Son Konu

Uğur Dündar (Uğur Dündar Kimdir? - Uğur Dündar Hakkında)

Forumdas

Editor
Katılım
6 Ara 2022
Mesajlar
7,544
Tepkime
15,298
Puanları
113
Konum
adana
Web
forumdas.com.tr
Credits
-11
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
Uğur Dündar
15 Eylül1943, Silivri, İstanbul), Türkgazeteci, haber programcısı.

İstanbul ilinin Silivri ilçesi Akören Köyü'nde doğdu. Vefa Lisesi'ni bitirdi. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Gazetecilik Enstitüsü'nden mezun oldu. 1970 yılında TRT tarafından açılan bir sınavı kazandı ve televizyonyapımcısı olarak çalışmaya başladı. Aynı yıl içinde İngiltere'de BBC'nin "Televizyonda Yapım-Yönetim" kursuna katıldı. Türkiye'ye döndükten sonra TRT'de yapımcı, yönetmen ve sunucu olarak değişik televizyon programlarına imza attı.
İstanbul Üniversitesi ve Marmara Üniversitesi'nde "Televizyon Programcılığı" derslerinde lisansüstü hocalık yaptı.
TRT'de 20 yılı aşkın süreyle çalıştı. Aynı zamanda Hürriyet yazarı olan Uğur Dündar Türkiye'de araştırmacı televizyon gazeteciliğini başlatan kişidir. Bugüne kadar sayısız programa imza atan Uğur Dündar halen haber programı Arena'nın genel yönetmenliğini sürdürüyor. Uğur Dündar, Yasemin Baradan Dündar ile evli ve 3 çocuk babasıdır. Uğur Dündar şu sıralar Star TV Ana Haber Bültenini sunmaktadır.

Aynı yıl İngiltere televizyonu BBC yayın örgütünün "Televizyonda Yapım-Yönetim" kursunu tamamlayıp Türkiye'ye döndükten sonra TRT'de yapımcı, yönetmen, sunucu olarak "dram ve çocuk yapımları" dışında hemen her türlü TV programlarına imza attı. İlk yıllar sırasıyla "Yaşadığımız Günler" ve "İşte Hayat" adlı çok sevilen magazin programlarını hazırlayıp sundu. Yaklaşık olarak iki yıl süreyle ara verdiği televizyon çalışmalarını daha sonra "Günler Geçerken" adlı yapımla sürdürdü. Bu program uluslararası ödüllere kadar uzanacak ilk 1978 yılı Sedat Simavi Vakfı ödülünü kazandırmış oldu… Uğur Dündar sonraları İstanbul Üniversitesi ve Marmara Üniversite'sinde Basın Yayın Yüksekokulu'nda bir süre "TV programcılığı" derslerinde lisansüstü hocalık yaptı. TRT'de yirmi yılını doldurdu. 1986 yılından beri Hürriyet Gazetesi'nde köşe yazarlığı yapan UĞUR Dündar TRT için hazırlanan "Hodri Meydan" ve "Tele-Vizyon" programlarıyla Türkiye'de ilk defa Araştırma gazeteciliği televizyon ekranlarına taşımış oldu…

Özel televizyonculuğa geçiş

TRT'de yaklaşık 20 yıl süren kariyerine, programında verdiği bir haber dosyasına sansür uygulanması nedeniyle son veren Dündar, böylece özel televizyonculağa adım atmış oldu. SHOW TV'de başlattığı ARENA programını Kanal D'de sürdürdü. Uğur Dündar bir süre de Star Televizyonu Haber Merkezi'ni yönetti.

Bir süre Fenerbahçe Spor Kulübünde yöneticilik yapan Uğur Dündar, başkan Aziz Yıldırım'la anlaşamayınca buradaki görevinden de ayrıldı. Daha sonra tekrar Kanal D'ye geçen Türk televizyonculuğunun önemli ismi Uğur Dündar, halen ARENA programıyla gündemi sarsacak haberlere imza atıyor.

