Son Konu

Bilim Adamları ve Buluşları

iltasyazilim

Yeni Üye
Katılım
25 Ara 2016
Mesajlar
2
Tepkime
1
Puanları
38
Yaş
35
Credits
-2
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
BİLİM ADAMLARI VE BULUŞLARI


Thomas Edison (1847 1931)
İnsanlık tarihinin en büyük mucitlerinden biri olan Thomas Edison, 1847de Amerikanın Ohio eyaletinde dünyaya geldi Yedi yaşındayken ailesiyle birlikte Michigan'daki Port Huron'a yerleşti ve ilköğrenimine burada başladı Fakat başladıktan yaklaşık üç ay sonra algılamasının yavaşlığı nedeniyle okuldan uzaklaştırıldı Bundan sonraki üç yıl boyunca özel bir öğretmen tarafından eğitildi Son derece meraklı ve yaratıcı kişiliğe sahip bir çocuk olan Edison, 10 yaşına geldiğinde kendisini fizik ve kimya kitaplarına verdiOniki yaşına geldiğinde ailesine yardım etmek için Port Huron ile Detroit arasında çalışan trende gazete satmaya başlayan Edison, evlerindeki laboratuvarını trenin yük vagonuna taşıyarak, çalışmalarını burada sürdürdüBu dönemde Edison; Michael!Faradayın Experimental Research in Electricity adlı yapıtını okudu ve derinden etkilendi Bunun üzerine bir yandan Faraday'ın deneylerini tekrarladı bir yandan da kendi deneylerine ağırlık vererek daha düzenli çalışmaya ve notlar tutmaya başladı

1868'de kendine atölye kurdu ve aynı yıl geliştirdiği elektrikli bir oy kayıt makinasının patentini aldı Aygıt oldukça ilgi topladı ama kimse tarafından satın alınmadı Tüm parasını yitiren Edison, Boston'dan ayrılarak New York'a yerleşti Edison'un şansı altın borsasının düzenlenmesinde kullanılan telgrafın bozulması üzerine döndü Borsa yetkililerinin istemi üzerine aygıtı ustaca tamir eden Edison, Western Union Telegraph Company'den geliştirilmekte olan telgraflı kayıt aygıtları üzerinde yetkinleştirme çalışması yapma önerisi aldı Bunun üzerine bir arkadaşı ile birlikte Edison Universal Stock Printer mühendislik şirketini kurdu Ve sattığı patentlerle kısa sürede önemli bir servet edindi

Bu parayla New Jersey'deki Newark'ta bir imalathane kurarak telgraf ve telem aygıtları üretmeye başladı Bir süre sonra imalathanesini kapatarak New Jersey'deki Menlo Park'ta bir araştırma laboratuvarı kurdu ve tüm zamanını yeni buluşlar yapmaya yönelik çalışmalara ayırdı

Edison, 1876'da Graham Bell'in geliştirdiği konuşan telgraf üzerinde çalışmaya başladı Aygıta karbondan bir iletici ekleyerek telefonu yetkinleştirdi Ses dalgalarının dinamiği üzerine yaptığı bu çalışmalardan yararlanarak 1877'de sesi kaydedip yineleyebilen gramafonu geliştirdi Geniş yankı uyandıran bu buluşu ününün uluslararası düzeyde yayılmasına neden oldu

1878'de William Wallace'in yaptığı 500 mum güçündeki ark lambasından etkilenen Edison, bundan daha güvenli olan ve daha ucuz bir yöntemle çalışan yeni bir elektrik lambasını geliştirme çalışmasına girişti Bu amaçla açtığı bir kampanyanın yardımıyla önde gelen işadamlarının parasal desteğini sağladı ve Edison Electric Light Company'yi kurdu Oksijenle yanan elektrik arkı yerine havası boşaltılmış bir ortamda (vakum) ışık yayan ve düşük akımla çalışan bir ampul yapmayı tasarlıyordu Bu amaçla 13 ay boyunca flaman olarak kullanabileceği bir metal tel yapmaya uğraştı Sonunda 21 Ekim 1879'da özel yüksek voltajlı elektrik üreteçlerinden elde ettiği akımla çalışan karbon flamanlı elektrik ampulünü halka tanıttı Üç yıl sonra New York sokakları bu lambalarla aydınlanacaktı

