Son Konu

Atatürkün Türk diline verdiği önemi anlatan sözleri

iltasyazilim

Yeni Üye
Katılım
25 Ara 2016
Mesajlar
2
Tepkime
1
Puanları
38
Yaş
35
Credits
-2
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
Atatürk'ün Türk diline verdiğini önemi belirten sözleri nelerdir?
Atatürkün Türk diline verdiği önemi anlatan sözlerini yazarmısınız?

ATATÜRK'ÜN TÜRK DİLİNE VERDİĞİ TARTI

Yararlanılan Kaynaklar:

* Bozdağ, İsmet; Atatürk'ün Avrasya Devleti, Tekin Yayınevi, 2 Basım, 1999
* Karakoç, Ercan; Atatürk'ün Dış Türkler Politikası, IQ KültürSanat Yayıncılık, 2002İst
* Kafesoğlu, İbrahim Prof Dr ;Türk Ulusal Kültürü, Boğaziçi Yayınları, 3 Baskı, İstanbul
* Kaplan, Mehmet; Kültür ve Dil, Dergah yy, 7 Baskı, 1992İst
* Atatürk Kültür Merkezi, Bilge Dergisi, yıl:1997, rakam:14



Toplumları millet haline getiren en manâlı unsur dildir Dil, duygu ve düşünceyi insana aktaran bir araç olduğu gibi, insan topluluklarının bir yığın ve kitle olmaktan kurtaran, arasında duygu ve akıl birliğiolan bir cemiyet yani 'ırk' haline getiren en manâlı kültürel değerdir Ayrıca dil, kültürün temeli olduğu gibi taşıyıcısıdır da Dili değil ettiğiniz takdirde ulusal ruh ve kültür diye bir şey kalmaz Bu sebeple dili korumak, koruyucu tedbirler olmak önemlidir

Bizler Türk'üz ve dilimiz Türkçe'dir Türkçe; dünyanın en eski, köklü ve en zengin iki dilinden biridir Dil bilimcilere kadar; kelime türetme yeteneği bakımından da dünyanın en dinç dilidir Her konuya ve duruma kadar karşılık vermeye en müsait dil tekrar Türkçe'dir Hem Türkçe, yazıldığı gibi okunması özelliğiyle de gıpta edilen bir dildir Türk dilinin bu güzelliğini ve gücünü bilen, Türk dili konusunda önemli çalışmalara imza atan en manâlı kişi, hiç kesin olmama yoktur ama, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Büyük Önder Atatürk'cins Atatürk, Türk dili konusunda; Türk milletinin dili Türkçe'dir Türk dili dünyada en güzel, en varlıklı ve en basit olabilecek bir dildir Onun için her Türk, dilini fazla sever ve onu yüceltmek için çalışır üstelik Türk dili, Türk milleti için kutsal bir hazinedir Çünkü Türk milleti geçirdiği nihayetsiz felaketler içinde ahlakının, an'anelerinin, hatıralarının, menfaatlerinin, kısacası bugün kendi milliyetini yapan her şeyin dili tamamen muhafaza olunduğunu görüyor Türk dili Türk milletinin kalbidir, zihnidirdiyerek keza Türk diline verdiği önemi, duyduğu sevgiyi belirtmekle beraber, Türk dilinin büyüklüğünü ve Türk milleti için önemini ortaya koymuştur

Atatürk, bir dil bilimci değildi Fakat, dile yalnızca bir devlet adamı ya da siyasetçi gözüyle de bakmıyordu O, dilin bir milleti meydana getiren unsurları bir arada tutan en önemli faktör olduğunu biliyordu 1931 yılında söylediği sözle bunu dobra dobra beyan etmişti Milletin çok açık niteliklerinden biri de dildir Türk milletindenim diyen insan her şeyden önce ve şüphesiz Türkçe konuşmalıdır Türkçe konuşmayan bir insan Türk kültürüne, Türk toplumuna tabi olduğunu iddia ederse buna inanmak doğru değildirHem Atatürk'ün, dil konusundaki hassasiyeti eski tarihlere dayanmaktaydı 1916 yılında okuduğu şiir kitaplarına dil konusunda notlar düşmesi bunun açık delilidir

