Şişmanlık (Obezite)
Şişmanlık, vucutta yağ dokusunun normalden fazla olmasıyla karakterize bir hastalıktır Şişman bir kişi ayrıntılı tetkiklerden gecirildiğinde, bazen hicbir anormalliğe rastlanmayabilir Bazen fiziksel olarak da bir belirti yoktur Ancak, diğer yandan tip II şeker hastalığı tanısı konmuş hastaların % 60 ’ı şişmandır Yine, vucuttaki yağ dokusunun artması ile, hormonalmetabolik hastalıkların ve kalpdamar hastalıklarının ortaya cıkması ya da ağırlaşması arasında doğrudan bir ilişki olduğu bilinmektedir
Pek iyi, oyleyse neden gereğinden fazla besin tuketiriz? Şişmanladığımızı gore gore neden buna devam ederiz? Bu soruların yanıtları araştırılmış ve obez kişilerin yemek yeme konusunda daha cabuk uyarıldıkları, damak tatlarının daha gelişmiş olduğu, daha gec doydukları ve yemek yeme işinin gunluk yaşamları icinde kafalarını daha fazla meşgul ettiği gozlenmiştir
Genetik, metabolik, hormonal ve sinirsel bircok karmaşık sistem şişmanlığın oluşmasında rol oynar Aile yapısı, beslenme alışkanlıkları, yaşam tarzı, psikolojik sorunlar bu karmaşık sistemin herhangi bir basamağında etkili olarak şişmanlığa giden yolu acar
Obezite bir hastalık olduğu icin, bir diyet uygulayıverip bırakmakla ortadan kaldırılamaz Yeni beslenme alışkanlıkları ve yeni bir yaşam şekli gerektirir Obezitenin de, şeker hastalığı ya da yuksek tansiyon gibi, yaşam boyu takip edilmesi gerekir
Şişmanlık sıklığı dunyada gittikce artmaktadır Ortalama sıklık % 25 olarak verilmektedir; bu yuzdeye şişman olmayıp ideal kilosunun uzerinde olanlar da katılınca oran % 50 ’ye ulaşmaktadır
Obezite sıklığının artmasının nedenleri:
Sosyokulturel faktorler,
Biyolojik faktorler,
Davranışsal faktorler,
Gıda ceşit ve alımının artması ve kolaylaşması,
Alkol tuketiminin artması,
Teknolojinin ilerlemesi ile gunluk eneji tuketiminin azalması,
Ozellikle cocukluk cağında bilgisayar ve televizyon karşısında gecerilen zamanın artması ile yağlı ve katkılı yiyecek tuketiminin artması
Yenilen besinler, vucudumuzda metabolik olaylar sonucunda yakılır ve bu yanmadan elde edilen ısı ve eneji, hayatsal fonksiyonların işlemesi icin kullanılır Metabolizma hızını, vucut kendisi ayarlar; Yani vucut az ya da cok enerji harcayabilme yeteneğine sahiptir Ancak, harcanacak eneji miktarı vucudun alışık olduğu kilosunu korumaya yonelik olarak ayarlanmıştır Bu nedenle kilo vermek amacıyla az kalori alındığında, metabolizma hızı duşer ve bunye kilo kaybetmemek icin kendini korumaya calışır Vucudumuz, kendi alışık olduğu kilosunu koruma cabasındadır
Diyet yapan bircok kişi cok az yedikleri halde, cok yavaş zayıfladıklarından yakınırlar ve coğu zaman da sabredemeyerek diyete son verirler Bundan sonra da eskisi gibi yemeye başlayınca, verilen kilolar cok daha hızlı bir şekilde geri alınır ve eski kiloya ulaşılınca kilo artışı durur
Bunun benzeri bir durum kilo almak isteyenlerde de gorulur; gunluk gıda miktarlarının iki veya uc katını yeseler bile cok az kilo alabilirler
Vucudun kilo vermeye gosterdiği bu direnc, insanoğlunun binlerce yıllık gecmişinde yaşadığı doğal afetler, savaşlar, hastalıklar nedeniyle ac kalmaktan ortaya cıkmıştır Ne yazık ki, 20 yuzyılın sonunda bile dunyada aclık ceken bolgeler vardır
Sonuc olarak şunları soyleyebiliriz:
Kilo vermek icin cok aceleci olmamak gerekir Haftada 15 kg verdiren mucize diyetler son derece sakıncalıdır ve bu derece hassas calışan bir metabolizmayı bozmaktan başka işe yaramaz Gunluk 1000 kalori altındaki diyetler kalp kasında hasarlara neden olacak olumlere yol acabilir Haftada 051 kg vermeyi sağlayan diyetler guvenli olduğu kadar, kalıcı sonuclar da sağlar Daha hızlı kilo vermek isteyenler, bunu biraz egzersiz yaparak gercekleştirebilirler
Pratikte şişmanlığın olcumu icin kullanılan cok basit iki yontem vardır:
2 Bel cevresi olcumu: Erkeklerde 102 cm, kadınlarda 88 cm uzeri riskli gorulmektedir
Beden kitle indeksi ve bel cevresi olcumu arttıkca, ortaya cıkacak tıbbi sorunların en onemlileri şunlardır:
Kalpdamar hastalıkları
Tip II şeker hastalığı
Hipertansiyon
Safra taşları oluşumu
Karaciğer yağlanması
Uyku ve solunum problemleri
Eklemlerde dejeneratif değişiklikler; ozellikle bel, diz, kalca gibi vucut yukunu taşıyan eklemlerde kireclenme