Son Konu

Amelde Allah Rızası

adanali

Yeni Üye
Katılım
20 Eki 2019
Mesajlar
11,158
Tepkime
0
Puanları
36
Yaş
35
Konum
Adana
Web
bilgilihocam.com
Credits
0
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
Amelde Allah Rızası

Amelde Allah rızasını gözetmek hakkında bilgi verir misiniz? Sadece kaza ve beladan korunmak için sadaka verilir mi?

İbadetler Allah için yapılır. Allahın rızası için yapılmayan hiç bir ibadetin kabul olacağını söylemek mümkün değildir. Ne namaz gibi bedeni ibadetler ve ne de sadaka gibi mali ibadetler Allah rızası için yapılmadığı müddetçe kabul olmaz. Ancak Allah rızası için yapılan bir ibadet kaza ve belanın define de niyet edilirse gerçi sevabı vardır. Ancak ihlası kırar. Zaten kişi Allah için verdiği sadakanın neticesinde Allah onu kaza ve belalardan muhafaza edecektir. İlla da kaza ve belanın define niyet ederek vermesi gerekmez.

İslamda namaz, oruç, zekat, hac, sadaka, iyiliği emretme, kötülükten sakındırma gibi mali veya bedeni bütün ibadetler, yalnız Allah'ın rızsını kazanmak, Onun hoşnutluğuna ermek niyetiyle yapılır.

Başka maksat ve gayelerin asıl sebep ve illet olduğu amel ve ibadetler, ya o ameli tamamen iptal eder; ahirette bir faydası görülmez veya bir kısım karşılığının bu dünyada görülmesini netice verir.

Ehemmiyetinden dolayı İslam alimlerince, “İslamın dörtte biri” olarak tavsif edilen meşhur hadiste, amellerin ancak ve ancak niyetlere göre, yani onu yapanın ne maksatla yapmış olduğuna göre değerlendirileceği ifade edilir. Resul-i Ekrem (a.s.m.) şöyle buyurur:

“Amellerin değeri, ancak niyete göredir. Bir kimse neye niyet etmişse, eline geçecek olan da odur.”1

Faraza bir kimse, formunu korumak ve bir kültür-fizik hareketi yapmış olmak için namaz kılıyorsa, arzusu tahakkuk edebilir. Ancak bu niyetle kılınan bir namazdan ahirette bir şey beklenilmemelidir. “Ne kadar cömert insanmış!” denilsin diye, muhtaçlara yardımda bulunan kimsenin durumu da bundan farklı değildir. “Ne kadar büyük bir mücahid ve kahraman bir insan!” denilmek için cihada katılan bir insan, dünyevi ölçülerle her ne kadar şehid kabul edilse de, bunun ahiret açısından bir değerinden bahsedilemez. çünkü bütün bu insanlar, dünyada elde etmiş oldukları şan ve şöhretle ahiret malını dünyada yemişler, böylece bu güzel amellerinin mükafatını da görmüşlerdir.

Resul-i Ekrem (a.s.m.) bir hadis-i şeriflerinde böylelerin durumlarının şu şekilde dile getirirler:

“1. Şehid olan adam: O, huzura getirilir ve Cenab-ı Hak ona, verdiği bütün nimetleri anlatır, o da mazhar olduğu bu nimetleri tanır. Kendisine; ‘Bu nimetlere karşı sen ne amel yaptın?' diye sorar. O, ‘Senin yolunda cihad ettim, nihayet şehid edildim' der.
“Allah (c.c.) bu kimseye, ‘Sen yalan söyledin. Bilakis sen, ‘Ne kahramandır!' denilmekiçin savaştın ve hakkında öyle denilmiştir' buyurur. Sonra emir verilir ve bu adam yüzü üzerinde sürüklenir ve nihayet Cehenneme atılır.

