Son Konu

Turklerde Cini Sanatı hakkında bilgi

bilgiliadam

Yeni Üye
Katılım
16 Ağu 2017
Mesajlar
1,516,397
Tepkime
42
Puanları
48
Credits
-46,831
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
Turklerde Cini Sanatı
Turklerde ic ve dış mimari suslemenin en renkli kolu olan cini sanatı, asıl buyuk ve surekli gelişmesini Anadolu Turk mimarisinde gostermiştir Ceşitli tekniklerle zenginleşen bu susleme sanatı, hep mimariye bağlı kalmış, onun ustunluğunu ezmemiş, ama renkli bir atmosfer yaratarak mekan etkisini arttırmıştır Turk mimarisinde cini suslemenin kullanımını cok eski tarihlere kadar indirebiliriz Uygurların, Karahanlıların, Gaznelilerin, Harezmşahların ve ozellikle İran ’da Buyuk Selcukluların mimarisinde cininin az da olsa kullanıldığı bilinmektedir Bu sanat dalı, Anadolu Selcukluları ile cok yaygın ve ceşitli tipteki mimari yapıtlar uzerinde buyuk bir gelişme gostererek varlığını gunumuze kadar surdurmuştur Her donemin cini suslemesi, daha onceki donemin teknik ustunluğunu surdurmekle birlikte yeni teknik buluş ve renklerle bu sanatı zenginleştirdi

Anadolu Selcuklu mimarisinde dini yapılar mozaik cini tekniği ile suslenmiştir Bu teknikte firuze, mor, yeşil, lacivert renkte sırlanmış cinilerden istenen orneğe gore kesilmiş parcalar alcı zemin uzerinde bir araya getiriliyordu Selcuklu koşk ve sarayları ise, yıldız, hacvari, altıgen, kare, dikdortgen gibi geometrik cini levhalarla kaplanmıştır Selcuklular ayrıca, sır ustune uygulandığında metalik bir parıltı veren “Perdah tekniğini geliştirmişlerdir Dini yapılarında ise geometrik kompozisyonların yanında, rumi ve palmet gibi soyut bitkisel motifli kıvrık dallara da yer vermişlerdir Ayrıca, cok etkili iri kufi ve sulus yazılarla yapılan susleme de onemli bir yer tutar Anadolu saraylarındaki cini suslemeler ise ceşitli duruşlarda insan, av hayvanları, kuşlar, cift başlı kartal, ejder, sfenks gibi aralarında efsanevi yaratıkların da bulunduğu zengin bir figur koleksiyonunu gozler onune sermektedir Selcuklu doneminde cini suslemenin merkezi Konya olmuştur İlk orneklerde tuğla ve sırlı tuğla kullanılmıştır Ama, kısa bir sure icinde kesme mozaik cininin butun yuzeyleri kaplaması ile ustun bir duzeye varılmıştır

Anadolu ’da cini suslemeyi iceren erken tarihli onemli yapılardan biri, Sivas Keykavus Şifahanesi ’ndeki turbedir Selcuklu sultanı I İzzeddin Keykavus ’un yattığı bu turbenin cephesi, Sultan ’ın olumunu bildiren yazılı levha cinileri ve mozaik cini suslemeleri ile gorkemli bir goruntuye sahiptir Geometrik kompozisyonların ağırlıkta olduğu bu yapıda, kazıma tekniği ile yapılmış iki kucuk kartuş icinde ustanın Marendli olduğu belirtilmiştir

13 yuzyıldan kalma Eski Malatya Ulu Camii ’nin kubbeli mekanı ile eyvan ve avlu revağındaki ciniler, mimariye bağlı olan bu suslemenin başarılı ve gorkemli birer orneğidir Kazıma tekniğinde yapılmış cini kitabelerde belirtildiği gibi, ustaların Malatyalı oluşu, bu sanatın artık Anadolulu sanatcılarca da başarı ile uygulandığını ortaya koymaktadır

