Son Konu

Sünnet Namazının Önemi Nedir ?

adanali

Yeni Üye
Katılım
20 Eki 2019
Mesajlar
11,158
Tepkime
0
Puanları
36
Yaş
35
Konum
Adana
Web
bilgilihocam.com
Credits
0
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
Sünnet Namazının Önemi Nedir ?

Sünnet namazların önemi nedir? Sadece farzları kılmak yeterli midir? İkindi ve yatsı namazlarının ilk sünnetleri bidat mıdır?

Namazı kaçırma tehlikesinin olduğu durumlarda farzını da olsa namazı zamanında kılmak gerekir. Sadece farz kılındığında namaz borcu düşer. Ama imkan varsa farzla beraber sünnetler de kılınmalıdır. çünkü, "Farz namazlardan önce kılınan sünnetler, şeytanın hevesini, desiselerini ve vesveselerini kesmektedir." Şeytan: Bu adam farz olmayan namazı bile bırakmadı; hiç farz namazı bırakır mı! diyerek hevesi kırılır. Farzlardan sonra kılınan sünnetler ise namazlarımızdaki eksik ve kusurları tamamlamak içindir. (bk. İbn Abidin, Reddü'l-Muhtar, 2/12-13) Bu nedenle gerek farzdan önce gerekse farzdan sonra olan sünnet namazları da kılma konusunda çok dikkatli olmalıyız.

Diğer taraftan, sünnete uymak, kainatın yaratılışına sebep olan Resul-i Ekrem Efendimizi hatıra getirmek, ona olan bağlılığımızı göstermek demektir. çünkü Allah'ın emirlerini yerine getirmek bir mü'mine nasıl bir huzur veriyorsa, Resulullaha (a.s.m.) uymak, sünnetlerini işlemeye çalışmak da o derece hayatı manalandırır, aydınlatır. Zaten Allah'a olan en güzel itaat ve sevgi, Onun Habibinin gösterdiği yolu takip etmekle mümkündür. Böylece, bilhassa ibadetlerde Peygamberimizin gösterdiği şekilde hareket etmek, hem Allah'a olan sevgi ve yakınlığımızın derecesini gösterecek, hem de ibadetlerimizin mana ve feyzini arttıracaktır.

Nafile, zorunlu olmaksızın yapılan ibadet demektir. Farz veya vacib namazlar dışında kalan ve Resulullah (s.a.s)'ın kıldığına dair rivayet bulunan namazlar anlamına gelir. Bunlar da sünnet olan nafileler ve mendup olan nafileler olmak üzere ikiye ayrılır. Sünnet olan nafile, Allah elçisinin yapmağa devam ettiği ve ancak nadir olarak yapmadığı kuvvetli işlerdir. Kimi zaman bu işleri yapmamasının sebebi insanlara farz olmadığını göstermektir. Mendup olan nafile ise, Hz. Peygamber'in bazan yapıp, bazan yapmadığı, kuvvetli olmayan sünnetlerdir. Menduba müstehap da denir.

Fıkıh usulünde nafile, sünnet, tatavvu, müstehap ve ihsan terimleri "mendup"la eş anlamda kullanılır.

Müekked olan sünnetler: Beş vakit namaza ve cuma namazına bağlı olarak kılınan namazların bir bölümü müekked sünnettir. Bir hadiste bu nitelikteki sünnetler şöyle belirlenmiştir: "Her kim bir gün ve gecede, farz namazlar dışında on iki rekat namaz kılarsa, Allah Teala ona cennette bir ev bina edecektir. Bunlar şu namazlardır: Sabah namazından önce iki rekat, öğleden önce dört rekat, öğleden sonra iki rekat, akşamdan sonra iki rekat ve yatsıdan sonra iki rekat." (Tirmizi; Salat, 189; Nesai, Kıyamül-Leyl, 66; İbn Mace, İkame, 100)

Gayri Müekked Sünnetler: Hz. Peygamber'in kesintisiz devam etmediği ve bazan terkettiği sünnetler olup bunlara mendup da denir. Bu namazlar şunlardır:

Hanefilere göre yatsı namazından önce ve ikindi namazından önce kılınan dört rekat namaz müekked olmayan (mendup) sünnetlerdendir. Yatsı namazından önce ve sonra tek bir selam ile kılınan dört rekatlık nafile namaz sünneti gayr-i müekkeddir. Yatsının son sünnetinin iki rekat olarak kılınması ise müekket sünnettir.

1. İkindi namazından önce tek selamla kılınan dört rekat namaz. Resulullah (s.a.s) bu namaz hakkında şöyle buyurmuştur: "İkindi namazından önce dört rekat namaz kılan kimseye Allah rahmet etsin" (Tirmizi, Salat, 301).

2. Yatsı namazından önce kılınan dört rekat namaz. Hz. Aişe (r.anha)'den şöyle dediği nakledilmiştir: "Hz. Peygamber, yatsıdan önce dört rekat namaz kılardı" (Zeylai, Nasbur Raye, II, 145 vd.eş-Şevkani, Neylü'l-evtar, III, 18).

Namaz kılan kişi dilerse yatsıdan sonra iki rekat sünneti müekkede ile de iktifa edebilir. Bu içtihadın dayanağı daha önce geçen "Her kim gündüz ve gece on iki rekat namaz kılarsa kendisi için cennette bir ev bina edilir." hadisidir.

