Sedat Peker'in açıklamalarının akabinde İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Habertürk'te gazetecilerin sorularını yanıtladı. Programın birinci yarısında gazetecilerin soru soramaması reaksiyon çekerken, Soylu'nun argümanlarına Peker anında yanıt verdi.
Sedat Peker'in açıklamalarının akabinde tartışmalar sürüyor. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu Habertürk TV'de Kübra Par'ın moderatörlüğünde Merdan Yanardağ, İsmail Saymaz, Veysi Ateş ve Mehmet Akif Ersoy'un sorularını yanıtlıyor.
Soylu'nun savlarına Peker anında yanıt verdi
Soylu'nun açıklamasından satır başları şöyle:
Çocukluğumdan itibaren siyasetin içindeyim. 1980 darbesinde 11 yaşlarındaydım lakin gördüm, öncesini de gördüm. Gaziosmanpaşa'da bir meskenimiz vardı. Babam Adalet Partisi'nde siyasetçiydi. Konuta çıkarken bodrum katını 'bomba var mı' diye denetim ederek başlardık. Sokağımızın başında bir kişiyi taradıklarını gördük. Siyaset ve demokrasi bize; Yunus'un söz ettiği üzere, kıymetlerimizin bize öğrettiği üzere; Ya göründüğün üzere ol ya göründüğün üzere ol.
Bizim jenerasyonumuzun bizden sonraki jenerasyonlara bir borcu var, artık hiçbir şeyi, ne yaşadıklarımızı onlara aksettirmeden gelecek kuşaklarımıza huzurlu bir Türkiye bırakabilmek.
Bir organize hata şühelisinin, yıllarca herkesin tanıdığı birisinin argümanlarının hepsi saçmalıktır. Savların hiçbiriyle muhattap değiliz” deyip kenarda durabilirdim. Hepimiz eski Türkiye’yi biliyoruz. Bir siyasal katastrasyon gördüm. Bir tasarı bir kirli plan.
Yıl 2015. Başbakan Ahmet Davutoğlu, 7 Haziran seçimleri evvel MKYK toplantısında bir kıymetlendirme yapabilirken. “HDP’yle anayasa yapabiliriz” diye bir cümle çıktı ağzından.
Seçim geçti, AKP tek başına iktidarı elde edemedi. Hatırlıyorum birinci MKYK toplantısında bugün DEVA Partisi’nin lideri Ali Babacan şunları söyledi: Hiç bunlara bakmamalıyız, ekonomiyi ayakta tutmalıyız. Dedim ki bizim sorumluluğumuz bugün bu değil. Bizim sorumluluğumuz demokrasiyi ayakta tutmak.
Tartışmalar o kadar çok şiddetli oluyordu ki. Bir orta Sayın Davutoğlu’nun istikrarı kayboldu, “Odalarınızda ne konuşuyorsunuz, dinletip biliyorum” demişti. 7 Haziran 2015-1 Kasım 2015 ortasındaki süreci anlatıyorum.
Sayın Cumhurbaşkanımızla bugün üzere hatırlıyorum Külliye'de birlikte olduk. 'CHP ile iktidar hazırlığı sözkonusu, genel gidişat bu' dedim. 'Sen ne düşünüyorsun' dedi. Dedim ki, 'Rahmetli Erbakan 1974'de yaptı üzerinden darbe geçti. Yarım yamalak da olsa Refahyol 'a lakin geldi. 1994'de SHP ile birlikte yaptık, veladdalin amin! Türk siyasetinin tabiatına uygun bir tabiat değil. Vatandaş iki tarafı birbirini denetlesin diye, birbiriyle uzlaşsınlar diye değil, tam aykırısı birbirini denetim etsinler diye 1800'lerin sonundan itibaren bir siyasal sistem kuruldu. Bunu getirip dışarıdan angaje edilmemiş. Doğal bir serüven bu. Bu serüven ne vakit bozulmuşsa kasvet meydana geldi. Sayın Cumhurbaşkanımıza 'ben bunun yanlış olacağını düşünüyorum' dedim. 'Haklısın' dedi.