Anadolu Selcukluların en onemli merkezi olan Konya ’daki mimari yapıları susleyen ciniler, kentin bu sanat dalında da seckin bir merkez olduğunu gostermektedir Alaeddin Cami ’nin mihrabında ve kubbeye geciş bolgesinde cini suslemeler bulunmaktadır Ayrıca Sırcalı Medrese ’nin (1243) eyvanındaki mozaik cini suslemeler, kitabede Tuslu bir sanatcının isminin olması acısından onemlidir İran ’ın Tus kentinden gelmiş bir aileden olan bu sanatcının Anadolu ’da Konya ve cevresinde etkinlik gosterdiği, oteki yapıtlarda gorulen benzerliklerden anlaşılmaktadır

Konya Karatay Medresesi (1251), Selcuklu doneminde mozaik cini sanatının ulaştığı ustun duzeyi, ozellikle kubbede olmak uzere, yapının hemen her bolumunu kaplayan mozaik cini suslemeleri ile gozler onune serer Kompozisyonlara dikkatle bakıldığında, bu yapıdaki mozaik cinilerin ciddi ve bilincli bir bicimde yerleştirilmiş olduğu anlaşılır Yine Konya ’daki Sahip Ata Camii ve Kulliyesi ’nin (12581283) cini suslemeleri, Selcuklu donemindeki gelişimi ve mimarideki yaygın kullanımı gozler onune sermektedir Caminin mihrabı, minarenin govdesi, turbenin icindeki lahitler, kemerler, ajurlu pencere şebekeleri hep Selcuklu cini sanatının seckin ornekleri ile kaplıdır Bu orneklerde bitkisel motiflerin daha geniş alanları kapladığı gorulmektedir

Sivas ’taki Gok Medrese (1272) ise, Selcuklu cini sanatının 13 yuzyılın sonuna doğru vardığı noktayı gosterir Eyvan tonozunun ici, mozaik cininin kabartma olarak da uygulandığını ortaya koyar Ayrıca eyvanın arka duvarının suslemesi, daha once İran ’da Selcuklu yapılarında gorulen sade tuğla susleme yerine, Anadolu ’da tumuyle mozaik cini kullanıldığını gostermesi acısından ilginctir Tokat ’taki Gok Medrese ’nin eyvan cephesindeki ciniler ise, Selcuklu donemi mozaik cinilerinde kullanılan motiflerin bir ozetini vermektedir Cay kasabasındaki Taş Medrese ’nin (1278) giriş eyvanında kırmızı tuğla ve firuze ciniden kesilmiş, lotuspalmetli bir friz vardır Mihrabındaki ciniler ise, Turk cini sanatında ilk ve son kez uygulanmış olan bir susleme bicimini sunar Firuze ve mor renkli cinilerle oluşturulan ve Bizans sanatında gorulen bir duğum motifi, icinde “Allah ve “Ali yazılı sekiz koşeli yıldızlarla birleştirilerek orijinal bir duzenleme yaratılmıştır

Ankara ’daki Arslanhane Camii ’nin gorkemli mihrabı ise, 13 yuzyıl sonunda varılan zenginliği ve teknik gelişmeyi belirtir Firuze ve lacivert renkli mozaik cininin kullanıldığı mihrapta, alcı susleme de onemli bir yer tutar Selcuklu donemi saray ve koşkleri, ne yazık ki, gunumuze sağlam olarak gelememiştir Ama yapılan kazılar sonucunda bu yapıların zengin cini susleme ile kaplı oldukları anlaşılmıştır Konya ’da Alaeddin Koşku denilen, fakat I Kılıc Arslan zamanında inşasına başlanan yapının kalıntılarında, Anadolu Selcuklu sanatında yalnız burada kullanılan “Minai adı verilen teknikle yapılmış ciniler bulunmuştur Bu cinilerin hamuru sarımtırak renktedir, hamurun icinde ise bağlayıcı olarak, alkalili kirec kullanılmıştır Cok iyi yoğrulan hamur, levha haline getirilir ve astarlanmadan sırlanırdı Yedi rengin kullanıldığı bu cinilerde, yuksek ısıya dayanan yeşil, koyu mavi, mor ve firuze renkler sır altına boyanarak daha sonra desen yapılırdı Ardından siyah, kiremit kırmızısı, beyaz ve altın yaldızla sır ustune yeniden boyanarak daha hafif bir ısıda tekrar fırınlanırdı Uygulanması cok zor olan bu teknikle ortaya kaliteli urunler cıkıyordu Bu teknikle yapılmış yıldız, hac bicimli baklava ve kare cini levhalarda, Selcuklu donemi saray yaşamını yansıtan taht ve av sahnelerinin yanında ceşitli hayvan ve stilize bitkiler de gorulmektedir