Yasemin Baradan Dündar ile evli olan Uğur Dündar, 3 çocuk babasıdır.

Aldığı ödüller

Uğur Dündar'ın ödüllerine gelince iki kez Sedat Simavi, birçok kez Türkiye Gazeteciler Cemiyeti olmak üzere 100'ü aşkın başarı ödülü aldı. Dündar'ın genel yönetmenliğinde hazırlanan ARENA, son iki yıldır Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencileri arasında yapılan ankette "en başarılı araştırmacı haber programı" seçildi, Dündar 1998 yılı içinde İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi ve Panatel-Panasonic'in ortaklaşa düzenledikleri "Ayın İletişimcisi" ödülünü iki kez almayı başaran tek kişi oldu. Uğur Dündar son dört yıldır Magazin Gazetecileri Derneği'nin, son üç yıldır da NOKTA Dergisi'nin başarı ödüllerini alıyor. Ulusal platformdaki bu ödüllerin yanı sıra ARENA ve Uğur Dündar 1997 Berlin Televizyon Festivali'nin "onur konuğu" oldu. Dündar ve ekibi, organ mafyasını ele aldıkları araştırmayla da Türk TV tarihinde ilk kez The New-York Festivals'de "Finalist Award" ödülünü aldı.

Uğur Dündar ile program havasında ana haber
17 Mart 2008 Pazartesi
Ve son yaşlı delikanlı da ekran önünde... Kimden söz ettiğimi anlamışsınızdır... Malum, Uğur Abimiz artık anchorman olarak karşımızda...
Stüdyo yenilenmiş...
Arkaya üç adet manzara fotoğrafı gelmiş...
Ateş ve kızıl renkler hakim...
Aslında Uğur Dündar'ın sarışın ve kızıla kaçan havası düşünülecek olursa pek doğru bir seçim değil...
Neyse işin bu yönünü görsel yönetmenlere bırakalım...
Biz Uğur Dündar'a bakalım...

Havalı ve yüksek tempodan bir giriş yaptı...
Ama giriş metni gereğinden fazla uzundu... Ne zaman habere geçecek, ne zaman VTR'ye pas atacak diye beklerken bir de DSF haber geldi... (DSF: Doğal ses fonda demektir. Görüntü yayına girdiğinde, stüdyo spikeri üzerine metni seslendirir.)

Bu tekniği daha çok CNN International kullanır... VTR aralarında kısa DSF haberler ile stüdyo haberlerine sık sık yer verirler... Bu stil bültene tempo kazandırır ve anchormanin hakimiyetini artırır... Ama bana göre Uğur Dündar'ın uzun bir girişin hemen ardından DSF okuması fazla kaçtı. Araya bir VTR girdikten sonra olsa daha şık ve tadında olurdu.

Peki programcı Uğur Dündar ile anchorman Uğur Dündar arasındaki farklar neydi diye soracak olursanız...
Fazla bir fark yoktu...
Zira ana haber bülteni program havasındaydı...
Ankara'da gün boyu yaşanan sıcak gelişmelerin hiç biri VTR haline getirilmemişti. Onun yerine Uğur Dündar Ankara büroya döndü ve Murat Çelik'den sözlü olarak tüm gelişmeleri aldı. Ama bence görüntü açısından eksik kaldılar.

Burada Murat Çelik'e haksızlık yapmak istemem...
Tanıdığım en iyi habercidir...
Ve anlatımı da süperdir...
Tatlı tatlı, tane tane ve tam bam teline basan cümlelerle gelişmeleri verir... Allahı var yine öyleydi...
Bana göre Uğur Dündar'ın en büyük şansı ve silahı Ankara'da Murat Çelik gibi isme sahip olmak...

