Son Konu

bir ayrılık öyküsü

bilgiliadam

Yeni Üye
Katılım
16 Ağu 2017
Mesajlar
1,516,397
Tepkime
26
Puanları
48
Credits
-6
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
bir ayrılık öyküsü ayrılık ile ilgili hikayeler ayrılıkla ilgili hikayeler ayrılıkla denemeler yavru kuş flüt notaları Anne için mi daha zordur ayrılık, yahut evlât için mi? “ Hani bir kavak ağacı vardır Günün en durgun anlarında bile kıpırdar durur yaprakları İşte Türk Folklörü, kavak yaprakları ile asıl yüreği aralarında bir ilişki kurmuş Ve –esas yüreği demiş kavak yapraklarına Bu satırları yıllarca evvel bir edebiyat dergisinde okumuştum İşte o zamandan beri her kavak ağacı gördüğümde yapraklarına baktımOnların tez canlı ettiğini gördüm gün boyuVe annemi hatırladım bir zamanlar meyvesiz ağaç diye gördüğüm kavak ağacı, birden yüceleşti gözümde Bana, anne sevgisini, anne sıcaklığını, anne fedakârlığını çağrıştırmaya başladı Gerçekten de kavak yaprakları gibiydi ana yüreği daima yavrusu için titremekte ve tez canlı etmekteydi Şöyle bir düşünüyorum da, annemle ilgili öyle güzel anılarım var ancak ! Yatılı okuldan eve döndüğümde anneme sarıldığım anlar, dini bayramlarda annemin bana ve kardeşlerime diktiği giysiler Hele hele minik bir çocukken; öğretmenimin ezberlememiz için verdiği şiirleri annemle birlikte ezberleme çabalarımız Ezberlemek için her zaman okuduğum şiiri ezberlemek ve unutmamak için annemin bulduğu o çocukça yöntem: Şiirin yazılmış olduğu defteri veya kitabı, gece yatarken başımızın altına koyup uyumak Bu yöntemin bir hikmeti vardı şüphesiz Çünkü, bu yöntemle ezberlediğim şiirlerin bir çoğu, aradan çok uzun yıllar geçmesine rağmen hâlâ aklımda Çocukluk dönemimde annemle ilgili, hiç unutamadığım bir anım var :İlkokul ikinci veya üçüncü sınıfa gidiyordum Bize ama iki kilometre uzaklıkta oturan halama gitmiştim O gece halamda kalacaktım Bu, benim annemden ayrı geçireceğim ilk gece olacaktı Kendi isteğimle fakat ve ilk önce Bize misafirliğe gelen halamın peşine takılmış, halamda konuk edinmek istemiştim Gündüz her şey yolunda gitmişti Meyve bahçelerinde gezmiş, dalından meyve koparıp yemiştim Arkadaşlarımla oyun oynamıştım Çok güzel bir gün geçirmiştim Ama akşama içten hava kararmaya başlayınca, gökyüzünde kara kara bulutlar belirince, içime bir acayiplik çöktü Uğuldayan rüzgârın sesi kulaklarımı tırmalıyordu Karnım ağrıyor, sözde mideme bıçaklar saplanıyordu daima bu saatlerde evimde oluyordum Anneciğimin dizi dibinde Acaba annem derhal ne yapıyordu? Onu çok özlemiştim Beni anneme götürün, ben annemi istiyorum Diyecektim Ama bir türlü bunu söyleyemiyordum Halam darılırdı, kırılırdı belki Bana , Kocaman kız oldun bundan böyle Annenden farklı bir akşam kalamaz mısın? diyecekti Belki de ayıplayacaktı Kendi kendime kızdım Niçin gelmiştim sözde Buraya gelmekle çok akılsızlık etmişim Akşam yemeği için sofraya oturuldu Boğazımda bir düğüm vardı Bir lokma bile yutacak durumda değildim Bana çatal konulmadığı bahanesiyle ağlamaya başladım Hemencecik bir çatal verdiler Fakat tekrar yiyemedim Bu kez da karnımın tok olduğunu söyledim Saatler ilerleyip sokaklardan el etek çekilince, hele