Son Konu

Geçmişten Günümüze Gelen Yazı Araçları

nicebayan

Yeni Üye
Katılım
24 Ara 2016
Mesajlar
378,708
Tepkime
2
Puanları
38
Yaş
35
Web
nicebayan.com
Credits
-1
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
Geçmişten bugüne yazı araçları
geçmişten günümüze yazı arabulucu olarak kullanılan ürünler
geçmişten günümüze hangi yazı araçları kullanılmıştır
geçmişten günümüze yazı arabulucu olarak kullanılan ürünler sırasıyla

Harfler bir ülkeden öbür ülkeye, bir ulustan öbür ulusa geçerken bir başka seyahat daha yapıyor Taşların üzerinde papirüse, papirüsten mumlu levhalara, mumlu levhalardan parşömene ve parşömenden de kağıda geçiyorlardı Kumlu toprağa ekilen bir ağaç,killi ve bataklık bir alana ekilen ağaçtan nasıl değişik şekilde büyürse; harfler de taştan kağıda geçen süreçte öylece görünüşlerini ve biçimlerini değiştirdiler Taş üstünde dik ve dümdüz yükseliyor, kağıdın üstünde yuvarlaklaşıyordu Balmumu üzerinde de yıldız şeklinde kıvrıldılar Balçık üstünde çivileştiler, yıldız iğne biçimi aldılar Hele kağıt ve parşömen kâğıdı üzerinde aralıksız kıllık ve biçim değiştirdiler

Yazı kâğıda dökmek için çok çeşitli araçlar kullanılmıştır Hiç elimizden düşürmediğimiz kağıt kalem dünün icadıdır Biraz daha öncelere, birincil insanların resimlerden yazının demin doğmakta olduğu çağlara dönersek o vakit yazı yazmanın inanılmayacak değin zorlama olduğu görülür Çünkü o günlerde bu meslek için gereken araçlar yoktu Herkes, ne ile neyin üzerinde nasıl yazacağını kendisi düşünüp bulmak zorundaydı

O dönemin araçları arasında taş, koyunun kürek kemiği,balçık yaprağı,çanak çömlek parçaları, yırtıcı hayvan derileri ve ağaç kabukları gibi şeyler defalarca bu dönemde kullanılıyordu Bütün bunların üstüne sivriltilmiş bir kemikle ya da anlamak taşıyla kaba bir resim çiziktirmek mümkündü İslam Peygamberi HzMuhammed, kutsal kitap Kuranı Kerim'i koyunları kürek kemiği üstüne yazdırmıştı Eski Yunanlılar, insanlar toplantılarında oylarını şu anda yapıldığı gibi kağıt üstüne yok de, çanak çömlek (ostrakon)lar üstüne yazarak verirlerdi

Papirüs bulunduktan sonra bile çoğu yazarlar,yokluk yüzünden yazılarını çanak çömlek parçaları üstüne yazmak zorunda kalmışlardı Eski yunan bilginlerinden birinin kitap kâğıda dökmek için evindeki tüm çanak çömleği kırdığını anlatırlar görevle Darı'da bulunan eski Romalı asker ve memurlar; bir aralar, papirüs yetersizliğinden hesap pusulalarını çanak çömlek parçaları üzerine yazmışlardır

Fakat palmiye yaprakları ile ağaç kabukları yazı yazmaya fazla daha uygundu Papirüs bulunmadan fazla önce bunların üstüne iğne ile yazı yazılmaktaydı Hindistan'da bir fazla kitap palmiye yaprakları üstüne yazılmıştı Yaprakların kenarları bir ölçüde kesildikten sonradan iplikle dikiliyordu Bu kitabın kenarları altınla yaldızlanır ya da renk renk boyanırdı Bu Nedenle fazla güzel bir kitap meydana gelmiş olurdu Ormanca zengin olan ülkelerde kayın ve ıhlamur ağacı kabuklarından yapılmış yapraklar üstüne yazı yazılırdı

bununla birlikte çok eski çağlardan itibaren bir yazı yazma yöntemi vardır;onu bügünde kullanmaktayız Bu taş üstüne yazı yazmadır Taştan kitap, kitapların en uzun yaşamlısıdır Bunda 4000 yıl önce, eski Darı mezar tapınaklarının duvarlarına yazılı olan upuzun hikayeler günümüze değin gelmiştir

