Doğum hekimliğinde, ultrason anne karnında büyümekte olan bebeği görmek için kullanılır. Hamile bir anne için böyle bir cihazın bulunması çok büyük bir şansdır. Daha önceleri, anlaşılamayan bir çok olumsuzluk şimdi erkenden ve kolaylıkla saptanabilmektedir. Ultrasonla Anne karnındaki Canın tepeden tırnağa muayenesini yapmak mümkündür. Içerdeki Canın sağlığı açısından çok önemli bilgiler elde edilir.
Doppler Ultrason…
Teknoloji kan damarlarındaki sıvının yönünü ve hızını ölçecek duruma gelmiştir. Bu işlem doppler etki dediğimiz fiziksel olay sayesinde mümkün olmaktadır. Hareket ile sesin frekansı değişmektedir. Hareket eden kan hücrelerinden yansıyan ses dalgalarının frekansı, hareket etmeyen organlardan yansıyan ses dalgalarına göre farklıdır. Bu farklılığın cihaz tarafından saptanması ile bir damardaki kan akımının miktarı saptanır. Cihaza doğru olan akımlar kırmızı, cihazdan uzaklaşan akımlar mavi renkte görüntü verir.
ULTRASONUN ZARARLARI
Röntgen ışını kullanılmadığından bebek açısından teratojenik etkisi yoktur. Yaklaşık 20 yıldır yapılan araştırmalarda bebek için zararlı bir etkisi saptanmamıştır. Her ay ultrason muayenesi şart olmadığı gibi, yapılmasının da bir zararı yoktur.
Röntgen ışınlarında (X ışınları) iyonize edici özellikler bulunmasına karşın ultrasonografi, kelime anlamından da anlaşılabileceği gibi “ses ötesi”, yani insan kulağının duyamayacağı seslerin dokuya gönderilip geri alınması prensibine göre çalışır.
Bölgenin üzerine ya da prob üzerine sürülen jel vasıtasıyla probun hem daha iyi görüntü elde etmesi hem de bölge üzerinde daha kolay gezdirilmesi sağlanır. Problar incelenen bölgeye ultrasonik (sesötesi, yani insan kulağının duyabileceği seslerden çok daha yüksek frekanslı) ses dalgaları yollarlar. Bu ses dalgaları dokular arasından geçerek derinlere kadar ilerler.
Dokunun özelliklerine göre ses dalgalarının ilerlediği derinlik farklıdır. Ses dalgası ilerleyebileceği en uç noktaya çarptığında geri döner. Bu dönüş ultrasonun anabiriminde algılanır ve buraya geri dönen ses dalgaları topluca işlenerek eşzamanlı bir görüntü ortaya çıkar, bu da monitörde izlenir.
Bu görüntüye ultrason görüntüsü adı verilir. Ultrason sabit görüntüsü printer vasıtasıyla kağıda aktarılabilir, ya da tüm eşzamanlı görüntüler bilgisayar veya video gibi kayıt sistemlerine aktarılabilir.
Ultrasonun görüntüleme yöntemleri arasında en avantajlı yönü eşzamanlı görüntü sağlayabilmesi ve iyonize edici ışınlardan yoksun olmasıdır. Ses dalgalarıyla çalıştığı için şu ana kadar canlı doku üzerine zararlı bir etkisi saptanmamıştır.
Ultrasonografi uygulamaları bu konuda eğitim görmemiş kişilerce yapıldığında oluşabilecek muhtemel zararlar ultrasonun direkt etkisinden değil, yanlış yorumlar sonucu yanlış karar verilmesi ve uygun olmayan tıbbi yaklaşımda bulunulmasından kaynaklanır.
BAŞKA BİR BİLGİYE GÖRE :
Ultrasonografinin zararlı olduğunu gösteren çalışmalar
Tıp literatüründe her tıbbi görüşün karşıtında yeralan bir görüş hemen her zaman vardır. Bu, gebelikte ultrasonografinin fetus üzerindeki etkileri konusunda da geçerlidir ve gebelikte yapılan ultrasonografinin bebek üzerinde zararlı olabileceğini gösteren az sayıda çalışmanın sonuçları 5 ayrı kategoride toplanabilir:
Bu çalışmalara göre gebelikte ultrasonografi uygulaması uygulamaya maruz kalan bireylerde:
5-ortalama doğum tartısında azalmaya neden olmaktadır.
(çoğu çalışmada gebelik döneminde kaç kez ultrason uygulandığı ve her bir ultrason seansının ne kadar sürdüğü dikkate alınmamıştır)
Bu 5 ana başlık hakkında ayrıntılar:
1-çocukluk çağı kanserlerinde artış…
Bu konuda yeni çalışmalar devam etmekle beraber, İngiltere’de 1970-1980 yılları arasında yapılan geniş çaplı bir çalışma böyle bir artışa işaret etmemektedir.
Bu konuda yapılan çok az sayıda bireyi kapsayan bir çalışma riskin hafifçe arttığına işaret ederken, daha büyük bir çalışma bunu doğrulamamıştır.
3-solaklık oranında artış…
Norveçte yapılan bir çalışmada toplumda %15 oranında bulunan solaklık (dikkat: solaklık normalin bir varyantı olarak kabul edilir, yani bir hastalık değildir), gebelik döneminde ultrasonografiye tabi tutulan bireylerde %19 oranında bulunmuş ve bu farklılık istatistiksel olarak anlamlı olarak değerlendirilmiş. Çok az sayıda bireyin incelendiği bu çalışmaya dayanarak kesin bir yorum yapmak doğru değildir ve bu konuda da çalışmalar yapılmaya devam etmektedir.
4-ortalama konuşmaya başlama süresinde uzama…
Bu görüşün ortaya atılmasına neden olan tek bir çalışmanın çok az sayıda kişiden oluşması, çalışmanın standardizasyonunun iyi yapılmamış olması ve “konuşma süresinin” net olarak belirtilmemiş olması nedeniyle bu çalışma çok güvenilir olarak değerlendirilmemektedir. Dahası çok daha fazla kişiyle ve daha iyi standardize edilerek yapılan yeni bir çalışma bu görüşü doğrulamamıştır.
5-ortalama doğum tartısında azalma…
Bu konuda yapılan toplam 11 büyük çalışmadan yanlızca üçünde bu sonuç bulunmuş ve burada da 25 gram ve 42 gram gibi ufak değerler tartı azalması olarak kabul edilmiş. Aynı çalışmalarda ortalama doğum tartısı az olan bebeklerin tümünün yaşamlarının birinci yılında normal kiloda oldukları belirlenmiş.
Sonuç: bu konuda yeni çalışmalar yapıldıkça, yeni teknolojiler geliştikçe, fetus ve bebek gelişimi konusunda bilgiler arttıkça zaman zaman ultrasonun zararlı olduğu yönünde çeşitli ve muhtemelen haksız uyarılar gelecektir. Ancak görüşüme göre gebelik döneminde tecrübeli kişilerce ve gereğince uygulandığında gebelikte ultrasonografi uygulaması giderek gelişen bir teknolojiyle perinatoloji alanına olan katkılarını artarak sürdürecektir.