Beş vakit namazdan önce ve sonra kıldığımız sünnetler, Peygamberimizden rivayet edilen ve onun kılmış olduğu namazlardır. Sünnetin umumi olarak bir derecesi olduğu gibi, vakit namazlarının sünnetlerinin de bir derecelenmesi vardır. Mesela bunlardan sabah namazının sünneti vacip derecesinde bir hususiyete sahiptir. “Sabah namazının iki rekat sünneti dünyadan ve dünyada var olan şeylerden daha hayırlıdır.” (Müslim, Misafirin, 96, 97; Tirmizi, Salat, 190) mealindeki hadis-i şerif bu manayı ifade etmektedir. Sabah namazının sünnetinden sonra fazilet bakımından öğlenin ilk ve son sünneti, akşamın sünneti ile yatsının son sünneti gelir. Bunlar müekked sünnetlerdir. İkindinin sünneti ile yatsının ilk sünneti ise gayr-ı müekked sünnetlerdir.

Bu sünnetlerin kılınmasını teşvik eden Peygamber Efendimiz (a.s.m.) bazılarının terki halinde de ikaz edici beyanlarda bulunmuşlardır. Mesela sabah namazının sünneti hakkında, "Sizi atlılar kovalasa bile, yine de sabah namazının sünnetini bırakmayın." (Ebu Davud, Tatavvu 3; Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 405) tarzında ikazda bulunmaktadır.

“İkindi namazının farzından önce dört rekat kılan kimseye Allah merhamet etsin.” “Kim ikindi namazının farzından önce dört rekat kılarsa ona Cehennem ateşi dokunmaz.” "Allah, ikindinin farzından önce dört rekat kılan kimsenin bedenini cehenneme koymaz" (bk. et-Tergib ve't-Terhib, (Beyrut: İhyaü't-Türasi'l-Arabi, 1388-1968), 1:396-406) gibi müjdeler de vardır.

Diğer taraftan Sünnetleri bilerek ve sürekli terk etmenin Peygamber efendimizin şefaatinden mahrum kalma gibi bir durum da söz konusu olabilir. Nitekim -hadis kaynaklarında bulamadığımız ancak Fıkıh kitaplarında geçen- bir hadiste şöyle buyurulmuştur: “öğle namazının farzından önce dört rekat sünneti terk eden kimse şefaatime nail olmaz.” (bk. İbn Abidin, a.e., 2/14) Buradaki şefaatten mahrum kalmanın manası iki şekilde anlaşılmıştır: Biri, müslümanları sünnetleri terk etmektekten ve ihmalkarlıktan sakındırmak için bir uyarıdır. Diğeri ise, bu sünnetleri kılanların Allah katındaki derecelerinin artmasını sağlamak anlamındadır. Yoksa Peygamber efendimizin büyük şefaati bütün ümmetinedir.

Bu hadisler gösteriyor ki, farz namazlarla beraber sünnet namazlar da kılınmak suretiyle, bütün ibadetlerin özü, özeti ve hülasası gibi olan namaz gibi bir kulluk vazifesi eda edilmiş olur.

Namazlardan önce ve sonraki bu sünnetler kılınmadığı zaman, namazın farziyetine bir eksiklik gelir mi? Sadece farz kılınmakla o vaktin namazı kılınmış olur mu?

Vaktin farzlarını kılan kimse esas itibariyle üzerindeki borcu ödemiş, vazifesini yerine getirmiş olur. Ancak, vakit namazlarında mevcut olan sünnetlerin içlerinde bazıları vacip derecesinde sünnettir.

Bu ve benzeri hadislere göre, ikindi ve yatsı namazından önce dörder rekat kılmak menduptur. Sevabı ve fazileti yüksek bir ibadettir. İmam Muhammed, ikindiden ve yatsıdan sonra kılınan sünnetlerde iki rekatla dört rekat arasında serbest kalmıştır. Yani ikindi namazının sünneti iki rekat olarak da kılınabilir. Fakat Hanefi mezhebinin diğer imamları dört kılmayı efdal görmüşlerdir. Muhit isimli fıkıh kitabında yer aldığına göre Peygamber Efendimiz, ikindinin sünneti ile yatsının ilk dört rekat sünnetini bazen kılmamışlardır. Bazen dört kılmış, bazen iki kılmış, bazen da terk etmiş, hiç kılmamışlardır. Buna göre sevabı hatırı için her zaman kılmak mümkündür.

İbadetlerin farz ve vacip olanlarına uymak mecburiyeti olduğundan ve terki halinde bir günah terettüp ettiğinden uhrevi olarak cezası vardır. Sünnetlerin vacip hükmünde olanları için de aynı durum söz konusu olabilir. Diğer sünnetlerin işlenmesinde çok büyük sevap varsa da, terki halinde bir günah yoktur. Ancak, eksik ve hatalı namazlarımızı tamamlayamamak ve Peygamberimizin şefaatinden elde edeceğimiz yüksek derecelerden mahrum kalmak gibi bir kayıplar söz konusudur.

Buna göre, vakit müsaitse, herhangi bir zaruret de mevcut değilse namazın sünnetlerini terk etmemek lazımdır. Ta ki, mükemmel bir namaz kılma saadetine ermiş olalım.

Fakat gerek vaktin müsait olduğu, gerekse müsaadesizliği zamanında hem ikindinin, hem de yatsının ilk sünnetini kılmamak insana bir mes'uliyet getirmez. Kılmayan günaha girmez, mes'ul da olmaz.

Bununla beraber 4-5 dakikalık bir zamanı da böyle sevaplı bir sünnet için her zaman ayırabiliriz, kılabiliriz.

Bu arada şu cümleleri unutmamalı: “Sünnete ittiba etmeyen (uymayan) tembellik ederse hasaret-i azime (büyük kayıp), ehemmiyetsiz görürse cinayet-i azime, tekzibini işmam eden (yalanlamayı belli eden) tenkit ise dalalet-i azimedir.” (bk. Nursi, Lem'alar, 11.Lem'a)
 
Üst Alt