Son Konu

Metroid Dread - İnceleme

morfeus

Yeni Üye
Katılım
12 Kas 2021
Mesajlar
378,918
Tepkime
0
Puanları
36
Yaş
45
Konum
Rusya
Credits
0
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
content_61850e328303a_73313.jpg

Bizde çok Metroid fanı yok biliyorum ama neredeyse benim ömrüm kadar eski olan seri oyun tarihinin yapıtaşlarından birisidir. Bunu Metroidvania diye bir türün olmasından rahatlıkla anlayabilirsiniz zaten. Yalnız sıkıntı şu ki en son 3-4 yıl önce 3DS’e çıkan yeniden yapım Samus Returns dışında temiz bir 19 yıldır ana seri 2D Metroid oyunu da uğramamış Nintendo konsollarına. İşte o devasa boşluğu kapatmaya ve serinin mirasını yaşatan pek çok yeni oyuna birkaç numara öğretmeye gelmiş Metroid Dread. Ama gösterdiği numaraların ne kadarı halen bizi etkiliyor ne kadarı demode kalmış ona bakacağız birlikte.

Samus top olunca kolu bacağı nereye sığıyor?

Switch eskimiş arkadaşlar bunu gördüm oyunu oynarken. Her ne kadar oyun fena gözükmese, yağ gibi 60 fps’yle çalışsa da özellikle dock modunda kaplamalar çamur gibi çıkıyor büyük ekranlarda. Elde oynamak daha iyi bir görsellik sunuyor ama bu sefer de oyunun aynı anda bazen üç tuşa basmak gereken hareket şemaları yüzünden ecinniye dönüyorsunuz. O yüzden kolla oynamak şart. Ama tabii bu bir aksiyon oyunu olduğundan bir süre sonra grafik mrafik boş verip oyunun hızına ayak uydurmaya konsantre oluyorsunuz zaten. Bir de Metroid gibi bir oyunun tek bir yekpare bölge sunamaması, aralarda uzun yükleme süreleriyle başka bölgeye geçme zorunluluğu da canımı sıktı açıkçası. Bakın yine Switch’teki Ori and the Blind Forest veya Hollow Knight bunu başarabiliyorken koskoca Metroid’in teknik olarak sınıfta kalması anlaşılır konu değil. Neyse ki bölgeler hayvan gibi büyük ve bol çeşit arz ettiklerinden çok da kafaya takmadım bu durumu.

01.jpg

Konumuzsa 19 yıl önceki son oyundan devam ederek Samus’un yeni bir gezegene gelip buradaki Metroidlerin kökünü kurutmasına odaklanıyor ama sonlara doğru işler daha çetrefilli ve kişisel oluyor, oralara çok girmiyorum. Bence vasat, özellikle bu seriden feyz alan F.I.S.T., Hollow Knight gibi yapımların varlığını da düşünürsek. Samus zaten tüm oyun boyunca bir ya da iki kez konuşuyor ki onu destekleyecek yan karakterler de olmadığından odun gibi bir karakterle baş başa kalıyoruz tüm oyun boyunca. Ha diyebilirsiniz ki “Metroid’in eskileri de böyleydi” ama aradan geçen 20 yılda çok şey değişti ve Metroid de buna adapte olabilirdi. Olmamışsa da eyvallah yani kendimi kesemem.

02.jpg

EMMİ, N’APTIN EMMİ?

Tabii bu oyunun çıkış hikâyesi biraz enteresan olduğundan kısaca bahsetmek lazım. Metroid Dread aslında 16 yıllık bir fikrin üstüne kurulmuş, yıllar yılı 2 kez denenip başarılamamış bir proje. Yani aslında bu oyunu oynarken bir çeşit zaman tüneline bakıyoruz ve orada hem taze fikirler hem de eskinin köhne yapıları var. Örneğin EMMI diye oyunda sürekli ensenizde takip modunda olan robotlar var. Onların bölgesine girdiğinizde yerinizi tespit ederlerse tazı gibi peşinizden geliyor ve atik şekilde kaçamaz veya saklanamazsanız tek vuruşta işinizi bitiriyorlar. Yalnızca özel sekanslarda yok edilebilen bu arkadaşlar oyuna o “Dread” yani endişe, korku gibi anlamları veren öğe oluyorlar. Lakin oyunun doğası gereği biz çeşitli güçler kazandıkça EMMI birimleriyle uğraşmak da kolaylaştığından sıkıcı birer kopyaya dönüşüyorlar zamanla. Başlarda gayet tansiyonu yükselten bu fikri geliştirememişler belli ki, daha kısa bir oyunda gayet güzel çalışacakken yıllar içerisinde uzayan yapımda güçten düşmüş EMMI’ler anlayacağınız.

03.jpg

04.jpg

Kaybolmak bir sanattır

Ha ama oyunun oynanışı on numara ve çok tok bir hissiyat veriyor. Samus her tuşa basışımıza anında tepki verip karmaşık hareket dizilerini harfiyen uyguluyor. Şu bir gerçek ki oyunun zorluk seviyesi oldukça yukarıda; zorlayıcı boss savaşları bir yana çözmek için oturup 4-5 dakika düşünüp çözümü uygulamak için yarım saat uğraştığım bulmacalar oldu. Bu labirenti andıran bölümlerde her an bir sürprizle karşılaşıp henüz o gücü edinmediğiniz için açamadığınız gizlere sinir olacak, o gücü kazandığınızda “Lan nerdeydi o roket upgrade’i?” diye ikinci kez sinir olacaksınız. Boss’lar canınıza defalarca kez okurken sequence break dediğimiz kısa yollar veya alternatif rotalarla kolayca kesebileceğinizi göreceksiniz.

05.jpg

Oyunun bölüm tasarımları tek kelimeyle MUAZZAM ve her oyun yapımcısının örnek alması gereken bir zekâyla örülmüş. Ayrı bölgeler halinde olması biraz tadımızı kaçırsa da o bölgelerin içi dolu dolu ve kazandığınız her yetenekle birlikte oyunun temposu hızlanıp geri dönüşler daha kolaylaştığından (ve inanın bana çok fazla geri dönüş sizi bekliyor) sinir katsayınız çok yükselmiyor. Kaybolduğunuzu hissettiğinizde de yol sizi nereye götürüyorsa oraya doğru gidin, haritadaki keşfedilmemiş noktaları bulmaya çalışın ya da daha kolayı Youtube’dan bakın. Ama oyunun hemen hiçbir noktada elinizden tutmayacağını da unutmayın.

Bu ay yana doğru gitmekten içim şişti

06.jpg

Eski dostların dönüşü her zaman güzel olmasa da Metroid onun mirasını yaşatan oyunlardan çok da geri kalmayarak efsanesini sürdürüyor yeni oyunuyla. İçine girmesi biraz zorluyor ama sistemine alışınca tıkır tıkır aktığı için oyunu takdir etsem de teknik yönlerden yaptığı fedakârlıkları ve EMMI mekaniğini biraz yarı yolda bırakmasını da pek boş geçemeyeceğim maalesef. Fiyatı astronomik olmasa hemen alın oynayın derdim ama Nintendo’nun nadir yaptığı indirimleri beklemek ya da oyunu ikinci el edinmek daha mantıklı bir seçim olur gibi ülkemiz şartlarında.
 
Üst Alt