“2. İlim öğrenen, başkasına öğreten ve Kur'an okuyan adam:
“O da getirilir. Allah ona da kendisine verilen nimetlerini anlatır. Bu da nimetleri tanıyıp itiraf eder. Allah ona da; ‘Bunca nimetlere karşı sen ne amel yaptın?' diye sorar. O kul, ‘İlim öğrendim, onu başkalarına da öğrettim ve senin rızan için Kur'an okudum' der.
“Allah ona da, ‘Yalan söylüyorsun. Bilakis sen, alim denilmek için ilim öğrendin. ‘Ne güzel okuyor' denilmek için Kur'an okudun ve gerçekten senin hakkında bunlar söylendi' buyurur. Sonra emir verilir ve o kul da yüzü üzerinde sürüklenerek Cehenneme atılır.

“3. Cenab-ı Hakkın kendisine bol nimet ve mal verdiği kimse. Bu da getirilir ve Alah ona da nimetlerini hatırlatır; o da bu nimetleri hatırlayıp itiraf eder.

“Allah ona da, ‘Bu nimetler için ne amel işledin?' diye sorar. O kul; ‘Sarfedilmesini istediğin bütün yol ve vasıtalarla Senin için harcadım' der.

“Allah: ‘Yalan söylüyorsun. Bilakis sen, bu yardım ve harcamaları, ‘O ne cömert bir kimsedir!' denilmek için yaptın ve hakkında böyle denilmiştir' buyurur. Sonra emredilir, o da yüzü üzerinde sürüklenerek Cehenneme atılır.”2

Müslümanların umumiyetle gaflet ettikleri, manen kaybetmelerine sebep olan bir husus da, amellere, ibadet ve taatlere, temelde Allah (c.c.) rızasını esas almakla birlikte, dünyevi menfaat ve maksatların karıştırılmasıdır. Kişi, hizmet ve ibadetlerinin karşılığını Cenab-ı Haktan beklemekle birlikte; bu dünyada şan, şöhret, insanlardan teveccüh gibi bazı faydalarını görmeyi istemektedir. Bu çeşit ameller de, içlerindeki niyet ve gayenin nisbetine göre muamele görür. Yani, Allah rızasını ne kadar esas alıyorsa, o kadarının karşılığını ahirette görecek; ne kadardünyevi fayda elde etmeyi niyet etmişse, o nisbette de bu dünyada karşılığını görecektir.

Bu hususu teyit ve izah eden bir hadis-i şerifte şöyle buyurulur:
“Gazaya giden bir kıt'a yahut bir müfreze ferdleri ganimet alır ve [zarar görmeden, meşakkate girmeden] selamette kalırlarsa, mükafatlarının üçte birisini muhakkak dünyada almış olurlar. Ganimet alamayan ve isabet alıp zarar gören bir ordu birliği yahut bir muharebe müfrezesi, muhakkak ki, mükafatını tam alacaktır.”3

Sırf Allah rızası için cihada katılan bir mücahid, hiçbir dünyevi maksat ve garaz gütmediği halde, ganimetlere nail olması halinde mükafatının üçte birisini dünyada almış olursa, ibadet ve taatlerinde, hayır ve hizmetlerinde dünya maksatları gözetmiş olan kimselerin ne kadar kayıp içerisinde oldukları kıyas edilebilir.

Yukarıda ifade ettiğimiz gibi, amel ve ibadetlerde yer alan dünyevi maksat ve niyetin nisbeti farklı olabileceği gibi, fonksiyonu da değişik olabilir. üstad Bediüzzaman bu hususu şöyle ifade eder:

“İnsanların takdiri, istihsanı [güzel görmesi], böyle amel-i uhrevide [ahirete ait amellerde] illet [asıl sebeb] ise, o ameli ibtal eder. Eğer müreccih [tercih edici bir sebep] ise, o ameldeki ihlası kırar. Eğer müşevvik [teşvik edici bir sebep] ise saffetini izale eder. Eğer sırf alamet-i makbuliyet olarak, istemeyerek Cenab-ı Hak ihsan etse, o amelin ve ilmin insanlarda hüsn-ü tesiri namına kabul etmek güzeldir.”4
 
Üst Alt