Son Konu

Mevlananın Hayatı ve Görüşleri,Mevlananın Eserleri

nicebayan

Yeni Üye
Katılım
24 Ara 2016
Mesajlar
378,708
Tepkime
2
Puanları
38
Yaş
35
Web
nicebayan.com
Credits
-1
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
Mevlana Celalettin Rumi Biyografisi
Mevlana Celalettin Rumu nin Eserleri
Mevlana nın Görüşleri



Mevlana'nın Hayatı ve Görüşleri

Mevlâna 30 Eylül 1207 yılında bugün Afganistan sınırları içerisinde bulunan Horasan Ülkesi'nin Belh şehrinde doğmuştur
Mevlâna'nın babası Belh Şehrinin ileri gelenlerinden olup, sağlığında Bilginlerin Sultânıünvanını almış olan Hüseyin Hatibî oğlu Bahâeddin Veled'tir Annesi ise Belh Emiri Rükneddin'in kızı Mümine Hatun'dur

Sultânü'IUlemâ Bahaeddin Veled, bir takım siyasi olaylar ve yaklaşmakta olan Moğol istilası sebebiyle Belh'den ayrılmak zorunda kalmıştır Sultânü'IUlemâ 1212 veya 1213 yılllarında aile fertleri ve yakın dostları ile birlikte Belh'den ayrıldı

Sultânü'IUlemâ'nın ilk durağı Nişâbur olmuştur Nişâbur şehrinde tanınmış mutasavvıf Ferîdüddin Attar ile de karşılaştılar Mevlâna burada ufak yaşına karşın Ferîdüddin Attar'ın ilgisini çekmiş ve takdirlerini kazanmıştır

Sultânü'I Ulemâ Nişabur'dan Bağdat'a ve daha sonra Kûfe yolu ile Kâ'be'ye hareket etti Hac farîzasını yerine getirdikten sonra, dönüşte Şam'a uğradı Şam'dan daha sonra Malatya, Erzincan, Sivas, Kayseri, Niğde yolu ile Lârende'ye (Karaman) geldiler Karaman'da Subaşı Emir Mûsâ'nın yaptırdıkları medreseye yerleştiler

1222 yılında Karaman'a gelen Sultânü'Ulemâ ve ailesi burada 7 sene kaldılar Mevlâna 1225 yılında Şerefeddin Lala'nın kızı Gevher Hatun ile Karaman'da evlendi Bu evlilikten Mevlâna'nın Sultan Veled ve Alâeddin Çelebi adlı iki oğlu oldu Yıllar sonradan Gevher Hatun'u kaybeden Mevlâna bir çocuklu dul olan Kerrâ Hatun ile ikinci evliliğini yaptı Mevlâna'nın bu evlilikten de Muzaffereddin ve Dikte Âlim Çelebi adlı iki oğlu ile Melike Hatun adlı bir kızı dünyaya geldi

Bu yıllarda Anadolunun büyük bir kısmı Selçuklu Devleti'nin egemenliği aşağıda idi Konya'da bu devletin baş şehri idi Konya sanat eserleri ile donatılmış, ilim adamları ve sanatkarlarla dolup taşmıştı Kısaca Selçuklu Devleti en aydınlık devrini yaşıyordu ve Devletin hükümdarı Alâeddin Keykubâd idi Alâeddin Keykubâd Sultânü'IUlemâ Bahaeddin Veled'i Karaman'dan Konya'ya eğlence etti ve Konya'ya yerleşmesini istedi

Bahaeddin Veled Sultanın davetini kabul etti ve Konya'ya 3 Mayıs 1228 yılında ailesi ve dostları ile geldiler Sultan Alâeddin kendilerini müthiş bir törenle karşıladı ve Altunapa (İplikçi) Medresesi'ni ikametlerine ödev ettiler

Sultânü'lUlemâ 12 Ocak 1231 yılında Konya'da vefat etti Kabir yeri olarak, Selçuklu SarayınınGül Bahçesi seçildi Halen müze olarak kullanılan Mevlâna Dergâhı'ndaki bugünkü yerine defnolundu

Sultânü'IUlemâ ölünce, talebeleri ve müridleri bu kez Mevlâna'nın çevresinde toplandılar Mevlâna'yı babasının tek varisi olarak gördüler Gerçekten de Mevlâna büyük bir ilim ve din bilgini olmuş, İplikçi Medresesi'nde vaazlar veriyordu Vaazları kendisini dinlemeye gelenlerle dolup taşıyordu

Mevlâna 15 Kasım 1244 yılında Şemsi Tebrizî ile karşılaştı Mevlâna Şems'de mutlak kemâlin varlığınıcemalinde de Tanrı nurlarınıgörmüştü Ancak beraberlikleri uzun sürmedi Şems aniden öldü

