Son Konu

Ataturk'un Fotoğrafcısı

bilgiliadam

Yeni Üye
Katılım
16 Ağu 2017
Mesajlar
1,516,397
Tepkime
42
Puanları
48
Credits
-46,831
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
Ataturk'un fotoğrafcısı Cemal Işıksel
Ataturk anıları Ataturk'un Fotoğrafcısı
Ataturkun Fotoğrafcısı


Ataturk'un fotoğrafcısı Cemal Işıksel ve ben

imagesataturkunfotografcisi5b073fe5d8989

Yıl 1994 ve ben Ataturk Kutuphanesine oğle araları kactığım, soluk aldığım zamanlarımdan biriydi Cocukluğumdan beri yalnızlığım gibi konuk olduğum kutuphaneler, duygusal sığınaklarım olmuştu Onceleri, Kemalettin Tuğcularla merhameti ve azla yetinmeyi ilke edinen gozlerim, daha sonra Omer Seyfettin ’ler, Halide Edip ’ler, Muazzez Tahsin Berkant ’lara devir, teslim yapmıştı Daha sonraki yıllarımız ise, Tolstoy, Dostoyevski, Balzac, Victor Hugo gibi klasiklerle beslenirken fikir ve edebi hayatımız, yerini tarihi gercekleri oğrenmeye bırakmıştı…

İşte 3040 ’ lı yaşlarımda elime ilk gecen uc kalın kitap olmuştu Şevket Sureyya Aydemir ’in, “Tek Adam kitabı… Her oğlen “su icer gibi gecen zamana inat, okuma sevdam, beni Ataturk Kutuphanesine tutsak edip dururdu Unuturdum zamanı Coğu kere gec kalıp soruşturma zarfları teslim edilmişti elime

…maddesine gore gorev yerinizi mazeretsiz terk ettiğiniz icin…125 maddenin B…fıkrasına gore savunmanız istenmektedir…

Hic unutmam o yıllarımı Bu soruşturmalardan nasıl “illallah “ ettiğimi, bir ben bir de eşim, dostlarım cok iyi bilirler Soluğu yine kutuphanelerde alırdım Vazgecmezdim, okuma tutkumdan Hele ki, soz konusu ATATURK olunca…

Bir gun dayanamayıp, o kutuphanenin mudurune vardım Ve soruşturma zarfımın icinden cıkanları gosterdim Ve…

“ Ataturk ile ilgili kitapların, kutuphane dışına cıkmasına izin verilmediğini oğrendim Size soz veriyorum, 2 veya 3 gun icinde bu kitapları getireceğim Sizden rica ediyorum Artık soruşturma almak istemiyorum… diye, adeta yalvarıyordum

Mudur bayandı Ve tesetturluydu Gozlerinin ici gulumsedi Sarı zarftan cıkan yazı, onu hem uzmuş hem de, hayranlık oluşturmuştu

“ Evet, hanımefendi Dışarı eğitim ve oğretim amaclı bu tur kitapların cıkmasına izin yok Ama goruyorum ki, ibadetlerimizi ozgurce yapmamıza sağlayan onderimizi daha yakından tanıma arzunuz var İşte ben bunun onune gecemem ve bizlerin amacı da bu arzunuza hizmet etmek İnanıyorum ki, dışarı cıkaracağınız bu kitaplar sizin ellerinizde emniyette olacaktır

Kutuphane mudurunun sozleri ruhuma doluşan Akdeniz meltemleri gibi ılıkca esmişti Heyecanım boğazımda birikmiş ve yutkunurken onun sorusu ile sustum:

Telefonunuzu alabilir miyim? Bunu istemekteki amacım, eğer bu kitaplar acil olarak biri gereksinim duyarsa diye… Siz acele etmeden okuyun Nasıl olsa iş yeriniz bir adım otemizde…

Nasıl mutlu olmuştum! Ve başı kapalı kutuphane mudurunun, aydın bir insan olduğu da, gozumden kacmamıştı… Tek Adam kitabını okurken, kah guldum, kah ağladım, kah şaşırdım ve yureğim coşkuları buyuturken, yerini zaman zaman buruk bir tada da bırakıyordu… Onu, daha yakından tanıyan aklıma artık soz gecirmem imkansızlaşıyordu Daha ve daha da bilgi alma arzum coğalmaktaydı Her satırda tanıdığım o insanı arıyordum…

Hani Amiral Bristol Hastanesinin 4B katında hasta yatağında yatmakta olan Cemal Işıksel Beyi Ama goremedim satırlarda… O zamanlar bilgi dunyasına bu kadar geniş bir yelpazeden bakamıyorduk Ve yeni basım tarih kokan kitaplarımız şimdikilerde olduğu gibi sık basılmıyordu İnternet dunyası ve gorsel medya bu konuda bizi yeterince aydınlatmaya yetiyor bile… Yeter ki, az bir araştırma isteği olsun icimizde…

Neydi benim aradığım? Tek Adam Kitabının her satırında belki bulurum umidiyle sarıldığım kitapta bulamadım, Cemal Bey ’i ve Sedat İcgoren Bey ’i… Yoktular işte!

