Son Konu

Türkiyede ilk petrol nerde Nasıl Bulunmustur.Petrol Hakkında Genis bilgiler

Forumdas

Editor
Katılım
6 Ara 2022
Mesajlar
7,544
Tepkime
15,298
Puanları
113
Konum
adana
Web
forumdas.com.tr
Credits
-90
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
Türkiyede ilk petrol nerde Nasıl Bulunmustur.Petrol Hakkında Genis bilgiler

1945 yılında keşfedilen Raman petrol sahasının keşfinden bugüne yapılan çalışmalar Türkiye'de petrol ve gazın varlığını kanıtlamıştır. Bugüne kadar irli-ufaklı yaklaşık 120 tane petrol ve doğal gaz sahası keşfedilmiştir. Keşifler ağırlıklı olarak Kilis'ten siirt'e kadar uzanan ve Adıyaman-
pump.jpg

Diyarbakır-Batman'ı kapsayan Güneydoğu Anadolu bölgesinde ve Trakya bölgesinde gerçekleştirilmiştir. Trakya bölgesinde genelde doğal gaz sahaları, Güneydoğu Anadolu bölgesinde ise genelde petrol sahaları keşfedilmiştir.
Dolayısıyla, Türkiye'de petrl verdır ve ararsanız bulabileceğiniz kanıtlanmıştır. 1954 yılındaki petrol yasası sonrasında T.P.A.O'nun ve özellikle Shell ve Mobil gibi uluslararası şirketlerin arama ve sondaj çalışmaları neticesinde 1969 yılında ve ayrıca 1973 ilk petrol krizi ve şoku sonraaında petrol fiyatının 10 katı artması sonrasında yerli petrol aramacılığına ve sondaj çalışmalarına verilen önem ve ağırlık neticesinde 1991'de yerli petrol üretimleri rekor düzeylere, yılda 4.5 milyon tona, ulaştı. ancak, daha sonraki yıllardan günümüze kadar, değişik nedenlerle, petrol ve doğal gaz aramacılığına ve sondajına ayrılan bütçe azaldı ve halen yıldan yıla azalmaktadır.

1954 sonrası dönemde aramaya verilen önem neticesinde 1965'te 150 000 m'lik maksimum metraja ulaşıldı. Arama etkisini 4 yıl sonra 1969'da yıllık üretimi 3.6 milyon tona ulaştırarak gösterdi. 1973 sonrasında arama çalışmaları 1985'de 260 000 m'lik meksimum metraja ulaştı. 6 yıl sonra ise 1991'de üretim rekor sayılan 4.5 milyon ton olarak gerçekleşti. Aramaya yapılan yatırım etkisini 4-6 yıl sonrasında üretimde göstermektedir.
1991'de 4.5 milyon ton olan yıllık yerli üretimimiz şu anda 2.5 milyonton kadardır. Söz konusu azalmanın önümüzdeki yıllarda da devam edeceği kesindir. Yalnız; kanıtlanmış bir ilişki vardır, o da şudur: Türkiye'de petrol aramacılığına ve sondajına bütçe ayrılırsa petrol bulunabilmektedir.

Türkiye'de petrole ülkemizin değişik bölgelerinde rastlanmıştır, varlığı kanıtlanmıştır ve ağırlıklı olarak Güneydoğu Anadolu bölgesindeki sahalardan üretim yapılmaktadır. Güneydoğu Anadolu bölgesinde Batman, Mardin, Siirt, Diyarbakır, Adıyaman ve Kilis illeri içinde bulunan sahalardan ve ayrıca Trakya bölgesinde küçük sayılabilir 1-2 sahadan petrol üretimi yapılmaktadır.

vixen1%5B1%5D.jpg

Karadeniz ve Akdeniz'de petrol ve özellikle doğal gaz aramaları bütçe elverdiğince sürdürülmektedir.
Türkiye'de son yıllarda yapılan en önemli keşif, 2 yıl önce Ege bölgesinde Manisa Alaşehir'de delinen bir kuyuda petrolün bulunması olmuştur. Çünkü, Ege bölgesinde ilk defa petrol bulunmuş oldu. Bundan sonra da aranırsa bulunabileceği ipucunu vermiştir.

Orta Anadolu bölgesinde Tuz Gölü civarında doğal gaz ve petrol potansiyelinin olabileceği söylemektedir.
Görüldüğü gibi; Türkiye'nin birçok bölgesinde petrolün varlığı bilinmektedir.