Sultan I Alaeddin Keykubad tarafından yaptırılmış Kayseri Keykubadiye (122426) ve Beyşehir Kubad Abad (122637) saraylarında ise kare, sekiz koşeli yıldız ve hacvarı cini levhalar, sır altına boyama ve sır ustune madeni parıltı veren perdah tekniği ile yapılmışlardır Keykubadiye Sarayı ’nda geometrik motiflerin yanında, firuze sır altına siyahla helezonlar yapan kıvrık dallı suslemelerin bulunduğu kare ciniler de kullanılmıştır Beyşehir ’deki Kubad Abad Sarayı ise cok sayıda figurlu cini iceriyordu Perdah tekniği bu yapıda da kullanılmıştır Bu teknikte desen, mat beyaz ya da mor ve firuze sırlı cininin ustune gumuş yada bakır oksitli bir karışımla işleniyor, cini alcak bir ısıda yeniden fırınlanıyordu Boylece, oksitlerdeki maden karışımı ince bir tabaka halinde cini yuzeyindeki suslemeyi kaplıyordu Hacvari ciniler arasına yerleştirilen sekiz koşeli yıldız bicimli levhalar, cok ceşitli insan ve hayvan figurlerini iceriyordu Bu ornekler, Selcukluların dunyasal ve sembolik anlamlarla zenginleşen bir tasvir anlayışını sergilemektedir

Beylikler doneminde cininin kullanımı, Selcuklulardaki kadar gorkemli değildir Ama bazı orneklerde, bu sanatın yine de başarısını surdurduğu gorulur Ozellikle Eşrefoğlu Beyliği ’nin Beyşehir ’deki Camii (1299) ve bitişiğindeki turbe (1301), bu donemin en gorkemli cini suslemelerine sahiptir Camiye girişi sağlayan ve kitabeyi taşıyan ic kapı, tumuyle mozaik cini kaplaması ile cini sanatının zaferini vurgulayan bir tak gibidir Turbenin kubbesini kaplayan mozaik cinilerde artık, grift bitkisel motiflerin egemenliği başlamıştır Burada mozaik cininin beşgen levhalar halinde uygulanmış oluşu da teknik bir ozelliği gozler onune serer

Mozaik cini susleme, Aydınoğlu Beyliği ’nin Birgi Ulu Camii ’ndeki (1313) mihrap ve mihrap onu kubbesini taşıyan kemer alındığında da surer Aynı beyliğin Selcuk ’taki ısa Bey Camii ’nde (1374) ise, mihrap eksenindeki birinci kubbeye geciş bolgesi, tuğla ve yıldız bicimli cinilerle kaplıdır

Mozaik cini susleme, Selcuklu sanatının en yakın izleyicisi olan Karamanlı Beyliği ’nde de vardır Ama bu kez, alcı susleme icine kakılmış olarak kullanılmıştır Konya ’daki Hasbey Darulhıffazı ’nın (1421) mihrabı ve kubbeye geciş bolgesindeki mozaik ciniler, Selcuklu donemi ozelliklerini surdurur Ancak Karaman ’daki İbrahim Bey İmareti ’nin (1433) bugun İstanbul Cinili Koşk ’te sergilenen renkli sırla boyama tekniğinde yapılmış gosterişli mihrabında ise Osmanlı cini sanatının etkilerini buluruz Aynı etkilere, Germiyanoğlu Beyliği ’nin Kutahya ’daki imaret ’ine bitişik II Yakup Bey Turbesi ’nin (1429) yer aldığı setin bordurlerindeki, renkli sır boyama tekniği ile yapılmış dikdortgen levha cinilerde de rastlıyoruz