Atatürk, Türk kimliğini Türkçe ile tanımlıyordu TÜRK aramak, TÜRKÇE demektir NE MUTLU TÜRK'ÜM DİYENE!diyordu Atatürk'ün Kurtuluş Savaşı'ndan sonraki esas davası Türkçe'yi, dolayısıyla Türk kültür ve kimliğini yabancı boyunduruklardan kurtarmakoruma, bunun için de eğitimi her düzeyde Türkçe ile yapmak, halkın tanıdık olmayan dille eğitime özenmesini önleyecek tedbirler almak olmuştur Bu konuda da şunu söyleyecektir: Kat'i olarak bilinmelidir fakat, Türk milletinin dili ve ulusal benliği bütün hayatında başat ve olacaktırAtatürk hem, Türk dilini geliştirerek ve yayarak, bütün Türk dünyasının lehçe farklılıkları giderilerek müşterek bir dil bağı ile birleşmesini, özetle bütün Türk dünyasında bir kültür birliği oluşturmak istiyordu Bu sebeple; Türkiye dışında kalmış Türkler için, ilkin kültür meseleleriyle ilgilenilmelidir Nitekim biz Türklük davasını böyle müspet ölçüde ele almış bulunuyoruz Büyük Türk tarihinde, Türk dilinin kaynaklarına, varlıklı lehçelerine, eski Türk eserlerine ağirlik veriyoruz Baykal Gölü ötesindeki Yakut Türkleri'nin dil ve kültürlerini bile ihmalkârlık etmiyoruzdiyerek Türk dünyasındaki dil ve tarih birliği çalışmalarına ne kadar ağirlik verdiğini gösterir Ayrıca 1933 yılında, Sovyetler idaresinde kardeşlerimiz olduğunu, bir dağılmanın olacağını, buna hazırlanmamız gerektiğini, bunun için köprüleri sağlam tutmamız gerektiğini söylemiş, kültürün, dilin, tarihin birer köprü olduğunu göze çarpan etmiştir

Gazi Mustafa Kemal, Şeyh Sait ayaklanmasının yarattığı bunalımı atlatır atlatmaz, önce 'Türk Dili Encümeni' kurdu (Dil ve tarih üzerindeki incelemeler, önceleri 'encümen' biçiminde başladı daha sonra bunlar 'Dil Kurumu' ve 'Tarih Kurumu' haline geldiler) Atatürk bir sözünde, Ulusal his ile dil aralarında bono fazla kuvvetlidir Dilin milli ve zengin olması, ulusal hissin gelişmesinde esas müessirdir Türk dili, dillerin en zenginlerindendir, yeter fakat bu dil, şuurla işlensin Ülkesini ve yüksek istiklâlini korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdırdemişti Bu sözünden yola çıkarak Türk Dili Encümeni'nin kuruluş gayesini kavramak muhtemel Encümenin kuruluşu ile Atatürk, dildeki Arap kökenli sözcükler yerine, halkın içinde yaşayan Türkçe sözcüklerin yerleştirilmesi için bir ön çalışma yaptırıyordu Her ilde, Sözcük Kollarıkurulmuştu Öğretmenlerin öncülük ettiği bu kollar, evlerdeki ihtiyar insanlarla ilişki kuruyorlar; onların kullandıkları sözcükleri, arapça karşılıkları varsa onları da ekleyerek, Ankara'ya Dil Encümenine gönderiyorlardı Gazi Paşa, dili özüne çekmeye, elverdiğince tanıdık olmayan sözcüklerden arındırmaya istikrarlı idi Eğer bir Türk Dünyası baştan kurulacaksa, onun dili Arap ve Fars dilinin egemenliğinden kurtulmalıydı

Tarama kolları, önceleri fazla başarılı araştırmalar yaptı Fakat sonraları, bu kollarda çalışanların devlette şeref kazandığına dikkat edenler, halkın arasına girip sözcük derleyeceklerine 'uydurmayı' daha kolay buldular ve çalışmayı yıprattılar Dil Taramalarıgöze girmenin, yükselmenin ilk basamağı gibi kullanılmaya başlandı