Şimdi gelelim diğer önemli soruya: Türkiye'de petrol var ama Türkiye petrol zenginimidir veya petrol zengini olabilirmi? Maalesef bu soruya hemen evet demek mümkün değildir. İstatistiksel olarak bilinen bir gerçek: Türkiye'de bulunan petrol sahalarının Orta Doğu ülkelerindeki sahalar kadar büyük olmadığı ve bizim sahaların genelde ağır petrol içerdiğidir.

Türkiye'de bugüne kadar yaklaşık 1 milyar ton petrol keşfi yapılmıştır. anak bunun %15'i olan yaklaşık 150-160 milyon ton petrol üretilebilir olarak tahmin edilmiştir. Bunun 112 milyon tonu (2000 sonu itibariyle) bugüne kadar üretilmiş olup, geriye kalan 40-50 milyon ton pertol Türkiye'nin üretilebilir petrol rezervidir. Bir başka deyişle, Türkiye'nin petrol rezervi yüksek değildir, ve ancak 1.5 yıllık Türkiye petrol tüketimini karşılamaya yetecek kadardır.
Türkiye'de Petrol Verileri ve Değerlendirilmesi
Petrol Aramacılığı:
1954 yılından günümüze Türkiye'de 200'e yakın şirket arama ve işletme faaliyetlerinde bulunmuş, bunlardan 27 tanesi halen faaliyetlerine devam etmektedir ve 5 tanesi (T.P.A.O., Ersan Petrol, Polmak, Demir Enerji ve Güney Yıldızı) yerli şirkettir.

Petrol aramacılığında toplam 18 bölgeye ayrılmış olan Türkiye'de 1935'ten bugüne kadar 3000'e yakın kuyu delinmiş olup, bunun yaklaşık 1100 tanesi arama ve 1300 tanesi üretim kuyusudur. Arama kuyularının derinliği 2300 m'dir.

amo3%5B1%5D.jpg

Arama Kuyularının %30'u X. Bölgede (Siirt), %19'u XI. Bölgede (Diyarbakır), %18'i I. Bölgede (Marmara), %15'i XII. Bölgede (Gaziantep), %5'i XIII. Bölgede (Hatay) ve %4'ü XIV. Bölgede (Adana) delinmiştir.
Arama kuyularının 1 tanesi 6000 m'den derine, 7 tanesi 5000 m'den derine, 22 tanesi 4500 m'den derine, 57 tanesi 4000 m'den derine delinmiştir.
Denizlerde delinen kuyu sayısı 30'dur.
Keşfedilen Petrol Sahaları
1945-2000 arasında 59'u T.P.A.O ve 41'i diğer şirketler tarafından 100 irili ufaklı petrol sahası keşfedilmiştir.
Keşfedilen sahaların %36'sı X. Bölgede, %33'ü XI. Bölgede ve %27'si XII. Bölgede yeralmaktadır. Delinen arama kuyu sayısı ile keşfedilen saha sayısı arasında doğrusal bir ilişki bulunmaktadır.
Ortalama olarak, 9 arama kuyusu delindikten sonra 1 saha keşfi yapılmaktadır.
Ortalama olarak, her keşfedilen sahada 27 kuyu (arama+üretim+enjeksiyon+..) delinmektedir.
Petrol Rezervi:
Keşfedilen toplam 100 petrol sahası için, rezervuardaki yerinde petrol miktarı 1 milyar ton iken, üretilebilir petrol miktarı 150-160 milyon ton olup, bugüne kadar 110 milyon ton üretilmiş, kalan üretilebilir rezerv yaklaşık 40-50 milyon ton olarak verilmektedir. Türkiye genelinde üretilebilir petrol-yerinde petrol oranı %15 olup, T.P.A.O sahaları için bu oran %12 ve Shell sahaları için %25'tir.
Ortalama rezervuar başına yerinde petrol 10 milyon ton ve üretilebilir petrol 1.5 milyon tondur.
Petrol Üretimi
2000 itibariyle 45'i T.P.A.O ve 31'i diğer şirketlerce işletilen 76 sahadan üretim yapılmaktadır.
Ortalama olarak, her üretim yapılan sahada 13 üretim kuyusu bulunmaktadır. Üretim kuyularının ortalama derinliği 1742 m'dir.

Üretim kuyuları için ortalama yıllık üretim, 1997'de 4252 ton/(kuyu-yıl) iken 2000 yılında 3277 ton/(kuyu-yıl) olmuştur. Bir başka deyişle, 2000 yılında üretim kuyuları için ortalama debi günde 63 varil olarak gerçekleşmiştir.
Yıllık toplam üretimin %47'si 5 sahadan (Raman, Batı Raman, Karakuş, Güney Karakuş, Kuzey Karakuş) gerçekleşmiştirve tamamı T.P.A.O. tarafından işletilmektedir.