Burada Türkiye'nin üzerine getirilmeye çalışılan tam da bu, Türkiye'ye operasyon. Maksat Türkiye. Kolay bir operasyon var. Türkiye kimi vakit ekonomik, terör taarruzlarına maruz kaldı.
Erhan Tuncel ile Sedat Peker'i kim bir ortaya getirdi? Sedat Peker'e Erhan Tuncel'i kim emanet eder? Hangi sistem emanet eder? (Özel Harp Dairesi'ni işaret etti)
Bu kadar cürümün içerisinde olan bir kişi tecavüz etmiş bir kıza. Karakola gidiyor, emniyette teşhis ediyor 'budur' diyor. Belge orada kapanıyor. Benim tezim yok, doküman var. Ben bir tezin sahibi değilim. Tecavüzden ötürü karakola götürülüyor. Sonuç itibariyle orada herşey kapanıyor. Oradaki iki kişi, 'Biz Bilecik'ten aldık' diyor. Neyi alıyor? Silah ruhsatlarını. 'Bilecik'e hiç gitmedik' diyor. Bilecik'te kim var? Veli Küçük var. Gerçek mu? Sıkıntının hangi iklimde oluştuğunu söz etmek için anlatıyorum bunu.
Genellemek çok yanlış bir şey olur. AK Parti siyasi hayatı içerisinde 2002'ye kadar şayet varsa, 2002'deki notları çok açık bir biçimde gösterebilirse arkadaşlar.
O vaktin manşetlerinde 'Türkiye'yi mafya teslim aldı' başlığı var. Türkiye mafyaya teslim oldu. Ben AK Parti'de değilim o devir. AK Parti'nin birinci sıkıntısı budur.
AK Parti Türkiye'de birinci sefer ekonomiyi sıçratmadı, mafyayı bitirdi.
Özne seçilmemin nedeni şu, ben hükümetin üyesiyim, AKP'nin yöneticiliğini yaptım, yalın kılıç terörle gayret ediyoruz.
Sedat Peker'in müdafaaya mı muhtaçlığı var? Gayesi ne? Tam da bahsettiğimiz. 'Ben akademisyenleri kan banyosunda yıkayacağım'. Adam benim herşeyime küfrediyor, takipsizlikle övünüyor. Hangi partiyse, yalnızca AK Parti ile alakası yok ki. CHP'li Gürsel Tekin'in attığı tweeti sen de biliyorsun, ben de biliyorum. Bütün bunların tamamı organize cürüm mensuplarının birtakım lokal zafiyetlerden istifade ederek meşruiyet sağlamalarıdır.
16 Ocak 2015. DHKP/C'nin Sedat Peker'e, ilgili şahsa tehdit. 26 Ocak 2015 'ben muhafaza istemiyorum', daha sonra 'ben istiyorum' diyor. Tekrar kurul toplanıyor, istihbarat ve terör biraraya geliyor ve kendisine müdafaa veriliyor. İstanbul Emniyet Müdürü Selami Altınok, Terörden sorumlu da zannediyorum Mustafa Çalışkan. Artık şu adam, Nurettin Demir. Biz nelerle uğraşıyoruz. Nurettin Demir Kadıköy eski ilçe emniyet müdürü. Kardeşi Nurten Demir, 1992'de DHKP/C'den öldürdü, öteki kardeşi DHKP/C ile iltisaklı. Sanal tehditle, kurgu bir tehditle, ben İçişleri Bakanıyım. İstanbul'da her periyot kimlere muhafaza verildiğini bilemeyebilirim. Yakın müdafaa, tehditlere yönelik müdafaalar, vilayet emniyet tehditleri belirler. Bu riskli bir iştir. Benim dönemimde muhafaza 5 bine düştü. Bunun yüzde 40'ı da hakim ve savcılardır.