bir de köpekler acı acı ulumaya başlayınca olanlar oldu Bağıra bağıra ağlamaya başladım Annemden uzak kendimi, uzayın derinliklerinde bir nokta gibi yalnız, çaresiz ve zavallı hissediyordum “ Niye ağlıyorsun? diye sorduklarında; “ Annem makinede dikiş dikiyordu Ya eline iğne battıysa diye çocukça bir bahane bulmuştum O gece bir türlü uyuyamadım Halamın kızıyla aynı odada yattık Yorganın altında gürültüsüz gürültüsüz ağladım Bir an önce sabahın olmasını bekledim O gece, bütün gecelerin en uzunuydu Bir türlü bitmek bilmiyordu Sonunda güneş doğdu Güneşin doğmasıyla birlikte içim azıcık aydınlanır gibi oldu Kahvaltı bile etmeden beni anneme götürdüler Sanki aylardır annemden ayrıymış gibi, onun boynuna sarıldım Onun sıcaklığını ve kokusunu hissettim Ansızın karnımın fazla aç olduğunu farkettim Annemin hazırladığı kahvaltıyı, büyük bir iştahla yedim yeniden yanımda annem olmadan hiçbir yere gitmeyecektim Annesiz yapamayacağımı bir defa daha anladım Yıllar sonradan annemden bambaşka kalmaya alıştım Ortaokuldan sonradan yatılı okula gittim Ilk haftalar, ayrılığa katlanmada fazla zorlandım Daha Sonra alıştım Çünkü bundan böyle bir genç kızdım Çocuksu duyguları ve davranışları yavaş yavaş geride bırakıyordum Buna mecburdum Yaşam; güzelliklerin yanı sıra, çoğu acıları, ayrılıkları, üzüntüleri de bünyesinde taşıyordu Büyüdükçe, insanın sevdikleriyle defalarca beraber olmasının muhtemel olmadığını öğrendim Bunu kabullendim Duygularıma hâkim olmayı, sabretmeyi öğrendim Vakit, en iyi öğretmendi İnsana birçok şeyi öğretiyordu Aradan uzun yıllar geçti Büyüdüm büyüdüm, bir hoca ve iki yıl sonra da anne oldum bir zamanlar annesiz yapamazken, kendimi anneme bağımlı hissederken, şimdi bundan böyle bir yetişkindim Hem de bir anne Anne olarak sorumluluklarım vardı Yüreğim yavrum için titremeye başladı Bir anne olarak çocuğum için endişelerim vardı, korkularım vardı Anne olmanın bir bedeliydi bu Hele bir gün Kızımı okuması için fazla uzaklara gönderecektim Liseyi bitiren kızım, üniversite eğitimi için Trabzon’a gidecekti O gün yavrum gurbete çıkıyordu Ondan nasıl ayrılacaktım? Üstüne titrediğim kızım yaban ellere gidecekti Aylarca onu göremeyecektim Yalnız birkaç gün izne geldiği zamanlarda hasret giderebilecektim Yüreğimin ortasında sözde bir alev yanıyordu Harareti, durdukça yükselen bir ateş Kızımın hazırladığı bavullar bir kenarda duruyordu Onları gördükçe içim sızlıyordu Oysa, dar görünmeliydim kızıma aleyhinde Onu üzmemeliydim Silkindim,toparlandım Palavracı bir gülüş kondurdum yüzüme Yarı kızım birkaç günlüğüne bir yere gidiyormuş gibi davrandım Peki ya içim? İçim de böyle miydi? Ama içimde fırtınalar kopuyordu Sıkıştırılmış bir yay gibiydim ya da gerili bir ok Her an boşalabilir, hıçkırarak ağlayabilirdim Fakat, sabretmem gerekiyordu Anne olmanın omuzlarıma yüklediği yükümlülük gereği , ağlamaya hakkım yoktu Olamazdı Eğer ağlarsam kızımı daha da üzecektim Allah’tan tahammül diledim Kızımı uğurlayıncaya dek dayanıklılık Sonrası kolaydı Sonrasını kızım görmeyecekti, bilmeyecekti nasılsa Bir tek gözyaşı dökmeden kızımı uğurladım O da rahat görünüyordu Üzüntüsünü belirlenmiş etmemesi