Son Konu

Kainattaki Hassas Dengeler

iltasyazilim

Yeni Üye
Katılım
25 Ara 2016
Mesajlar
2
Tepkime
1
Puanları
38
Yaş
35
Credits
-2
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
Hassas Dengeler
Yazan: Taşkın Tuna

Güneş ve Dünya arasındaki uzaklık, evrendeki hassas dengelere ve mükemmel düzene verilecek en güzel örneklerden biridir Bu uzaklığın çok az bir oranda azalıp çoğalması, dünya üzerindeki tüm canlıların bir anda sonu demektir Zaten güneş sistemindeki öteki gezegenlerde hayatı aramak için girişilen faaliyetlerden hiç bir sonuç alınamadığına göre, hayat yalnız bizim mavi gezegenimizde mevcuttur Bu konuda yürütülen bilgisayar sonuçları hep aynı gerçeği haykırıyor! Güneşten gelen ışınların en uygun dalga boyunda, en uygun oranda ve miktarda, en uygun açıyla gelmeleri, olağanüstü bir düzenlemenin, şansa bağlı ve bağımlı olmayan bir plânlamasıdır

Uzay her gün genişliyor, şişiyor ve büyüyor Genişleyen evren teoremine göre, en uzak galaksiler, bize daha yakın olanlara göre daha hızlı uzaklaşıyorlar

Evrendeki izotropik özellik, bilimcileri şaşırtmakta devam ediyor Evrende, nereden nereye bakarsak bakalım, hep aynı değere sahip bir ışımanın eşdeğeri olan sıcaklık değerini görüyoruz 270 derecelik bir sıcaklık değeri tüm uzayı doldurmuş durumda Eskiden bu değer daha sıcaktı

Evrenin yaklaşık 15 milyar yıl yaşında olması, bilim kurgu hikayelerinde sözü edilen bir fantezi değil; gerçek bir evren yasası olarak karşımızda duruyor O zaman, tüm maddenin canlı cansız her nesnenin, her cisim ve bedenin aynı yaşta olması, garip ama çarpıcı bir sonuç olarak zihnimize yer ediyor

Misalleri çoğaltmak, uzak ve yakın çevremizdeki tüm olayların ve nesnelerin bulunuş konum ve koşullarını örneklendirmek için, kalemler orman, mürekkepler okyanus olsa yine de söz bitmez!

Kozmoloji dalında dünyada bir numara olarak bilinen Cambridge Üniversitesinin usta bilimcisi Prof Stepen Hawking, “The Brief History of Time : Zamanın Kısa Tarihi adlı orijinal kitabında şunları anlatır (shf: 121):

“Evren Big Bang denilen yaratılış anından beri kritik bir hızla genişliyor Büyük Patlamadan bir saniye sonra, evrenin genişleme hızı, yalnızca yüzbin milyon kere milyonda bir oranından az olsaydı bile, evren daha bugünkü büyüklüğüne erişmeden çökmüş olurdu

Bu gözleri kamaştıran ahenk, mükemmellik, nizam ve dengeyi, evrenin her köşesinde görmemiz mümkündür Hawking, sözkonusu kitabında devam ediyor: (shf: 125)

“Evren niçin gördüğümüz gibi özelliklere sahip? Çünkü diyor, bilimci “Başka türlü olsaydı, biz burada olmazdık!

Fransız Bilim Akademisi üyelerinden bir başka bilimci Jean Guiton’da, “Tanrı ve Bilim kitabında (Semavi Yayınları, Çev: Yaşar Avunç) şöyle sesleniyor (shf: 55)

“Olanlar, başka türlü olamayacakları için oldukları gibidirler!