Nurettin Demir 93-99 DHKP/C. 2015'de Kadıköy İlçe Emniyet müdürü kardeşinden kalan DHKP/C mirasıyla kurgu üretir. Silsile-i meratip bu türlü başlamış. Bu kişi FETÖ'den ceza yemiş. Kadıköy'de herkes bilir ki bir kişi bunun aleyhinde bir şey söylesin. Ben bir evvelki Kadıköy İlçe Emniyet Müdürünü vazifeden aldım. Sorumluluk bana mı ilişkin? Hayır. Benim telefonum 27 yıldır tıpkı. Bataklık Operasyonu'nun birinci ihbarı şahsıma geldi. İstihbarat, terördeki arkadaşlar bilir ki, benim ihbar sinirim geniştir. Operasyon hakikat çıktı ve Bataklık Operasyonu başladı.
Bu mevzuda bir bilgim yok, kaçmam biliyorsam söylerim. Organize hata örgütleri her yere sızıyor. Benim adımı kullanan 30 kişi mahpusa girdi, Süleyman Soylu'yu tanıyorum diyor. Sizin isminizi istismar etmek isteyen kimse yok mu? Herkes var. Organize hata örgütleri kendilerini devlete yanaşık göstermeye çalışıyor. Rize'de bir adam öldürülüyor, çay kaçakçılığından. Öldüren bunlar, mahkeme toplanıyor, olay ortadan kalkıyor.
Sedat Peker'in polis müdafaası olduğunu öğrendim. Canan Kaftancıoğlu'nun da muhafazası olduğunu bilmiyorum. Fakat şunu söyleyeyim; Pervin Buldan'a muhafazayı ben verdim. O günün eş lideri Sezai Temelli, ona da muhafazayı ben verdim.
Öğrendiğimde ne oldu? Başında ben bu muhafazayı verir miydim? Vermezdim. Öğrendiğimde 2018'in ortalarından sonra İstihbarat Lideri 'Bir operasyondayız, biraz sabredin' dedi. 'Biz bunları dinliyoruz, bir iş üstündeler, ne olursunuz sabredin' dedi. Sonuç itibariyle biraz sabrettik, sonra da aldık onları.
AK Parti örgütleriyle Sedat Peker ortasında bir bağ var demeyi kabul etmem. Bir organize hata örgütü başkanının ipe sapa gelmez savları kabul edersek İçişleri Bakanı'nı da yargılarız.
- Bunu kabul etmiyorum. AK Parti örgütleriyle Sedat Peker ortasında bir münasebet var demeyi kabul etmem. Bir organize kabahat örgütü önderinin ipe sapa gelmez argümanları kabul edersek İçişleri Bakanı'nı da yargılarız.
Ben DYP'de siyaset yaptım. Binlerce beşerle, yüzbinlerce beşerle diyalogum oldu. 5 yıl Gaziosmanpaşa'da ilçe başkanlığı yaptım, 25 yaşındaydım. Beni bir tane finanse ettiğini söyleyen birisi olsun, kimsenin yüzüne çıkmayacağım. Erdal Araz partinin bir bireyi.
Sonuç itibariyle partinin belediye başkanlığı adayı. Bir kişi birisiyle bir bağ kurduğu için onu o günkü partiye ya da Ak Parti'ye havale etmek mümkün mü? Zati benim finansımı aslında herkes sağladı, referandumda FETÖ sağladı diyorlar. Benim bir cipim vardı, onla gezdim. Kim bizi almayacak kongreye, o denli bir şey yok. Bunların hepsi uydurulmuş öyküler. Korkut Eken olayı, ben bu tiplerden hoşlanmıyorum. Arif Çetin jandarma tarihinde kıymetli işler yapıyor, bu raconu keserim mi demesi lazım? Devlet bize erdem veriyor.