Belleğimden aklıma suzulen anımı satırlara dokmek ve aktarmak, şimdiye kadar hic aklıma gelmemişti Ta ki, dun gece yarısı, o sesi duyana kadar…

Cemal Bey ’in yattığı oda hemşire deskinin hemen yanında ki, ilk odaydı Doktoru Faruk Turnaoğlu idi İc hastalıkları uzmanı olan Dr Faruk Bey cok sevdiğimiz bir insan aynı zamanda da, dahiliye hastalıkları bilgilerimizi sorguladığımız, değerli bilgilerini bizlerden esirgemeyen bir insandı… Sabah saat 07:30 sularıydı Elimdeki tepside oksuruk şurubu, tansiyon ilacları, tansiyon aleti ve ateş olcmek icin derece vardı Cemal Bey ’in odasına girdiğim zaman uyumadığını gordum…

“ Gunaydın Cemal Bey Nasılsınız bu sabah?

Her hasta odasına girdiğimizde guler yuzle sarf ettiğimiz rutinleşmiş sozcuklerdi Cemal Bey, hasta yatağında doğruldu Hoş bir tebessumle yuzu aydınlandı

“ Beyaz meleğimi gorunce iyi olmamak mumkun mu? Gunaydın guzel hemşirem

Onun koluna tansiyon aletini takıp, dudaklarının arasına termometreyi sıkıştırınca, bakışları kederlenirdi Civanın yukarı yukselip aşağıya inişini birlikte izlerdik Dudaklarındaki cam cubuk konuşmasına engeldi Eliyle, “kac cıktı? soru işareti yapardı Yuksek cıktığı halde onun yureğindeki kuşku ve kaygıyı hemen buhar edebilecek, tumceyi soylerdim

“ Cemal bey, yaşınız 70 değil mi?

O, gulumseyişini yanağını hafifce kıvırıp ifade ederdi Ben ona aldırmayıp devam etmiştim

“ Bu şu demektir Cemal Bey Yaşınızın yanına bir eklerseniz sizin normal tansiyonunuz olur bu rakam Yani 170 ’tir sizin, anlayacağınız Uyumadınız mı bu gece? Tansiyonunuz az yukselmiş 200 ’ lerde seyrediyor Şimdi ateşiniz kac bakayım?

Dedikten sonra yatağının yanında bulunan siyah deri koltuğa oturmuştum Ateşi normaldi Verileri, kolumun altında getirdiğim “aluminyum kapaklı hasta dosyasına not ettikten sonra hala yanında duran sehpaya ilişmişti gozlerim Kahvaltısını yememişti…

“ Yememişsiniz, neden? diye sordum

“ Canım istemedi Ac değilim Der demez ayağa kalktım

Sesime az sitem eklemiştim

“ Aaa, dunyada olmaz, darılırım! Bu kahvaltıyı size yedirmeden de odanızdan ayrılmayacağım

Odasında bulunan banyoya yoneldim Havlu ve bobrek kuvetini alıp, yanına yaklaştım Sehpada ici su dolu surahiden gazlı bezi ıslatıp, yuzunu incitmeden sildim Bu işlem iki uc dakikamı almıştı Daha sonrada penceredeki şerit perde ipini cekip odayı baharla doldurdum Gun girdi hasta yatağına…

Gunler akıp gectiğinde, ben yeni bir şeyler oğreniyordum Cemal bey ’den Mesela Ataturk ’le karşılaştığı o anı hic unutmam Yavaş ve sakin bir anlatım tarzı vardı Kelimeler duzgun bir Turkceyle kulağımdan belleğime tek tek suzulup, raflara diziliyorlardı…

“ Siz, beyaz meleğim Yaklaşın yanıma, size arzu ederseniz onu anlatmak istiyorum Kimsede olmayan ve benim cektiğim fotoğrafları gostereceğim sana “

Cok şaşırmıştım Cekmecesine uzandı ve actı Elinde buyuk bir zarf tutmaktaydı Bana uzattı ve acmamı soylemişti Zarfın icinden ona yakın Ataturk ’un siyah beyaz cekilmiş fotoğrafları cıkmıştı Evet, şimdiye kadar hic gormediklerimdi, elimde hayranlıkla tuttuklarım Kucuk dilimi yutacak gibi, bir şaşkınlık abidesi gibi odanın ortasında durmaktaydım Kucuk bir kahkaha cıktı dudaklarından Bense fısıltıyı andıran bir merakla sordum?

“ Siz ve Ataturk! Kimsiniz?

“ Onun hep yakınında olan ve her hatırasına tanık olan biriyim, beyaz melek…

Ellerimi sevincle cırptım Yuzumdeki cocuksu coşku onu da, heveslendirmişti

“ Ne olur Cemal Bey, onunla ilgili yaşadığınız bir anınızı bana anlatır mısınız?

