Son Konu

Atatürk ve Bilim

iltasyazilim

Yeni Üye
Katılım
25 Ara 2016
Mesajlar
2
Tepkime
1
Puanları
38
Yaş
35
Credits
-2
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
atatürkün bilim hakkındaki düşünceleri
atatürkün bilim hakkındaki sözleri
atatürk ve bilim

Mustafa Kemal Atatürk bilimin insan yaşamındaki yerinin önemini Kurtuluş Savaşı'nın sona ermesi sıralarından başlayarak hemen her vesile ile tekrarlamış, vurgulamıştır 22 Ekim 1922 ’de Bursa ’da yaptığı bir konuşmada, Atatürk, Türkçe'si azıcık sadeleştirilmiş şekliyle şöyle demiştir : Yurdumuzun en bayındır, en gözalıcı, en hoş yerlerini üç buçuk sene benekli ayaklarıyla çiğneyen düşmanı mağlup eden zaferin sırrı nedir? Orduların sevk ve idaresinde bilim ve fen ilkelerinin rehber edinilmesindedir Milletimizin siyasi ve içtimai hayatı ile ulusumuzun düşünümsel eğitiminde de yol göstericimiz bilim ve fen olacaktır Türk milleti, Türk sanatı, Türk ekonomisi, Türk şiiri ile edebiyatı mektep bir uçtan bir uca ve okulun vereceği bilim ve fen tamamen tüm olağanüstü incelikleri ve güzellikleriyle oluşup gelişecektir
Aynı yılın 27 Ekim günü de, tekrar Bursa ’da, Atatürk şunları söylüyor : Hiçbir mantıki kanıta dayanmaksızın birtakım geleneklere ve inançlara tabi kalmakta ısrar eden milletlerin gelişmesi çok güç olur ve ola ki de hiç gerçekleşmez Gelişim yolunda bağları koparamayan ve engelleri aşamayan uluslar akla yatkın düşen ve gereksemelere ayak uydurabilen bir zihniyetle hayata bakamazlar Bunlar engin yaşam felsefelerine sahip diğer milletlerin egemenliği altına girip onların tutsağı olmaktan kurtulamazlar

30 Ağustos 1924 günü Atatürk Dumlupınar ’da yaptığı konuşmada da şöyle diyor :
Yaşamanın şartı uygarlık yolunda yürümek ve başarıya ulaşmaktır Bu yol üzerinde ilerlemeyi değil de geriye doğru bağlılığı benimseyenler, böyle bir cehalet ve gaflette bulunanlar, evrensel uygarlığın coşup gelen seli aşağıda bir gün boğulmaya mahkumdurlar
Yine aynı konuşmasında Atatürk şunları söylüyor : Uygarlığın yeni buluşlarının ve fennin harikalarının cihanı değişmeden değişmeye sürükleyip durduğu bir devirde yüzyılların eskittiği köhne zihniyetlerle, geçmişe kölecesine fedâkarca varlığımızı sürdürmemiz olası değildir
Atatürk ’ün “hayatta en gerçek mürşit ilimdir kısaltılmış şekliyle yaygınca tanıdık sözünün bütün metni ise tıpkı şöyledir :
Dünyada her şey için, maddiyat için, manevi olarak için, muvaffakiyet için, en hakiki mürşit ilimdir, fendir; ilim ve fennin haricinde mürşit seslenmek gaflettir, cehalettir, dalalettir Yalnız, ilim ve fennin yaşadığımız her dakikadaki safhalarının tekamülünü kavramak ve terakkiyatını zamanında takip eylemek şarttır

Bilindiği üzere “ilim sözcüğünün anlamı, mana kapsamı, gayet geniştir Hatta aslı Arapça olan bu sözcüğün, Osmanlıca ’daki kullanışıyla, günümüzde artık yaygınlaşmış olan bilim sözcüğünden daha geniş anlamlı olduğunu söyleyebiliriz Fen, ise temel bilimler, yani matematik, astronomi, fizik, kimya, ve tabiî bilimler anlamına kazanç Liselerimize ilişkin olarak “fen kolu ve üniversitelerimize ilişkin olarak “fen fakültesi terimlerimiz bunu açık açık gösteriyor Demek fakat kılavuzluğunda yürünmesini Atatürk ’ün öğütlediği bilim şümullü ve geniş detaylı bir bilimdir Topluma ve insana ilişkin her türlü dizgeli bilgi ve bilimsel çalışmayı içermek durumundadır Lakin, keza, bilimler arasında esas bilimlere, matematiğe ve doğaya ilişkin bilimlere, burada özellikle işaret edilmektedir