Ben 95'te ilçe lideriydim. Yapılan ihbarla, ruhsatsız tabanca nedeniyle alındı. Bence de Kutlu Adalı için alınması lazım. Bu sıkıntıda yazı yazdım KOM'a, süreç yapılması lazım diye. Bedelini ödemek zorunda.
Kutlu Adalı cinayetinde en ufak bir şey açık duruyorsa bizim namus sıkıntısıdır. Ben sayın Cumhurbaşkanımızla çalışıyorum. Bana hiçbir sıkıntıda 'şunu şöyle yap' diye talimat vermemiştir. Bizim devrimizde Necip Hablemitoğlu, ki o da FETÖ işidir, faili meçhul cinayet var mı?
Sayın Ağar sıkıntısına gelelim. 1995'te DYP ilçe lideriydim. Şunu da söyleyeyim; sayın Çiller'in aslında desteklediğini söylediği ilçe liderine karşı kongre kazandım. 32 mahalle kongresinin 31'ine girdim, birini kaybettim, birinde hengame çıktı, 30'unu kazandık. 400 oyun 300'ünü alarak ilçe lideri seçildim. Sayın Ağar o vakit zannediyorum milletvekiliydi. Bizim sayın Çiller'le Ağar'ın karşı karşıya kaldığı konum o tarihten itibaren çabucak hemen başladı. O Susurluk sorunları. Akşener bugün söylüyor ya. Kendisine şunu söylüyorum; benimle ilgili karanlık, mafya, bir tek şey söylesin hayatımdan vaz geçerim. Her gün için geçerli. Bugün için de geçerli. Benim bir tek gayrikanuni işle bağlantım olduğunu ortaya koysunlar hayatımdan vazgeçerim. Bu ülkenin evladıyım. Tayyip Erdoğan bu ülke için büyük bir fırsattır. Bizim yapmamız gereken tertemiz kalıp, onun ortaya koyduğu adımlara dayanak olmaktır.
Tansu Hanım'la müsabakaya başlayınca Mehmet Ağar'a karşı durum aldık. Sonra bağımsız aday oldu. 99 geçti. 2002'de sayın Çiller'le birlikte genel lider kim olabilir diye konuşuldu. 32 yaşındayım, İstanbul vilayet lideriyim. Sayın Çiller'in sevdiği beşerim. Ufuk Söylemezoğlu dedi, 'olmaz' dedim. Kemal Çelik dedi. 'Bir tarafta Kemal Çelik, bir tarafta Ağar olmaz' dedim. Hasan Basri dedi, 'olmaz' dedim. En sonunda kendim istiyorum zannetti. 'Sen olursun' dedi. Dedim ki 'Sayın Başbakanım benim şeyim Haliç'e düşmedi' dedim. Bu kadar açık 'çocuğum' dedim. İlhan Kesici dedim. Konuşuldu, edildi ve İlhan Kesici aday oldu. Kesici ile birlikte Mehmet Ağar'a karşı durum aldık. Salonda birçok beşerle girdik, çıkarken 2 kişi çıktık, İlhan Kesici ve ben. Bir de Nevzat ağabey vardı. Herkes bizi bıraktı. Ben namuslu bir adamım. Seçim öncesi sayın Çiller'le karşı karşıya karşın, bir sebepten ötürü, sayın Çiller'i o periyotta terk etmedim. O kongreye ben ve arkadaşlarım sayın Çiller'i soktuk ve çıkardık. 2007'ye kadar Ağar'a muhalefet ettim.
Bir devlet bürokratının, bir sivil siyasi partide etkin durumda yer almasına karşıyım. Ben sivil siyasetin tarafıyım ve karşıyım. Bu çabayı bunun için gerçekleştirdik. Merhum Kozakçıoğlu ve Necdet Menzir'e de karşıydım. Çok net söylüyorum. Demokrasi ve sivil siyasetin buna müsaade etmeyeceğini söyledim. İnsanların kişiliğine karşı değilim. Korkut Eken üzere tiplerin, geçmişte yaptıkları misyonlardan ötürü, Cevdat Öneş, Mehmet Eymür üzere tiplerin bugün hala kelam söylemelerinin devlet adabıyla uyuşmadığına inanan bir beşerim. Devlet bana bir sır emanet etmiş. Şayet ben hukukun dışında bir iş yapmışsam, yatığım işin peşine takılmam. Eski ağabeylerimizin bizi bir şeyin önüne atıp, devletin savcılarını vazifeye davet etmesine katılmıyorum.