İki kez evlenerek altı çocuk sahibi olan Edison, 1931 yılında New Jerseyde hayata gözlerini yumdu


Thomas Alva Edison (d 11 Şubat 1847 – ö 18 Ekim 1931) 20 yüzyıl yaşamını icatlarıyla büyük bir şekilde etkileyen Amerikalı mucit ve iş adamıdır Bazı icatları tamamen orjinal olmakla birlikte, eski icatların geliştirilmesi veya yönetimi altında çalışan yüzlerce çalışana aittir Yine de Edison elinde bulundurduğu kendi adını taşıyan Amerikan patentiyle tarihteki en önemli ve en verimli mucitlerden biri olarak nitelendirilir Patentlerinin çoğu Amerika'nın haricinde Almanya, Fransa ve İngiltere onaylarına da sahiptir

Thomas Edison Hayatı
Thomas Edison, Ohio eyaletinin Milan kasabasında Samuel Ogden Edison, Jr ve Nancy Matthews Elliott'un (1810–1871) yedinci çocukları olarak doğdu Yedi yaşındayken ailesiyle birlikte Michigan'daki Port Huron'a yerleşen Edison, ilköğrenimine yaşadığı bir hastalık dolayısıyla geç başladı Ancak yaklaşık üç ay sonra algılamasının yavaşlığı nedeniyle okuldan uzaklaştırıldı Kanada'da daha önce öğretmenlik yapmış olan annesi büyük bir zevkle oğlunun eğitimine evde devam ediyordu Okuması ve tecrübe edinmesi için onu sık sık teşvik ediyordu ve onu sık sık kontrol ediyordu Derslerinin çoğu çok iyiydi Son derece meraklı ve yaratıcı kişiliğe sahip bir çocuk olan Edison, 10 yaşına geldiğinde kendisini fizik ve kimya kitaplarına verdiBu arada evlerinin kilerinde bir kimya laboratuvarı kurdu Özellikle kimya deneylerine ve Volta kaplarından elektrik akımı elde etmeye yönelik araştırmalara ilgi duydu; bir süre sonra arkadaşıyla telgraf yaptı ve Mors alfabesini öğrendi 12 yaşındaysa duymada güçlük yaşamaya başladı Bunun sebebi olarak birçok teori ortaya atıldıysa da, Edison'a göre kendisi sağır oldu çünkü kendi kulakları tarafından bir tren vagonuna çekilmişti12 yaşına geldiğinde ailesine yardım etmek için Port Huron ile Detroit arasında çalışan trende gazete ve şekerleme satmaya başlayan, ömrünü kurtardığı Jimmie Mackenzie tarafından telgraf operatörlüğü işine başladı Jimmie'nin Michigan'daki Clemen Dağları'nda JU Mackenzie istasyon temsilcisi babası, oğlunun Edison'u kendi kanatları altına almasını ve onu yetiştirmesinden çok minnettardı Edison'un sağırlığı onu etkilemişti ve yanındaki telegraftan gelen sesleri tekrar duyması için onu teşfik etti Bu dönemde Edison, telgırafıyla uğraştı arkadaşıda yanında ona yardım ediyordumükemmel icat adlı yapıtını okudu ve derinden etkilendi Bunun üzerine bir yandan komşusunun deneylerini tekrarladı bir yandanda kendi deneylerine ağırlık vererek daha düzenli çalışmaya ve notlar tutmaya başladı O yıllardaki akıl hocalarından biride telegrafcı ve kaşif Franklin Leonard Pope'tu Kendisi fakirleşen Edison'a çalışması ve yaşaması için Elizabeth, New Jersey'deki yerini kullanmasına izin verdi

Elektrikli telgrafla alakalı ilk buluşlarından biride borsadaki değerleri kaydeden bir cihazdı stock ticker Edison'un kabul görmüş ilk icadı elektrikli oy kaydediciydi, 28 Ekim 1868

Evliliği
24 Aralık 1871 yılında, 2 ay önce tanışmış olduğu 16 yaşındaki Mary Stilwell ile evlendi Üç çocukları oldu: Marion Estelle Edison (bilinen adıyla Dot), Thomas Alva Edison, Jr (bilinen adıyla Dash) ve William Leslie Edison Mary Edison 9 Ağustos 1884'te hayatını kaybetti