Osmanlılarda cini sanatı başlangıcından beri ceşitli tekniklerin uygulanması ile buyuk bir aşama ve zenginlik gostermiştir Bursa Yeşil Cami (141922) ve kulliyesinin cini suslemeleri, ilk donem Osmanlı sanatında cininin ulaştığı duzeyi sergiler Bu yapıda kullanılmış olan “renkli sır tekniğinde desenin konturları kırmızı hamur uzerine derin kazılarak ya da baskı ile basılmak suretiyle işlenir, sonra renkli sırlarla boyanarak fırınlanır Bir başka şeklinde ise kırmızı hamurlu levha, beyaz bir astarla astarlandıktan sonra desenin konturları krom, mangan karışımı şekerli bir madde ile cizilir Sonra renkli sırlarla boyanarak fırınlanır Fırınlanma sonucunda eriyen renkli sırların, kabaran konturlar sayesinde birbiri icine akması onlenir

Beyaz, sarı, fıstık yeşili ve eflatunun katılmasıyla renklerde de bir zenginlik olmuştur Ayrıca, Hatay ili kompozisyonlar ve şakayık gibi Uzak Doğu kokenli desenler cini sanatına katılmıştır Bu yeniliklerin cini sanatına katılmasında Ali bin İlyas Ali ’nin buyuk payı vardır Aslında Bursalı olan usta 1402 ’de Timur tarafından Semerkant ’a goturulmuş, orada yeni teknik ve uslubu oğrenerek, donuşunde de beraberinde getirdiği Tebrizli ustalarla Bursa ’daki urunleri gercekleştirmiştir Ayrıca Yeşil Cami ’nin tumuyle cini kaplı hunkar mahfilinde, yine cini ile yazılmış Muhammed el Mecnun ismi, bu bolumu yapan ustanın iftiharla atılmış bir imzası gibidir

Yeşil Turbe ’nin mihrabındaki iki şamdan arasından ciceklerin fışkırdığı vazo ve tepede asılı olan kandil kompozisyonu, değişmekte olan susleme uslubunu gozler onune serer Celebi Sultan Mehmed ’in tumuyle renkli sır tekniğindeki cinilerle kaplı lahdi ise, cinili lahitlerin en gorkemlilerinden biridir

Bursa ’daki Muradiye Camii ve Medresesi ’nde (1425) ise daha kısıtlı olan suslemeler, mozaik ve renkli sırla boyama tekniği ile ceşitli bicimde tek renk sırlı levha cinilerden oluşmuştur

Edirne Muradiye Camii ’nin (1436) cinileri ise, ilk donem Osmanlı cini sanatında cininin gelişimini sergiler Caminin mihrabı, saydam renksiz sır altına mavibeyaz teknikli cinilerin renkli sır tekniği ile birlikte kullanımıyla oluşan teknik bir aşamayı gostermektedir Mihrap icindeki duğumlu şeritlerle cevrelenmiş zengin rumili kıvrımlarda donemin tezhip ve kalem işi suslemeleri ile butunleşen bir uslup birliği sezilir Bunun yanında, coğu Uzak Doğu kokenli ceşitli bitkisel suslemeler, kompozisyonlara zenginlik katar Sır altına mavibeyaz suslemeli altıgen cini levhalar, aralarına yerleştirilmiş olan ucgen biciminde firuze renkli cini levhalarla birleşerek duvarları kaplar

Edirne Uc şerefeli Cami ’nin (143747) avlusunda yer alan iki cini alınlıktaki levhalarda şeffaf sır altına uygulanmış mavibeyaza firuze ve eflatunun da katıldığı gorulmektedir Kucuk cicekler, lehezonlar yapan kıvrık dallar ve yazılı kitabeler, bu yapıdaki suslemenin ana desenleridir

15 yuzyılın renkli sırla boyama tekniği, 16 yuzyılda, ozellikle de İstanbul ’da surer Yavuz Sultan Selim Camii ve Turbesi ’nin (1522) cinilerinde, renkli sırla boyama tekniğinde sırsız bırakılan boş alanların fırınlandıktan sonra kırmızı boya ile boyanarak renklendirildiği anlaşılmaktadır şehzade Mehmed Turbesi ’nin (1548) icini kaplayan cini suslemelerde ise sutunlar, başlık ve kaidesini iceren mimari formlar gorulur Burada sutunların taşıdığı bir revak fikri tasvir edilmiştir Bu ornekler renkli sır tekniğinin mimari ile bağdaşan en yaygın kullanımını gozler onune sermektedir

