Son Konu

İcinde Dunya, Ay Ve Bulutların Yer Aldığı Masal

bilgiliadam

Yeni Üye
Katılım
16 Ağu 2017
Mesajlar
1,516,397
Tepkime
31
Puanları
48
Credits
-6
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
İcinde Dunya, Ay Ve Bulutların Yer Aldığı Masal
Dunya, Ay Ve Bulutların İcinde Yer Aldığı Masal


Bir Gokyuzu Masalı

Pırıl pırıl bir geceydi Yıldızlar birbirine goz kırparken ay, şahane bir gururla hepsinden daha guzel gorunuyordu O sırada parlak bir yıldız, ayı daha yakından gorebilmek icin yerinden kayıverdi Fakat ne yazık ki onun hizasına gelemeden toprağa duştu Bu yıldızlar boyleydiler işte! Hepsi aya aşıktı Hepsi onu yakından gormek isterdi Bu arzularına dayanamayıp yerlerini değiştirdiler mi, toprağa duşerlerdi Duştukleri yerde ise renk renk yıldız cicekleri acardı
Gokyuzunun cok uzak bir koşesinde de ufacık bir yıldız ayı gormek istedi Fakat birdenbire kayarsa toprağa duşeceğini biliyordu Onun icin yavaş yavaş alcalmaya başladı O kadar yavaş hareket ediyordu ki, aradan seneler gecti Kucuk yıldız yaklaştıkca buyudu; guzelleşti Birgun tam onun karşısına geldi ve durdu Ay, bu cok guzel yıldızı o kadar beğendi ki, bu sefer kendisi ona yaklaşmak istedi Nihayet bir hilal vakti, kollarını uzatarak kucuk yıldızı kucakladı Gokyuzu o vakte kadar boylesine guzel bir manzara gormemişti Yıldızdan ve aydan sacılan ışıklar dunyaya gittiler Ve bir milleti kendilerine hayran ettiler O kadar ki bu kahraman millet, bayrağını ay yıldızla susledi
Ay, yıldızını kucakladığı anda ondan dunyaya bir ışık duştu Bu ışık, yapraklar arasından suzuldu Bir evin penceresi icinden girdi Yatakta uyuyan ufacık oğlanın kirpiklerinde gezindi Bu ufacık oğlan o anda bir ruya gordu Ruyasında cok guzel bir kız vardı Gozleri yıldızlar gibiydi Mermer bir sarayda oturuyordu Sarayın bahcesi kırmızı gullerle doluydu Tam ortasında da bir havuz vardı Kız oğlanı yanına cağırdı Elele tutuştular Bahceyi, sarayı gezdiler Nihayet kız Ona dedi ki;

Şimdi sen ruya goruyorsun Fakat ben hakikatte ruya değilim Butun bir omurde olsa beni ara Beni bulduğun zaman hakiki saadeti bulmuş olacaksın Yaşın cok ilerlemişte olsa beni bulup elimi tuttuğun vakit gencleşeceksin Sen de, ben de Cunku o zamana kadar ben de ihtiyarlamış olabilirim

Peki! Dedi oğlan

Ben seni nereden tanıyacağım? Sen de ihtiyarlarsan!

Kız gulumsedi;

Bu sarayı unutma Hem bak avucumun icinde yıldız şeklinde bir ben var

Oğlanın ruyası burada bitti Heyecanla gozlerini actı Dışarıda sıcak bir yaz gecesi ve cırcır boceklerinin sesleri vardı Tekrar uykuya daldığı zaman ruyasındaki kızı omrunun sonunda kadar arayacağına karar vermişti

Ay, yıldızı kucakladığı zaman, yıldızlardan bir ışık duştu, dunyaya Bu ışık denizler uzerinden yakamozlar bırakarak gecti Karlı tepelerden beyaz ışıltılar sacarak Kaf Dağına geldi Onu da aştı Mermerlerden bir sarayın acık penceresinden iceri girdi Mışıl mışıl uyuyan kucuk bir kızın, şeffaf goz kapaklarında gezindi Kucuk kız o zaman bir ruya gordu Ruyasında kıvırcık saclı cok guzel bir oğlanla sarayın bahcelerinde geziyordu Oğlan Ona dedi ki;

Ben seni cok seviyorum Şimdi ruya goruyorsun Fakat ben gercekte varım Omrumun sonuna kadar olsa da seni arayacağım

Yaşın cok ilerlemiş de olsa elini tuttuğum zaman birden gencleşeceksin Ben saadetin kendisiyim Beni sakın unutma