1880'lerde Fort Myers, Florida'dan bir arsa satın aldı ve daha sonra burda kışları kalmak için kendine küçük bir ev inşa ettirdi Otomobil endüstrisinin büyük adamı Henry Ford yakın bir zaman sonra Edison'un evinin birkaç yüz metre ötesine taşındı Bu nedenle Edison ve Ford ölene dek arkadaş kaldılar 24 Şubat 1886 Edison ikinci evliliğini 19 yaşındaki Mina Miller ile gerçekleştirdi Bu evliliğinden de üç çocuk sahibi oldu: Madeleine Edison, Charles Edison, ve Theodore Edison


Thomas Alva Edison, kariyerine New Jersey'deki Newark'ta otomatik tekrarlayıcı ve geliştirilmiş telgraf cihazları ile mucit olarak başlamıştır Ancak ona ün kazandıran ilk keşfi 1877 yılında geliştirdiği fonograftı Bu başarı halk tarafından çok beklenmedik karşılanmış ve genelde büyülü olarak görünmüştür Edison o zamanlarda yaşadığı şehir olan Menlo Park'ın Büyücüsüdiye de bilinir Edison'un fonografı kayıtlarını çok ince, kalay yaprağından yapılmış bir silindire gerçekleştirildiğinden kayıtlar sadece birkaç kez dinlenebilirdi 1880'lerde balmumuyla kaplanmış karton silindirler kullanılan yeni modeller Alexander Graham Bell, Chichester Bell ve Charles Tainter tarafından üretilmeye başladı Thomas Edison'un Mükemmel Fonografı yapmak için çalışmalarına devam etmesinin sebeplerinden biri de budur

Thomas Edison özgür düşünceli biriydi ve yanlısıydı İlahiyatçı kesimin çizdiği Tanrı portresine inanmıyordu ancak ulu bir güce olan inancından da şüphe etmiyordu ruhu çok önemliydin varlığını kesinlikle redediyordu İnanışıyla ilgili pozisyonunu Hristiyan inanışıyla saldırgan agnostisizm arasında bir yer olarak tanımlıyordu

Menlo parkEdison



Linkleri sadece kayıtlı üyelerimiz görebilirForumTR üyesi olmak için tıklayınız
Edison'un en önemli keşfi Menlo Park, New Jersey'deki ilk endüstriyel araştırma laboratuarıydı Sürekli olarak teknolojik keşifler ve geliştirmeleriyileştirmeler yapmak gibi özel bir amaç için kurulmuş ilk kurumdu Edison birçok icadını resmi olarak bu labaratuarda üretmiş, birçok çalışanı onun direktifleri doğrultusunda bu icatların araştırma ve geliştirmesinde görev almıştır

Elektrik mühendisi William Joseph Hammer, 1879 Aralık'ında Edisonun labaratuar asistanı olarak görevine başlamıştır Telefon, fonograf, elektrikli tren, demir madeni ayıracı, elektrikli aydınlatma ve diğer birçok icatta büyük katkılarda bulunmuştur Hammer'ı özel kılansa elektrik ampulünün icadındaki ve bu aletin geliştirme ve testleri sırasındaki çalışmalarıdır Hummer 1880'de Edison'un lamba çalışmalarının şef mühendisi olmuş, bu mevkiideki ilk yılında Francis Robbins Upton'ın genel müdürlüğünü yaptığı fabrika 50000 ampul üretmiştir Edison'a göre Hammer elektrik ampulünün bir öncüsüdür 1000e yakın patenti bulunmaktadır

Edisonun Sözleri
* Sıkı bir çalışmanın yerini hiç bir şey alamaz Deha %1 ilham ve %99 terdir Harper's Monthly, Eylül 1932
* Düşünmeden konuşmanın cezası sonradan düşünmeye mahkum olmaktır
* Tekrar yaşayacak mıyız?
* Tüm İnciller insan yapımıdır
* Hiç yanılmadım, 10000 işe yaramayan yol buldum
* Her şey için zaman vardır
* Biz hiçbir şeyin milyonda birini bile bilmiyoruz
* Yorgunluk hoşnutsuzluk getirir Hoşnutsuzluk gelişim için gereklidir
* Hayatın en büyük hataları, başarıya ne kadar yaklaştıklarını bilmeyen insanların vazgeçmelerinden dolayı olur
* Bir şey sizin istediğinizi yapmıyor diye kullanışsız demek değildir
* Ben benden öncekinin bıraktığı yerden başladım
* Eğer yapabileceğimiz her şeyi yapsaydık kelimenin tam anlamıyla kendimize hayret ederdik
* Orası çok güzel görünüyorSon sözleri
* Ben iyi bir süngerim başkalarının kullanmadığı fikirleri kullanırım

