Cevap: Değerli Ziyaretçimiz Bir kişinin Allah’ın imini veya sıfatını zikrederek sözünü kuvvetlendirmesi anlamına gelir. Şöyle ki “Vallahi ben şu işi yapmam”, “Vallahi şu yere gitmeyeceğim” şeklindeki sözler böyledir.
Yemin etmek mubah bir davranış olmakla beraber, gereksiz yere yemin etmek ve yemini alışkanlık haline getirmek asla doğru bir davranış değildir. Sürekli yemin eden kişi yeminine Allah’ı şahit tutmuş olur ve kutsal değerleri sözünün doğruluğunu teyit için kullanmış olur.
Yerine getirilmesi mümkün ve mubah olan bir şeyi, izamanla yapacağına ya da yapmayacağına yemin eden kimse, ettiği yeminini mutlaka yerine getirmelidir. (İbn Abidin, Reddu’l-muhtar, III, 45, 46).
Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de, verilmiş sözlerin yerine getirilmesi için şöyle buyrulmaktadır:
“Yeminlerinizi koruyunuz.” (Maide, 5/89), “Allah adına yaptığınız ahitleri yerine getirin. Allah’ı kefil tutarak kuvvetlendirdikten sonra yeminlerinizi bozmayın. Şüphesiz ki Allah yaptıklarınızı bilir.” (Nahl, 16/91) .
Bu nedenle bir müslümanın yemin etmemesi, eğer yemin etmişse sözüne Allah’ı şahit tutmak demek olduğundan mutlaka yeminine bağlı kalması gerekmektedir.
Ancak farz ya da vacip olan bir şeyi yapmamaya veya haram günah olan bir işi yapmaya yemin eden kimsenin, bu etmiş olduğu yeminini yerine getirmemesi kefaret vermesi gerekmektedir.
İslam dininde tavsiye edilen bir işi yapmamaya yemin eden kimsenin ise yeminini bozup kefaret vermesi çok daha uygundur. Bir kişinin borcunu ödememeye veya bir Müslüman kardeşiyle konuşmamaya, anne babasıyla bir yerde oturmamaya yemin etmesi gibi durumlarda yeminin bozulup kefaretin ödenmesi kesinlikle tavsiye edilmiştir.
Hadis-i şerifte şöyle buyrulmuştur.
– “Bir kimse bir şey için yemin eder, sonra da ondan hayırlısını görürse yeminini bozsun ve kefaret ödesin” (Müslim, Eyman, 11-19)
– “Yalan yere yemin etmek dinimizdeki en büyük günahlardan biridir“ (Al-i İmran 3/77; Nahl 16/91, 94, 95; Buhari, Eyman 16; Müslim, İman 220).