Sayın Ağar'ın marinada vazife alması gerçek mu? 48 saat içinde ben olsam ayrılırım. İçişleri Bakanı olarak söylüyorum. Bu tip beşerler bir yerde bulunduğu vakit bunları bu sorunun üzerinden yormak kolaydır. Benim bir sigorta şirketim var. Benim hayatta sevdiğim işlerden bir tanesi. Küçük bir odam var. O yazıcının sigorta poliçesini kesmesi hoşuma sarfiyat. Çoluk çocuğumla namusumla para kazanıyorum.
MİT Müsteşar Yarımcılığı yapan insanların konuşmalarının devlet adabına ters olduğunu söylüyorum. Devlette bir devir hizmet eden insanların organize hata örgütlerinde iş takibi yapmalarının yanlış olduğunu söylüyorum, ben de müsaade etmiyorum esasen, bu kadar kolay. Hukuk bana ne diyorsa hukukun gereğini yerine getirmekle mükellefim.
10 bin dolar sıkıntısı... Ben İçişleri Bakanıyım. Ötesi daha var. Biraz daha ötesi var. Ben yargıya başvurdum değil mi? Yargı beni çağıracak. Ben şunları söyleyeceğim. 'Bu cürüm örgütü başkanı belgesi,
Bursa'daki şu olayda, siz hazırladınız, bunun 9+9, kişi tutuklandı. Bu evrak niye ayrıldı? Niye yakalama çıkarmadınız?" Ankara'da bunu söyleyeceğim. İstanbul'da 2018'de başlayan soruşturma emniyetten 2019 galiba Kasım ayında, kabahat örgütü ele başısı yurt dışına çıktı.
Emniyet'ten evrak fezlekeyle adliyeye gitti. Adliyeden üç gün sonra yurt dışına çıktı. O tarihten, bundan 3 ay öncesine kadar İstanbul Emniyet Müdürü 'bu belgeyi ne yapacağız' dediği vakit 'gereğini yerine getirin' dedim. Süreç niye yapılmadı? Bunun sorumlusu ben değilim. Ben bu sıkıntının nasıl olduğunu, türel izahatını isteyeceğim.
Tam da bu bir operasyon. Siz bir sapkının kelamını diyorsunuz ki 'Süleyman Soylu benim dönüş biletim' diyorsunuz. Bunu ortaya çıkaracak bir tek karine işi Allah isteği için.
Haydi Özışık'ı 30 yıldır tanırım. Çıksın 'yanlıştır' desin. Bir insanın işsiz kalması değil, gazeteci. Babam dedi ki 'Hadi'yi yanına al' dedi. O vakit uygun de iş çıkardı. Gazetelerde haberlerim çıkıyordu.
İnternethaber'in kurulmasında da benim tesirim oldu. Ben bugünün adamı değilim. Yardım ettiğim ve dayanak verdiğim beşerden bir şey istemem hiçbir şey istemem. Onbinlerce beşere el uzatıyorum ben.
Şurada cep telefonum var. 13'ünde birinci yahut ikinci görüntüsünde Haydi Özışık'la ilgili kelam söylediği andan itibaren bütün kimyam altüst oldu. Ben onunla onun bu türlü bir bağ kurabildiğini.
Bundan 6 ay evvel beni aramış. Hatırlamıyorum, sonra hatırlattı. 'Bu adam benimle youtube programı yapmak istiyor' dedi. 'Zinhar' dedim. 'Bu katiyen yanlış, işine bak' dedim. Sebebi de şu; Sedat Peker, Berat Albayrak ve Serhat Albarak'a yürüyor. Benim de tesirim olduğunu söylüyor.