Edisonun Resimleri , Edison İle İlgili Resimler




Thomas Edison'un icadının çalışma şeklini sergilemek üzere geliştirdiği Menlo Park'taki ilk ampulu

Linkleri sadece kayıtlı üyelerimiz görebilirForumTR üyesi olmak için tıklayınız
223898 numarayla Amerikan patentine sahip Elektrik Ampulu




EDİSON AMPULÜ NASIL İCAT ETTİ
Edison bir dinleme gezisi sırasında metal fabrikatörü ve Amerika dinamo makinesinin imalatçısı Willam Wallacen yaptığı yeni elektrik lambasını gözden geçirmeye davet edildi Edison tahta çerçeveyle hareket eden iki koldan ibaret basit cihazın karşısına grafit plaka iliştirilmiştiHer iki plakayı birleştiren elektrik akımı ve mavi ışık yayı gibi görünüyorduGözleri kamaştıran bu alev, grafit plakaları çabucak eritiveriyordu


Edison bu sahneyi konuşmadan seyrediyordu Elektrik ışığı! Cidden büyük fikirdi bu! İnsanlık öteden beri geceyi gündüze çevirmeye uğraşmış; bunun için mum,yağ ve nihayet 19yüzyılın başından beri hava gazı kullanmıştıMadem ki bilim insanlığa elektriği hediye etmiştiElektriğin ideal bir enerji kaynağı olduğu meydandaydı Fakat Wallecen metodu Edison doğru bir yol görünmüyordu Yanındakilere döndü ve annedersem ben daha iyisini yaparımdedi


Edison'un 4050 iş arkadaşıyla işe koyulma tarzı, bilim araştırmaları tarihinde eşsizdirAra vermeden çalışıyorlardıAtölyede yapılan ufak cam ampullerin içerisindeki hava,elektrik akımının kızgın hale getireceği maddenin yanmasına engel olmak için boşaltıyordu Fakat esas mesele bu maddenin ne olacağı konusundaydıKimi maddeler çok az dayanabiliyor, kimileri çok pahalıya mal oluyordu Halbuki Edison öylesine ucuz bir lamba yapmak istiyordu ki,herkes alıp evine takabilsinKömürleştirme işleminden geçmiş mukavva, hindistan cevizi kabuğu, mantar, hatta laboratuarı gezmeye gelen bir misafirin kızıl sakalından bir iki tel bile denendi


Durmadan çalışmak yüzünden Edison'n gözleri yanıyor, dayanılmaz sancılar veriyordu Ama o bunları kimseye söylemiyor, sadece hatıra defterine kaydediyordu

Peşpeşe deneylerin sürdüğü bir gün asistanı artık bu işten vazgeçsek! deyiverdi
Niçin?Çünkü şu ana kadar iki bin deney yaptık ve hiçbir sonuç alamadık!Edison hemen itiraz etti:
Bu doğru değilEvet, amacımıza ulaşamadık ama hiçbir netice elde edemediğimiz doğru değildirÇünkü aradığımız şeyin yaptığımız şeyin yaptığımız bu iki bin deney içinde bulunmadığını öğrenmiş bulunuyoruz
1879 Kasımında Edison bir gece yazı masasının başına oturmuş, sönük bir puroyu emerek ne yapacağını düşünüyordu Dalgın dalgın ceketinin düğmelerinden birini çevirirken düğme koptuÜstünden bir iplik parçası sarkıyorduBirden yerinden fırladı, laboratuara geçti ve teknisyenlerine iplik parçasını gösterdi Böylesini acaba ceyran nakledici olarak kullandık mı hiç? Demek kullanmadık!Öyleyse gidin bir yumak ip alın,ufak parçalar halinde kesin, kömürleştirin ve lambalarınızı takın
Asistanları sonuç ummamakla beraber hemen dediğini yaptılarEdisonun bu fikri, bu sahadaki çalışmalarından vazgeçmeden önce başvurulacak son çare olarak görülüyordu

