nicebayan
Yeni Üye
Peygamber Efendimizin Güzel Ahlakı
Peygamberimizin ahlâkının en önemli özelliği, ALLAH vergisi oluşudur O bütün güzel vasıfları, çalışıp, emek verip, bir çaba sonucu kazanmış değildir Onun ahlâkı ALLAH göre ihsan edilmiş, ikram edilmiştir Yüce ALLAH onu insanların misal alacağı hatasız, eksiksiz ve seçkin bir şekilde yaratmıştır
O dünyaya gözünü açıp kapayıncaya değin hep aynı huy ve ahlâk üstünde yaşamıştır Ondaki hoş vasıflar yaratılışında mevcuttu Onu eğiten, terbiye ve ahlâkın en üstün özellikleriyle süsleyen Yüce Rabbidir
İşte bundan nedeniyle, onu kendisine örnek kabul eden insan, onu ne değin taklit edebilirse, böylece istifadesi pozitif olur, o nurdan aldığı feyiz, o nisbette çoğalır
Peygamberimizin ahlâkının en belirgin özelliklerinden birisi de, insan yaratılışında var olan birbirine zıt ve ters huyları en şekilde bağdaştırıp, bütün duyguların ideal noktasını bulmasıdır Hiçbir şekilde aşırılığa kaçmadan, orta yola, doğruya ulaşmasıdır
Peygamberimiz, herkesin istek edip de bir türlü ulaşamadığı en üstün değerleri ve olgunluğu çok iyi bir şekilde hayâtı baştan başa ümmetine göstermiş, bütün insanlığın gözleri önüne sermiştir
Bir Takım anlar olmuş, en cesur bir fedai olarak, düşmanın kat kat üstünlüğüne hiç aldırmadan, binlerce düşmana tek başına meydan okumuştur Fakat bu halinde bile yumuşak kalpliliğini, merhametini geri bırakmamıştır
Meselâ bir savaş sonrası, öldürülmüş olarak gördüğü düşman çocuklarına o kadar acımıştı oysa, düşman da olsa çocukların öldürülmemesi gerektiğini, çünkü onların masum ve Cennetlik olduklarını haber vermişti
O, bütün insanlığın kurtuluşu ve İslâmın dünyaya yayılması gibi yüce bir kasıt için zihnini yorarken; sırası gelmişken binleri bulan ve Arabistan'ın her tarafına dal budak salan ümmetinin halini ve işlerini düşünürken; çevresinde bulunan fakir ve yoksul Müslümanları hiçbir zaman unutmamış; kendi çoluk çocuğunu, onların eğitim ve ihtiyaçlarını da ihmal etmemiştir Birincisini büyük görürken, öbürünü küçümsememiştir
Bu kadar ağır ve yükümlülük isteyen bir ödev üstünde bulunduğu halde, o yine kendisini Rabbine vermiş, günün büyük bir kısmını ibadet ve zikirle geçirmiştir
Kalbi her lahza ALLAH'a bağlıdır Bu haliyle dünya ile ilişkisini kesmiş gibi görünse de, yeniden o dünyanın içindedir Tüm işlerinde ALLAH'ın rızasını gözetmiştir
Peygamber Efendimiz, dâva arkadaşlarını gözü gibi korumuş, onlara belli başlıbabalarından görmedikleri şefkat ve yakınlığı göstermiş, kendi şahsına yapılan kötülüğü affetmiş, intikam almayı düşünmemiştir Kendisini öldürmek için tuzak kuranları yakaladığında serbest bı
rakmış, lakin ALLAH düşmanlarını katiyen bağışlamamış, onların yakasını bırakmamıştır
İçi bozuk, dışarıdan Müslüman gibi görünen münafıkların kalbine sürekli Cehennem korkusunu vermiş, âhiretteki acı hallerini hatırlatmıştır