Bültenin programa benzediğini söyledim ya...
Bunu şu örnekle ortaya koyayım...
Bir ana haber bülteninde (1 saat yayın yapıyorsanız) ortalama 25-30 VTR yayına girer...
Uğur Dündarlı ana haber bülteninde ise yayına giren VTR sayısı toplasanız 15'i bulmadı...
1 saatlik
sürede ne yaptı derseniz...
Büyükanıt ile yaptığı ve kendisinin ön planda olduğu bir söyleşiye yer verdi. Bir ana haber bülteni için uzun ve stil olarak da program formatında montajlanmış bir VTR'ydi...
Stüdyoda ise Deniz Baykal'ı ağırladı...
Onu da bültenin neredeyse başından sonuna kadar yanında oturttu. Bu uzun süreye rağmen, soru-cevap açısından çok hafif kalan bir söyleşi yaptı...

"TV'de ilk kez" yazan yere
dikkat! Bu sarı yazının altından
sarı bir fon akıyor. Bu CNN
Türk'ün son dakika imajıdır.
Hemde birebir kopya...


Unutmadan bir küçük aşırmayı da size ispiyonlayayım...
Star ana haberin KJ (alt yazılar) renkleri değişmiş...
Kırmızı ve sarı kullanılıyor artık...
İşte burada Uğur Dündar abimizin ekibi CNN Türk'ün son dakika imajını yürütmüş...
Bunca zaman hazırlık yapıldıktan sonra böyle bir aşırma ile ana haber bülteni imajı oluşturmaları pek şık olmamış...
Hani biliriz zaten hep aşırmadır bu tür imajlar ama en azından yurt dışından, bilmediğimiz bir kanaldan yürütselermiş...

İspiyonculuk vazifemizi de yaptığımıza göre şöyle özetleyelim...
Uğur Dündar ekran deneyimi açısından hiç sıkıntı yaşamadı.
Koltuğunu anchorman edasıyla da doldurdu...
Ama iş haberciliğe gelince işte o noktada hiç tatmin edici bir bülten ortaya koyamadı...
Ekran başına oturanlar günün gelişmelerinden bi-haber kaldı...
Seyirci, Uğur Dündar'ın başrolde olduğu bir program-ana haber izledi... Eh! Eski alışkanlıklar pek kolay değişmiyor demekki...

UĞUR DÜNDAR Kapalı Kutu

Vatan Gazetesi muhabiri Sayın Dilek Şanlı hanımın benimle yamış olduğu bir söyleşiyi sizlerle paylaşmak istedim:
.
Dilek Şanlı – Vatan Gazetesi
Uğur Dündar Söyleşisi
22 Ekim 2006
.
.
Uğur Dündar (UD)
Dilek Şanlı (DŞ)
.
.

Biz gazeteci kimliği dışında Uğur Dündar'ı çok fazla tanımıyoruz.Biraz kapalı kutu galiba…

Hiç kapalı kutu değil aslında … Çünkü Uğur Dündar kendisini işiyle evi arasında yaşamış, işini, evini, çocuklarını, ailesini çok seven ve bunun dışında kalan zamanlarda hiç kimsenin görmediği yerlerde spor yapan, son derece yalın yaşamı olan bir insan.Ama aslında işi dışında Uğur Dündar son derece neşeli, arkadaşlarıyla yakınlarıyla olmayı çok seven, çocuksu tarafları oldukça zengin bir insan…

DŞ:
Uğur Dündar'ı hiç çocuk gibi düşünemiyorum…

UD:Ama çocukla çocuk olurum ben.Eve gittiğim zaman çocuklarla baba gibi değil de, onların okul arkadaşı gibi konuşurum.Bunu içimden geldiğim için yaparım.Bir de çok enteresan bir şey söyleyeyim size. Çocuklarım dünyaya geldikten sonra özellikle, daha müşvik, daha şefkatli bir insan oldum.