ÇAMURDAN KAĞIDA IÇTEN

Ahali bir zamanlar beri taştan daha hafif, lakin onun değin dayanıklı bir nesnearadılar Tunç üstüne yazmayı denediler çok eskiden sarayları ve tapınaklarını süslemiş olan üzerleri yazılı tunç levhaları bugün de bakmak mümkündür Bazen bu levhalardan birinin tüm bir duvarı kapladığı da olurdu Levhanın iki yüzüne yazı yazılmışsa, levha bir zincirle asılırdı

Anlatırlar; Fransa'da Blois kentinde, tunçtan bir kilise kapısı vardır Bu kilise kapısı bir kitabı andırır Kapının üstünde Kont Etienne ile Blois kenti arasında üretilmiş bir mukavele yazılıdır Bu mukavele uyarınca insanlar, Kont'un şatosu etrafına bir duvar çekmeyi kabul ediyor; buna karşılık Kont da şaraptan aldığı vergiyi halka bağışlıyordu Şarabı içenler çoktan dünyadan göçtüler, etrafındaki duvar yıkıldı Buna karşılık tunç kapının kanadı üstünde kazılmış olan antlaşma hala durmaktadır

Bir garip yazı yazma yönetimi daha vardı

çok eskiden Dicle ile Fırat boylarında yaşamış Asurlularla Babilliler bir zamanlar kullanmışlardı Koyuncuk'ta, eski başkent Ninova yıkıntıları aralarında Austen Henry Layard adlı bir İngiliz, Asur hükümdarı Asur Banibal'ın kitaplığını buldu Bu, içinde bir yaprak kağıt bile bulunmayan çok garip bir kitaplıktır Bu kitaplığın bütün kitapları lüleci çamurundandı

Lüleci çamurundan büyükçe ve kalın levhalar hazırlanırdı Yazıcı yazısını üç köşeli sivri çomağıyla bu levhaların üzerine yazardı Çomak, çamurun içine batırılıp tez çekilince kalın başlayıp incecik kuyruk halinde biten bir iz meydana gelirdi Babilliler ve Asurlular böylece çok çabuk yazı yazarak tırnak yazısının akıcı ve fidan gibi satırlarıyla levhaları (tabletleri) doldururlardı Bu iş bittikten daha sonra daha dirençli olması için çömlekçiye verilirdi Eski Asurlular da çömlekçiler kitap pişirirlerdi Böylece taş gibi dayanıklı kitaplar oluşurdu

Asurlular çamur üzerine yalnız yazı yazmazlar, basma da yaparlardı Kıymetli taşlardan, kabartma resimlerle süslü merdane biçiminde mühürler kazırlardı Bir mukavele yaptıklarında bu merdaneyi balçık tablet üzerinden geçirirlerdi Böylece tablet üstünde seçilebilen bir mühür çıkardı Basmalar üzerindeki desenler bugün bu yolla yapılmaktadır Rotatif basma makinesi de bu türde çalışmakta ve yazılar merdanenin üzerinde bulunmaktadır

PAPİRÜS BULUNUYOR

Mısırlıların buluş ettikleri kitap ise fazla garipti Uzun, fazla uzun ve yüz metrelik bir şerit düşünün: Bu şerit kağıttan yapılmışa benzerse de bu genelde garipbir kağıttı Elinize alıp ışığa tutarsanız,fidan gibi bir çok çapraz çizgilerden üretilmiş karelerden meydana geleceği görülecektir Bir parçasını koparırsınız, sahiden de tıpkı hasıra benzer bazıeritlerden örülü olduğu kolayca kavranabilir Görünüşe Göre bu kağıt; sarı, parlak ve perdahlıdır Balmumu levhalar gibi kolay kırılabilir de

Üzerindeki satırlar şeridin uzunluğunca değil de, dikine; onlarca, hatta yüzlerce sütunlar halinde yazılmıştır Eğer satırlar şeridin uzunluğunca yazılı olmasaydı, her satırı okumak için şeridin bir başından öbür başına değin gidip ulaşmak gerekirdi Bu garip kağıt kendisinden daha ilginç bir bitkiden elde ediliyordu Nil kıyılarının bataklık yerlerinde çıplak, uzun gövdeli ve tepesinde püsküllü olan yeniden acayip görünüşlü bir bitki yetişmekteydi Bu bitkinin adı papirüstü Dil bilim olarak da kelime bir fazla dilimize geçmiştir Papier (Almanca ve Fransızca), paper (İngilizce) olarak dünya dillerinde örnekleri vardır