İslâm toprakları, güneyde Yemen'e kuzeyde İran ve Suriye sınırına dayandığı sırada Peygamberimiz, Arapların sultanı, Arabistan'ın hakimi idi Savaş sonrası düşmanın bırakıp gittiği mallar ve ganimetler mescidin içini doldururken, en kıymetli mallar Müslümanların eline geçtiği halde, tekrar o kuru bir hasır üzerinde yatacak dek engin ruhlu; içi ot doymuş bir yastığa yaslanacak değin mütevazı; her türlü imkân mevcutken, istek sıkıntısı çekecek kadar kanaatkar ve tok gönüllü idi
Hz Ömer'in Bizans kralı ve İran şahı dünya nimetleri içinde yüzerken, Resulullah kuru hasır üstünde yaşıyordiyerek ağlaması üstüne, Sahabîsinin gönlünü güzel tutan ulu Peygamberimiz:
Yâ Ömer, varsın, Kisra ve Kayser dünya nimetlerinden zevklerini alsınlar, keyif sürsünler Âhiret nimeti bize yeterdiyerek tevekkül ve rızasını dile getiriyordu
Peygamberimizin ahlâkı bir meleke halindeydi, öz olarak mevcuttu Güneş nasıl ışık saçar, çiçekler nasıl rengi ve kokusuyla ortalığı Cennete çevirip burcu burcu kokular saçarsa; ağaçlar nasıl türlü türlü meyveler verir, yaratılışlarında var olanları ortaya çıkarırsa; Resuli Ekrem Efendimizin ahlâkî hayâtı da o şekilde olağan bir seyir içinde akım ediyordu
Pek fakat, her görebilen, Peygamberimizin o faziletle birlikte yaratıldığı kanaatine varırdı Hiç kimse ondan o fazilete tutarsız bir şeyin görüleceğine inanmazdı O her zaman muhtaçlara yardım eder; zayıfları korur; tatlı sözlü, tebessüm eden bulunur; izzet ve vakarını muhafaza eder; tevazu ve hoşgörüsünü hiç kimseden esirgemezdi Güneş nasıl fakat, ALLAH'a inananın da, inanmayanın da üzerine doğarsa, Peygamberimizin dünyayı kaplayan şefkati de minikbüyük, genç,yaşlı, müslimgayri müslim herkese benzer şekilde yayılırdı
*
Peygamberimizin ahlâkının en önemli özelliği, ALLAH vergisi oluşudur O bütün güzel vasıfları, çalışıp, emek verip, bir çaba sonucu kazanmış değildir Onun ahlâkı ALLAH göre ihsan edilmiş, ikram edilmiştir Yüce ALLAH onu insanların misal alacağı hatasız, eksiksiz ve seçkin bir şekilde yaratmıştır
O dünyaya gözünü açıp kapayıncaya değin hep aynı huy ve ahlâk üstünde yaşamıştır Ondaki hoş vasıflar yaratılışında mevcuttu Onu eğiten, terbiye ve ahlâkın en üstün özellikleriyle süsleyen Yüce Rabbidir
İşte bundan nedeniyle, onu kendisine örnek kabul eden insan, onu ne değin taklit edebilirse, böylece istifadesi pozitif olur, o nurdan aldığı feyiz, o nisbette çoğalır
Peygamberimizin ahlâkının en belirgin özelliklerinden birisi de, insan yaratılışında var olan birbirine zıt ve ters huyları en şekilde bağdaştırıp, bütün duyguların ideal noktasını bulmasıdır Hiçbir şekilde aşırılığa kaçmadan, orta yola, doğruya ulaşmasıdır
Peygamberimiz, herkesin istek edip de bir türlü ulaşamadığı en üstün değerleri ve olgunluğu çok iyi bir şekilde hayâtı baştan başa ümmetine göstermiş, bütün insanlığın gözleri önüne sermiştir
Bir Takım anlar olmuş, en cesur bir fedai olarak, düşmanın kat kat üstünlüğüne hiç aldırmadan, binlerce düşmana tek başına meydan okumuştur Fakat bu halinde bile yumuşak kalpliliğini, merhametini geri bırakmamıştır
Meselâ bir savaş sonrası, öldürülmüş olarak gördüğü düşman çocuklarına o kadar acımıştı oysa, düşman da olsa çocukların öldürülmemesi gerektiğini, çünkü onların masum ve Cennetlik olduklarını haber vermişti