Atmosferde çok az miktarda bulunan ve fakat etkisi son derecede yaygın ve dikkatle izlenmesi gerekli olan bir gaz vardır Bu gaza “Ozon diyoruz Kendine has bir kokusu olan bu gaz, açık mavi renktedir ve az miktardaki konsantrasyonu dahi zehirlidir Yere yakın seviyelerde çok az miktarda görülen bu gaz, şimşek çakışı sırasında fotokimyasal reaksiyonlar sonucunda oluşur

Ozonun daha ziyade kimya sanayiinde kullanıldığı bilinmektedir İçme sularının temizliği ve yüzme havuzlarının sterilize edilmesi gibi bir hayli geniş kullanım alanları vardır

Aslında bilimcilerin üzerinde durdukları konular bunlar değildir Ozonun küremiz üstünde, yaklaşık 25 kilometre yukarılarda, olağanüstü incelikte bir tabakası vardır ki, uzmanları şaşkına çeviren işte bu kuşaktır Dünyanın etrafını çepe çevre çeviren bu incecik ozon kuşağı, güneşten gelen tehlikeli mor ötesi ışınları burada tutar Bizler mor ötesi (ultraviyole) ışınları gözümüzle göremeyiz Bu ışınların dalga boyları, 04 mikrondan daha küçük oldukları için, gözün hassas tabakasındaki sinir uçlarını uyarmaz (Mikron, milimetrenin binde biridir) Mor ötesi ışınlar, canlılar için o kadar zararlıdır ki, eğer bu ışınlar olduğu gibi yer yüzüne ulaşmış olsaydı, tüm canlı hayat bir anda yok olurdu

Son zamanlarda ozon kuşağının “delindiğine ait çeşitli haberlerin basında yayınlandığı dikkate alınırsa, konunun güncel bir hal aldığı ve etkilerinin neler olabileceği akla gelebilir

Aslında gökyüzünde “delik olamaz! Ancak sürdürülen araştırmalar ve konu ile ilgili uzmanların yaptıkları gözlemler sonucunda, özellikle güney kutup bölgesinde, Antarktika üzerine denk gelen üst atmosfer tabakalarında ozon gazının hissedilir ölçüde azaldığı anlaşılmıştır Bu azalmayı önlemek ve tabiatın hassas dengelerini tekrar eski durumuna getirmek için uluslararası hukuk otoriteleri ile atmosfer bilimcileri hükümetlere tedbir önerileri sunmaktadır

Gerçekten tabiattaki hassas dengelere verilecek en güzel örneklerden biri de, kuşkusuz ozon gazının şimdiki seviyesindeki miktarıdır

Ozon gazının Stratosfer içinde bulunması, önemli bir kimyasal reaksiyonun meydana gelmesini sağlar Stratosferdeki iki atomlu oksijen molekülü, güneş ışığının mor ötesi bandındaki ışınlarını tutar ve sonuçta, oksijen molekülü iki tane ayrı ayrı oksijen atomlarına ayrılır Bu ifadenin kimya dilindeki anlamı ise şöyle verilir:

Oksijen molekülü + ışık Oksijen atomu + Oksijen atomu

Böylece parçalanan oksijen molekülünden elde edilen bir oksijen atomu, bu kez diğer bir oksijen molekülü ile birleşerek, üç atomlu Ozon gazını oluşturuyor

Oksijen atomu + Oksijen molekülü Ozon

Ozonun böyle bir kimyasal reaksiyonla sürekli olarak meydana gelmesi, Stratosferde aşırı bir birikime neden olabilir Bunu önlemek için, bir yandan oluşan ozon gazı, Güneşten gelen mor ötesi ışınlarla tekrar parçalanır:

Ozon + Güneş Işığı Oksijen atomu + Oksijen molekülü

Böylece, bir yandan Ozon gazı oluşurken, öbür yandan parçalanmakta ve bu reaksiyonlar sırasında güneşten gelen mor ötesi ışınlar tutulup emilmektedir

Peki, Ozon bu tabakada bulunmasaydı, mor ötesi ışınların tümü yer yüzüne ulaşsaydı ne olurdu?

Bunun cevabını kanser hastalıkları uzmanları ile atmosfer fiziği uzmanları şöyle açıklıyorlar:

Mor ışınların 04 mikron dalga boyunda oldukları ve bu değerden daha küçük dalga boylarının mor ötesi ışınları oluşturduğu ve bunların da göze görünmediği belirtilmişti Bilimciler, mor ötesi ışınları da dalga boylarına göre genelde iki gruba ayırıyorlar Birinci guruba “Ultraviyole B ismini veriyorlar ve bu grubu, “UVB kısaltması ile gösteriyorlar UVB mor ötesi ışınların dalga boyları, 029 mikronla 032 mikron arasında değişiyor İkinci grup ultraviyole ışınları, 024 ila 029 mikron arasındaki dalga boylarına sahiptir ve onları da UVC kısaltması ile ifade etmek âdet olmuştur

UVB ışınlarının YETERLİ dozda alınması, vücutta son derecede önemli gelişmelere neden olur Organizma faaliyetleri düzene girer, bebeklerin kemik gelişmesi hız kazanır, metabolizma aktivitelerinde uyum sağlanır Bu yüzden, UVB ışınlarına, “Biyolojik Aktivite ismini de veriyorlar “Güneş giren eve doktor girmez diyen atalar sözü ne kadar haklıdır!

