Son Konu

Şeyhülislam-Şeyhülislam Nedir

iltasyazilim

Yeni Üye
Katılım
25 Ara 2016
Mesajlar
2
Tepkime
1
Puanları
38
Yaş
35
Credits
-2
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
Şeyhülislam hakkında bilgi
Osmanlıda Şeyhülislam
Şeyhülislam ne iş yapar

Şeyhülislam
En yüksek dereceli müftî Fetvâ müessesesinin başkanı Ulemânın reisi Kendisine sorulan dînî meseleler ve suâlleri fetvâ ile çözüme kavuşturan kimse

İslâmiyetin ilk yıllarında fetvâ işlerine kanımca Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellem bakarlardı Peygamberimizin vefâtından sonra dört halîfe devrinde İslâmiyetin yayılması ve sınırların genişlemesi sebebiyle işler çoğaldı Bu yüzden halîfeler fetvâ işlerine bakacak kimseler tâyin ettiler Bunlara önce müftî, Hicrî dördüncü asırdan sonra da şeyhülislâm denildi Fetvâ işlerinin âlimlere verilmesi durumu, Emevî, Abbâsî ve Selçuklular zamânında da sürdürüldü

Osmanlılarda fetvâ vermekle vazîfeli ilk zât, Osman Gâzinin kayınpederi Şeyh Edebâlî ’dir Onun vefâtı ile talebesi Dursun Fakih, Osmanlılara müftî (şeyhülislâm) olmuştur Devletin kuruluş devirlerinde müftîlikkâdılık ve müderrisliğin benzer şahısta toplandığı oldu Meselâ Hızır Bey ve Molla Hüsrev keza kâdı ayrıca de müftî idiler

Osmanlılarda ilmiye sınıfına dâhil olan müftîlere reîsülülemâ ve müftîyülenâm gibi ünvânlar da verilmişti Yavuz Sultan Selim Han zamânında (15121520) şeyhülislâmdan Ahmed ibni Kemâl Paşaya Müftîyüssekaleyn (insan ve cinlere fetvâ veren) ünvânı verilmişti Kânûnî Sultan Süleymân Han zamânına (15201966) dek şeyhülislâmlık tevcihinde uyulması zarûrî bir kânun yokken, Ebüssü ’ûd Efendinin hazırladığı bir düstûr (kânun)la Rumeli kazaskerliğinden sonradan terfî edilen bir makam hâline geldi Pek nâdir olarak Anadolu kazaskerlerinden de şeyhülislâmlar görüldü

Yine bu devirden (1574) îtibâren, şeyhülislâmlar ilmiye sınıfının başkanı oldu ve bütün kâdılar, müftîler ve müderrisler onun emrine verildi

Şeyhülislâmları bizzât pâdişâh tâyin ederdi Şeyhülislâmlığa getirilen zâtı, saraydan gelen on beş dek görevli evinden alarak Paşa kapısına, sadrâzama götürürlerdi Oradan saraya gelip pâdişâh huzûruna çıkarlardı Pâdişâh, dîne ve ilme duyduğu saygıdan dolayı şeyhülislâm adayını ayakta karşılardı Sonra, namzede, kendisini şeyhülislâm tâyin edeceğini söylerdi O da kabul ederse şeyhülislâmlara mahsus fervei beydâ denilen beyâz çuhaya buruşuk erkân samur kürk giydirmek sûretiyle tâyin muâmelesini yapar ve benzer sûretle onunla berâber huzurda yer alan sadrâzama da samur hil ’at giydirir ve avdetlerine müsâde ederlerdi

Bu sûretle saraydan meydana çıkan sadrâzamla şeyhülislâm alayla beygir başı berâber Bâbıâlîye gelirler, bir müddet oturup; kahve, şerbet, gülsuyu ve buhur ikrâm edilir ve bu sırada Bâbıâlîdeki hükûmet erkânı şeyhülislâmı tebrik ederlerdi

1826 yılına dek şeyhülislâmların müstakil dâireleri yoktu Kendi evlerinde ya da yerinde bir konakta vazîfelerini yerine getirirlerdi Sultan İkinci Mahmûd Hanın yeniçeri ocağını kaldırmasından daha sonra, Süleymâniye Câmii yakınındaki Ağakapısı, şeyhülislâmlara dâimî ikâmet olarak verildi Burası şeyhülislâm kapısı olarak ünlü oldu 1836 ’dan îtibâren bu binâya kazaskerlerle İstanbul kâdısı da nakledildi

Şeyhülislâmlar, dîvânı hümâyûn âzâsı olmamakla berâber, dînî bir meselenin halli veya düzeltilmesi gerektiğinde dîvâna dâvet edilir ve görüşleri alınırdı Yeniden harp ve sulhe karar verilebilmesi için şeyhülislâmın tasdîki gerekirdi Seferlerde pâdişâh nerede bulunursa, şeyhülislâmlar da orada bulunur, çadırlarının önüne vezirler gibi üç tuğ dikilirdi Lakin sadrâzamın serdârı ekrem olduğu seferlere şeyhülislâm katılmazdı