Kız tebessum ederek,

Seni omrumun sonuna kadar bekleyeceğim, dedi

Onun da ruyası burada bitmişti Birden uyandı Dışarıdan bulbul sesleri geliyordu Kucuk kız, tekrar uyuduğu zaman, ruyasındaki oğlanı ve avucunda parlayan ayı unutmayacağına karar vermişti
Aradan seneler gecti Kucuk oğlan buyumuş, yakışıklı bir delikanlı olmuştu Artık evlenme cağındaydı Ayağına demir bir carık eline demir bir asa alıp, ruyasındaki kızı aramaya cıktı

Az gitti, uz gitti Yedi memleket, yedi buyuk dağ aştı Yemyeşil bir ovada kurulmuş şirin bir şehre geldi Temiz sokaklardan bahar havasının verdiği saadet hissiyle yurudu, gecti Nihayet bir sarayın onune geldi Bahcesi o kadar guzeldi ki, hayranlıkla durup cicekleri seyretmeye başladı Birden yan tarafından doğru tatlı bir ses kulağına geldi

Guzel delikanlı yabancısın galiba Bilmez misin ki buralarda durmanın cezası olumdur!

Delikanlı hayretle baktı Karşısında simsiyah saclı, simsiyah gozlu, karanfil dudaklı bir guzel duruyordu Korkusuzca cevap verdi:

Sen kimsin? Sadece bir bahceye bakan masum bir insanın cezası olum olur mu?

Karanfil dudaklı kız bir an duşunur gibi durdu, sonra oğlanı yanına cağırdı Ve onu alıp krala goturdu Bu kız sarayın yegane prensesi idi Babası uzun zamandır kızını evlendirmek istiyordu Fakat bir turlu Ona gore bir eş bulamamıştı

Prenses krala;

Baba bakın işte benim evleneceğim adam bu, dedi

Kral Onun her istediğini yapan bir baba idi

Oğlan her ne kadar şaşkın ise de, bu guzel kız hoşuna gitmişti Hele ilerde boyle bir memleketin hukumdarı olma duşuncesi ise Ona busbutun zevk vermişti

Kırk gun kırk gece duğunden sonra evlendiler Aradan biraz zaman gecince oğlan kralın yerine gecti Cok adil, cok iyi bir hukumdardı Halk Onu seviyordu Buna rağmen, kralicenin gitgide artan yersiz hareketleri yuzunden mesut olamamıştı Hergun Ondan butun guzelliğine rağmen biraz daha soğuyordu Kendini oyalayamaz olmuştu Birgun iyice kavga ettikten sonra, kral yalnız başına bahcede dolaşmaya cıktı Cok dertliydi Bir sıranın uzerine oturup duşunmeye başladı Aradan ne kadar zaman gecmişti bilmiyordu Derin bir goğus gecirdi Bu sırada bakışları gokyuzunde parlayan mehtaba ilişti O anda yureğine bir ateş duştu yerinden kalkarak saraya gitti Karısını yanına cağırdı

Guzel kralicem, ben artık senden ve bu memleketten ayrılıyorum, dedi

Kralice:

“Ya oyle mi? diye cevap verdi Buna memnun oldum Zira, sokaktan gecen alelade bir adamın kral olmasına sebep olmakla, manasızlık ettim Gule gule!

Ve boylece delikanlı yeniden yola duştu Bu sefer, ruyasındaki kızı aramak icin, hic vakit kaybetmeyeceğine azmetmişti Nasıl olmuştu da beyhude yere bu kadar vakit kaybetmişti Aldatıcı bir guzelliğin ve şatafatın peşinden koşması Ona nelere mal olmuştu

Ruyasındaki kızı bulmak icin vakti azalıyordu Az gitti Uz gitti Dere tepe duz gitti Nihayet uzaktan zumrut gibi gorunen bir ormana rastladı Ağaclardan cıkan dallar son derece zarif yapraklarla susluydu Epey yuruyen ve yorulan oğlan bir calının dibine oturdu Yakın bir yerden tatlı bir su şırıltısı geliyordu Yavaş yavaş bu şırıltıya son derece tatlı bir şarkı karıştı Biraz sonra şarkıyı soyleyen sesler coğaldı Buyuleyen bir musiki idi bu Ormanda her şey onu dinlemek icin susmuş gibiydi Oğlan meraklandı ve seslerin geldiği yere gitti Yaban gulleri arasında birbirinden guzel peri kızları su ile oynuyor, dansediyor ve yuzuyordu Dalga dalga sacları, mermerden yontulmuş gibi vucutları vardı Oğlan onları gorunce hangisine aşık olacağını şaşırdı Peri kızlarından biri Onu fark etmişti Bir cığlık atarak arkadaşlarına haber verdi Hepsi birden Onun etrafını sarıverdiler Beraberce eğlenmeye başladılar Boylece guneş defalarca doğup, battı