Ve sozcukler tarihi tumcelere bıraktı yerlerini

“ Kucuk beyaz melek gel şoyle yanı başıma Durma oyle şaşkın ordekler gibi Sana her gun bir anımı anlatacağım, ama sende bana soz ver

Hemen başucundaki siyah deriden koltuğa iliştim Boğazıma ilmek olmuş, tukuruğumu yutmak dahi istemiyordum Benden nasıl bir soz istiyordu O sozlerine devam etti

“ Bana bir on sene daha vereceksin, soz mu? “

Dayanamadım, bir kahkaha attım Espri yeteneği, duzgun ve akıcı konuşmasından haz alıyordum Ve anlatmaya başladı:

“1925 Mart ayı son gunleriydi Fethi Okyar buyukelci olarak Paris ’e gittiği zamandı Mustafa Kemal onu uğurlamak icin istasyona gelmişti Bende makinemi sehpaya yerleştirmiş bekliyordum Onu istasyon binasından perona girerken karşıladım ve

“ Bir dakika Paşam! “dedim

Yuzume bir an duraksayıp baktı Acelesi var gibi hani

“Peki, cocuk, cabuk ol! dedi

Heyecanlanmıştım Mesleğimde yeni olduğum donemlerime tesaduf eden bir anım oldu bu Elim ayağım bir birine dolanır gibiydi Birkac poz cektim Hemen hemen her yurt gezisinde yer alıyordum O zamanlar Vakit gazetesinin Ankara foto muhbiriydim Hem gazeteme haber icin iyi bir fotoğraf yetiştirmek hem de bir devre imza atmış hayranlıkla izlediğimiz, sevilen bir lideri izlemek beni mutlu ettiği gibi onurlandırıyordu da

“ 1933 Mayıs ’ında ciftliğin yıldonumunde gene Ataturk ’un fotoğraflarını cekiyordum Bir aralık gulerek bana dondu,

“ İlk seferinde bu kadar kolay cekemiyordun, değil mi cocuk dedi

Sekiz yıl once istasyonda nasıl calıştığımı hatırlayarak beni hayretler icerisinde bıraktığı o gunu hafızamdan hic silinmedi, kucuğum

Okulda yatılı okuyordum Amerikan eğitimi ekolunde yetiştiriliyorduk Ciddi, sorumlu ve bilgili olmak ilkelerimizdendi Yatağıma uzandığım staj sonrası, gecelerimde ay penceremden ipeksi beyaz ışığı ile suzulurken ben, Cemal bey ’in anlattıklarıyla uyuya kalıyordum…

Onunla hemen hemen bir on gunu gecirdiğimi anımsadım Sabahları heyecan sarardı beni Yuzumu yıkar, dişlerimi acele fırcalar yıllar sonra bırakacağım beyaz, pembe uniformamı giyerdim Onun odasına her girişim farklı heyecanlar ile yureğimi eşerdi Yine bir sabah odasına vardığımda coktan uyanmış ve birini bekler gibi bir hali vardı Gulumseyerek “gunaydın dedim

“Ah, geldin mi? Gunaydın beyaz meleğim Gel şoyle bak senin icin ne hazırladım?

Merakla yanına yaklaştım Elinde bir dosya tutmaktaydı Actı ve icinden siyah beyaz Ataturk fotoğrafları gorundu Her birinin ebadı bir koca cerceve sığacak buyuklukteydi Bana uzattı:

“Bunlar senin icin meleğim

Şaşırmıştım! Boğazım yine heyecan sıvıları ile dolmuştu Sevincle ellerimi cırptım İcimde cocuksu bahar sevincleri dolmuştu

“Siz ciddi misiniz? Bu resimler şimdi benim mi oldu, yani? Benim icin mi? diye, kekeledim

Onun kahkahaları bugun bile kulaklarımda hissederim

“Evet, kucuğum senin de, ama onlar resim değil Fotoğraftır, adı Resim ile fotoğrafı sakın karıştırma Biri ressamın tuvale cizip, boyadığı el emeğidir, diğeri ise bir fotoğraf makinesinin objektifi vizorunden, kareleri dondurduğun anın eseridir Her ikisi farklı bir sanat eseridir kucuğum…

Utanmıştım, yuzum yanmış ve fotoğraf ile resim arasındaki farkı oğreten yaşlı insanın yanağına bir “teşekkur opucuğu kondurmuştum…

Cemal Işıksel ’in bana vermiş olduğu o fotoğrafları, kızımın okuduğu Beşiktaş Kız Lisesi Muduru Suat Hanıma imza karşılığı teslim edip, Ataturk ’un o birbirinden guzel fotoğraflarını Turk Gencliğine emanet etmiştim

Şimdi yıl 2008 ve yağışlı bir bahar havasında, onu goren gozlere nasıl baktığımı… bir duş gibi aklımdan suzmekteyim…




netten alıntıdır
 
Üst Alt