Kömürleştirilen iplikler her seferinde kırılmasına rağmen bu hassas ipliklerden biri kırılmadan lambaların birine takılabildiLambanın havası hemen boşaltıldıLambaya elektrik verildiğinde iplik kızdı ve tatlı sarı bir ışık meydana geldiEdison ve arkadaşları ışığı meydana geldiEdison ve arkadaşları ışığa büyülenmiş gibi bakıyorlarAcaba ne kadar sürecekti?Ampul saatlerce sönmediSüren çalışmalar sonunda elektrik santrali yapmak, 900 binada elektrik şebekesi kurmak,binlerce sayaç yerleştirmek,duylarıyla beraber 14000 ampul yapmak gerekti

4 eylül 1882te meşhur mucidin bir işareti üzerine akım verildiği zaman, bütün mahallenin yüzlerce binasında binlerce elektrik hallenin yüzlerce binasında binlerce elektrik ampulü yandı ve etrafa parlak, tatlı ışıklar saçılmaya başladı

Edison devrinin en büyük meraklısı ilan edildiHerkes sadece lambaları değil,onu da görebilmek için akın etti Edisonu tanımayan kimse kalmadı

Albert Einstein


Albert Einstein Hayatı


Einstein 1879 yılında Güney Almanya’nın Ulm kentinde dünyaya geldi Babası küçük bir elektrokimya fabrikasının sahibi; annesi ise, klasik müziğe meraklı, eğitimli bir ev hanımıydı Konuşmaya geç başlaması ve içine kapanık bir çocuk olması, ailesini tedirginliğe düşürmüşse de, sonraki yıllarda bu korkularının gereksizliği anlaşılacaktı Giderek meraklı, hayal gücü zengin bir çocuk olarak büyüyordu

Okulu hiçbir zaman sevemedi Gerçekten de, genç Einstein’ın ileride ortaya çıkacak dehasının temelleri, kendisinin de sonradan belirttiği gibi, okulda değil başka yerlerde atılmıştı: “Çocukluğumda yaşadığım iki önemli olayı unutamam Biri, beş yaşında iken amcamın armağanı pusulada bulduğum gizem; diğeri on iki yaşındayken tanıştığım Öklid geometrisiGençliğinde bu geometrinin büyüsüne kapılmayan bir kimsenin, ileride kuramsal bilimde parlak bir atılım yapabileceği hiç beklenmemelidir!

Lise öğrenimini 1894?te İsviçre’de tamamladı ve 1896?da Zürih Politeknik Enstitüsü’ne (ETH) girdi

Einstein, Sırp asıllı Mileva Maric adlı bir fizik öğrencisi ile evlendi Mileva, Einstein’nın 1905?te çıkardığı araştırmanın matematik hesaplarında yardımcı olmuştur

1955?te hayata gözlerini yumana kadar bilim dünyasına çok şey kattı 1916?da yayımladığı “Genel Görelilik Kuramı“, 1921?de “fotoelektrik etki ve kuramsal fizikalanında çalışmalarıyla aldığı Nobel Fizik Ödülü, dahinin en önemli başarılarından sadece ikisi ya bilinmeyen dünyası… Bern’de federal patent dairesinde görev aldı Bu görevden arta kalan zamanlarda çağdaş fizikte ortaya atılmaya başlanan problemler üzerinde düşünme fırsatı buldu Önce atomun yapısı ve Max Planck’ın kuantum teorisi ile ilgilendi Brown hareketine ihtimaller hesabını uygulayarak bunun teorisini kurdu ve Avogadro sayısının değerini hesaplayarak teorisini test etti Kuantum teorisinin önemini ilk anlayan fizikçilerden birisi oldu ve bunu ışıma enerjisine uyguladı Bu da onun, ışık tanecikleri veya fotonlar hipotezini kurmasını ve fotoelektrik olayını açıklayabilmesini sağladı

