Son Konu

Uygurların Turk Avrupa Sanatına Etkisi Nedir

bilgiliadam

Yeni Üye
Katılım
16 Ağu 2017
Mesajlar
1,516,397
Tepkime
42
Puanları
48
Credits
-46,831
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
Uygurların Turk Avrupa Sanatına Etkisi Nedir,
Uygurların Turk Sanatına Etkisi,
Uygurların Avrupa Sanatına Etkisi,


Minyatur terimi, genel anlamıyla cok ince işlenmiş kucuk boyutlu resimler ve bu turdeki resim sanatları icin kullanılmaktadır Minyatur kelimesinin, Latince kırmızı ile boyamakanlamına gelen “miniare kelimesinden turetilmiş olduğu ve daha sonra İtalyanca ’ya “miniatura, Fransızca ’ ya “miniature biciminde gecip zamanla Turkce ’ye de bu dillerden “minyatur şeklinde aktarılarak değişime uğradığı duşunulmektedir Kelime, Ortacağ Avrupası ’ nda hazırlanan el yazmalarının bolum başlarında, metnin ilk harfinin etrafına kızılturuncu “minium, yani sulyen (kırmızı kurşun tozu) ile yapılan “miniature adlı tezhipten gelmekte ve “suluğenle boyanmış anlamında kullanılmaktadır Osmanlı donemi kaynaklarına baktığımızda bu terimin yerine “tasvir veya “nakış sozcuklerinin tercih edildiği gorulmektedir
Minyatur sanatının en onemli ozelliklerinden birisi, anlatılmak istenen konunun eksiksiz olarak aktarılmakta olmasıdır Bu nedenle minyatur sanatında perspektif kullanılmaz Uzaklık ve boy, renk veya golgelerle belirtilmez; minyaturler ışık, golge, duygu ve Avrupai perspektifi olmayan resimlerdir Kitabın sayfa oranına uygun, geometrideki “altın dikdortgen icinde kendine ozgu “dikine veya “yığma perspektif denen bir teknikle resimlenirken; boy, kişinin onemine gore artar veya azalır Bu, kağıt uzerinde on planda olanların alt tarafa, geridekilerin ise ust tarafa yerleştirilmesiyle gercekleşir Figurler birbirlerini tumu ile kapatmayacak şekilde duzenlenir Konu mesafe farkı gozetmeksizin en ince ayrıntılara kadar işlenir
Minyatur sanatı, gerek doğu gerekse batı dunyasında cok eskiden beri bilinen bir resim tarzıdır Ancak minyaturun genel itibariyle bir doğu sanatı olduğu ve batıya doğudan geldiği duşunulmektedir Bu konuda kesin bir bilgi olmamasının yanında her iki tarafta da birbirinden bağımsız bir şekilde oluşmuş olduğu ihtimali de soz konusudur Doğu ve batı minyaturlerinin, resim sanatı yonunden birbirine cok benzediği gorulmekteyse de renk, bicim ve muhtevaları bakımından ayrılıklar gosterdiği bilinmektedir Minyatur sanatı, genel itibariyle kitapları resimlemek amacıyla yapıldığından boyutlarının kucuk tutulması ortak bir ozelliktir
Turk minyaturlerinin kendine ozgu bir ozelliği, renklerin coğu kez soyutlama aracı olarak duz, parlak ve golgelerden arındırılmış olarak kullanılmasıdır Diğer bir ozelliği ise, sayfa kenarlarında İran minyaturlerindeki gibi ağır bir tezhibe yer verilmemesidir Minyatur sanatında genel olarak tarihi, edebi ve ilmi konular işlenirken; Turkler, coğunlukla tarihi yansıtmayı tercih etmişlerdir Osmanlı İmparatorluğu ’nun savaşlarını, seferlerini ve şenliklerini anlatan resimli yazmalar, diğer İslam ulkelerindeki orneklerinden ayrı olarak gercekci bir uslupla ele alınmışlardır Turk minyaturlerinin bu ozelliği, bizlere yapıldığı donemin orf ve adetlerini; gelenek ve goreneklerini, giyim kuşamını olduğu kadar Osmanlı Turk tarihini de takip edebilme imkanı sunarken; bu eserlerin her birine de tarihi birer belge niteliği kazandırmıştır Gorsel sanat zenginliği acısından da İslam kitap sanatında ayrıcalıklı bir yere sahip olan Osmanlı minyaturleri, tarih, sosyoloji, kultur tarihi ve diğer alanlarda yapılan bircok araştırmada yararlanılan gorsel belgeleri oluşturmalarının yanı sıra Cumhuriyet sonrası Turk resmine de esin kaynağı olmakla ayrıca değer kazanmaktadır