Bugüne kadar yapılan tüm üretimin %47'si X. Bölgede, %37'si XI. Bölgede ve %16'sı XII. Bölgede keşfedilen sahalardan gerçekleştirilmiştir.

2000 sonu itibariyle; sahaların keşfinden bugüne kadar toplam üretimi 50 milyon varilden büyük olan 5 saha, 25 milyon varilden büyük olan 9 saha, 10 milyon varilden büyük olan 27 saha ve 1 milyon varilden büyük olan 47 saha işletilmektedir.

2000 sonu itibariyle:
Toplam Üretim/Delinen arama Kuyusu Sayısı Oranı ? 900 000 Varil/Arama Kuyusu (veya 125 000 ton/Arama kuyusu)
Toplam Üretim/Toplam Arama Kuyusu Metrajı Oranı ? 400 varil/m
Toplam Üretim/Toplam Delinen Kuyu Sayısı Oranı ? 300 000 varil/kuyu
Toplam Üretim/Toplam Delinen Kuyu Metrajı Oranı ? 150 varil/m
olmuştur.

Bugüne kadar gerçekleşen toplam üretimin %48'i 1500-2000 m. derinliğindeki sahalardan, %27'si 1000-1500 m. derinliğindeki sahalardan, %14'ü 2500-3000 m. derinliğindeki sahalardan ve %10'u 2000-2500 m. derinliğindeki sahalardan gerçekleştirilmiştir.
59-pipeline%5B1%5D.jpg



1.85 milyar varil yerinde petrol rezervi ile Türkiye'nin en büyük sahası olan Batı Raman'dan üretilebilecek petrol rezervi yaklaşık %2 iken, sahada CO2 enjeksiyonu uygulaması sonucunda üretilebilecek petrol rezervinin %12'ye yükseltilebileceği anlaşılmıştır. bu yaklaşık 25 milyon ek petrol rezervidir ve petrol üretiminde üretim arttırma yöntemlerinin önemini göstermektedir.

Sonuçlar ve Öneriler
Türkiye'de petrol vardır. Kilis'ten Siirt'e uzanan Güneydoğu anadolu bölgesinde, trakya'da petrol üretilmektedir, Ege'de (Manisa/Alaşehir) keşfedilmiştir, Doğu Anadolu'da, Tuz Gölü yakınında, Karadeniz ve akdeniz'de petrol potansiyeli tahmin edilmektedir.
Türkiye'nin yeteri kadar arandığını söylemek mümkün değildir. Tüm Cumhuriyet döneminde toplam 1200 arama kuyusu delinmişken, dünyada her yıl ortalama 20 000 arama kuyusu delinmektedir. Türkiye'de Cumhuriyet döneminde toplam 3000 kuyu delinmişken, A.B.D.'de ise her yıl onbinlerce kuyu delinmektedir. Eski Sovyetler Birliği'nde kuyu sayısı milyondan fazladır.

Orta Doğu ülkelerinde olduğu gibi büyük petrol rezervuarları keşfedilmemiştir. rezervuarlarımız genelde göreli olarak küçük petrol rezervli, küçük ölçekteki rezervuarlar şeklindedir.
türkiye'de petrol aramacılığı ve sondaj faaliyetlerine ayrılan bütçe yetersizdir. 2001 yılı yatırım programında T.P.A.O'nun sondaj öncesi (jeolojikve jeofizik çalışmalar) ve sondaj çalışmalarına yaklaşık 28 milyon dolar ayrılmıştır. Bu bütçe yetersizdir;
çünkü:
- Her kuyunun maliyeti birkaç milyon dolar düzeyindedir,
- Hatta deniz aramacılığının maliyeti çok daha yüksektir. 2000 yılı içinde karadeniz'de delinen 2 kuyunun maliyeti 50 milyon dolar olarak verilmiştir. Geçen yıl İskenderun açıklarında delinen 2 kuyunun maliyeti 20 milyon dolar olmuştur.

Uluslararası petrol şirketlerinin arama ve üretimde payları azalmıştır. T.P.A.O. ağırlıklı olarak arama ve üretim yürütmektedir ve herşey T.P.A.O.'dan bekleniyor havası hakimdir. Uluslararası petrol şirketlerinin arama ve saha işletme faaliyetleri teşvik edilmelidir.

Derinin aranması ve daha önce aranmış sahaların yeni arama teknolojileri uygulanarak (örneğin 3D sismik gibi) yeniden aranması planlanmalıdır.

