Ne vakit yeni bir ilaç yahut tedavi geliştirilse, yan tesirlerinin belirlenmesi için zahmetli bir süreç gerekiyor. Bütün ayrıntılar inceleniyor ve şayet bu yeni ilacı kullandıysanız, ne kadar ufak ve hatta ne kadar alakasız olursa olsun, devamında yaşadığınız bütün tıbbi durumları bildirmeniz bekleniyor.
Bu süreç yeni bir aşının mümkün yan tesirlerini belirlemek için de epeyce kıymetli ve bu yüzden de Birleşik Krallık, Oxford/AstraZeneca aşısı için bulgularını raporlamaya başladı.
AstraZeneca aşısı ile aşılanma akabinde yaşanan, bildirilen tüm tepkiler yayınlanan yeni bir tahlil baskısı içerisinde yer alıyor. Semptomların tamamı Sarı Kart Programı'nın (Yellow Card Scheme) bir kesimi olarak istekli bir biçimde bildirildi. Sarı Kart Programı, bir ilaç yahut aşı sonrasında yan tesirleri bildirmek için bir alan olarak tanımlanabilir ve rapor, Ocak ayının başlarından 7 Mart tarihine kadar bilgileri içeriyor.
Varsayım edilebileceği üzere, bildirilen meselelerin büyük bir çoğunluğu bariz bir halde yan tesir olmakla uzaktan yakından ilgili değil. Hatta kimilerinin epey saçma olduğu rahatlıkla söylenebilir. İnsanların istekli olarak tabiplerine bildirdikleri pek çok "etkinin" ortasında en değişik olanlardan kimilerine örnek olarak şunlar verilebilir: Genital uçuk, çoklu farklı kemik kırığı, alkol zehirlenmesi, ağız kokusu, diyet bozulması, flatülans, göğüs büyümesi, elektrik çarpması, erken boşalma, eklembacaklılar tarafından sokulma ve/veya ısırılma.
Varsayım edilebileceği üzere bu "etkilerin" istekli olarak bildirilmiş olması, bir kısmının garip bir latife olabileceği manasına da geliyor lakin bunu kesin olarak söylemenin bir yolu bulunmuyor. Ne yazık ki, bu bilgilerde görünene nazaran, yeni aşı COVID-19'a karşı muhafaza konusunda epey tesirli olsa da, alkolü bırakma yahut örümcekleri uzak tutma bahislerinde pek başarılı gözükmüyor.
Bu bilgiler üzerinden bol ölçüde latife yapmak mümkün olsa da, sistemin inanılmaz derecede kıymetli olduğunu unutmamak gerekiyor. Bilhassa AstraZeneca aşısı, son periyotlarda birtakım AB ülkelerinde kan pıhtılaşması riskini arttırması argümanlarıyla tenkit almaktaydı. Her ne kadar pek çok ülke inceleme mühletince aşıyı askıya almış olsa da, 18 Mart tarihinde Avrupa Tıp Kurumu tarafından yayınlanan bir rapor, bu savların temelsiz olduğunu ve aşı ile irtibatlı olmadığını söyledi. Yaşanan olaylar bu sürecin işe yaradığını ve her aşının, kullanıma geçmesinden sonra ayrıntılı bir biçimde incelendiğini gösteriyor.
Alışılmış ki bu ayrıntılı ve kapsamlı "etki listesine" göz atarken, aşı denemelerinde alışıldık öbür kimi durumlarla da karşılaşıyoruz. Baş ağrıları, mide bulantısı ve aşı bölgesinde ağrı üzere girdiler raporların büyük bir çoğunluğunu oluşturuyor ve farklı aşılarda da bu tesirler görülebiliyor. Fakat aşılar, çok az olduğu düşünülen önemli alerjik tepkiler haricinde önemli yan tesirlere sahipse kullanım için onaylanmıyor.