Mevlâna Şems'in ölümünden daha sonra uzun yıllar inzivaya çekildi Daha sonraki yıllarda Selâhaddin Zerkûbî ve Hüsameddin Çelebi, Şemsi Tebrizî'nin yerini doldurmaya çalıştılar

Yaşamını Hamdım, piştim, yandımsözleri ile özetleyen Mevlâna 17 Aralık 1273 Pazar günü Hakk' ın rahmetine kavuştu Mevlâna'nın cenaze namazını Mevlâna'nın vasiyeti üstüne Sadreddin Konevî kıldıracaktı Ama Sadreddin Konevî çok sevdiği Mevlâna'yı kaybetmeye dayanamayıp cenazede bayıldı Bunun üzerine, Mevlâna'nın cenaze namazını Kadı Sıraceddin kıldırdı

Mevlâna vefat gününü bitmiş doğuş günü olarak kabul ediyordu O öldüğü zaman sevdiğine yani Allah'ına kavuşacaktı Onun için Mevlâna vefat gününe nikah günü ya da gelin gecesi manasına gelen Şebi Arûsdiyordu ve dostlarına ölümünün gerisinde ahah, vahvah edip ağlamayın diyerek vasiyet ediyordu

Ölümümüzden sonradan mezarımızı yerde aramayınız!
Bizim mezarımız âriflerin gönüllerindedir



Gel, gel, ne olursan ol yeniden gel,
İster kafir, ister mecusi, ister puta tapan ol yeniden gel,
Bizim dergâhımız, umitsizlik dergâhı değildir,
Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel

***********************
Ölümümüzden sonra mezarımızı yerde aramayınız
Bizim mezarımız ariflerin gönüllerindedir

***********************
Güneş almak ve altın ışıklar halinde
Ummanlara ve çöllere saçılmak isterdim
Gece esen ve suçsuzların ahına karışan
Yüz rüzgarı elde etmek isterdim

***********************
Aklın varsa bir başka akılla arkadaş ol da,
işlerini danışarak yap

***********************
Şu toprağa sevgiden diğer bir tohum ekmeyiz
Şu tertemiz tarlaya diğer bir tohum ekmeyiz biz

***********************
Hayatı sen aldıktan daha sonra vefat etmek, şeker gibi tatlı şeydir
Seninle olduktan sonradan ölüm, tatlı samimiyetle daha tatlıdır
İnsan vardır, değerlidir dertler içinde;
İnsan vardır, hayır yok Dünyaya gelişinde
Ne büyük yanılgı, ne büyük aldanıştır
İnsandiye anılmasının her ikisinin de

***********************
Bedenimiz tıpkı değirmene benziyor
O değirmen fakat, Aşktan akan sudan döner

************************
Kötü havalarda insan Dosta aç olur,
Bir araya gelse, Arkadaş Dosta hap olur ,
Bahçede güller bir bir bir şeye ayrı,
Öbek öbek olunca, Bahara taç olur

************************
Aşk yüreğinde köpük köpük kan döner
Köpük degil O Köpük üzerinde Can döner

*************************
Sevgide güneş gibi ol
Arkadaşlık ve kardeşlikte dere gibi ol
Hataları örtmede gece gibi ol
Tevazuda toprak gibi ol
Öfkede ölü gibi ol
Her ne olursan ol
YA OLDUĞUN GİBİ GÖRÜN
YA GÖRÜNDÜĞÜN GİBİ OL


ESERLERİ


MESNEVİ

Mesnevî, klâsik doğu edebiyatında, bir şiir tarzının adıdır Sözlük anlamıyla İkişer, ikişerlikdemektir Edebiyatta benzer vezinde ve her beyti kendi aralarında ayrı olarak kafiyeli nazım şekillerine Mesnevî adı verilmiştir

Her beytin aynı vezinde fakat ayrı olarak uyaklı olması nedeniyle Mesnevî'de büyük bir yazma kolaylığı vardır bu nedenle uzun sürecek konular veya hikâyeler şiir yoluyla söylenilecekse, uyak kolaylığı sebebiyle mesnevî tarzı seçilir Bu suretle şiir, beyit beyit sürüp gider

Mesnevî her ne kadar klâsik doğu'şiirinin bir şiir tarzı ise de Mesnevîdenildiği zaman akla Mevlâna'nın Mesnevî'sikazanç Mevlâna Mesnevî'yi Çelebi Hüsameddin'in ricası üzerine yazmıştır Kâtibi Hüsameddin Çelebi'nin söylediğine tarafından Mevlanâ, Mesnevî beyitlerini Meram'da gezerken,otururken, yürürken hatta semâ ederken söylermiş, Çelebi Hüsameddin de yazarmış