Ülkemizde, bütçe ayırdığınızda ve aradığınızda petrolün bulunduğu, bugüne kadarki veriler, göstermektedir.
türkiye'de yıllar içinde delinen kuyu sayısında ve kuyularla delinen toplam derinliği tanımlayan toplam metraj değerleri ve aramaya ayrılan bütçe yıllar içinde önemli değişiklikler göstermektedir (1985'te 260 000 m. ile son yıllardaki 40-50 000 m. arasında). Buna bağlı olarak, yerli üretimimizde inişli çıkışlı bir görüntü içindedir. Daha da tehlikelisi, 1986 yılından bugüne aramalara ayrılan bütçe sürekli olarak düşmüş, ve bunun neticesinde yerli petrol üretimimizde 1991'deki rekor düzeyinden itibaren günümüze kadar sürekli düşmüştür, ve en azından önümüzdeki 4-5 yıl daha düşmeye devam edecektir.

Arama çalışmalarının yıllar içinde nişli-çıkışlı bir davranış göstermesi; kararlı ve sürekli bir petrol politikasının eksikliğini göstermektedir. Bunun yanısıra; sektör içindeki en büyük kuruluşların üst yönetimlerinde yaşanan şanssızlıklar ve sürekli değişiklikler yine petrol politikasındaki olumsuz göstergelerdir. Kalıcı, tutarlı, uygulanabilir, uzun dönemli, vizyon ve misyonu olan bir petrol politikasına gereksinim vardır. Sektörü politikacının değil politikanın, günlük politikanın değil sürekli ve tutarlı politikanın yönlendirmesi sağlanmalıdır. Kamu kuruluşlarının yönetiminde uzman-deneyimli-bilgili, teknik ve ekonomik konuşara hakim, politikacıların etkisinden arındırılmış bir yönetim yapısı kazandırılmalıdır.

Varolan petrol sahalarından yapılan üretimin düşük olmasının bir nedeni de bu tür sahalar modern ve hatta geleneksel petrol üretim arttırma yöntemlerinin yeterince kullanılmamasındandır. Örneğin, türkiye'de yaklaşık 50 petrol sahasından üretim yapılırken, bunlardan sadece birisinde modern üretim arttırma yöntemi kullanılırken, diğer birkaç sahada ise su enjeksiyonu yapılmaktadır. Petrol sahalarından üretimi arttırmak üzere yeni teknolojilerin ve üretimi arttırma yöntemlerinin kullanılması gerekmektedir. Yeraltında bulunan petrolün üretilebilirlik oranı dünya ortalaması %33 iken bizde %15 olmasının en önemli nedenlerinden birisi; petrol sahalarının karmaşık yapısı ve içerdiği ağır petrolün olmasının yanısıra tukarıda değinildiği gibi üretim arttırma yöntem ve teknolojilerinin kullanılmamasındandır.

Türkiye'nin stratejik petrol rezervi yoktur. A.B.D.'nin yaklaşık 100 milyon ton yeraltında depolanmış stratejik petrol rezervi vardır ki bu depolanmış miktar yaklaşık 1.5 aylık petrol tüketimine eşittir. bu rezerv rafinerilerde veya diğer yüzey tanklarında depolanmış petrol miktarını içermemekte, sadece yeraltında depolanmış petrol miktarını tanımlamaktadır.

Türkiye'de ulusal enerji politikalarının ve doğal olarak petrol ve doğal gaz politikalarının belirlenmesinde yardımcı olan, uzun dönemli planlama çalışmaları yapan ve yürüten, sektörde ilgili yönetmelikleri çıkarma ve denetleme özellikleri olan bir birimin (örneğin Ulusal Petrol Enstitüsü, Ulusal Doğal Gaz Enstitüsü, Ulusal Petrol ve Doğal Gaz Enstitüsü veya Ulusal petrol kurumu ve konseyi gibi) kurulmasında yarar vardır. Söz konusu birimde sektörün her kesiminden (kamu ve özel kuruluşlar, mühendislik odaları, üniversiteler,...) temsilcilikler veya katılımcılar görev alabilirler. Günümüzün en önemli enerji kaynakları olan ve daha uzun sürede bu konumu koruyacağı belli olan ve toplumun tüm kesimlerini ilgilendiren petrol ve doğal gazla ilgili tüm etkinliklerin planlanacağı ve denetleneceği böyle bir birim veya enstitü, aynı zamanda toplumu eğitici ve uyarıcı ve gereğinde devletin ulusal petrol ve doğal gaz politikasını yönlendirici özelliklere sahip olabilir.