Haydi Özışık'ı uzun yıllardır tanıyorum. Benim iki tane tanıdığım vardır. Bu sayıyı arttırmam. Bir tanesi Mahmut Abi, Mahmut Övür'dür. Allah rahmet eylesin bir tanesi de Şakir Süter'di. Akşam'da yazardı. Ailece hemhal olmuştuk.
Haydi Özışık'a telefon açtım 'Yaptığın çok yanlış memleketi de sattın, bizi de sattın' dedim. Sonra aklıma geldi. Bir devir beni aramış Munbarız Rasimov ile haber yapmış. Aradım telefonla 'yanlış işler yapıyorsun, hükümeti suçluyorsun, bunlar sana yakışmaz' dedim. Yakınlığımız hasebiyle kriminal sıkıntı olduğu için bunu benden bilebilirler bu çok ayıp bir şey dedim.
Ben bu türlü söyleyince attığı bildiri şu 'Seni Sedat Peker'e sattım o denli mi, ben dostlarımı satmam, ancak sen inandın beni sattın' dedi. 'Ben bu mevzuyla ilgili hiç konuşmadığım halde seni sattım o denli mi?' Ben devletin İçişleri Bakanıyım. Bir genç kıza tecavüz eden adamın önünü nasıl açabilirim. Allah isteği için söyleyin.
- Onunla ilgili çabucak müracaat ettik. Hem İstanbul hem Bursa'dan. İkisinden de araması var. İzmir'de var bir tane. İçişleri, Adalet Bakanlığı Peker'le ilgili mücaadele ettik. Difizyon denilen kısma aldılar. Biz FETÖ'cüleri kırmızı bültenle arayamıyoruz. Müracaat ediyoruz. Difizyon kısmına alıyor, ondan sonra 'ilgisizdir' deyip geçiyor. Arkadaşlarımız 'bu yanlıştır' diye söylemelerine karşın...
Adalete teslim olacak, kuzu kuzu cezaevine girecek, cezasını çekecek. Çıktığında etrafındaki şebeleklerle irtibat kurmayacak. Cezasını çekecek, bu bedeli ödeyecek. Bir taraftan Fethullah Gülen'e methiyeler dizeceksin... Bu yakayı kurtaramayacak. ByLock konuşmalarında nelerin geçtiğini, onun için nelerin tabir edildiğini tek tek biliyoruz. Bir palavra makinesiyle karşı karşıyayız.
Ben 24 FG 0202'yi kiraladım diyor. Plakasının 01 olmamasının sebebi nedir? Fetullah Gülen'e ayıp olmasın diye. Bu otomobil kiralık değil, palavra söylüyor. Eşi Özge Peker'in üzerine. Özge Peker bütün mali kabahat hareketlerini gerçekleştiren öge.
Herkese bir çağrım var, bu hata örgütüyle ilgide bulunan herkes bunun bedelini ödeyecektir. Kimse bunun aykırısında bir şey düşünmesin. Hukuk mu, demokrasi mi üstün, yoksa yıllardan beri Türkiye'yi derin bir yapıya teslim etmeyi odaklamış dış güçler, yani Amerika dahil olmak üzere, onlar mı üstün bunu göreceğiz.
Osman ve Hızır Kaptan Gaziosmanpaşa'lıdır. Babaları DYP Gaziosmanpaşa kurucu ilçe lideridir. Rizelidirler. Meskene gittim, müdafaa daire lideri 'Hızır ve Osman kaptanın annesi kalp krizi geçirdi' dedi. Ormanla ilgili bir mahkemesi varmış. Polis durdurmuş, annesinin durumu ağır. 'İlgilen arkadaşlarla bir konuşma yapabilirsen'. Sonraki günü güvenlik toplantımız var.
