Alerji; vücudun yabancı olarak tanıdığı solunan, yenebilen, iğne ile enjekte edilebilen, veya deriye/göğüse doğrudan temas eden organik veya bazı inorganik maddelere karşı varolan savunma mekanizmasının biraz abartılı olarak çalışma halidir. Vücudumuzun savunma mekanizması sağlıklı bir yaşam sürmemiz açısından çok önemlidir. Ancak alerjik reaksiyonlarda olduğu gibi savunma yöntemleri yerli yersiz çalışmaya başlarsa çeşitli rahatsızlıklar oluşur İnsan vücuduna giren ve kanda kendine özgü bir karşıt madde oluştu-ran yabancı maddelere “antijen”, oluşturulan karşı maddeye ise “antikor” adı verilir. Bu antijen bir alerjiye yol açarsa o zaman alerjen adını alır
Besinlerin neden olduğu düşünülen her türlü olumsuz etkiyi besin aler-jisi olarak tanımlamak, toplumda oldukça yaygın, ama her zaman doğru olmayan bir eğilimdir. Genelde besinlerin bizzat kendilerinin ya da be-sinlerle birlikte alınabilecek başka etkenlerin, immünolojik ya da immünolojik olmayan mekanizmalarla oluşturabileceği her türlü anormal tabloyu besin reaksiyonları başlığı altında toplamak doğru olur. Besin reaksiyon-larını iki gruba ayırabiliriz: Birinci grup herhangi bir alerjenin ve savunma sisteminin aşırı reaksiyonunun söz konusu olmadığı, diğer mekanizmalarla oluşan, anormal yanıtların bulunduğu “besin intoleransı” olarak nitelendi-rilen gruptur. İkinci grup ise immünolojik yani savunma sistemi aracılığıyla besinlere gösterilen aşırı duyarlılık reaksiyonlarıdır. Bu aşırı duyarlılık re-aksiyonları, savunma sisteminin önemli bir parçası olan immünoglobulin E (IgE) moleküllerinin başrolünü oynadığı reaksiyonlar sonucunda ortaya çıkabileceği gibi, Ig E molekülünün yer almadığı reaksiyonlar sunucu da gözlenebilir. Bu grup Besin alerjileri olarak sınıflandırılmaktadır
Çok eski çağlardan beri besinlere karşı olan reaksiyonlar bilinmektedir. Ünlü düşünürlerden biri şöyle bir söylemde bulunmuştur: “Birisi için besin olan bir şey, diğeri için zehir olabilir.
Besin alerjileri bebeklik çocukluk döneminden ve hatta anne karnından başlayarak insan hayatını etkilemektedirler. Yapılan araştırmalarda, toplumda insanların en az %15-20’sinin alınan bir besinin kendisini rahat-sız ettiğine inandığını göstermektedir . Ancak besin alerjilerinin sıklığı genelde çocuklarda %2-8 arasında iken yetişkinlerde %1 civarında, tüm nüfusta ise %2 oranında görülmektedir . Besin alerjileri sadece besi-nin tüketimi ile değil dokunma ve hatta kokusunun solunması ile de ortaya çıkabilmektedir. Besinler çoğunlukla birden fazla maddenin karışımı şeklinde oldukla-rından besindeki hangi maddenin alerjiye yol açtığını anlamak kolay de-ğildir. Bazı kimyasal ve fiziksel özellikleri besinlerin alerjen olmasını sağlar. Çoğu proteolitik enzimlere ve ısıya dirençli glikoproteinler alerjen olabilmektedirler .Alerjen tabiatındaki gıdalar ile vücudun askerleri olan antikorlar kar-şılaşınca ortaya pek çok kimyasal madde salgılanır. Örneğin “histamin” bunlardan biri olup bazı alerjik reaksiyonların da sebebidir . Bu reaksiyonlar :1) Kılcal damarların daralması (Kızarma)
2) Damarların geçirgenliğinin artması (Kabartı, şişme)
3) Solunum yollarındaki veya bağırsaklardaki düz kaslarda kasılma (Solunum zorluğu ve ağrı)
4) Derideki sinir uçlarında uyarılma (Kaşıntı ve ağrı) Bir besinin alerjiye yol açtığını kabul etmek için o besinin her alınışında alerjik belirtilerin bir veya birkaçının olması gerekmektedir .
Yaygın olan belirtiler incelendiğinde ise
1. Deri: Kaşıntı, yanma, kızartı, ateş, üşüme, karıncalanma, terleme, ürtiker, su toplayarak kabarma, kırmızı lekeler, sivilceler
2. Kulak-burun-boğaz: Burun tıkanıklığı, hapşırma, burun kaşıntısı, burnun devamlı akması. Boğazdan akıntı, boğazda ağrı, kuruluk veya gı-cık, damaklarda kaşıntı, kuru öksürük. Kulaklarda çınlama, tıkanma, ağrı, orta derecede sağırlık, baş dönmesi ve dengesizlik
3. Gözler: Görmede bulanıklık, gözlerde ağrı, sulanma, şaşılık, ışık-lardan rahatsız olma, gözkapağında seğirme, kaşıntı, düşme, kızarma ve şişme.