Bilimin insan yaşamındaki en reel yol gösterici olduğuna dikkatimizi çektiğine kadar, çağırmak ama Atatürk bilimden diğer reel yol göstericilerimizin de bulunduğunu kabul etmiş olmaktadır Ancak, bu cümlesinin hemen arkasında, bilim ile fennin dışarıya mürşit aramanın, bunları dışta bırakan kılavuzlar arkasından yürümenin, dünyadan habersizlik, cahillik, ve sapıklık aramak olacağını vurgulayarak ifade etmektedir

Aramak oluyor ama, Atatürk, burada bilim dıştan kılavuzlarımız olsa da, bunların bilimle bağdaşabilen, bilim anlayışına zıt düşmeyen, yol göstericiler olmaları gerektiğine muhakkak bir dille göze çarpan etmek ihtiyacını duymuştur Diğer bir ifade ile, Atatürk, en ilk kez şüphesiz bilim varmak şartıyla, öteki birtakım reel kılavuzlarımızın da bulunduğunu, fakat bunların bilim usul ve kurallarından pay alabilen ve bilim dek olmasa da, yine de az çok dizgilileşmiş, özgünleşmiş durumda yer alan data ve gözlemlerimiz olduğuna, yoksa da bunların, mesela aklımız ve tecrübelerimiz gibi, bilimi oluşturan temel öğeler arasında yer almaları gerektiğine isabetle parmak basmış oluyor

İcraât, eylem, tekrar tekrar bir karara ulaşmayı gerektirir Toplumun değişik sorunlarına ilişkin olarak, yönetici ve işadamının, ister istemez, kesin evrelerde ve ara sıra, tatmin edici bilgiye sahip olmaksızın da kendine bir tutum yolu, eylem doğrultusu belirlemesi, yeğlemesi gerekir böylece, bilimin ancak kuvvetsiz ışıklarından pay alabilen çeşitli alanlarda ve konularda aklımızdan, sağduyumuzdan ve millet anlayışının bize göstereceği yollardan yararlanmak zorunluluğu vardır Oysa, bunlar, bilimsel sınamalarla değerlendirilebilecek mahiyette ya da nitelikte olmadıkları vakit bile, detaylar bilgisinden ve bilimsel düşence ve zihniyet örneklerinden esinlendikleri veya bunların yardımına dayandıklarıoranda, bize daha yardımsever olabilirler Aramak ki gerçekte, diğer hakiki kılavuzlarımızda bulunmasına karşın, yine de bilim tek reel kılavuzumuz, en hakiki yol göstericimiz olmuş oluyor

Büyük Atatürk Türk ulusu için gerek fiziksel ve gerekse dinsel, yani manevi alanlarda özgürlük, seçkinlik ve fayda karşılamak ve Türk milletini yüceltmek yolunda farklı alanlara yönlendirilmiş doğrultularda çaplı bir takım süreçleri harekete getirmiş, hepimizin iyi bildiğimiz kalburüstü devrimlerini yapmak için azimli girişimlerde bulunmuştur Atatürk bu devir ve reformlarında hep aklın kılavuzluğu aşağıda ve geçmişte fakat uzun tecrübelere, tarihsel yaşantılarımıza dayanan sağlam bilgi ışığında yürünmesi esas ilkesini tekrar tekrar için etkin ölçüde başatlı tutmaya özen göstermiştir

Bir yandan da, yüce önderimiz, temelsiz ve bâtıl zihin ve inançlarla, muska, efsun ve üfürükçülük gibi ilkel ve çağdışı davranış ve uygulamalarla dizgeli ve yoğun bir mücadeleye girişmiş, keza, üniversite inkılâbı ya da reformu ile yüksek öğretim kurumlarımızda bilimsel araştırmayı canlı bir süreç durumuna yükseltme tutumunun benimsenip edimselleşmesine dürüst yakın tarihimizdeki en etkin adımın atılmasında önayak olmuş, böylece de yurdumuzda bilimin ve bilim zihniyetinin galibiyet yollarını açmıştır

Yukarıda aktarılan sözlerinin, kendisinden yapılan alıntıların, hepsinde Atatürk ’ün bilim ile medenilik aralarında yakın ilişki kurduğuna ve her ikisini de devingen yönleriyle vurgulamaya itina gösterdiğine tanıklık ediliyor Batılılaşma teşebbüsümüzde en büyük güçlüğü doğuran bir sorun, misal küskün olan Batının büyük devingenliği, kendi kendini geride vazgeçme vasfı idi Atatürk uygarlığın temeline bilimi koymakta ve Batı uygarlığının dinamizmini, itibariyle bilimden ve bilimin sınırsız gelişme yeteneğinden aldığına inanmaktadır *
 
Üst Alt