O, bütün insanlığın kurtuluşu ve İslâmın dünyaya yayılması gibi yüce bir kasıt için zihnini yorarken; sırası gelmişken binleri bulan ve Arabistan'ın her tarafına dal budak salan ümmetinin halini ve işlerini düşünürken; çevresinde bulunan fakir ve yoksul Müslümanları hiçbir zaman unutmamış; kendi çoluk çocuğunu, onların eğitim ve ihtiyaçlarını da ihmal etmemiştir Birincisini büyük görürken, öbürünü küçümsememiştir
Bu kadar ağır ve yükümlülük isteyen bir ödev üstünde bulunduğu halde, o yine kendisini Rabbine vermiş, günün büyük bir kısmını ibadet ve zikirle geçirmiştir
Kalbi her lahza ALLAH'a bağlıdır Bu haliyle dünya ile ilişkisini kesmiş gibi görünse de, yeniden o dünyanın içindedir Tüm işlerinde ALLAH'ın rızasını gözetmiştir
Peygamber Efendimiz, dâva arkadaşlarını gözü gibi korumuş, onlara belli başlıbabalarından görmedikleri şefkat ve yakınlığı göstermiş, kendi şahsına yapılan kötülüğü affetmiş, intikam almayı düşünmemiştir Kendisini öldürmek için tuzak kuranları yakaladığında serbest bı
rakmış, lakin ALLAH düşmanlarını katiyen bağışlamamış, onların yakasını bırakmamıştır
İçi bozuk, dışarıdan Müslüman gibi görünen münafıkların kalbine sürekli Cehennem korkusunu vermiş, âhiretteki acı hallerini hatırlatmıştır
İslâm toprakları, güneyde Yemen'e kuzeyde İran ve Suriye sınırına dayandığı sırada Peygamberimiz, Arapların sultanı, Arabistan'ın hakimi idi Savaş sonrası düşmanın bırakıp gittiği mallar ve ganimetler mescidin içini doldururken, en kıymetli mallar Müslümanların eline geçtiği halde, tekrar o kuru bir hasır üzerinde yatacak dek engin ruhlu; içi ot doymuş bir yastığa yaslanacak değin mütevazı; her türlü imkân mevcutken, istek sıkıntısı çekecek kadar kanaatkar ve tok gönüllü idi
Hz Ömer'in Bizans kralı ve İran şahı dünya nimetleri içinde yüzerken, Resulullah kuru hasır üstünde yaşıyordiyerek ağlaması üstüne, Sahabîsinin gönlünü güzel tutan ulu Peygamberimiz:
Yâ Ömer, varsın, Kisra ve Kayser dünya nimetlerinden zevklerini alsınlar, keyif sürsünler Âhiret nimeti bize yeterdiyerek tevekkül ve rızasını dile getiriyordu
Peygamberimizin ahlâkı bir meleke halindeydi, öz olarak mevcuttu Güneş nasıl ışık saçar, çiçekler nasıl rengi ve kokusuyla ortalığı Cennete çevirip burcu burcu kokular saçarsa; ağaçlar nasıl türlü türlü meyveler verir, yaratılışlarında var olanları ortaya çıkarırsa; Resuli Ekrem Efendimizin ahlâkî hayâtı da o şekilde olağan bir seyir içinde akım ediyordu
Pek fakat, her görebilen, Peygamberimizin o faziletle birlikte yaratıldığı kanaatine varırdı Hiç kimse ondan o fazilete tutarsız bir şeyin görüleceğine inanmazdı O her zaman muhtaçlara yardım eder; zayıfları korur; tatlı sözlü, tebessüm eden bulunur; izzet ve vakarını muhafaza eder; tevazu ve hoşgörüsünü hiç kimseden esirgemezdi Güneş nasıl fakat, ALLAH'a inananın da, inanmayanın da üzerine doğarsa, Peygamberimizin dünyayı kaplayan şefkati de minikbüyük, genç,yaşlı, müslimgayri müslim herkese benzer şekilde yayılırdı
*