Tarihce:
Minyatur sanatının bugun bilinen en eski ornekleri, Mısır ’da rastlanan ve İO II yuzyılda papirus uzerine yapılan minyaturlerdir Daha sonraki donemlerde Yunan, Roma, Bizans ve Suryani elyazmalarının da minyaturlerle suslendiği gorulmektedir Avrupa ’da minyaturun gelişmesi VIII yuzyılın sonlarına rastlarken; Turklerde minyatur geleneğinin, Orta Asya ’da Uygurlar doneminde (745 840; 840 1300) ortaya cıktığı duşunulmektedir VIII asrın ortalarından kalan Hoco merkez olmak uzere Turfan bolgesinde Uygur Turklerinin meydana getirdikleri minyaturler daha sonra Turk minyatur sanatının kaynakları olmuştur Gunumuze ulaşan bazı minyaturlu yaprak parcaları, bu donem minyaturlerinde Maniheizm ’in etkili olduğunu gosterir Bugun, Berlin Devlet Muzeleri koleksiyonunda korunmakta olan, VIII ve IX asırlara ait bu minyaturlu Maniheist yazma yaprakları, konu ve kompozisyon bakımından da ilgi cekici ozelliklere sahiptir Bu minyatur parcalarında bir Uygur hakanının Mani dinini kabul edişi, kutlamaya katılan Uygur rahipleri tarafından betimlenmiştir Uygurların ilim merkezi olan Turfan, Buhara ve Semerkant resim sanatının en onemli merkezleriydi
Bilindiği gibi Turkler ’in, İslamiyetten once benimsemiş olduğu dinlerden bazıları Şamanizm, Manihenizm ve Budizm ’dir Resmin soz kadar etkili olduğuna inanılan Mani dini, resim ve sanatı dini terbiyenin esası ve vasıtası olarak kabul etmiştir Dinsel torenlerde oykulerin, resmin onunde gorsel malzeme desteği ile anlatılması ve kalıcılığı sağlamıştır Budizm ’in son evresi olan Şakyamuni ’nin Nilufer Suresi ’ni bilen Uygurlar, Buda sozcuğunu Turkceleştirip Burhan yapmışlardır Burhan felsefesini kendilerine gore yorumlayarak hocalarının ve dervişlerinin en ust duzeyde bilgi ile donatılmalarını sağlamışlardır Gezici derviş, bahşi veya katip adı verilen bu hocalar, guzel soz soyleme sanatı (hitabet), musiki, resim, matematik ve fen bilgilerini en iyi bilen ve oğreten kişilerdir Halkla ic ice olan bu kişiler, bilgilerini topluma aktarmayı amac edinmişlerdir Her devirde geniş coğrafyalara yayılmış olan Turkler, Orta Asya ’daki kendi kulturlerini bu ulu kişilerin aracılığı ile gittikleri yerlere taşımışlar, kalıcı izler bırakmışlar ve yazılı resimli tasvirlerle birlikte illutrasyonun da onculuğunu yapmışlardır Doğu ’da İran, Hindistan, Cin ’e kadar uzanırken, diğer bir kol Anadolu ’ya gecerek, guneyden Mezopotamya ’da Irak, Suriye uzerinden Kuzey Afrika ’ya gecmiştir MS 756 ’da İspanya ’da Endulus Emevi Devleti ’nin kuruluşundan sonra Avrupa ’ya yayılmıştır Halen İspanya ’da Endulus kentinde ElHamra Sarayı ve Kurtuba Camii bu guzel kulturun en onemli uzantıları olarak zamanımıza ulaşmış, minyatur sanatının Avrupa ’da yayılmasında bu cami ve sarayda tatbik edilen uygulamaların onemli etkileri olmuştur
Uygur devletinin dağılmasından sonra bu hareket devam etmiş ve Selcuklu Turkleri tarafından geliştirilerek ilk İslam minyaturleri oluşturulmuştur Turklerin Bağdat, Mısır, Suriye gibi diğer ulkelere gelmesiyle ilk Arap minyaturleri gorulmeye başlanır XI asırdan itibaren Bağdat ’tan Anadolu ’nun iclerine kadar uzanan ceşitli sanat merkezlerinde yapılmış olan bircok eserde yer yer mahalli sanat goruşunun yanında Antik Bizans ve Orta Asya resim sanatının etkileri izlenmektedir
İslam kulturunde ise anıtsal resim sanatı yalnızca Emeviler doneminde, VII ve VIII asırlarda varolabilmiştir Bu donemde fethedilen yeni topraklardaki kadim kulturlerin yuzyıllar boyunca kokleşmiş resim gelenekleriyle temasa gecilmiş, bunun sonucunda da bazı dini ve sivil yapıların duvarlarına Gec Helenistik ve Sasani sanat geleneklerinin etkisini yansıtan naturalist tarzda resimler ve mozaikler yapılmıştır
