Son Konu

beş duyu organımızla ilgili deyimler

bilgiliadam

Yeni Üye
Katılım
16 Ağu 2017
Mesajlar
1,516,397
Tepkime
26
Puanları
48
Credits
-6
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
beş duyu organımız ile ilgili deyimler

AĞIZ

Ağız ağza vermek: İki kişinin başkaları işitmeyecek şekilde konuşması

Ağız yaymak: Durust davranmaktan kacınmak

Ağız dalaşı: Bağrışma derecesini gecmeyen kavga

Ağız değişikliği: Yemeğin ceşidinde değişiklik

Ağız kahyası: Birinin soyleyeceği veya soylemeyeceği sozlere karışan kimse

Ağız kalabalığı: Cabuk soylenen ve birbirini tutmayan sozler

Ağız kavafı: Satıcılar gibi, insanı kandırmak icin cok lakırdı soyleyen

Ağız satmak: Yuksekten atarak kendini ovmek

Ağzı gevşek: Sır tutmayan

Ağız tamburası calmak: Sozle avutmaya calışmak

Ağza alınmaz: Soylenmesi ayıp, cirkin soz

Ağzının muhru ile: Oruclu olarak

Ağza tat,boğaza feryat: Miktarı pek az olan yiyecek şey

Ağzı acık ayran delisi: Yeni gorduğu her şeye alık alık bakan kimse

Ağzı ciriş canağına donmek: Ağzı kuruyup acılaşmak

Ağzı kara: Kotu haber vermekten hoşlanan, şom ağızlı

Ağzı kulaklarına varmak: Cok sevinmek

Ağzı pis: Sovmeyi huy edinmiş olan

Ağzı teneke kaplı: Cok sıcak veya cok soğuk şeyleri kolayca icebilen kimse

Ağzı var,dili yok: Pek sessiz bir kimseyi ovmek icin soylenir

Ağzına baktırmak: Kendini beğeni ile baktırmak

Ağzına bir kemik atmak: Susturmak icin az bir şey vermek

Ağzına bir zeytin ver, altına tulum tutar: Kucuk iyiliğe, buyuk cıkar beklemek

Ağzına burnuna bulaştırmak: Bir işi beceremeyip batırmak

Ağzına taş almış: Lakırdıya karışmayıp susanlar icin kullanılan soyleyiş

Ağzına vur, lokmasını al: Uysal ve sessiz kimseler icin soylenir

Ağzında bakla ıslanmamak: Hic sır saklamamak

Ağzından baklayı cıkarmak: Sabrı tukenip sakladığı şeyleri soylemek

Ağzından bal akmak: Cok tatlı konuşmak

Ağzından cıkanı kulağı duymamak: Sozleri tartmadan ağır soylemek

Ağzından dirhemle cıkmak: Sozunu sanki kıskanırcasına soylemek

Ağzından girip burnundan cıkmak: Diller dokerek birini kandırmak

Ağzından kacırmak: İstemediği halde boş bulunup soyleyivermek

Ağzını acıp gozunu yummak: Ofkelenip ağır sozler soylemek

Ağzını bıcak acmamak: Uzuntusunden soz soyleyecek halde olmamak

Ağzının payını vermek: Haddini bildirmek, paylayıp susturmak

Ağzını kiraya vermek: Kendini de ilgilendiren bir durumda duşuncesini soylemek

Ağzını poyraza acmak: Umduğunu elde edememek

Ağzını toplamak: Soylemekte olduğu kotu soz veya kufurleri kesmek

AYAK

Ayak atmamak: Bir yere hic uğramamak

Ayak basmak: Bir yere varmak

Ayak bağı: Bir yere veya işe gidilmesini engel olan kimse

Ayak surumek: Ustune aldığı bir işten kacınma careleri aramak

Ayağı dolaşmak: Şaşırıp, yanlış bir davranışta bulunmak

Ayağı duze basmak: Guclukleri savarak ilerisinden korkmayacak duruma gelmek

Ayağı suya ermek: Bir gerceğin onemini sonra anlayıp, aklı başına gelmek

Ayağına bağ vurmak:Bir engele carptırmak

Ayağına kadar gelmek: Alcak gonulluk gosterip birinin yanına gelmek

Ayağına kara su inmek:Uzun sure ayakta kalarak yorulmak

Ayağına pabuc olamamakimagesbesduyuorganimizlailgilideyimler5afc26dc22d33pngeğerce ondan cok aşağıda olmak

Ağına sıcak su mu dokelim soğuk su mu?: Uzun bir zamandan beri gelmediği bir yere gunun birinde cıkagelen kimseye yarı sitem yarı sevincle soylenen soz