16 yuzyılın ikinci yarısından sonra tum teknikler terk edilir Yalnızca “sıraltı diye adlandırılan teknik kullanılmaya başlanır Bu teknikte cini levhalara once bir astar cekilir, sonra istenen ornek dış cizgileri ile cizilir ve icleri arzulanan renklere boyanır Hazırlanan cini levha, sır icine daldırılıp kurutulduktan sonra fırına verilir Fırında ince bir cam tabakası halini alan saydam sırın altında tum renkler parlak bir bicimde ortaya cıkar Bu donemde ayrıca renklere ancak yarım yuzyıl kadar surecek olan orijinal bir mercan kırmızısı da katılır Cok kaliteli bir teknik ve zarif bir desen anlayışı ile yapılan bu cinilerde, artık naturalist bir anlayışla cizilmiş lale, sumbul, karanfil, gul ve gul goncası, susen ve nergis gibi ceşitli cicekler, uzum salkımları, bahar acmış ağaclar, servi hatta elma ağacları, ustun bir yaratıcı gucle kompozisyonları zenginleştirir Ayrıca, hancer biciminde kıvrılmış sivri dişli yapraklar ve bunların arasında ceşitli duruşlarda kuş figurleri, kimi zaman dabazı efsane hayvanları yer alır Bu zenginleşmede hic kuşku yok ki, Osmanlı sarayına bağlı nakkaşların yaratıcı gucu etken olmuştur Ozellikle şahkulu ve Karamemi gibi nakkaşbaşıların idaresinde calışan nakkaşlar, cini ustaları icin ceşitli desenler yaratmışlardır Bu gur kaynağın oluşturduğu Osmanlı saray uslubu, bu donemde ceşitli sanat yapıtlarıyla birlikte cini sanatında da bir uslup butunluğu sağlamıştır

İstanbul Suleymaniye Camii ’nin (155057) mihrap duvarı, kırmızı rengin ilk kez kullanıldığı, bahar acmış dallar ve diplerinden fışkıran lale, karanfil gibi naturalist ciceklerin yer aldığı ciniler ile yeni uslubu acıkca ortaya koyar Mihrabın iki yanındaki yazılı madalyonlar ise, donemin buyuk hattatı Karahisari ve oğrencisi Hasan Celebi ’nin urunleridir

Rustem Paşa Camii (1561), 16 yuzyılın ikinci yarısında cini sanatına kaynak olacak butun desenlerin sergilendiği, mihrapların, duvarların, payelerin tumuyle cinilerle kaplandığı gosterişli bir yapıdır

İstanbul Kadırga ’da Sokullu Mehmet Paşa Camii (1571), cini suslemelerin kubbenin pandantifli geciş kısmında, pencere alınlıklarında, mermer mihrabın cevresinde duvarda ve minberin kulahında yer alması ile mimariyi ezmeyen başarılı bir duzenlemeye sahiptir Bunun yanında, İstanbul Piyale Paşa Camii ’nin (1) cinili mihrabının suslemeleri, donemin kumaş desenleri ile olan benzerliği sergiler

Edirne Selimiye Camii ’nin (156975) cinileri, 1572 tarihli fermanlardan anlaşıldığı gibi, İznik ’e ozel olarak sipariş edilmiştir Bu yapı, cini suslemenin mimari ile bağdaşan, mimari ustunluğu ezmeyen bilincli yerleştirilişini en başarılı bir bicimde ortaya koyar Mihrap duvarı, minber koşku duvarı, galerileri taşıyan kemerlerin koşelikleri, pencere alınlıkları ve ozellikle de hunkar mahfili, donemin en kaliteli cinileri ile kaplıdır Hunkar mahfilinde ki ciniler, 16 yuzyılın ikinci yarısında varılan ustunluğu, bahar acmış ağaclar ve elma ağacları ile taclandırır

Uskudar ’da Atik Valide Camii (1583) mihrap duvarının iki yanında yukselen cini panolar, vazodan taşan ceşitli cicekler ve bahar acmış ağacları ile 17 yuzyıl cini sanatına kaynak olacak guctedir

