Bu dünyada bizim için en kıymetli varlıklardan biri de vatandır. Bu nedenle biz vatanımızı çok severiz. Bu duygu tarih boyunca böyle olmuştur, bundan sonra da böyle olacaktır. Vatanımız için birbirinden güzel destanlar söylemiş, türküler yakmışızdır. Yeri geldiğinde binlerce şehit vermekten de kaçınmamışızdır.
Vatan olmazsa millet de olmaz devlet de. Bağımsız olmayan bir vatan ,orada yaşayanlar için zindan haline gelir.
Vatan sevgisi kavramı kuru bir lâftan ibaret değildir. O sevgiyi gönlümüzün derinliklerinde duyar ve hissederiz. Söz açılınca hemen coşarız, ona kötü söz söylenmesine tahammül edemeyiz. Biz vatansever bir milletiz. Düşmanlarımız bizim zor durumda kaldığımızda vatanımız için neler yaptığımızı çok iyi bilirler.
Vatanını seven kişiler gerekirse mallarını ve canlarını fedâ etmekten çekinmezler. Bizler, bu güzel vatan için canlarıyla ve kanlarıyla nice destanlar yazan bir milletin evlâdıyız.
Vatana olan sevgimizi ancak onun uğrunda yapacağımız çalışmalarla ispatlayabiliriz. Yaşı ,cinsi, görevi ne olursa olsun, herkesin bu güzel vatan için yapması gereken işler vardır.
Tarihi şan ve şerefle dolu bir milletiz. Atalarımız vatan, millet ve inançları uğrunda her türlü zorluğa göğüs germiş, gerektiğinde canlarını vermekten çekinmemişlerdir. Bizler de Mehmet Akif Ersoy’un İstiklal Marşı’ndaki şu tavsiyesine dikkat ederek sorumluluğumuzu yerine getirmeliyiz:
“Bastığın yerleri toprak diyerek geçme, tanı
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı
Verme, dünyaları alsan da bu cennet vatanı.”
Vatanı korumak hem milli hem de dini bir görevdir. İslam dini vatan savunması için savaşmayı ibadet saymıştır. Bunun için her zaman hazırlıklı olmamızı emretmiştir. Vatan savunmasına önem veren atalarımız yeri geldiğinde bu görev için cepheye gitmeyi şerefli bir görev saymışlardır.
Vatan savunmasına katılmakla dinimizi, bayrağımızı, vatanımızı ve namusumuzu korumuş oluruz. Bunlar bizim vazgeçemeyeceğimiz değerlerdir.
İslam dini vatan savunmasından kaçmayı büyük günahlardan saymıştır. Peygamberimiz, “Vatanın savunması için nöbet bekleyenlerin gözlerini cehennem ateşinin yakmayacağını” müjdelemiştir.
Şehitlik dini bir kavramdır; Allah’ın, din ve vatan uğruna canını fedâ eden kişilere verdiği en yüksek manevi rütbedir. Dinimize göre şehitler cennetle müjdelenmişlerdir. Şehitlerin, kul hakkı dışındaki bütün günahlarının bağışlanacağını Peygamber Efendimiz haber vermiştir.
Yüce Rabbimiz, şehitleri “ölüler” diye anmamızı uygun bulmamaktadır. Bu konuda Bakara suresinin 154. âyetinde şöyle buyurmaktadır: “Allah yolunda öldürülenlere ‘ölülerdir’ demeyiniz. Zira onlar diridirler, fakat siz farkında değilsiniz.”
Şehitlik Allah katında çok değerlidir; peygamberlikten sonraki en yüksek derecedir. Onlar kutsal değerler için canlarını fedâ etmişler, deyim yerindeyse canları ile cenneti satın almışlardır. Atalarımız şehitliğin ne kadar yüksek bir mevki olduğunu bildikleri için vatan savunmasına seve seve katılmışlar, “ ölürsem şehit olurum, kalırsam gazi” inancıyla canla başla mücadele etmişlerdir. Bizler de bu vatan için gece gündüz demeden çalışmalı, elimizden gelen fedâkarlıkları esirgememeliyiz.