YAZI YAZMADA BIRINCIL ARAÇLAR

Mumu bilmeyenimiz yoktur Balmumundan bir kitabı görenlerimiz ise fazla azdır Yağ gibi eritilebilen bir kitap, tuğla kitaplardan da, şerit kitaplardan da çok daha yadırgatıcıdır Romalıların buluş ettiği balmumundan kitapların az kalsın geçen yüzyılın başarında, Fransız devrimine kadar kullanıldığını bilenler o kadar azdır Balmumundan kitap bizim cep defterimiz büyüklüğünde birkaç levhadan yapılmıştır Her levhanın ortasında buraya sarı ya da siyaha boyanmış balmumu doldurulurdu Bu levhaların iki köşesinde delikler vardır Bu deliklerden geçirilen kurdelalarla, levhalar birbirine bağlanarak bir kitap halini alırdı Birinci ve sonuncu levhanın dış yüzeylerinde balmumu bulunmazdı Bu Nedenle kitap kapandığında balmumu iç yüzündeki yazıların silinmesinden korkulmazdı

Bu levhaların üstüne neyle yazılıyordu Kuşkusuz mürekkeple yok Bu iş için bir ucu sivriltilmiş, öbür ucu yuvarlaklaştırılmış çelik kalemler kullanılıyordu Kalemin sivri ucu ile yazan, yuvarlak ucu ile de düzeltir ya da silerlerdi İşte bizim silmek için kullandığımız lastiklerin ilklerinden biri de buydu Balmumu yazı tahtaları çok ucuzdu Dolayısıyla karalamalar, notlar günlük hesaplamalar bunların üzerine yazılıyordu Roma'ya uzak Darı'a getirilen papirüs pahalıydı Bu yüzden de yalnız kitap yapmakta kullanılıyordu

Fakat hemen kurşun kalemin ve ucuz kağıdın ortaya çıkışından sonradan balmumu levhalardan vazgeçilebildi Fakat, bir kaç asır öncesine değin hiçbir öğrenci kemerinde bir balmumu levha olmadan edemezdi Daha papirüsün en parlak döneminde ona engebeli bir rakip türemişti Parşomen!!!

Fazla eski zamanlardan beri çobanlıkla geçinilen uluslar yazılarını evcil ve yaban hayvanı derileri üstünde yazarlardı Ama derinin yazı yazmaya yerinde bir madde;yani parşomen haline gelebilmesi için tamamen edep edilmiş olması gerekti Bakın bu nasıl olmuştu:

ANADOLU YENIDEN ÖNDE

Eski Darı'ın İskenderiye kentindeki kitaplıkta bir milyona yakın papirüs tomarı bulunuyordu Bu kitaplığın zenginleşip büyümesinde, Ptolome Sülalesi'nden gelen Firavunlar çok çalışmışlardı Bu Nedenle İskenderiye kitaplığı uzun yıllar boyunca dünyanın en önde gelen kitaplığı oldu Ama bir zaman sonra bir diğer kitaplık,Anadolu'daki Bergama kenti kitaplığı onunla yarışmaya başladı

O sırda hükümdarlık eden Mısır Firavunu, Bergama kitaplığını acımasızca cezandırmaya karar verdi ve ülkesinden papirüs gönderilmesini yasakladı Bergama hükümdarı da buna karşılık şöyle bir önlem düşündü: Yurdunun en sanatkâr adamlarını yanına çağırıp koyun yada keçi derisinden papirüs yerini tutacak ve yazı yazmaya yarayacak bir madde hazırlamalarını buyurdu İşte o günden sonradan Bergama, dünyaya parşomen satan bir yer haline geldi Yunanca pergament adını alan Parşomen,doğduğu kentin (Pergamon) adını alarak böyle icat olmuştu Kısa bir süre daha sonra Parşomeni katlanabileceği ve defter haline getirilebileceği anlaşıldı ayrı olarak yapraklardan dikilmiş kitap da böyle ortaya çıktı

Zamanla Mısır'da Papirüs daha az üretilmeye başlandı Hele Araplar Mısır'ı aldıktan sonradan Mısır'dan Avrupa ülkelerine olan papirüs gönderilişi tamamen durdu İşte fakat o gün parşomen belirli bir zafere ulaştı Bu, pek de olumlu bir başarı değildi Roma imparatorluğu,bu olaydan bir kaç asır önce kuzeyden ve doğudan gelen yarı ilkel kavimlerce yıkıma uğratılmıştı

bitmeyen savaşlar çok eskiden varlıklı olan kentleri ıssız bir duruma getirmişti Her geçen yıl yalnız bilginlerden değil, okumayazma bilenlerinin sayısını da azaltmıştı Parşomen, kitap kopya etmeye yarayan biricik araç olarak kaldığında, onun üzerine yazı yazacak kişi de az kalsın kalmamış gibiydi Romalı kitapçıların büyük kopya işlikleri şimdiden kapanmıştı Yalnız kral saraylarında, ağdalı bir dile mektuplar yazar yazıcılar kalmıştı bundan başka, dar ormanlar da veya ıssız vadilerde kaybolmuş manastırlarda sevap dağlamak için kitap kopya eden keşişlere de yüz yüze gelmek mümkündü

KİTAPKİTAP!!!