DŞ: Mesela…

UD: Bazen hukuki hiçbir sorumluluğum olmasa bile programlarda suçlu insanların yüzünü kapatıyorum.Çocukların babalarını o şekilde görebileceklerini düşünüyorum.O an gözümün önüne geliyor, bazen içten içe ağlıyorum.Biliyorum ki çocuk için baba bir idol.Zaten suçlunun da babasıyla birlikte bu cezayı çekmesine gerek yok.

DŞ.İyi bir babasınız o zaman…

UD:Evet öyle olduğumu düşünüyorum.Çocuklarıma çok düşkünüm.Onlarla oyunlar oynuyorum.Lakaplar takarım mesela…Büyük oğlan iyi basketbol oynuyor.Çok da seviyor basketbolu.Bana benzeyecek, kamış gibi uzuyor.Üçlükler, çok güzel sayılar atıyor.Ben ona " Hadi bakalım Mehmet Okur diyorum. Mehmet Okur'un oynadığı reklamları dört gözle izliyor.Tanıştırdım, maçlara da götürüyorum.Bakıyorum bir Mehmet Okur olma sevdası başladı.Kızım, bütün kızlar gibi babaya çok düşkün.

DŞ: Karşınıza çıkıp "Baba senin gibi gazeteci olmak istiyoruz" deseler, sizin yaşadıklarınızı yaşamalarına izin verir misiniz?

UD: Hiçbir zaman baskıcı olmadım.Hepsi özel bir kişiliğe sahip, onlara saygı duymak gerekir.Ve üstelik çocuklar artık ne istediklerini çok iyi biliyorlar.Tamam ben çok acılar yaşadım, kıskançlıklar yüzünden meslektaşlarımın çok saçma saldırılarına uğradım.Ama gazeteci olmak isteseler "iyi bir seçim" derim.

DŞ:Peki ya eş olarak Uğur Dündar? Romantik midir?

UD: Televizyon ve gazete sayfalarında sert işler yaparak topluma yansıyan kişilerin kendi dünyalarında çok romantik olduğuna inanıyorum.

DŞ:Sürpriz yapar mı?

UD:Yaparım Tabii…Aslında yaptığımız iş de yaratıcılık.Televizyonculukta yaratıcı olan, özel hayatında da yaratıcıdır. Ama tabii ki bunları size anlatmayacağım.Hakikaten eşime çok şey borçluyum .Eşim her bakımdan benim bulabileceğim en güzeliydi, şimdi dünyanın en güzel annesi…

DŞ:Eşiniz çocuklarınızla da çok fazla göz önünde değil…

UD: Ben de ailemi hiçbir zaman haber konusu yapmamaya özen gösterdim.Eşim de bunu büyük bir anlayışla karşılıyor.Çocuklarımın annesi olmaktan çok mutlu olduğunu ve yuvamızdaki bu atmosferin korunması gerektiğini düşünüyor.

DŞ.Yani siz mi istemiyorsunuz?

UD:Hayır, kendisi de istemiyor.Zaten ne çocuklara ne eşime karşı hiçbir baskıcı anlayış söz konusu olamaz. Bizde her şey demokratça kararlaştırılır.

DŞ: Bir de şöyle bir efsane dolaşıyor: Ailenizi o kadar korumak istermişsiniz ki Bozcaada'ya helikopterle gidip denize girerek akşama dönermişsiniz.

UD:Bozcaada'ya çok gittim ama helikopterle değil.Hatta feribot seferleri yokken takalarla fırtınalarda boğuşarak gittim.Sadece bir kez FB'de yönetici olduğum dönemde Sayın Aziz Yıldırım misafirim olmuştu.İşim olduğundan beraber döndük.Ayrıca hayatım boyunca gösterişli bir yaşamı tercih etmedim.Siz beni öyle frapan sosyal aktivitelerde gördünüz mü hiç?

DŞ:Hayır görmedim…

UD: Ben bir kokteyle gittiğimde bile sıkacağım ele çok dikkat ederim ki oradan elime bir kir geçmesin.