Cini sanatında, 17 yuzyılın ilk yarısından itibaren teknik acıdan bir duraklama ve gerileme başlar Mercan kırmızısı kahverengiye donuşur, oteki renkler solar, sır altında akmalar gorulur Sır parlaklığını yitirir, catlaklar belirir, beyaz zemin de kirli ve benekli bir gorunum kazanır Desenler ise bir sure daha eski guclerini korumakla birlikte, gittikce inceliklerini yitirir ve donuklaşırlar Sağlam siyah dış cizgilerin yerini de ince mavi bir renk alır

İstanbul Sultan Ahmed Camii (160917), Turk cini sanatının en parlak donemine ait orneklerin toplandığı son buyuk yapıdır Bu yapıda kayıtlara gore, 21043 cini kullanılmıştır Ozellikle ust kat mahfillerinin duvarlarını kaplayan cini panolardan gorulen bahar acmış ağaclar, asma dalları sarılmış servi ağacları, uzum salkımları, lale, sumbul, karanfil demetleri, Cin bulutları ile kuşatılmış iri şakayıklar ve sembolik uc top desenleri, yıldızlı geometri gecmeler gibi cok farklı motiflerin ayrı ayrı panolar halinde bir araya getirilmiş olması, bunların toplanmış ciniler olduğu kanısını uyandırmaktadır Bu yapıda, 16 yuzyıl ikinci yarısı ve 17 yuzyıl başı İznik ve Kutahya cinileri bir arada kullanılmıştır

Topkapı Sarayı ’nın cinileri, Osmanlı cini sanatının tum donemlerini toplu olarak gozler onune serer Fatih Sultan Mehmed tarafından yaptırılan, Şimdi Arkeoloji Muzeleri bahcesinde yer alan Cinili Koşk (1472), mozaik cini sanatının ilk Osmanlı donemindeki uslup gelişimini yeni kompozisyon ve renklerle gozler onune seren anıtsal bir yapıdır Gosterişli bir eyvan biciminde dışarıya acılan giriş kısmında, geometrik kompozisyonlar, iri kufi ve sulus yazılar, etkiyi arttırmaktadır Topkapı Sarayı Arz Odası ’nın cephesindeki renkli sır tekniğinde yapılmış ciniler ise, 16 yuzyıl başındaki orneklerin ozelliğini taşır

Topkapı Sarayı ’nda, 16 yuzyıl ikinci yarısının en kaliteli cinilerinin bulunduğu bolumlerden biri de Hırkai Saadet Dairesi ’dir Bahar acmış ağaclar uzerinde cifte kuşlu panolar, parlak kırmızı rengin geniş bir zeminde kullanılmış olduğunu gostermesi acısından onemlidir Sultan II Murad Dairesi ’ndeki (1578) ciniler, kubbe eteğine kadar tum duvarları kaplar 16 yuzyıl ikinci yarısının bu kaliteli cinilerinde, beyaz zemin uzerine kırmızı, yeşil renklerin bulunduğu Cin bulutları, nar cicekleri ve kıvrık dişli yapraklar gorulur Ocak kulahının iki yanında yer alan bahar dallı kompozisyon ise, bulunduğu yere uygun bir bicimde yerleştirilmiştir

1640 tarihli Sunnet Odası ’nın cephesini ise ceşitli donemlere ait ciniler suslemektedir Artık kaliteli cinilerin yapılamadığı donemde, bu yapıda, saray depolarındaki ciniler yada başka yerlerden sokulerek getirilenler kullanılmıştır 120 x 034 m boyutundaki yekpare cini panolarda, beyaz bir zemin uzerinde firuze ve mavinin tonlarıyla kıvrık iri yaprak ve şakayıklı bir dal uzerinde ceşitli duruşta kuş figurleri, alt kısmında ise Uzak Doğu kokenli iki efsanevi geyik figuru bulunmaktadır Saray nakkaşlarının desenlerine gore bicimlendiği belli olan bu panolara benzeyen daha kucuk boyuttaki bir panoda ise, bir vazodan cıkan kıvrık yapraklı ve cicekli bir dal uzerinde kuş figurleri bulunmaktadır İlginc olan, bu panoların benzerlerinin 1639 tarihli Bağdat Koşku icinde de yer almasıdır Ancak burada kompozisyon yekpare bir pano olarak değil, yedi ayrı levhanın birleştirilmesiyle oluşturulmuştur Bu ciniler, biraz kabalaşmış usluplarına ve teknik aksaklıklarına rağmen, Sunnet Odası ’ndaki 16 yuzyılı ait orijinallerine bakılarak yapılmış oldukca başarılı kopyalardır