Mesnevî'nin dili Farsça'dır Halen Mevlâna Müzesi'nde teşhirde yer alan 1278 tarihli, elde bulunan en eski Mesnevî nüshasına tarafından, beyit sayısı 25618 dir

Mesnevî'nin vezni : Fâ i lâ tün Fâ i lâ tün Fâ i lün'dür

Mevlâna 6 büyük deri olan Mesnevî'sinde, tasavvufî us ve düşüncelerini, birbirine ulanmış hikayeler halinde anlatmaktadır

DİVANI KEBİR

Dîvân, şairlerin şiirlerini topladıkları deftere denir Dîvânı Kebîr Büyük Defterveya Büyük Dîvânmanasına kazanç Mevlâna'nın farklı alanlara yönlendirilmiş konularda söylediği şiirlerin tamamı bu andadır Dîvânı Kebîr'in dili de Farsça olmakla beraber, Dîvânı Kebîr içinde eksik sayıda Arapça, Türkçe ve Rumca şiir de yar almaktadır Dîvânı Kebîr 21 ufak dîvân (Bahir) ile Rubâî Dîvânı'nın bir araya getirilmesiyle oluşmuştur Dîvânı Kebîr'in beyit adedi 40000 i aşmaktadır Mevlâna, Dîvânı Kebîr'deki bir takım şiirlerini Şems Mahlası ile yazdığı için bu dîvâna, Dîvânı Şems de denilmektedir Dîvânda yer alan şiirler vezin ve kafiyeler göz önüne alınarak düzenlenmiştir

MEKTUBAT

Mevlâna'nın ilk önce Selçuklu Hükümdarlarına ve devrin ileri gelenlerine nasihat için, kendisinden sorulan ve halli istenilen diıü ve ilmi konularda ise açıklayıcı bilgiler atamak için yazdığı 147 adet mektuptur Mevlâna bu mektuplarında, edebî mektup yazma kaidelerine uymamış, tıpkı konuştuğu gibi yazmıştır Mektuplarında kulunuz, bendenizgibi kelimelere hiç yer vermemiştir Hitaplarında mevki ve memuriyet adları müstesna, mektup yazdığı kişinin aklına, inancına ve yaptığı iyi işlere tarafından kendisine hangi hitap tarzı yakışıyorsa o sözlerle ve o vasıflârla hitap etmiştir

Fİ Hİ MA Fİ H

Fîhi Mâ Fih Onun içindeki içindedirmanasına gelmektedir Bu eser Mevlâna'nın dağıtılmış meclislerde yaptığı sohbetlerin, oğlu Sultan Veled göre toplanması ile meydana gelmiştir 61 bölümden oluşmaktadır Bu bölümlerden bir kısmı, Selçuklu Veziri Süleyman Pervane'ye hitaben kaleme alınmıştır Eserde bir takım siyasi olaylara da temas edilmesi yönünden, bu eser bununla beraber tarihi bir kaynak olarak da kabul edilmektedir Eserde cennet ve cehennem, dünya ve âhiret, mürşit ve mürîd, aşk ve semâ gibi konular işlenmiştir

MECÂLİSİ SEB'A

(Yedi Meclis) Mecâlisi Seb'a, adından da anlaşılacağı üzere Mevlâna'nın yedi meclisi'nin, yedi vaazı'nın not edilmesinden meydana gelmiştir Mevlâna'nın vaazları, Çelebi Hüsameddin veya oğlu Sultan Veled göre anekdot edilmiş, ama özüne dokunulmamak kaydı ile eklentiler yapılmıştır Eserin düzenlemesi yapıldıktan sonradan Mevlâna'nın tashihinden geçmiş olması kuvvetle muhtemeldir Şiiri maksat yok, fikirlerini söylemede bir vasıta olarak kabul eden Mevlâna, yedi meclisinde şerh ettiği Hadis'lerin konuları bakımından tasnifi şöyledir :

1 Içten yoldan bölünmüş toplumların hangi yolla kurtulacağı
2 Suçtan kurtuluş Hafıza yolu ile gafletten uyanış
3 İnanç'daki kudret
4 Tövbe edip doğru yolu bulanlar Allah'ın sevgili kulları olurlar
5 Bilginin değeri
6 Gaflete dalış
7 Aklın önemi

Bu yedi meclis'de, başlıca şerh edilen hadislerle beraber, 41 Hadis daha geçmektedir Mevlâna göre seçilen her Hadis içtimaidir Mevlâna yedi meclisinde her bölüme Hamd ü senave Münacaatile başlamakta, açıklanacak konuları ve tasavvufî görüşlerini öykü ve şiirlerle çekici ayla getirmektedir Bu yol Mesnevî'nin yazılışında da tıpkı kullanılmıştır *
 
Üst Alt