Son Konu

Selahattin Pınar'ın Hayatı, Aşkı ve Notaları

bilgiliadam

Yeni Üye
Katılım
16 Ağu 2017
Mesajlar
1,516,397
Tepkime
29
Puanları
48
Credits
-6
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
SELAHATTİN PINAR VE AFİFE JALE
ALT :wwwupluploadspinar290280pinar290280ALT
Selahattin Pınar, 22 Ocak 1902 tarihinde Uskudar, Altunizade de dunyaya geldi
Babası Sadık Bey aslen Denizli ilinin Cal kasabasındandır Eski hukukculardan olan Sadık Bey kadılık yapmış, Denizli milletvekili olmuş, İstanbul Yuksek Ticaret ve İktisat Mektebinde Medeni Hukuk muderrisliğiyapmıştı Annesi İsmet Hanım Ud calar, babası da musikiyi severdi Turk Musikisini daha cocukluğunda, aile cevresinde tanımıştı
Selahattin Pınar ilkoğrenimini Cal 'da tamamladı Buradan sonra sırasıyla once Saros adasına, sonra Edirne'ye tayin oldular Ortaokulu burada okuduktan sonra 1918 yılında İstanbul'a geldiler İtalyan Ticaret Okulu'nda okudu ise de yarıda bıraktı Babası Sadık Bey, onun hukukcu olmasını istiyordu
Bir gun Denizli'den gelen eşraf icin kurulmuş bir sofrada Sadık Bey'e oğlunu sordular; Selahattin Pınar 'da sofradaydı Sadık Bey, o yokmuş gibi Selahattin calgıcı oldudedi
Selahattin Pınar ayağa fırladı ve Babacığım, rica ederim, ben calgıcı değil, sanatkarımdiye itiraz etti Sadık Bey, pek sevimsiz bir kelime ile yanıtladı bu cıkışı Bunun uzerine Selahattin Pınar, ceketini alıp sofrayı terk etti Kapıdan cıkarken dondu ve şoyle dedi; Babacığım, bir gun gelecek, benim adımla anılacaksınızSadık Bey, yanı başında bulunan gaz lambasını oğluna doğru fırlattı Cıkan yangını guc bela sondurulduler Selahattin Pınar o gunden sonra bir daha baba evine donmedi
Cok temiz giyinen, zarif, efendi, guzel ve esprili konuşan Selahattin Pınar 6 Şubat 1960'da Todori'nin lokantasında, yanında soz yazarı Selim Aru olduğu halde, yemeğini yemek uzereyken yine bir kalp krizi sonucu oldu 7 Şubat 1960 tarihinde kalabalık bir toplulukla Şişli Camii'nde kılınan namazdan sonra Zincirlikuyu Mezarlığı'nda toprağa verildi
Sanat Hayatı
ALT :wwwupluploadsselahattinpinar156519selahattinpinar156519ALT
Musiki calışmalarına on iki yaşında iken, Udi Sami Bey'den Ud dersleri alarak başladı 1920 yılında kurulan, daha sonra Uskudar Musiki Cemiyetiadını alacak olan Daru'lFeyzi Musikinin kurucuları arasında bulundu Burada Telgrafcı Ata Bey, Udi Sami Bey, Kadıkoylu Fuat Bey gibi kimselerle ciddi calışmalar yaptı
O zamanlar Uskudar Musiki Cemiyeti 'nde Bestenigar Ziya Bey, Mızıkalı Celal Bey, Udi Sami Bey, Hanende Husamettin Bey, Kazım Uz ve Ali Rıfat Cağatay hoca olarak gorev yapıyordu Selahattin Pınar butun bu hocaların ceşitli yonlerinden yararlandı
1919 yılında Tanbur calmayı oğrendi 920 yılında bestekarlığa başladı İlk eseri sozleri adliyeci Senihinin olan Kurdilihicazkar makamındaaksak usulunde bestelediği Mulkun ne yaman şulei ikbali karardıgufteli şarkısıdır Eserlerinin coğunu İskender Kutmani yayınlamıştır Bestelerinde Hacı Arif Bey ekolunu benimsediği gorulur Belki de bu yuzden Hacı Arif Bey'in mucidi olduğu Kurdilihicazkar makamını cok sevdiği soylenmektedir Eserlerine soz secmekte cok titiz bir sanatkardı Şarkılarının coğunun sozlerini Mustafa Nafiz Irmak yazmıştır 20 yuzyıl icinde yetişmiş bestekarlar arasında ozel bir yeri olan Pınar, şarkı formunun geleneklerine bağlı olmakla beraber kendine ozgu yeni bir yol izlemiş, yeni bir duyuş ve anlayışın etkisi altında guzel eserler bestelemiştir Eserlerinde makamlarımızın seyir ve hareketi, usta bir modulasyon tekniği, ritim ve melodi uygunluğu dikkat cekicidir Bu eserlerin coğu o zamanın ve zamanımızın ses sanatkarları tarafından plaklara okunmuştur Sanat hayatının buyuk bir bolumunu İstanbul sahnelerinde geciren sanatkar gecimini bu yoldan temin etmiştir