gerektiğini bilecek dek büyümüştü aramak ki Babası onu yerleştirip geri dönecekti Gözden kayboluncaya dek arkalarından baktım Kızım sırası gelmişken, evin neşesini, mutluluğunu, her şeyini beraberinde alıp da gitmişti Acaba onun baştan eve döndüğünü görebilecek miydim? Aklıma fena fena şeyler geliyordu İşte kızım gitmişti İçimde iri bir avarelik vardı Kızımın doldurduğu bir haylazlık Koca evde tek başıma kalmıştım Kızımın kahvaltıda kullandığı tabak, çatal masanın üstünde duruyordu Onları atıp, incitmek geldi içimden Acaba kızım ne hissediyordu? Ona en ince ayrıntısına kadar sarılamamıştım bile ayrılırken Ağlamaktan korkmuştum Artık şimdi ağlayabilirdimHayır! Ağlamamalıydım Kızım ya bir eşyasını unuttuysa, ya onu edinmek için geri dönerse, ya beni ağlarken görürseBiraz daha sabrettim Gözyaşlarımı içime akıttım Sonradan onun bebekliğini düşündüm Onsekiz yıl öncesini bir zamanlar küçük bir yavrum vardı Karlı, soğuk bir şubat akşamında dünyaya getirmiştim onu Doğum evimizde, ebe yardımıyla gerçekleşmişti Fazla kan kaybetmiştim Doğumdan birkaç saat daha sonra doktor gelmişti eveBöyle ilkel, sağlıksız bir ortamda gelmişti dünyayaAman Tanrım! Ne değin küçüktü! Bu ufak yavruya nasıl analık edecektim, bunu nasıl başaracaktım! Kendimi anneliğe hazır hissetmiyordum Fazla genç yaşta evlenmiş, o nedenle erken anne olmuştum Yaşıtlarımın çoğu evlenmemişti daha Acaba anneliğin yükünü kaldırabilecek miydim? Annemin bana verdiklerini çocuğuma verebilecek miydim? Bu soruları sorup duruyordum kendime Kucağıma almaya korkuyordum birincil günlerde Her lahza incinebilecek kadar narindi Bir kuş yavrusu gibiydi Onu emziriyordum, kucağımda uyutuyordum Fakat yirmi gün meme verebilmiştim ona Ne yaptıysam, direnmişti emmemek için O minicik haliyle bana âdeta kafa tutmuş, meme emmemek için, ağzını sıkı sıkı kapatmıştı her seferinde Anne sütünü reddetmişti Onu nasıl besleyecektim? İçimden bir şeyler eriyordu Kızım aç kalacak sanıyordum meme emmeyince Geceleri ağladığında, uykudan uyanıp onu avutmaktan hiç yerinmedim O uyuduğu zaman , uyanmasın diye evin içinde gezinmeye bile korkuyordum Başka vakit hiç ses çıkarmayan döşeme tahtaları, kızım uyurken gıcırdıyordu Kapıların çıkardığı gıcırtıları, oysa o uykudayken farkediyordum Onu ninnilerle, biraz büyüyünce de masallarla uyutuyordum Gece uyanıp ,onun nefesini dinliyordum Çocuğuma fena bir şey olacak diye ödüm patlıyordu Ben bunları fiilen yaşayan mıydım? Yahut bir rüya mı görmüştüm? Dünki o minik yavru ne vakit büyümüş, ne çabuk yuvadan uçmuştu Daha dünün o ufak bebeği büyümüş, yaşamını yalnız devam etmek üzere uzaklara yollanmıştı “ Yalan dünya diyorlardı ya; ne değin doğruydu Yaşananlar benzeri koskoca bir yalandı Ayrılık ise, su götürmez bir gerçek Ayaklarımı sürüyerek odasına girdim Dolabını açtım Rafların büyük bir kısmı boşalmıştı Gardroptaki askıların da çoğu boştu Keza kendisi, hem eşyaları yoktu Evde büyük bir haylazlık, büyük bir sükunet vardı Tıpkı susuz bir değirmen gibi Müzik setinde, kızımın severek dinlediği şarkılar susmuştu Sanki gümbür gümbür çalan davullar susmuştu Kızım, küçük varlığıyla meğer evi nasıl dolduruyormuş O