Buna karşın IX asırda birtakım değişmeler yaşanır; Kuranı Kerim ’de resmi yasaklayan herhangi bir ayet olmamasına rağmen donemin kimi din alimlerince yapılan hadis yorumları dolayısıyla canlı varlıkların resminin yapılmasının gunah olduğu yargısına varılmış ve dolayısıyla bu turdeki tasvirlerin yapılması yasaklanmıştır Soz konusu donemden itibaren yapı suslemesi niteliğindeki duvar resimleri ve mozaikler yerlerini kitap suslemelerine bırakmıştır Abbasiler doneminde ise bu konudaki goruş değişiklikleri dolayısıyla tekrar kitap resimlenmeye başlanmıştır Bu donemde antik kaynaklı bilimsel eserlerin cevirileri yapılıyor, bu yoğun ceviri faaliyetleri sırasında bir yandan da kitaplarda yer alan resimler soyutlaştırılarak kopya ediliyordu Ote yandan, donemin sevilen edebiyat kitapları tasvirlerle susleniyor ve bu tasvirlerde golge oyununu andıran şematik kalıplar kullanılıyordu Abbasi donemindeki bu gelişmelerden gunumuze ulaşan en eski ornekler XI asra aittir
XII asırda ise minyaturun, suslenecek metinle doğrudan doğruya ilgili olması gozetilmeye ve yalnızca dinsel konulu minyaturler değil dindışı minyaturler de yapılmaya başlandı Baskı makinesinin bulunuşuna kadar Avrupa ’da cok guzel ve gorkemli minyaturler yapıldı Bundan sonra minyatur daha cok madalyonların uzerine portre yapmak icin kullanıldı XVII yuzyıldan sonra fildişi uzerine yapılan minyaturler yaygınlaştı Daha sonra minyatur sanatına karşı ilgi azalmakla birlikte dar bir sanatcı cevresinde geleneksel bir sanat olarak minyatur surduruldu Selcuklular doneminde de minyature onem verildi Selcuklular ’ın İran ile ilişkilerine bağlı olarak minyatur sanatı İran etkisinde kaldı Mevlana ’nın resmini yapan Abduddevle ve başka unlu minyatur sanatcıları yetişti Osmanlı Devleti doneminde ise XVIII yuzyıla kadar İran ve Selcuklu etkisi surdu Fatih doneminde (1451 1481), padişahın resmini de yapmış olan Sinan Bey adlı bir nakkaş, II Bayezid doneminde (1481 1512)de Baba Nakkaş diye tanınan bir sanatcı yetişti XVI yuzyılda Reis Haydar diye tanınan Nigari, Nakşi ve Şah Kulu un yaptılar Gene aynı donemde, Bihzad ’ın oğrencisi olan Horasanlı Aka Mirek de İstanbul ’a cağrılarak saraya başnakkaş (başressam) yapılmıştı Mustafa Celebi, Selimiyeli Reşid, Suleyman Celebi ve Levni XVIII yuzyılın unlu nakkaşlarıdır Bunlardan Levni, Turk minyatur sanatında bir donum noktasıdır Levni, geleneksel anlayışın dışına cıkmış ve kendine ozgu bir bicim geliştirmiştir
XVIII asrın başlarından itibaren Batılılaşma akımı sonucunda Avrupa resmi kurallarının değerlendirilmesiyle geleneksel teknikle golgeli boyanan hacimli nesneler ve derinlik kazandırılmış unsurlarla, uc boyutlu tasarımlar ortaya cıkarılmıştır Aynı asrın sonlarına doğru tutkallı toprak boyanın, guvaş ve suluboya ile yer değiştirmesiyle birlikte yazmalar geleneksel minyatur sanatını sonlandıran tekniklerle resmedilmiştir Bu donemde tasvir, kitap sayfalarından duvar ve tuval yuzeylerine taşmıştır XIX asrın başında ise Osmanlı minyaturu artık onemini yitirmektedir Bu donem sanatcıları geleneklerden kopmaksızın ortaya koydukları eserlerde, Batı etkilerini yeniden yorumlama cabalarıyla, Tanzimat sonrası acılan okullarda başlatılan Batı resmi eğitimiyle yaygınlaşacak olan yeni resim geleneğinin onculeri olmuşlardır
Minyatur sanatı, gunumuz Turkiyesi ’nde de geleneksel bir sanat olarak varlığını hala surdurmektedir Birkac yuzyıllık kesintiden sonra ProfDr Suheyl Unver'in cabalarıyla tekrar gunyuzune cıkarılan minyatur sanatı gunumuzde Gunseli Kato, Nusret Colpan, Gulbun Mesera, Gulcin Anmac ve yetişmekte olan bircok genc sanatcı tarafından icra edilmektedir
Osmanlı Nakkaşhanesi ve Nakkaşlar:

Osmanlı doneminde kitap sanatının icra edildiği atolyelere “nakkaşhane denilmiştir Nakkaşlar Osmanlı sarayı icin calışan sanatcılar ve zanaatkarlar teşkilatı olan ehli hiref icinde en onemli boluğu oluşturmaktaydılar

Nakkaşlar yazma eserlerin bezenmesi (muzehhiplik), resimlenmesi (musavvirlik), metinleri sınırlayan cetvellerin cekilmesi (cetvelkeşlik) ve boyaların hazırlanması (renkzenlik) gibi kitap sanatlarıyla ilgili işlerin dışında, kalem işi ya da cini desenleri gibi mimari suslemelerin tasarlanması; ahşap ve mukavvadan yapılan kucuk sandıkların bezenmesi; cadır, otağ, halı ve kumaş gibi dokumalarda kullanılan desenlerin hazırlanmasından da sorumluydular

Saray hizmetindeki nakkaşların, saray teşkilatının kurulmasıyla birlikte hem birinci avludaki Anabarı Amire icinde yeralması gereken ozel atolyelerde hem de Atmeydanı ’ ndaki Hassa Nakışhanesi ’ nde calıştıkları soylenmektedir



Minyatur Sanatında Kullanılan Malzemeler ve Minyaturun Yapılışı
Minyatur sanatı yapılırken renkler ust uste surulur ve bunların birbirine karışmaması icin suyla inceltilmiş toprak boyalar kullanılırdı XIV ve XVIII asırlar arasında bu boyaları sabitleyebilmek icin iclerine taze yumurta sarısı katılırdı Bununla birlikte yumurta sarısıyla hazırlanan boyalar kuruduktan sonra ikinci kez kullanılmamakta ve her kullanım icin yeni boya hazırlanmaktaydı Bu sebeple de zaman icinde boyalara yumurta sarısı yerine suda eritilmiş tutkal karıştırılmaya başlanmıştı Bu teknikte suda eritilmiş tutkalın icine bir damla pekmez ya da iki damla uzum suyu katılır, boylece boyalar kurusa bile istenildiğinde suyla eritilerek yeniden kullanılırdı

Minyatur yapımına uygun fırcalar, uc aylık beyaz kedi yavrusunun gıdı tuyunden yapılmış cok ince kıllı fırcalardır Kağıtlar ise yumurtalı veya aharlı kağıtlardır Yumurtalı kağıtlar, yumurta akıyla bir miktar şapın sıvılaşıncaya kadar bir fincan icinde karıştırılıp kağıda surulmesi ve kuruduktan sonra kuru ceviz veya ıhlamur ağacından bir tahta uzerinde muhurlenmesiyle elde edilir Aharlı kağıtlar icinse şekersiz nişasta iceren boza kıvamında bir karışım kullanılır, bu karışım kağıda suruldukten sonra kurumaya bırakılır ve sonra kağıt muhrelenerek işlem tamamlanır Minyaturde işlenecek konu, eskiz olarak cok ince kıllı fırcalarla kiremit rengi boya veya sepya murekkebiyle kağıda cizilir Boyama işleminde once altın surulur sonra diğer renklere gecilirdi

Gunumuzde minyatur sanatında kullanılan malzemeler:

Sulu boya fırcaları (000 1 numara), varak altın (kırmızı, yeşil, sarı), suluboya takımı, guaj boyalar, pergel takımı, mika cetvel ve gonye, rapido kalem ve murekkebi, fon kartonu ve şohler, akik uclu kıvrık burunlu mihreler, aydınger kağıtları, yaprak jelatin, zımpara kağıdı, beyaz kece parcası ve tebeşir, dantel tığı

Minyatur sanatı, tıpkı diğer geleneksel sanatlarda olduğu gibi “ustacırak ilişkisi icinde oğrenilen bir sanattır Gecmişte cırakların ustalığa terfileri torenle yapılmakta ve tum mesleklerin sanatcı ve zanaatkarların ihtiyacları saray tarafından karşılanmaktaydı Gunumuzde ise bu sanat ceşitli kurslar aracılığıyla oğretilmeye devam etmektedir
Minyatur sanatına başlamanın ilk basamağının tezhip oğrenmek olduğu soylenmektedir Esasen bunun anlamı Turk Susleme Sanatlarındaki motiflerin ve boyama tekniklerinin bilinmesi gerektiğidir Yapılış incelikleri oldukca fazla olan bu sanatın icrasıyla ilgili olarak şunları soyleyebiliriz
 
Üst Alt