O çağlarda kullanılan mürekkep de Romalıların veya Mısırlıların kullandıkları mürekkepten ayrıydı Parşomen üzerine kâğıda dökmek için deriye iyice sinen ve silinmesi basit olmayan, özel dirençli bir mürekkep buluş olunmuştu Bu mürekkep, bugün de bir çok mürekkeplerin yapıldığı gibi mazı soyundan (mürekkep kozası), demirsülfattan ve reçineden (ya da Arap zamkından) yapılırdı

İşte bundan böyle kağıdın icat edilmiş olduğu günlerden kalma eski bir elyazmasında yer alan ve o süre ancak mürekkeplerin nasıl yapıldığını anlatan bir reçete: Mazıları bir Ren şarabı içine atarak güneşe veya sıcak bir yere bırakınız Elde edilecek sarı suyu bir bezden süzdükten sonra ve mazıları da ezdikten sonradan bu suyu başka bir şişeye doldurunuz Bunu, unla karıştırmış, demir sülfat katınız çoğu kez,bir kaşıkla karıştırınız Hoş bir mürekkep elde etmiş olursunuz Mazıların yeter derecede, Ren şarabının da mazıların içinde kaybolacak miktarda olması gerekir İstediğimiz ölçüyü tutturabilmeniz için demir sülfatı azar azar koyunuz Mürekkebi kaleminizle kağıdın üzerinde bir deneyiniz İstediğiniz dek siyah olmadığını görürseniz, koyultmak için bir reçine tozu katınız, sonradan da dilediğinizi yazınız!

Bu eski mürekkebin şaşırtıcı bir özelliği vardı O mürekkeple yazıldığından önceleri yazının rengi fazla soluk olurdu Aradan bir zaman geçtikten daha sonra yazı kararırdı Bizim şimdiki mürekkeplerimiz ise ,içlerine badana katabildiğimiz için daha iyidir böylece de bunları yalnız okuyan değil, yazan da iyi görebilir Bir dönemler nasıl papirüs parşomene yenildiyse,eninde sonunda parşomen de yerini hepimizin bildiği kağıt'a ayrılmak zorunda kaldı

ÇİNLİLER KAĞIDI YAPIYOR

Kağıdı birincil yapanlar, Çinlilerdir 2000 sene kadar önce ,daha Avrupa'da Yunanlılar ve Romalılar ünlü Darı papirüsleri üstüne yazı yazarken, Çinliler kağıt yapmayı çoktan biliyorlardı Kağıt yapmak için bambu lifleri, bazı otlar ve eski paçavralar kullanılıyordu Bunları, bir dibek içinde suyla karıştırıp hamur haline getiriyorlardı Bu hamurdan da kağıt yapılıyordu Burada kalıp olarak fidan gibi bambu kamışıyla ipekten kafes biçiminde örülmüş çevreler kullanılıyordu

Kalıbın üstüne kağıt kurumadan biraz dökülüp liflerin birbirine yapışması ve keçe haline gelmesi için kalıp her tarafa eğilirdi Su, kafesin deliklerinden akar, kafesin üzerinde de nemli kağıt tabakası kalırdı Bu tabakayı özenle kaldırır, bir tahtanın üstüne serer ve güneşe kurutulardı Sonunda bu kurutulmuş kağıt yapraklarından bir tomarını tahtadan üretilmiş bir baskı aracının altına koyarlardı

Kağıt Asya'dan Avrupa'ya gelinceye değin birçok yıllar geçti Bu iş bazı aşamalardan geçti: 704 yılında Araplar, Orta Asya'da Semerkant kentini aldılar Orada ellerine geçirdikleri bir fazla ganimet arasında kağıt yapmanın sırrını da alıp ülkelerine götürdüler Bu yolla Arapların eline geçen kağıt sebebiyle Sicilya, İspanya ve Suriye gibi ülkelerde kağıt fabrikaları kuruldu Suriye'nin Avrupalıların Bambiç diye adlandırıldıkları Manbiç kentinde de bir fabrika kurlmuştu