Bir akşam oğlan etrafındaki peri kızları ile şakalaşırken, zumrut yapraklı ağacların uzerinden testekerlek mehtap gulumser gibi yukseldi Oğlana kızlar ne yaptılar ne soyledilerse gozlerini aydan ayıramadılar Yureğine yine ateş duştu Derin bir pişmanlık hissiyle perilerle vedalaştı Ormanın derinliklerine daldı gitti Orman bitti; deniz başladı Deniz bitti; dağlar sıra sıra onunde uzandı Onları aştı; bir vadiye geldi Karnı acıkmıştı Yorgundu Kendini suclu ve hasta hissediyordu Vadinin yegane kulubesini caldı Kapıyı bir ihtiyar adam actı Gobeğine kadar sakalı vardı Oğlanı iceri aldı, karnını doyurdu Bir yatağa yatırdı Hastalığını iyi etti Pek merhametli ve pek alimdi Oğlana kendisi ile kalmasını rica etti Ona dunyada bilinmesi mumkun olan butun ilimleri oğretecekti Oğlan duşundu Bilmek ve oğrenmek guzel şeydi Razı oldu Buyuk bir alim olmayı kim istemezdi ki!

Boylece yine seneler gecti Bu defa ihtiyar oldu Oğlan butun ilimleri oğrenmişti Cok buyuk bir bilgindi artık Fakat yapayalnızdı Bilgisi ile kimseye faydalı olamıyordu Cunku vadiler ulkesinde kendinden başka kimse yoktu Bir akşam kulubesinin onunde otururken, dağların ustunden ay parladı O anda oğlanın yureğine ateş duştu Fakat artık ihtiyarlamıştı Ancak karşı dağlara kadar yuruyebilirdi Fazla duşunmeden yurumeye başladı Dizlerinin dermanı kesilip, kolu kanadı tutmayıncaya kadar, guneş defalarca doğup, battı Vucudu haraptı Fakat iradesi Onu daima zorluyor adeta insanustu bir kuvvet sarfediyordu Bir ara gozlerinin artık cok zayıfladığını hissetti Zorlukla onunu gorebiliyordu

Nihayet beyaz mermerden, havuzları dikenlerle, calılarla ortulu bir saraya geldi O kadar bitkindi ki merenlerin uzerine yığılıp kaldı Neden sonra titrek ellerle birisinin kendisine yardım etmeye calıştığını fark etti Hayır! Artık son dakikası gelmişti Yardıma ihtiyacı kalmamıştı Alnında gezinen eli tuttu ve zorlukla karşısındakini gordu

Bu bembeyaz saclı, nur yuzlu bir kadındı Gozleri yıldızlar gibi parlıyordu O anda icine oyle bir ateş duştu ki olumu de, cok ihtiyar olduğunu da unuttu Sadece o gozlere bakmak, ebediyen onları seyretmek istiyordu Boylece ne kadar zaman gecti bilinmez Ama yaşlı kadının avucundaki yıldız, coken karanlıkta ışıldamaya başlamıştı bile Nihayet aralarında şoyle konuştular Oğlan, daha doğrusu ihtiyar adam dedi ki:

Butun omrumde sizi aradım Cok vakit kaybettim Beni affedeceksiniz değil mi?

İhtiyar kadın gulumsedi Ve hafif bir sesle;

“Elbette dedi “Ben butun omur sadece sizi bekledim Geleceğinizi biliyordum Ve geldiniz artık

O sırada birden gece bastırdı Gokte şahane bir hilal parlıyordu Kolları sevgili yıldızını kucaklamıştı Aydan ve yıldızdan, mermer sarayın merenlerine sihirli bir ışık duştu Mermer merenler altın oldu İhtiyar adam birden gencleşti Eskisi gibi yakışıklıydı İhtiyar kadın muhteşem bir prenses oluverdi Gokteki yıldızlardan daha guzeldi İkisi de elele tutuştular Yuzlerini bir kat daha guzelleştiren tebessumleriyle gokyuzune tırmandılar Yıldızlar şarkı soyleyerek duğunu kutluyorlardı Ay ve yıldız cok mesut
Onlar ermiş muradına


kaynak:isiksukancom
 
Üst Alt