Öte yandan, UVC ışınlarının az dozda alınması bile vücutta önemli aksamalara hatta ciddi tahribata sebep olur Canlı hücre içindeki DNA ve RNA dediğimiz nükleit asitlerle proteinleri bir anda yok eder Bugün için, UVC ışınları Stratosferdeki Ozon tabakası tarafından tamamen tutuluyor ve dünyaya en ufak bir doz bile gönderilmiyor

UVB ışınlarına gelince; bunların bir kısmı, yine Ozon tabakası tarafından emiliyor ve pek azı yer yüzüne ulaşıyor Vücudun güneşte kalan derisinin kahverengi ile koyulaşmasının nedeni, işte bu UVB ışınlarının yeterli dozda alınmasıdır Eğer “yanacağım diye, UVB ışınlarına uzun süre maruz kalınırsa, kişinin deri kanserine yakalanma riski artar Deri kanserinin bu çeşidine, tıp dilinde, “Malignant Melanoma diyorlar

Amerika Birleşik Devletlerinde Çevre Koruma (EPA) yetkililerinin yaptıkları istatistiki değerlendirmelere göre, sonuçlar son derecede dikkat çekici ve ürpertici boyutta bulunuyor Stratosferdeki Ozon konsantrasyonunda sadece %1 değerindeki bir azalma bile, her yıl Malignant Melanoma tipi kanser hastalıklarında, % 5 oranında bir artışa eşdeğer oluyor

Aslına bakılacak olursa, yalnız Amerika Birleşik Devletlerinde değil; tüm ülkelerde, Malignant Melanoma kanserinin son yıllarda önemli oranlarda arttığı gözleniyor Uzmanlar, bu sonucu insanların güneş ışınlarına daha duyarlı spor giysiler giyinmeyi tercih etmelerine ve yaz sıcağında güneş altında daha uzun süre kalmalarına bağlıyorlar

Tıp otoriteleri, UVB tipi ışınların sebep olduğu kanser tehlikesinin yanında, organizmanın diğer önemli fonksiyonlarının da olumsuz yönde etkilendiğini ısrarla dile getiriyorlar Vücudun doğal savunma sistemi olarak bilinen bağışıklığın yavaşlayacağı ve böylece hastalıklara yakalanma ihtimalinin artacağı bildiriliyor Hepatit hastalığının yanında, parazitlerin sebep olduğu hastalıklar ve çeşitli virütik rahatsızlıklarda önemli derecede artışların yaygınlaştığı verilen bilgiler arasında bulunuyor Atlanta Üniversitesinden bir araştırma gurubu, yaptıkları seri inceleme sonuçlarını geçenlerde açıkladılar Sonuçlar son derecede ‘çarpıcı’ olarak değerlendiriliyor Bu araştırma grubunun sürdürdükleri incelemelere göre, göz hastalıklarında ozon delinmesine karşı hassasiyet giderek artıyormuş Yayınlanan raporlara bakılırsa, ozon konsantrasyonunda her %1 oranındaki azalma, yine Amerika Birleşik Devletlerinde, 25000 katarakt hastalığına neden oluyormuş

“Biz her şeyi bir ölçüye göre yarattık (Kamer; 49) âyetinin en geniş anlamı ve açılımını bu misalde de görmek mümkündür Bu asrın insanlarına gösterilmiş, dikkatleri çekilmiş, ibret ve ders alınması için üzerinde ısrarla durulmuş bu çeşit bilimsel hakikatlere bakıp da, “göremeyenlere ne yazık!



Linkleri sadece kayıtlı üyelerimiz görebilirForumTR üyesi olmak için tıklayınız
 
Üst Alt