Birisi Silivri Emniyet Müdürü intihar etmiş dedi. İstanbul Emniyet Müdürünü aradım. Benim telefonum 24 saat açıktır. 'Bir arkadaşımız karakola düştü' der. Bu insani bir şeydir. Annesi de kalp krizinden hayatını kaybetti daha sonra. Bunu dönüp de Silivri Emniyet Müdürüne Soylu baskı yaptı diye olur mu? Biz insanlara can veriyoruz, bir insanın canlı kalabilmesi için.
Kendim bu türlü bir şeyin içinde olsam sorumluluğunu alırım. Cumhuriyet gazetesine 'Biz bu hususta sayın bakanla başka tarafız' diye söylenir mi? Bunu bana izah edebilir mi? Hayatta yaptığım işle ilgili ne sorarsanız yanıt veremeyeceğim hiçbir şey yoktur.
- Bir meczup kuyuya taş atmış, diyorsunuz ki İçişleri Bakanını çıkaralım. Ben Süleyman Soylu'ya 5 milyon dolar para verdim diyebilir. Hayatımın hangi noktasında var? CHP ben bu türlü bir adım atınca yetmez diyor. Ben savcılığa başvurdum mu? İki başka husus var; 1 tezlerin araştırılmasını istiyorum. Argümanlardaki tek isim ben miyim? Birçok isim söyleniyor. Hepsini çağıracaklar, sorgulayacaklar. Ben de gideceğim, ben de anlatacağım. Kolluk adliyi geçtikten sonra bana gelmiyor. 'Hadi Özışık bununla bunu yapmış' diyor. Çağıracak soracak 'Yaptı mı, yapmadı mı'. Sonuna kadar açığım.
Kolombiya sıkıntısını şöyle söz etmek isterim. Bir, ne vakit Kolombiya'da tweet atıldı. 10 Haziran'da. Kolombiya'dan Mersin limanına gitmekte olan bir şey yakaladık.
Biz ne yapmışız? Pandemi var mı, var. Çabucak irtibat kurduk. Dışişleri, Ticaret Bakanlığı ile. Biz adamlara lakin 25'inde ulaşabildik. Bu nedir dedik. Karşılıklı görüntü konferans yapıldı. Dediler ki, Balkanlar kümesinin işidir bu. Balkanlarda bu işleri kimler yapıyorlar? Bunu niçin soruyorlar? Buradan nereye uzanacağımızı anlamak istiyorlar.
1,5 ton uyuşturucuyu kaç yılda yakaladığımızı biliyor musunuz? Tam üç yılda takip ettiğimiz operasyon. Toplam 3 yıl. Burada nereye geleceği, kime, nasıl geleceği, bütün bunlarla ilgili soruşturmalar. Kendi değerlendirmelerimiz sonucu gittiğimiz bir istikamet var. Panama sorunu...
Yük İtalya'ya gidecek. Gemi gitmiyor, konteyner iniyor, üç gün bekliyor. Oraya mı gidecek, Türkiye'ye mi gelecek? Bunun soruşturmanı yapıyoruz.
Almanya'da 27 Şubat'ta kokain yakalandı. Kokain rotasını Balkan limanlarına ve Ukrayna'ya taşımak istiyorlar. Biz mesela Van'a basarız. Hakkari'ye deriz ki 'dikkat edin rota size dönebilir'. Biz 20 ton eroin yakaladık. Amerika, Afganistan'ı işgaliyle birlikte 380 bin dekara çıktı. Biz hem gaye hem transit ülkeyiz.
Cumhuriyet tarihinin en büyük uyuşturucu gayretini ortaya koyduk. Türkiye'ni sentetik uyuşturucusu Belçika ve Hollanda'dan gelir Arap ülkelerine gelir. Bunlar bilinmez işlermiş üzere, gizemli bir biçimde ortaya koyup, Türkiye'yi bu türlü bir tabloyla karşı karşıya koymak vatanseverlik mi?