Uygur harfleri keza Moğollar tarafından da kullanılmıştır Ancak Uygurların Manihey yazısını da kullandıklarını belirtmek gerekir Göktürk yazısını ise, tarihte yalnız Göktürkler kullanmışlardır
Eski Türkçeyi lüzum Göktürk, gerekse Uygur Türklerinin bıraktığı eserlerden takip etmekteyiz

Orta Türkçe devrinde Türklük dünyası, yeni bir medeniyete gevşemiş ve Türkçe, İslâm dünyası içinde yer almıştır Türklük, bu devre kadar çeşitli dinlere girmiş çıkmış olmakla beraber, hâlâ bir arayışın içindedir O, tabiatına en uygun dinin nihayet İslâmiyet olduğunu anlamış; onuncu asrın başlarında Karahanlıların kurduğu devlet doğruca her tarafta toparlanmış, Satuk Buğra Hanın (ölm 992) da 950 yılında bu dini kabulüyle, İslâmî inanç içindeki yerini resmi olarak almış ve tarih boyunca üzerine düşen vazifeyi hakkıyla yapmıştır
Bu bakımdan, Orta Türkçe devresine giren eserler, pek azı müstesna, esas kaynak olarak verilen Türk âdet ve örfleri yanına İslâmîdirler Türk dili de bu medeniyete geçişle, artık yeni kelimelere açılmıştır Bu devrin dil yadigârlarının ilki Kutadgu Bilig ve Dîvânü LügâtitTürktür Yûsuf Has Hacib, Kutadgu Biligi ile Türkçenin bu devirdeki kabiliyetini ortaya koyarken, Kaşgarlı Mahmud da Dîvânü LügâtitTürk adlı eseriyle her tarafında Türkçeyi, şive ve ağızlarına dek incelemeye çalışmış ve bu sahada ilk kere eser yazma şerefini kazanmıştır

Orta Türkçe devrinin içinde yeniden 13 yüzyıldan sonra, batıda Osmanlı; kuzey ve güneyde Kıpçak; doğuda ise Çağatay Türkçesi yer almaktadır Bu Türk şîvelerinde, Orta Türkçe devrinde pekçok eser yazılı, özellikle Kıpçak ve Çağatay Türkçesi sahalarında, dille ilgili olan, gramer ve lügat kitaplarına geniş yer verilmişti Çağatay Türkçesi, eserlerini özellikle 15 yüzyıla doğru Semerkand ve Herat gibi kültür merkezlerinde vermiştir

On beşinci yüzyıldan sonra, Orta Türkçe, yerini Yeni Türkçe devresine bırakmıştır Türkçenin bu devresi, 20 yüzyıla kadar sürmüştür Bu devirde Türklüğün tek bir alfabe sistemi vardır Bütün Türk dünyası, İslâmî Türk alfabesini kullanmakta ve bu alfabeyle uzlaşma gayet basit olmaktaydı Bu devir Türkçesi, en büyük dil yadigârlarını Osmanlı Türkçesiyle vermiştir Ama, Türkçenin dış ve iç yapısı yönünden pek fazla değişmeye başlaması, bu devirde dilde dağıtılmış akımların doğmasına sebep olmuştur

Türk yazı dili: Türkçe, yazılı edebiyata geçerken Arap, Fars, Çin, Yunan vs gibi ana dillerin haricen pekçok batı dili, hemen şimdi yazılmış edebiyata geçmemiştir Fransız edebiyatı 14, Rus edebiyatı 11, İspanyol edebiyatı 12, İtalyan ve Alman edebiyatları 13, İngiliz edebiyatı ise 15 yüzyıldan sonra yazılmış edebiyata sahiptirler Dolayısıyla yazı dillerinin ortaya çıkması da Türkçeden bir hayli sonradır

Türkçenin devrelerinden bahsederken, Türk dilinin ilk yazılı vesikalarının Eski Türkçe devrinde olduğu zikredilmişti Eski Türkçe, Türklüğün, 11 yüzyıla değin aralıksız tek yazı dilidir Eski Türkçeden sonra batıya yapılan göçler ve yeni kültür merkezlerinin teşekkülüyle Türkçe, dağıtılmış bölgelerde farklılıklar göstermeye başlamıştır Kaşgarlı Mahmud, bu hususta Dîvânında birincil data veren dil âlimlerinden ve araştırıcılardandır

Eski Türkçeden daha sonra Türk yazı dili, Batı ve KuzeyDoğu Türkçesi almak üzere iki başlıca kola ayrılmıştır Orta Türkçe devresinde görülen bu ayrılma, batıda Osmanlı ve Âzerî Türkçesini ortaya çıkarırken, KuzeyDoğu Türkçesi de; kuzeyde Kıpçak, doğuda Çağatay Türkçesini meydana getirmiştir Bunlardan Osmanlı Türkçesi, Türklüğün uzun ömürlü ve kesintisiz olan, en büyük yazı dilidir Yerini, 1908den sonradan Türkiye Türkçesine bırakmıştır Batı Türkçesinin doğu dairesini meydana getiren Âzerî Türkçesi ise, şifahî edebiyatın ve şiir ananesinin tesiriyle varlığını sürdürmüştür Çağatay Türkçesi de yerini Modern Özbek Türkçesine bırakmakla birlikte, Doğu Türkçesini bugün; Kazak, Kırgız, Özbek vs temsilcilik etmektedir Doğu Türkistanın dili olan Modern Uygur Türkçesi de aynı daire içinde yer almaktadır

Batı Türkçesinin doğu kolu olan Âzerî Türkçesi ise, önceleri Tebriz ağzına dayanmakla birlikte sonraları Bakü ve Karabağ ağızlarının yayılmasıyla üçlü bir kültür merkezine sahip olmuştur Bakü ve Karabağ, bu şîvenin Kuzey; Tebriz ve İran kısmı da Güney dalını meydana getirmektedir Bu ayırma, daha fazla Âzerî Türklüğünün siyasî parçalanmaya tâbi tutulmasıyla ortaya çıkmıştır Bölgede fırsat ele geçince istiklâl ilan eden bazı hükümetler, anında Türkçe tedrisata başlamışlar ve Türkiyeden öğretmenler getirerek dil birliğine yönelmişler, fakat bu hareketler, İran ve Rusyanın işbirliğiyle değil edilmiş, zaman zaman bu işbirliğinin içine İngiltere de katılmıştır *
 
Üst Alt