gidince, evden benzeri onlarca birey gitmişti Konuşmalar, gülmeler bitmişti Daha da kötüsü, yaşam belirtileri azalmıştıAğladım ağladımİçim ezilinceye, gözlerim kan çanağına dönünceye değin ağladım İşte şimdi biraz rahatlamıştım Kızımın odasından çıktım Kapıyı kapattım Kapıdaki “ Benim Odam yazısına baktım Ve ; “ Kapıyı vurun yazısının altındaki silah resmine Odası buradaydı ama kendisi yoktu Onunla birlikte geçirdiğimiz günleri, yılları düşündüm O yılların güzelliğini, mutluluğunu nasıl farkedememiştim şimdiye kadar! Güzellikler, mutluluklar, her zaman elden uçup gidince farkediliyordu İşim ile evim arasında koşturup dururken, o dermansızlık aralarında anne olmanın tadını bile çıkaramamıştım Bunu acilen farkedebiliyordum Onunla birlikte geçirdiğimiz onsekiz yılın güzelliğini hemen daha iyi anlıyordum Hem bir anne, ayrıca bir ev hanımı keza de çalışan bir kadın olarak omuzlarımdaki tartı öyle fazlaydı oysa bitmiş, her durumda birileri benden birşeyler bekliyordu Bayan elde etmek zordu Yoğun geçen bu günler arasında acaba kızımı ihmal etmiş miydim? Hem işimde, hem evimde üstüne düşeni yerine getirmek için, gereken her şeyi yerine getirmiştim Daha açıkçası getirmeye çalışmıştım Fakat, cümbür cemaat gibi benim de bu konuda hatalarım, eksiklerim olmuştu emin Kızımla birlikte geçirdiğimiz yılları düşünüyor, akıp dışarı giden zamana kahrediyordum O yılları geri getirebilmek muhtemel olsaydı keşke Göz açıp yumuncaya değin geçen onsekiz yıla hayıflandım Kızımı kucağıma aldığımda hissettiğim onun vücudunun sıcaklığını, her tarafta dinlemek istiyordum Bütün bunlar fazla geride kalmıştı Zaman ne değin acımasızdı Her şeyi, herkesi nasıl da harcıyordu Birkaç hafta kızımın odasına hiç girmedim Oda kapısının önünden geçerken kızımı odasında ders çalışıyor veya uyuyor diye düş ettim Alışılmış olduğum flüt sesini dinlemek istedim Içten ve çok uzaklardan belirsiz bir şekilde bir flüt çalınıyor gibiydi Onun sevdiği yemekleri yapmaya ve yemeye, ne içim el verdi, ne de hatıralar Sofraya bir tabak eksik hazırlamak, bana o kadar dokundu fakat Hatta sık sık, yılların verdiği alışkanlıkla, sanki kızım varmış gibi, ona da tabak koyuyordum İçimde, anlatılması imkânsız bir haylazlık vardı O boşluğu dolduracak bir şey bulamıyordum Sonra anneliğin hoş yanlarını düşündüm Annelik hoş ve onurlu bir duyguydu Kesinlikle ama bu güzelliğin bir bedeli olacaktı İşte , anneliğin bedelini bu şekilde ödüyordum Fakat bu değer bu kadar ağır mı olmalıydı? Bu bedelin aşağıda ezilir gibi hissediyordum kendini Kaldırması şiddet bir yüktü bu layık Her şeye karşın anne olduğu için fazla mutluydum Birisinin insana “anne demesi kulağa çok güzel geliyordu Lakin bu kelimeyi aylarca duymayacaktım Yaşam ne yazık fakat böyleydi işte Üzüntüler, mutluluklar, güzellikler, çirkinlikler içiçe girmişti Payına düşene sabretmek gerekiyordu Acilen benim payıma ayrılık ve bu ayrılığa dayanmak düşmüştü O halde, buna katlanacaktımVe hayat her şeye karşın devam ediyordu Küçük bir çocukken annemden terketmek bana çok acı vermişti Ancak, bir annenin yavrusundan ayrılmasının daha büyük acı verdiğini , ancak anne olunca anlamıştım  
 
Üst Alt