Ayağında donu yok,fesleğen ister başına: Yoksulluğuna bakmayarak sus ve

gosteriş yapmak isteyenler icin soylenir

Ayağını denk almak: Uyanık ve sakıngan davranmak

Ayağını kesmek: Bir yere gitmez olmak

Ayağını yorganına gore uzatmak: Giderini,gelirine uydurmak

Ayağını bastığı yerde ot bitmez: Uğradığı yeri yakar yıkar

Ayağının altına karpuz kabuğu koymak: Bir kimseyi duzenle yerinden etmek

Ayağının tozu ile: Gelir gelmez,henuz dinlenmeden

Ağanın turabı olmak: Biri otekine kul gibi bağlanıp onun her turlu kahrını cekmek

Ayaklar baş, başlar ayak oldu: Değersizler başa gecti, değerliler ise geride kaldı

Ayakları geri geri gitmek: Bir yere giderken istemeye istemeye gitmek

Ayakları yere değmemek: Cok sevinmek


BURUN

Burun kıvırmak: Onem vermeyip alay etmek

Burun bukmek: Aşağısamak

Burun şişirmek: Kibirlenmek

Burun yapmak: Ustunluk taslamak

Burnu havada: Kendini pek beğenmiş

Burnunda tutmek: Cok ozlemek

Burnu surtulmek: Buyuklenme huyundan vazgecip uysal bir hale gecmek

Burnundan kıl aldırmaz: Kendisine soz soyletmez, huysuz ve gururlu kimse

Burnundan yakalamak: Hicbir bahane ile kacınamayacağı bahane ile yakalamak

Burnunu kırmak: Buyuklenmesini onlemek

Burnunu sokmak: Gerekmediği halde bir işe karışmak

Burnunun dikine gitmek: Oğut dinlemeyerek kendi bildiği gibi davranmak

Burnunun direği kırılmak: Pis bir koku duyarak tedirgin olmak

Burnunun direği sızlamak: Cok acı sızlamak

Burnunun ucunu gormuyor: Cok sarhoş

Burnunun yeli harman savuruyor:Cok buyuklenenler hakkında soylenir

Cevap: beş duyu organımızla ilgili deyimler


EL

El altından: Gizlice

El atmak: Karışmak

El cekmek: Vazgecmek

El ayak cekilmek: Herkes uykuya dalıp ortalık sessiz kalmak

El bebek gul bebek: Nazlı, şımarık

El kadar: Kucucuk

Eli acık: Comert

El elden ustun: Herkesin kedinden ustun biri bulunacağını anlatan deyim

El ermez, guc yetmez: Bir iş karşısındaki gucsuzluğu anlatmak icin kullanılır

El etek opmek: Bir işi yaptırmak icin yalvarmak

El koymak: Yetkili olanlar, bir sorun veya olayı ele almak

El pence an kurmak: Saygı icin ellerini birleştirip ayakta beklemek

El ustunde tutmak: Bir kimseye cok saygı ve sevgi gostermek

Elde, avucta bir şey kalmamak: Hic malı, parası kalmamak

Elden ağza yaşamak: Gunluğu ancak gunluk kazancını karşılayacak kadar olmak

Ele avuca sığmamak: Soz dinlememek, baskı altına alınmamak

Ele bakmak: Avuc icindeki cizgilere bakıp kişinin geleceğini okumak

Ele vermek: Suclu bir kimseyi haber verip yakalatmak

Eli ağır: Yavaş iş goren

Eli ayağı bağlı: İstediğini yapamayacak durumda olan

Eli boş: O sırada işi olmayan

Eli sıkı: Cok tutumlu

Eli uz: Usta,becerikli

Eli boğrunde kalmak: Bir işi yapmaya meydan bulamamak

Eli darda: Gecimini sağlayacak parası olmayan

Eli hafif: Acıtmadan iş goren

Eli dursa ayağı durmaz: Kıpırdak, hareketli

Eli ekmek tutmak: Gecimini kendi emeğiyle sağlayacak hale gelmek

Eli genişlemek: Bolca paraya kavuşmak

Eli kalem tutar: Duşunduğunu yazabilir

Eli kolu bağlı kalmak: Bir engel dolayısıyla hicbir iş yapamaz hale gelmek

Eli uzun: Fırsat buldukca oteberi aşıran

Eli maşalı: Şirret, edepsiz

Eli varmamak: Bir işi yapmaya gonlu razı olmak

Elini sallasa ellisi, başını sallasa tellisi: Bir işaretim uzerine dilediğim kadar

ve dilediğim gibi istek cıkarabilir

Eline eteğine sarılmak: Cok yalvarmak

Elinden hicbir şey kurtulmamak: Her şeyi becerebilmek

Eline eteğine doğru: Temiz, her turlu kotulukten uzak olan

Eline kalmak: Ondan başka yardımcısı olmamak

Elini ayağını kesmek: Uğramaz olmak

Elini cabuk tutmak: Cabuk davranmak

Elini eteğini cekmek: Uzun zaman yapageldiği bir işten cekilmek

Elini sıcak sudan soğuk suya sokmamak: Pek nazlı yetişmiş olmak

Elinin koru!: Ortaya surulen sacma bir duşunceye karşı azar olarak soylenir

Elden vefa,zehirden şifa: Zehirden şifa beklenemeyeceği gibi, yabancılardan da vefa beklemek boştur