O dönemde bilimadamlarınca 'Güneş Dil Teorisi' ortaya atılmıştı Teori; tüm dillerin kökününaslının aynı olduğu iddiası üstüne kurulu idi Kök ise; Türkçe idi Teori, içeride ve dışarıda büyük heyecan uyandırdı Meksikalılar, Atatürk'e Astekler'e ait bir kitap gönderdiler ve genç, idealist, çalışkan ilim adamlarınca araştırmalar derinleştirildi Prof Adile Ayda Etrüsklerin dilitarihi üstünde dururken, Hamit Koşay Baskların dilini inceledi Fakat, Güneş Dil Teorisi'ni beğenenlerde oldu, fazla bulanlar, yadırgayanlar da Atatürk'ün ölümünden sonradan bu teori rafa kaldırılacaktır

Mustafa Kemal Paşa'nın çevresinde okumuşlardan oluşmuş heyecanlı bir etraf vardı, fakat sayıca sınırlı ve bilgi açısından bütün anlamıyla yeterli değildi Hem inanmış ve sağlam data birikimi olanların sayısı fazla azdı; onlar da devlet hizmetindeydiler Hem CET, hedeflerini en yakınında olan insanlara bile açıkca açıklama etmiyordu Atatürk'ün bu denli dil ve tarih çalışmalarına gömülmesini anlayamayanlar, yadırgayanlar vardı Lakin Gazi Paşa için, bazı şeylerin azlığı ya da yokluğu, o işin yapılması çalışmalarını durdurmadı, sonuçta durduramamıştır da

Sovyetler Birliği, Mustafa Kemal Paşa'nın yoğun bir Türkolog trafiği yaratmasını, Orta Asya Tarihi üzerinde çalışmasını ve Türkçe'yi , Asya Türkleri'nin kullanabileceği biçime sokmasını dikkatle ve tedirginlikle izliyorlardı Bu sebeble Sovyetler Birliği, bu ilişki ayaklarından birini yok etmek için yani Türkiye Cumhuriyeti ile yazışmaları alıkoymak için, kullanılan Arap harflerini yasaklamış, ama Sovyetler Birliği yönetiminin milliyetçi davrandığını gizlemek, göstermemek için Kirl harfleri ile yok, Latin harfleri ile okuyup yazmayı kanunlaştırmıştı

Ancak M Kemal Paşa, Türkiyat Enstitüsünü kurmuş, Sovyetler Birliği'ni Türk ve yabancı Türkologların yağmuruna tutmuş, öte yandan da Türkiye'de basılan kitap ve gazeteleri bu dışarı giden, gelenlerin aracılığı ve posta ile göndererek ortak kültür hazırlığına girişmişti Lakin Sovyetler Birliği'nin, Latin harfleri ile okuyup yazmayı gerekli hale koyması, bu köprüleri yıkıyordu Oysa dilde birlik kurulmadıkça, birliktelikten nasıl bahsedilebilirdi

İki yıl beklendi Durumda herhangi bir değişim olmayınca Atatürk, Türkiye'nin Latin harfleri ile okuyup yazması fikrini ortaya attı Orta Asya Türkleri ile bağların kopmaması gerekiyordu Büyük bir çabucak 1928 Harf İnkılabı gerçekleştirildi Bu Nedenle Türkiye, Latin harflerini benimsedi Bu yeni gelişme, Sovyetler Birliği'nin gözünden kaçmamıştı Gerçekten bekledikleri bir durumdu Atatürk Türkiyesi, Azerbaycan ve Türkistan Türkleri ile dirsek temasını yitirmek niyetinde değildi Lakin Sovyetler Birliği de bu dirsek temasından kuşkulanıyordu