DŞ: Fenerbahçe'den başkanlık teklifi gelse.

UD:Kabul etmem. Çünkü futbol gelişmekte olan ülkelerde futbolun dışında her şey.Çocuklarım, eşim Fenerbahçeli ve ölünceye kadar öyle olacağız.Ama seyirci olarak…

DŞ: Emin Çölaşan

UD:İşlettiğim kadrolu elemanlardan birisi...Canım sıkıldıkça Emin'i arar, işletirim.Hatta onu maaşa bağladım. Bazen öyle şakalar yapıyoruz ki içeride herkes gülmekten masaların altına yatıyor…

DŞ.Top 3 haberi

UD: Engin Civan'ın İsviçre'deki rüşvet hesabını ortaya çıkarmam, organ mafyasıyla ilgili yaptığım haber ve Dolmabahçe Sarayı'nda çürümeye terk edilmiş binlerce tarihi eseri ortaya çıkardığımız haber…

DŞ: Kendine nasıl bakıyor?

UD: Sağlıklı besleniyorum.Yararlı sebzeler ve meyveler tüketiyorum.Yemekleri yağsız yemeğe özen gösteriyorum. Balık ve bol beyaz et…Bir de pul biberde kanser yapıcı madde olduğu için uzak durdum. Aslında herkesin uygulayabileceği basit bir mönü…

DŞ: "Uğur Dündar olmak canıma tak etti" dediğiniz zamanlar oluyor mu?

UD: Ben işimi çok seviyorum ama ünlü değil…"Sen ileride çok ünlü biri olacaksın" diye baştan bunun garantisini vermiş olsalar "Hadi Allahaısmarladık, ben gidiyorum" diyebilirdim.

DŞ: Ünlü olmak hiç mi başınızı döndürmedi peki?

UD: Adımın temiz kalması için o kadar özen gösteriyorum ki… 40 yıllık hayatımda giysilerim için sponsorların adını bir kez bile göğsüme yazdırmadım. Bence haberci 2 metre beze özgürlüğünü kiraya vermemeli. Şık, temiz giyinen bir insanım.Bunun için bol bol cebimden harcıyorum.Cebimden harcadığım paralarla aldığım giysilerle ekrana çıkıyorum. Evim, işim başka bir düzergah bilmiyorum.Temiz kalabilmek adına cendere içinde yaşamaya mahkum ettim kendimi…

DŞ: Emekliliği düşünüyor musunuz?

UD: İçimde sönmek bilemeyen bir gazetecilik ateşi yanıyor.Statü beni mutlu etmiyor.Bu mesleğin en şovalye tarafının muhabirlik olduğuna inanıyorum.Enerjim yettiği sürece de devam edecek.

DŞ: Korumasız sokağa çıkabiliyor musunuz?

UD: Devletin verdiği bir koruma polisim var. Genellikle öyle tek başıma gezmem.Gezmekten de hoşlanmam zaten.İstanbul kazan ben kepçe hayatım olmadı hiçbir zaman. Eşimle çıkarım. Birkaç arkadaşımız vardır, onlarla görüşürüz, güleriz, kahkahalar atarız, stresimizi atar yuvamıza döneriz.Çocuklarla birlikte erken yatmaya alıştık. Köylü gibi yaşamımız var açıkçası, erken yatar erken kalkarız.

DŞ: Çok stresli bir iş, nasıl deşarj oluyorsunuz?

UD: Eşimle sohbet ediyorum, sinemaya gidiyoruz.Zaman kalırsa kitap okuyorum.Zaten bu böyle bir meslek ki vaktin, yılların nasıl geçtiğini size hissettirmiyor.Bazı mesleklerde insanlar işe "Akşam nasıl olacak " diye gider ve gözleri hep saattedir. Ben şimdiye kadar hiç saate baktığımı hatırlamıyorum.
 
Üst Alt