GOZ

Goz almak: Goz kamaştırmak

Goz aşinalığı: Birbirini ara sıra uzaktan gormekle doğan tanışıklık

Goz atmak: Kısaca bakıvermek

Goz boyamak: Gosterişle aldatmak

Goz dikmek: Bir şeyi ele gecirmek arzusuna kapılmak

Goze gelmek: Bakışları karşılaşmak

Goz onune getirmek: Tasarımlamak

Goz hakkı: Gorulup de imrenilebilecek ufak şeylerden gorenlere cıkarılan pay

Goz hapsine almak: Bakışlarını uzerinden ayırmamak

Goz kamaştırmak: Hayran etmek

Goz kesilmek: Butun dikkatiyle bakmak

Goz koymak: Bir şeyi ele gecirme isteğini gutmek

Goz onunde tutmak: Hesaba katmak,dikkate almak

Goz yummak: Kusurları gormezlikten gelmek Gozden duşmek: Sevgi ve ilgiyi kaybetmek

Gozu acık: Uyanık ve becerikli

Gozden surmeyi cekmek: Calamayacağı hicbir şey bulunmayacak derecede becerikli hırsız olmak

Gozden uzaklaşmak: Ayrılıp başka yere gitmek

Goze almak: Gelebilecek her turlu zararı onceden kabul etmek

Goze batmak: Bakanları tedirgin edebilecek gibi aykırı, uygunsuz gorunmek

Goze carpmak: Uzerine dikkati cekmek

Gozu keskin: Cok iyi goren

Gozleri bayılmak: Uyku, arzu gibi herhangi bir hal gozlerine vurmak

Gozleri cakmak: Ateşli hastalıkta gozleri kızarmış ve parlak

Gozleri fal taşı gibi acılmak: Hayretten gozleri fırlamak

Gozleri kan canağına donmek: Gozleri cok kızarmak

Gozleri velfecri okuyor: Gozlerinden kurnaz bir zeka belli oluyor

Gozlerinin ici gulmek: Cok sevindiği yuzunden,gozlerinden belli olmak

Gozlerinin icine kadar kızarmak: Utancından yuzu cok kızarmak

Gozu ac: Kanmak bilmez, acgozlu

Gozune kestirmek: Başarabileceğini ummak

Gozu acılmak: İyiyi kotuyu veya kendine yarayanı ayırt eder hale gelmek

Gozu arkada kalmak: Arkada bırakılan bir şeye merak ve ilgi ile bağlanmak

Gozu doymak: Cok istenen bir şeyin yeter miktarını elde ettikten sonra artık coğunu istememek

Gozu gonlu acılmak: Ferahlamak

Gozu ısırmak: Bir kimseyi tanır gibi olmak

Gozu kaymak: İstemeyerek bakıvermek

Gozu sonmek: Kor olmak

Gozu toprağa bakmak: Olmek uzere olmak

Gozunu korkutmak: Yıldırmak

Gozu yuksekte: Yuksek emel peşinde olan

Gozunde buyumek: Bir şey birine olduğundan buyuk veya onemli gorunmek

Gozunde tutmek: Cok ozlemek

Gozunu doyurmak: Bol bol vermek

Gozunu dort acmak: Cok dikkatli ve uyanık olmak

Gozunu kan burumek: Adam oldurecek derecede ofkelenmek

Gozunun kuyruğu ile bakmak: Belli etmemeye calışarak yandan bakmak


KULAK

Kulak asmamak: Onem vermemek

Kulak kabartmak: Belli etmemeye calışarak dinlemek

Kulak kesilmek: Buyuk bir dikkatle dinlemek

Kulak kesilmek: Buyuk bir dikkatle dinlemek

Kulak misafiri olmak: Yanında konuşulan bir şeyi dinlemek

Kulak vermek: Merak edip dinlemek,işitmeye calışmak

Kulağı delik: Olup bitenleri cabuk haber alan

Kulağı kirişte: Ne soyleneceğini işitmek icin cok dikkatli

Kulağına kar suyu kacmak: Sıkışık bir duruma duşmek

Kulağına koymak: Bir hale veya soze hazırlamak uzere onceden anlatmak

Kulağına kupe olmak: Başa gelen bir halden alınan dersi hic unutmamak

Kulağını bukmek: Bir sorun karşısında dikkatli davranmasını soylemek

Kulakları dolmak: Aynı şeyleri dinlemekten usanc gelmek

Kulakları paslanmak: Coktan beri muzik dinlememiş olmak

Kulaktan dolma: Şurada burada işitilerek edinilen bilgi
 
Üst Alt