Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, 25 Kasım Bayana Karşı Şiddetle Savaş Günü kapsamında, Beştepe Külliyesi'nde konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, Beştepe Külliyesi'nde gerçekleşen 'Kadına Şiddete Hayır' programında konuştu.
'SIFATLAR NE OLURSA OLSUN, KIŞILER HİÇBİR HALDE BİRBİRLERİNİN SAHİPLERİ OLAMAZ!'
Sıfatlar ne olursa olsun, beşerler hiçbir biçimde birbirlerinin sahipleri olamazlar. Erkekler, bayanları mülk edinemezler. Üstünlük tez edemezler. Kimsenin, bir gayrısının bedensel ve ruhsal bütünlüğünü zedeleyici hareketler gerçekleştirmeye hakkı yoktur.
Bayan cinayetleri haberlerine dönüp baktığımızda, faillerin sebep olarak kıskançlık, namus, boşanmayı istememe üzere nedenler sıraladığını görüyoruz. Bilhassa, ahlakla ilişkilendirilmiş sebepler başı çekiyor. Unutmayalım ki ahlak, kişisi bir vazifedir. Cinsiyetten bağımsızdır. Oburunun ahlakından sorumlu olmak, kimsenin vazife tarifi değildir.
'ERKEK YA DA HATUN HERKES İNSAN OLMAK İÇİN DOĞAR.'
Tüm bu yanlışlar; biyolojik bir cinsiyet olan erkek olma halini, adeta bir erkeklik ideolojisine çeviriyor. Şiddet ve kaba kuvvet, erkek olmanın ögelerinden biri olarak görülüyor. Halbuki, erkek ya da bayan herkes insan olmak için doğar.
Hatunların etrafına çevrilen çembere, çeşitli meşrulaştırmalar aransa da; bunların içinde en hazin olanı, diyanetin kaynak olarak gösterilmesidir. Kur'an-ı Kerim erkeklere değil, tüm insanlığa indirilmiş bir kitaptır. Ahiret gününde her kul, bir birey olarak amel defteriyle baş başa kalacaktır. Ve kimsenin cinsiyeti, hafifletici bir sebep olarak görülmeyecektir.
Tek bir insanın öldürülmesini, tüm insanlığın öldürülmesiyle bir tutan İslam diyanetinin, bayan katliamlarının ve şiddetin kaynağı olarak işaret edilmesine, asla tahammül gösteremeyiz.
'EŞLERİ BİR ARADA TUTAN MUHABBETTİR.'
Bu noktada, İslam'ın eşler arasındaki ilgiyi ve aile hayatını düzenleyici tavsiyelerinin en akıllıca formda anlatılmasının çok kıymetli olduğunu düşünüyorum. İslam, hatun ve erkeği birbirlerine yol arkadaşı kılar. Eşleri bir arada tutan, muhabbettir. Tıpkı peygamberimiz ve eşi Hz. Hatice üzere.
Birebir formda hatunlara yönelik çağ dışı gelenekler, medeniyet bakiyemizin lekelenmesi için araç haline getirilmeye çalışılmaktadır. Bilakis, kişisi hasletliklerimizi geri kazanma da medeniyet havumuzdan beslenmeliyiz.
Yerkürenin hiçbir mahallinde rastlanmayacak kadar latif olan edep ve adab-ı muaşeret mirasımızı, tekrar hayatlarımızın merkezi haline getirmeliyiz. Edep ve adabın hem hatun hem de erkek için gerekli olduğunu, asla unutmamalıyız.
Toplulukta süratle bayana yönelik şiddetin arttığına dair bir algı var. Bu algı bizi, kolektif olarak büyük bir karamsarlığa sürüklüyor. Elbette rakamlar ortada gelgelelim bu rakamlar, evvelden sessizliğe gömülen hadiselerin artık görünür olduğu halinde de okunmalıdır.
Bugün bayanlar, haklarını arayabiliyorlar. Devletimizin ilgili kurumlarına başvurarak, hak arama uğraşlarını sürdürüyorlar. Evvelce vefatla burun buruna gelen hatunlar dahi, şiddet gördüğünü belgelemek için kurum kurum dolaşmak zorunda kalıyordu. Meğer; 6284 sayılı kanun ile yalnızca şikayetle dahi uzaklaştırma kararı aldırarak, kendilerini birinci anda koruyabiliyorlar.