4. Solunum: Nefes darlığı, hırıldama, öksürük, bronşlarda mukus olu-şumu
5.Kardiyovasküler: Kalpte çarpıntı, nabız hızının artması, düzensiz na-bız, kızarma, solgunluk, ateş, üşüme, karıncalanma, ellerde kızarıklık veya morarma, bayılma, omurlarda ağrı
.6. Sindirim sistemi: Ağızda kuruluk, tükürük salınımında artma, pamuk-çuk oluşumu, dilde acılık, diş ağrısı, geğirme, midede yanma, hazımsızlık, bulantı, kusma, yutmada zorluk, karında gurultu, ağrı, kramplar, ishal, rek-tumda kaşıntı veya yanma. .
7- Genitoüriner: Sık, ağrılı idrara çıkma, idrarını kontrol edememe, va-jinal kaşıntı veya akıntı
8. Muskular: Yorgunluk, kas zayıflıkları, eklem ve kaslarda ağrı, gergin-lik, göğüs ağrısı, sırt ağrısı, boyun kaslarında spazm. .
9.Sinir sistemi: Baş ağrısı, migren, devamlı uyku hali, sersemlik, ya-vaşlık, durgunluk, donukluk, keyifsizlik, ciddiyet, ağlama nöbetleri, gerginlik, anksiyete, hiperaktiflik, huzursuzluk, sinirlilik, konsantrasyon bozuklu-ğu, gülme, kendini diğer insanlardan farklı hissetme, kelimeleri, isimleri, ya da numaraları unutma, kekelemek gibi semptomlar görülebilir.
Besin alerjisi olan birçok insan için bu reaksiyonlar tehlikeli olmaktan çok rahatsızlık vericidir. Ancak ender de olsa bazı durumlarda anaflaktik reaksiyonlar oluşabilir. Farklı vücut sistemleri aynı anda çalıştıklarında bu alerjik cevap ciddi ve hatta hayatı tehdit edici olabilir . Duyarlı bir kişi, alerjen ile karşılaştığında vücudunda kızarıklık, şişlik, kaşıntı, nefes almada zorluk ve tansiyon düşüklüğü ortaya çıkar buna anaflaksi denir. Anaflaksiye yol açan maddenin çok az bir kısmı bile çok ciddi sonuçlara yol açabilir.
İnsanlar doğduktan sonra yaşamlar boyunca binlerce farklı besin ile karşılaşmaktadırlar. Bu besinlerin içerisinde besin öğesi dediğimiz daha küçük yapı taşları mevcuttur. Bunlar; protein, yağ, karbonhidrat, su ve vitamin ve minerallerdir. Hazır gıdalarda ise tüm bu besin öğelerine ek ola-rak gıda katkı maddeleri eklenmektedir.Besin öğeleri arasında alerjiye yol açan maddeler genellikle protein yapısındadır.
Her insan herhangi bir besine karşı alerjik tepki verebilirse de insanlarda sıklıkla alerjiye neden olan besinlerin inek sütü, yumurta, balık ve kabuklu deniz ürünleri, kabuklu ve yağlı kuruyemişler (fındık fıstık gibi), tahıllar, etler, meyveler, sebzeler ve kurubaklagiller, ba-haratlar ve çeşni vericiler, çikolata, bal ve bazı içecekler olduğu görülmektedir. Bu besinlerden bazıları diğerlerine göre daha sık alerjiye neden olurlar. Örneğin: süt ve yumurta meyve sebzelere göre daha sık alerjik reaksiyona neden olur . Yine bu besinlerden bazıları da diğerlerine göre daha ciddi reak-siyonlara neden olurlar (yer fıstığı ve ağaç fıstıkları). Bazı besinler özellikle erken çocukluk döneminde alerjik reaksiyonlara neden olurken (12-24 ay inek sütü alerjisi), bazıları ise hayat boyu devam eder (fıstık alerjisi gibi.
Besin alerjisinde yapılan tedavi için öncelikle çocuk ise çocuk alerji uzmanı, erişkin ise erişkin alerji uzmanı tarafından teşhis konulması ve neden olan alerjen gıdanın tespitinden sonra diyet tedavisi diyetisyen eşiliğinde yapılmalıdır.Özellikle çocuklarda çocuğun beslenmesinin de iyi bir şekilde sağlanması anne ve bebeğe gerekli takviyelerin yapılması gerekir.
Besin alerjisinin belirtileri olan her çocukta/erişkinde besin alerjisi olmayabileceği, alerji testinin tek başına teşhis koydurmayacağı unutulmamalıdır.