Akaryakıt türlerinin ve diğer sıvı, doğal gaz ve LPG gibi petrol ürünlerinin analizini yapacak, standartlara uygun olup olmadığını araştıracak bağımsız laboratuvarlara gereksinim vardır. Ankara'daki PAL bu tür laboratuvarlara iyi bir örnektir ve Türkiye'nin diğer bölgelerinde de benzer laboratuvarlar açma çalışmalarının hızlandırılması ve girişimlerin teşvik edilmesi gerekmektedir. Biz İTÜ Petrol ve Doğal Gaz Mühendisliği Bölümü olarak talip olmamıza rağmen, devletten henüz gerekli maddi destek konusunda olumlu neticeler alamadık, ama girişimlerimizi kamu ve özel kuruluşlarla sürdürmekteyiz.

Türkiye'de enerji sektörünün en önemli sorunlarının kökeninde; sektörün planlama eksikliği, bilimsel araştırma ve geliştirme ile teknoloji geliştirme etkinliklerinin azlığı gelmektedir. Türkiye'nin bilim politikasında enerjiye gereken yer verilmezken, enerji politikalarında AR-GE'ye (araştırma-geliştirme) gereken yer verilmemektedir. Petrol sektörü içindeki kamu ve özel kuruluşlar ile üniversiteler arasındaki bilimsel ilişkiler ve ortak çalışmalar çok düşük düzeydedir, ve devlet te üzerine düşen yönlendiricilik görevini yeterince yapmamaktadır. AR-GE çalışmalarına daha fazla kaynak ayrılmalı, Avrupa Birliği standartlarına uygun AR-GE programları teşvik edilmelidir.
Sektörde var olan kamu kuruluşlarının uzman ve ileri teknoloji ağırlıklı, iş verimi yüksek ve maliyeti düşük özelliklere sahip olacak şekilde yeniden yapılandırılma konusu enerji politikalarında yer almalıdır. Petrol ve doğal gaz arama ve üretim sektöründe Türkiye'deki tek devlet kuruluşu olan T.P.A.O.'nun çok riskli ve bütçe gerektiren çalışmalarını sürdürebilmesi için gelir kaynaklarını arttırıcı ve petrol sektörü içinde daha geniş bir yelpazeyi kapsayacak bir entegrasyon uygulaması ile (rafinaj, boruhattı taşıma, satış-pazarlama çalışmaları yapabilecek şekilde) yeniden yapılandırılması uzun süreden beri dile getirilmektedir. ancak bunu yaparken, yukarıda sayılan özelliklere (uzman ve ileri teknoloji ağırlıklı, iş verimi yüksek) sahip olacak şekilde yapılandırılması konusu gündeme getirilmeli, tartışmaya açılmalı, incelenmeli ve gerekli çalışmalar gerçekleştirilmelidir.

Özet
Dünyada ülkelerin gelişmişliğini yansıtan en önemli göstergelerden birisi, hepinizin bildiği gibi "kişi başına düşen enerji tüketimi" değildir. Artık onun yerine "tüketilen enerji başına yapılan üretim" göstergesi kullanılmaktadır. Yani tükettğimiz enerji başına ne kadar ürettiğimizdir önemli olan. Burada, doğal olarak "verimlilik" gündeme gelmektedir. Yani enerjiyi verimli kullanıyormusunuz, üretiminizde verimlilik gözönüne alınıyormu.
Şubat 2001 ekonomik krizinin bize öğrettiği "maalesef bu ülkede üretim yapılmadığı ve üretimimizin artması gerektiği, gelişmenin mal ve iş üreterek sağlanabileceği" oldu.

Mal ve iş üretimindeki soru aslında yerli petrol üretiminde uzun yıllardan beri vardır. Yerli üretimdeki düşüş, aramalara yapılan ihmalden, aramalara yeteri kadar bütçe ayrılmamasından kaynaklanmaktadır. Bununda kökeninde; Türkiye'de uzun süreli, kararlı ve tutarlı petrol politikasının olmaması, sektördeki ilgili kuruluşların verimli çalıştırılmaması, politikadan çok politikacıların sektörü yönlendirmesi olguları ve gerçekleri yatmaktadır.
Sektörde ilgili, yetkili ve sorumlu kuruluşlar verimli çalışmamakta ve çalıştırılmamakta, yasal altyapıda eksiklikler olduğu çıkarılan yeni yasalardan anlaşılmakta, bunlardan daha kötüsü; bütün bunların bize IMF veya Avrupa Birliği tarafından dayatılması sonucunda anlaşılması ve düzenlemelere gidilmesidir.
 
Üst Alt