17 yuzyıl cini sanatının desen acısından henuz yaratıcı gucunu surdurduğu Harem kısmında, Valide Sultan ve şehzadeler Dairesi ’ndeki cini kaplamalar, vazolardan taşan ceşitli cicekler ve bahar ağacları ile mekana bir cennet bahcesi gorunumu kazandırır 17 yuzyılın bu alandaki bir katkısı da Mekke ve Medine tasvirlerinin Turk cini sanatında yer almasıdır Boyle bir pano, Valide Sultan ibadet Odası ’nda da bulunmaktadır Bu tur panoların kitabeli olmaları, bunlara belge niteliği de kazandırmaktadır

Bu donemde İznik ’in gittikce azalan etkinliğinin yerini, Kutahya almaya başlamıştır Uskudar Cinili Cami (1640) mihrabı, minberin kulahı ve nişli duvarları ile Kutahya cinilerinin İznik urunlerini anımsatan başarısını gozler onune serer İstanbul Yeni Cami ve Kulliyesi ’nin (1663) cinileri ise, 17 yuzyılın ikinci yarısındaki teknik gerilemeye rağmen, cok ceşitli desenlerin hala kullanıldığını gostermektedir Yapının hemen her bolgesinde yeşil, firuze ve lacivert renklerin egemen olduğu cinilere rastlanır

18 yuzyıl başlarında İznik ciniciliği bir daha canlanamayarak son bulur Sultan II Ahmed ve Sadrazam Damat İbrahim Paşa, Turk cini sanatını yeniden canlandırmak icin girişimlerde bulunurlar İstanbul Tekfur Sarayı ’nda, İznik ’ten getirilen ustabaşı ve fırın malzemeleriyle yeni bir imalathane kurulur Başlangıcta İznik cinilerinin benzerleri yapılır Ama, bu deneme de cok kısa surer ve 25 yıl sonra Tekfur ciniciliği son bulur Tekfur Sarayı cinileri adı altında toplanan bu urunlerin en ilginc ornekleri, Hekimoğlu Ali Paşa Camii ’nde (1734) ve Sultan II Ahmet Ceşmesi ’nin (1732) sacağı altında bulunmaktadır Desen acısından İznik cinilerine benzemekle birlikte, Tekfur Sarayı cinilerinin yapım tekniği başarılı değildir Sırlar mavi bir ton almış, catlaklar belirmiş, renklerde de solma ve akmalar başlamıştır Sıraltı tekniğindeki bu cinilere o zamana kadar cini sanatında gorulmeyen sarı ve turuncu da katılmıştır

Kısa omurlu bu cabanın yanında, Kutahya 18 yuzyıl boyunca tek cini merkezi olarak etkinliğini surdurmuştur Ama, saray sanatının gorkeminden uzak, daha cok halk sanatının şematik uslubuna gore oluşturulmuş cicek buketleri ve rozetler ortaya cıkmıştır Uskudar Yeni Valide Camii (1708), Kutahya Hisar Bey Camii ’nin 1750 yılındaki tamiri sırasında konulan cinileri, Antalya Musellim Camii (1796) ve Topkapı Sarayı ’nın ceşitli yerlerinde bulunan ciniler, bu donemin ozelliklerini yansıtırlar

Bu ozellikler, NeoKlasik uslubun egemen olduğu 20 yuzyıl başlarında yeni bir canlanmaya değişir İznik cinilerinin klasik desenlerine donulerek, başarılı ornekler verilir Eyup ’teki Sultan Mehmed Reşad Turbesi ’nin (1918) icini kaplayan cini panolar, asma yapraklı servi ağacları, vazodan taşan cicekler, bahar ağacları, kırmızı renginde katıldığı renk ceşitlemesi ile bu yeniden canlanışı gozler onune sermektedir

Osmanlı cini sanatının gorkemli ornekleri, kucuk capta da olsa, 20 yuzyıl başında yeniden yaşatılmaya calışılmıştır Kutahya ciniciliği ise gunumuzde, zaman zaman Turk cini sanatının parlak gecmişini anımsatan orneklerle varlığını surdurmektedir
 
Üst Alt