Ataturk ile Anıları
ALT :wwwupluploadsselahattinpinar291988selahattinpinar291988ALT
ATATURK, İstanbul'da bulunduğu zamanlar huzuruna cağırırdı Pınar bir anısını şoyle anlatıyor Arkadaşlardan Nubar, Dolmabahce'de Buyuk Gazi'nin huzurunda calıyor; Gazi de zevkle dinliyor ve Nubar'a soruyor:
Kendi eserleriniz de var mı?
Nubar da okumuş Gazi bunu da cok beğenmiş; bir şarkısını daha istemiş Bunun uzerine Nubar:Efendim, benim başka şarkım yok ama bir arkadaşımın yeni guzel bir şarkısı var Musaade buyurursanız onu okuyayım, diye benim,
Anladım sevmeyeceksin beni sen nazlı cicek
Hasta gonlum yine hicranını yalnız cekecek
Bil ki ruhum seni cılgınca severken olecek
Yine sensin beni bir lahza şifayab edecek diye okumuş Nubar hakikaten guzel okurdu Gazi'nin de pek hoşuna gitmiş
Kimin bu ? Bu eserin sahibini oğrenmek isterim demiş O da:
Arkadaşlardan tanburi Selahattin deyince, Gazi:
Bu kabiliyetli cocuğu tanısamdemiş
Ertesi akşam zaten tanıştığımız Kılıc Ali Bey telefonla beni davet etti Otomobil gonderdiler, kalktım gittim uyuk Gazi'nin huzuruna ilk cıkışım; heyecan icindeyim Dolmabahce Sarayı'nın muazzam salonunda nasıl adım atacağımı bilmiyorum Gazi karşıda oturuyordu
Sizi yalnız dinleyelim Dun gece Nubar Bey guzel bir eserinizi okudu Bir de sizin ağzınızdan dinleyelim buyurdu
Emredersiniz diye okumağa hazırlandım ama, bir hata edeceğim diye odum kopuyordu Tarif edilmez bir heyecan icindeydim Hele bakışlarım gozlerine ilişince buyulenmiş gibi oluyor, titriyordum Sazımı akort ettim ve tek başıma okudum Cok mutehassıs oldu Bir daha okuyun dedi Bu iltifatın verdiği sevincle kabıma sığmayacak hale geldim O anda dunyalar benim oldu Tekrar okudum, yine takdir etti, yalnız sazımı beğenmemiş Bu madeni sazı değiştirin Bunda bizim ananevi tanburumuzun hassasiyeti yok, diye buyurdu O gunden sonra madeni saza veda ettim İtiraf ederim ki, sanatımda beni en cok teşvik ve teşci eden buyuk halaskar Ataturk'un paha bicilmez iltifatlarıdır O vakit genclik de vardı O'nun kucuk bir takdir ve teşviki insana yaratmak kudretleri, hayata ve sanata bambaşka gozle bakmak, emniyet ve cesaretle bağlanma aşkını verirdi Ve o kadar yuksek bir sezişi vardı ki, tarif edemem
Florya Deniz Koşku yeni yapılmıştı Bir akşam oraya davet ettiler Hafız Yaşar da orada idi
Bir fasıl yapın dedi Huzzam faslı yaptık O aralık yeni bestelediğim şu şarkı da vardı:
Aşkınla surunsem, yine aşkınla dirilsem
Bilmem ki ne yapsam da senin kalbine girsem
Bir golge gibi ruhunun altında belirsem
Bilmem ki ne yapsam da senin kalbine girsem
Bunu Ataturk bilmiyordu O gece saz heyetiyle hep beraber caldık, soyledik İlk defa dinledikleri bu şarkı dikkat nazarını cekmiş Fakat zekaya bakın:
Durun dedi ve bana hitapla:
Bu şarkı sizin mi? diye sordu
Evet efendim dedim
Ben anladım zaten Sen bunu yalnız okubuyurdu O kalabalık saz ve hanende icinde daha ilk duyuşta, benim olduğunu sezişi beni hayrette bıraktı Bu gorulmemiş muthiş bir seziş hassasıdır Sonra son derece hassastı Mesela, bir gece yine Gel gitme kadınşarkısını okurken, Karşında esirim bana duşman gibi bakmayerine gelince, ağlayarak masayı terk edip uzaklaştığını gormuştum
 
Üst Alt