Şeyhülislâmların en manâlı vazîfesi fetvâ vermekti Çünkü bunlar en büyük müftî kabul edilirdi

Şeyhülislâmların; çuhadar, telhisçi, kethüdâ ve sâire gibi maiyetinden başka, başlarında fetvâ emîni bulunan ve pek önemli bir dâire olan fetvâ kalemi vardı Bu dâirede müsevvid, mübeyyiz, mukâbeleci, kâtip, mühürdâr ve müvezziler bulunurdu Fıkıh, yâni İslâm hukûkuna adamakıllı vukûfu olanlardan tâyin edilmesi îcâb eden fetvâ emîni, fetvâ kaleminin ilk kez gelen âmiriydi Bu zât, istenilen fetvâyı mûteber fıkıh kitaplarından bulur ve bunun maiyetinde olan yirmi kadar kâtip de fetvâları kâğıda geçirirlerdi sonradan bu, fetvâ emîni tarafından görülür ve mübeyyiz tarafından beyâza çekilerek, şeyhülislâma takdim olunurdu Şeyhülislâm bunu tedkik eder, ta ’lik kırması denilen kendi el yazısıyla cevap kısmını imzâlardı Bundan sonra müvezzî isimli memur bu fetvâyı mahalline verirdi

Fetvâ, herhangi bir şeyin (umûmî ve husûsî, dînî veya hukûkî) İslâmiyete uygun olup olmadığını bildirmek demekti Umûmî hukûka (Hukûkı umûmiyeye) âit fetvâların alınması hükûmete âitti Bunlar da harp îlânı, sulh akdi, askerî kânun tebdili, ıslâhât icrâsı, gayri müslim tebeanın isyânı, şakâvette bulunanların (âsîlerin) katli gibi fetvâlardı Husûsî hukûka (Hukûkı husûsiyyeye) dâir olan fetvâlar, dokuz parmak uzunluğunda ve dört parmak genişliğinde bir kâğıda ince harflerle yazılırdı Meselenin az ve fazla, ehemmiyetine tarafından, verilecek cevap özet olarak; vardır veya yoktur, olur ya da olmaz, kazanç ya da gelmez, meşrûdur veya meşrû değildir, câizdir ya da câiz değildir biçiminde olurdu Bâzan da verilen cevap îzâh edilirdi Fetvâlar, Hanefî mezhebi imâmlarının kavillerine (ictihâdlarına) tarafından verilirdi

Şeyhülislâm dâiresinde yer alan kethüdâ, şeyhülislâmın siyâsî ve iktisâdî işlerinde ve şeyhülislâmın nezâretinde yer alan vakıf muâmelelerinde onun vekîli olup, nâmına hareket ederdi

Telhisçi, şeyhülislâmın hükûmet nezdindeki memuru olup, dînî işlere ve kânunlara âit muâmelelerde hükûmetle temas ederdi Şeyhülislâmın müderrisleri tâyinleri ve diğer hususlar bunun vâsıtasıyla ve reîsülküttâbın delâletiyle vezîriâzama talep olunurdu

Mektupçu, şeyhülislâmın dîvân efendisi ya da mühürdâr, şimdiki ismiyle yazı işleri müdürüydü Meşîhattan (şeyhülislâmlık makâmından) çıkan yazılar, tâyin rüûsu ve beratlarıyla icâzetnâmelerin yazıldığı dâireden bu sorumluydu Şeyhülislâmın mührü de mühürdârda bulunurdu

Osmanlı donanmasının Haliç ’deri denize çıkmak zamânı gelince, reîsülküttâb efendi vâsıtasıyla dâvet edilen şeyhülislâm Yalı köşküne kazanç ve pâdişâhla berâber teşyî merâsiminde bulunurdu Ayrıca şehzâde ve sultan hanımların doğumları münâsebetiyle yapılan tebriklerde, sultanların nişan ve nikâh merâsiminde şeyhülislâmlar da bulunur ve sultanın nikâhını kıyarlardı Pâdişâh ve şehzâde vefâtlarında da bunların cenâze namazlarını şeyhülislâmlar kıldırırdı

Osmanlı târihinde sadrâzam almak için tahsil aranmazdı Fakat şeyhülislâm elde etmek hattâ bunun ilk basamağı olan kâdılık, müftîlik ve müderrislik için bile, medreselerin en yükseğini bitirmiş elde etmek gerekirdi Bu durum, şeyhülislâmlığa verilen değeri gösterdiğinden önemlidir Osmanlı şeyhülislâmlarından bir kısmı bahşedilen fetvâları toplamış ve kitap hâline getirmişlerdir Bunlardan bâzıları basılmış, basılmayanlar da muhâfaza edilmiştir

Osmanlı Devletinin kuruluşundan îtibâren görülen şeyhülislâmlık makâmı, cumhûriyetin îlânından daha sonra kaldırılmıştır *
 
Üst Alt