Arap tacirleri karanfil, biber ve hoş kokular gibi doğu mallarıyla birlikte Avrupa'ya Manbiç kağıdı da götürüryorlardı Kağıtların en iyisi tüm tabakalar halinde satılan Bağdat Kağıdı sayılıyordu Mısır'da değişik kağıt türleri yapılmaktaydı Bunların aralarında çok büyük tabakalar halinde yapılan İskenderiye kağıdından tutun da, güvercin postalarında kullanılan küçücük tabakalara değin her türlü kağıt vardı

Bu tür kağıt eski paçavralardan yapılmaktaydı Siyah alacalı bir rengi vardı Işığa tutulduğunda, yer yer kaba şaka parçaları bile görülüyordu Avrupa'nın kendi kağıt fabrikaları ya da o günlerin deyimiyle kağıt değirmenlerigörülünceye kadar aradan yüzyıllar geçti Bundan Böyle XIII yüzyılda bu tür kağıt değirmenlerini görmek mümkündü

BASKININ ÖNDERİ

Bu sıralarda Almanya'nın Mayence kentinde Johanm Gensfleich Gutenberg adlı bir adam kendi bastığı kitabı; yani, zorlama makinesiyle basılan ilk kitabı gözden geçirmekteydi Harflerin biçimiyle kitabın ahenkli elyazması kitapları çok andırıyordu Fakat aralarındaki fark yine de uzaktan bile görülüyordu Siyah ve okunaklı harfler törene çıkmış askerler gibi akıcı ve dimdik duruyorlardı Yazıcının (hattat) yazı kalemiyle savaşa tutuşan baskı makinesi çok kısa zamanda onu daha alçak etti Çünkü elle ama uzun yıllar süresice yapılan iri eserler,baskı makinesinde bir kaç günde bastırabiliyordu

Git gide el yazması bir kitapla baskı makinesinde basılan bir kitap arasındaki benzerlik gittikçe azaldı yavaş yavaş harfler kâğıda dökmek fazla zordu Ancak, baskı makinesi bunu zahmetsizce yapabiliyordu Böylece kocaman, kalın kitapların yerini baskı makinesinde basılmış, harfleri okunaklı minik kitaplar aldı

Elyazması kitaplardaki her devlete ait, ressamlar gerçekleştirmek zorundaydı Zorlama makinesinden basılan kitaplarda ise elle yapılan resimlerin yerini gravürler aldı Yazı yazar cihaz,yani zorlama makinesi, aynı zamandan fotoğraf yapan makineye dönüştü Bu Nedenle birkaç saat içinde yüzlerce gravüryapmakmümkün oluyordu Tüm bunlar kitapları ucuzlattı Günümüzün kitaplarında gördüğümüz başlıklar, iç kapaklar, dış kapakklar, gömme başlıklar, bizi hiç şaşırtmaz Sayfa başındaki sayılar bize fazla doğal görünür Kelimeleri virgülleri gördüğümüzde de Bu da ne oluyordiye şaşırmazsınız her hâlükarda

Oysa kitaplarda iç kapağın başlığın ,gömme başlıkların ve virgüllerin olmadığı dönemler vardı Bütün bunların ne zaman ve neden ortaya çıktığını kesinkes anlatmak bile mümkündür Sözgelişi, dış kapak 1500 yılında şu nedenle ortaya çıkmıştır Önceden kitaplar basılmaz yazılırdı Bunlar büyük bir başlıca satmak için değil,ısmarlama olarak yazılırdı Bu yüzden kitap yazanın kitabı etmesine hiç gerek yoktu

Basımevleri için şart daha da farklıydı Bir basımevi yüzlerce, binlerce sayıda kitap basılıyordu Hem bu bastığı kitaplar ısmarlama olarak değil,direkt satış içindi Bu kitaplara müşteri bulmak gerekliydi Bunun için kitabın adını, birinci sayfaya büyük harflerle hücum etmek gerekiyordu İşte böylece kitap kapağı ortaya çıkmış oldu O dönemde kitabın birincil sayfası kitap evi dükkanının kapısına asılırdı Bu, kitabın çıkışını gösteren bir ilan demekti

Kitabın çıkışıyla, şu başlıca kadar elde ettiğimiz bilgilerin çoğunu bu yolla elde etmiş olduk Kitaplar olur ya elektronik bir ortama geçebilir Şu lahza hali hazırda ebooks dediğimiz teknolojik aletler kullanılmakta Oysa bir geçek var oysa, yazının ölümsüzlüğü Ola Ki sözcüklerin, şayet de düşüncelerin eninde sonunda karoser bulacağı ve kullanacağı yazılardır Geçmişin zorluklarıyla geleceğimize pencere açarsak, yazının icadını aklımızdan çıkarmayalım *
 
Üst Alt