Sovyetler Birliği'nde büyük bir mahremiyet içinde, 1929 yılında Bütün Sovyetler Birliği vatandaşları aralarında yalnız Kiril harflerinin kullanılacağıyasası çıkarıldı ve her tarafta Türkiye'nin kurduğu köprüleri dinamitlediler Artık Türkiye'nin bu konudayapacak bir şeyi yoktu Sovyetler Birliği'nin bu tür uygulamaları II Dünya Savaşı yıllarında bile sürdü

Atatürk, Türk dilinin yabancı kelimelerden arınmasını bilimsel kararlara bağlayacak Türk Dili Kurultayıçalışmalarını her şeyin üstünde tutuyordu Dünyayı şaşkına çevirecek, 'Büyük Türk Devletleri Birliği' nin temel taşları, işte bu kurultay çalışmaları idi Bilimsel terimlere bile Türkçe karşılıklar bulunmuştur Atatürk bu konuda şöyle diyor: Batı dillerinden hiçbirinden aşağıda olmamak üzere, onlardaki kavramları anlatacak keskinliği, açıklığı haiz Türk bilim dili terimleri saptama edilecektirO Kadar de olmuştur; Atatürk bana kalırsa kendisi bu dava uğruna çalışmış, bugün askerlikte olsun, matematikte olsun kullandığımız bir çok terimleri Türkçe'nin derinliklerinden çıkarıp bize armağan etmiştir 1938'de vefatından az bir süre önce, Türlü bilimlere ait Türkçe terimler saptama edilmiş, bu surette dilimiz tanıdık olmayan dillerin tesirinden kurtulma yolunda esaslı adımını atmıştır Bu sene okullarımızda tedrisatın Türkçe terimlerle yazılı kitaplarla başlamış olmasını kültür hayatımız için önemli bir hadise olarak kaydetmek isterimdiyerek, bu konuda büyük bir ilerleme kaydedildiğini belirtmiştir

26 Eylül 1933'de Atatürk'ün ricası ile tüm yurt sathında Dil Bayramıkutlanmıştır Yalnız, Türk dilinin temizlenmesini yok, benzeşen amaç sözcüklerle dilin zenginleştirilmesi de gözleniyordu Atatürk'e göre, dilin kaynağı halk idi, araştırmalar da milletten beslenmeliydi

Atatürk, keza dilin zenginleşmesine, benzeşen anlam sözcüklerle sanat ve bilim dili olacak köklere kavuşmasına tartma veriyor; ayrıca bunları işleyip bilimsel yapıyı oluşturacak kuruluşları kazandırmaya çalışıyordu İstanbul Üniversitesi'ne emrindeki bir Dil Okuluaçılması, halkevlerinde Edebiyat ve Türk Dili Kollarıkurularak köylere kadar uzanan araştırma ve soruşturmalarla yeni sözcüklerin taranması, her zaman bu niyet doğrultusunda alınmış kararlar sonucu üretilmiş çalışmalardır

Atatürk, bu çalışmaları büyük bir ilgiyle takip ediyordu Her sabah, Türkiyat Enstitüsü'nün jurnal alıştırma raporlarına gözatıyor, Sovyetler Birliği'nin Türk Dünyası ile ilgili haberlerini (varsa) inceleyip değerlendiriyordu TBMM kararı ile yapılmasına başlanılan Dil ve TarihCoğrafya fakültesinin inşaat aşamalarını izliyordu

Dil ve TarihCoğrafya Fakültesi Böyle bir kuruluş, öğretim dünyasında yoktu Tarih ve coğrafya fakültesi vardı Dil fakülteleri de vardı Fakat, hem dil, keza tarihcoğrafyanın bir fakültede birleşmesinin tek örneği Ankara'da idi Çünkü Atatürk, Asya'daki Türklerin keza tarihini, hem coğrafyasını, keza dilini çok iyi öğrenmiş bir neslin yetişmesini istemekteydi

Bayar'ın başbakanlığı döneminde dil ve tarih çalışmaları aksamadan sürdü Bilhassa Atatürk, yoğun bir biçimde dil ve tarih üzerindeki bütün çalışmaları izliyordu Kendisi bu tür çalışmalardan nedeniyle bitkin düşse de, çevresine bu yorgunluğunu emin etmemeye çalışıyordu

2 Ağustos 1936 tarihinde üçüncü Dil Kurultayı'nı açtı Yaptığı konuşmada: Misafir dil bilginlerinin, Türk dil bilginleri ile birlikte çalışmalarından, dil bilimin şimdiye dek çözemediği bir çok güçlükleri aşacağına, bu çalışmaların bir fazla gerçeklerin günışığına çıkmasını sağlayacağına güvenim tamdırdiyordu Günlerce süren kurultayın en sağlam izleyicisi, Atatürk'tü Genel Kurul çalışmalarını izliyor, komisyonlardaki çalışmalara katılıyor, fikirlerini söylüyor Hedefin yalnız Anadolu Türkleri'nin yok, tüm Türklerin karşılıklı dilini yaratmak olduğunu tekrar tekrar tekrarlıyordu

1936 yılının 19 Ekiminde Türk Dil Kurumu'na gitti ve uzmanlarla 6 saat süren bir egzersiz yaptı Bu, böylece uzun ve sürekli alıştırma idi ama, uzmanların takatı tükendi Bunu görür görmez Atatürk: Yorulduğunuz anlaşılıyor Benim bir takım işlerim olmasa, sizinle kalıp çalışmaları birlikte devam etmek isterdim Başka bir fırsatta, bu çalışmaları tekrar birlikte yaparız, demişti

Hayatı elvermedi, bir daha buluşup, Türk dilindeki yabancı sözcüklerin yerine Türkçelerinin konması çalışmalarına katılamadı Vefatından önce de Ankara'da iken son ziyaret ettiği yer ise, inşaat bitene kadar çalışmalarına 'Evkaf Apartımanı'nda başlayan DilTarihCoğrafya Fakültesi olmuştu Araştırmalar hakkında bilgi almış, inşaat halinde olan fakülte binasını görmüş, yetkililerle görüşmüştü

***

Atatürk; son nefesine değin bilfiil milletin için, milletin geleceği için çalışmış, eşi güya olmayan büyük bir lider O'nu böylece özlüyoruz ancak, kelimelerle anlatmak olası değil Fiilen bu yazının başlığı 'Bir Millete Adanan Ömür' olacaktı Lakin, dil konusuna ve Atatürk'ün Türk dili konusundaki hassasiyetine önem vermeyi düşündüğüm için bu başlığı kullanmadım Bu yazıyı, ufak çaplı bu araştırmayı da dilimize yapılan saldırıların, horlamaların yoğunlaştığı bir dönemde bazı şeylerin daha iyi anlaşılmasını istediğim için toparladım Keşke daha ayrıntılı bir araştırma olsa idi, Atatürk için ne yapılsa eksik gelir

bir defa daha anladık ancak; herkes Atatürk yok, herkes Atatürk olamıyor Atatürk için yaşamsal önem içeren değerlerin, çalışmaların Atatürk'ün ölümünden derhal daha sonra ismini bile hatırasına yapmak istemediğim kişiler kadar durdurulmasını, hızla değiştirilmesini, Türk dili yerineTürk tarihi yerine Latin dilininkültürünün okullarda genç beyinlere sunulmasını hiç bir vakit unutmayacağız

Cümbür Cemaat Atatürk olamıyor!

Atatürk, Türk dil ve tarih konusundaki çalışmalarına hastalığına rağmen, ölüme meydan okurcasına, çevresini hayrete düşüren bir güçle devam etmişti Yorgundu ama, çevresine hiç bir şekilde yorgunluğunu muhakkak etmiyordu Bir millet sevilirse eğer, işte böyle sevilmeli Atatürk, bu milleti çok seviyordu Milletinin sevgisi gönlünde hayata gözlerini yumdu Sevgisi karşılıksız değildi; milleti de bu onurlu evladını bağrına basmıştı Gözyaşları sel oldu o gidince ebediyete, lakin eceldi işte

Atatürk ölmedi, tüm zorluklara direnip yaşatacağız O'nu

Salur Beğ *
 
Üst Alt