1905 yılında “Annalen der Physik dergisinde bu çalışmalarını açıklayan iki yazısından başka, üçüncü bir yazısı daha çıktı ve bu yazıda görecelik teorisinin temelini attı Teorileri sert tartışmalara yol açtı 1909?da Zürih Üniversitesi’nde öğretim görevlisi oldu Prag’da bir yıl kaldıktan sonra, Zürih Politeknik Enstitüsü’nde profesör oldu 1913?de Berlin KaiserWilhelm Enstitüsü’nde ders verdi ve Prusya Bilimler akademisine üye seçildi Bir bilim adamı olarak 1 Dünya Savaşı’nda tarafsız kaldı İlk eşinden Hans ve Eduard isminde iki erkek çocuk sahibi olan bilim adamını 1914 yılında eşi terk etti 1 Dünya Savaşı nedeniyle yiyecek kıtlığı sırasında mide ağrıları çeken bilim adamına kuzeni Elsa bakmış ve ikinci defa kuzeni Elsa ile evlenmiştir

Birçok özlü inceleme yazısı yayımladı ve bunlarda teorilerini geliştirdi 1921?de Nobel Fizik Ödülü’nü kazandı

Yabancı ülkelere birçok gezi yapmakla birlikte 1933?e kadar Berlin’de yaşadı Almanya’da yönetime gelen Nasyonal Sosyalist (Nazi) rejimin ırkçı tutumu dolayısıyla, pek çok Musevi asıllı bilim adamı gibi o da Almanya’dan ayrıldı



Einstein, İsrail'li diplomat ve politikacı Abba Eban'la birlikte
Paris’te College de France’ta ders verdi; burdan Belçika’ya oradan da İngiltere’ye geçti Son olarak Amerika Birleşik Devletleri’ne giderek Princeton Üniversitesi kampüsünde etkinlik gösteren Institute for Advanced Study’de (İleri Araştırma Enstitüsü) profesör oldu 1940 yılında Amerikan yurttaşlığına geçti

Küçük oğlu Eduard akıl hastalığı nedeni ile Zürih yakınlarında bir bakım evinde hayatını geçirmiş; büyük oğlu Hans, babası ve annesinin karşılaştığı Zürih Polytecnic’te mühendislik okumuş ve daha sonra University of California, Berkley’de profesörlük yapmıştır 1955?de Princeton’da ölmüştür; oğlu Hans yanında bulunmuştur

Üvey kızı Margot Einstein, bilim adamının kişisel mektuplarını özenle herkesten saklamış ve kendisinin ölümunden 20 yıl sonra daha saklı kalmasını vasiyet etmisti Günümüzde Princeton Üniversitesi tarafından basılan bu mektuplar bilim adamının gizli kalmış özel yaşamı hakkında ilginç bilgiler sunmaktaydı

Albert Einstein Buluşları

Einstein'ın fizik alanındaki çalışmaları modern bilimi büyük ölçüde etkiledi

Bu teori üç bölüme ayrılır:

Newton mekaniğinin yasalarını değiştiren ve kütle ile enerjinin eşdeğerli olduğunu öne süren Özel Görelilik (1905);
Eğrisel ve sonlu olarak düşünülen dört boyutlu bir evrene ait çekim teorisini veren Genel Görelilik (1916);
Elektromanyetizma ve yerçekimini aynı alanda birleştiren daha geniş kapsamlı teori denemeleri
İlk iki teorinin geçerliliği atom fiziği ve astronomi alanında yapılan deneylerle çok başarılı bir biçimde sınanmıştır; çağdaş fiziğin temel taşları arasında yer alırlar Einstein atom ile ilgili olarak: Ben atomu iyi bir şey için keşfettim,ama insanlar atomla birbirlerini öldürüyorlardemiştir Ayrıca birçok kişinin ilgisini çeken Neden Sosyalizm?adlı yazısı Monthly Review adlı aylık dergisinin, ilk sayısının, ilk yazısıdır




Einstein'ın gazetecilere dil çıkarması

Albet Eisteinin Sözleri

1 Muhteşem beyinler daima sıradan beyinlerin şiddetli muhalefetiyle karşılanmışlardır

2 Kendi gözüyle gören ve kendi yürekleriyle hissedenler çok azdır

3 İnsanlar çok zeki ve çok yavaştırlar, bilgisayarlar çok hızlı ama çok aptaldırlar

4 İnancı dışlayan bilim topal, bilimi dışlayan din kördür

5 Gerçeği aramak onu elde etmekten daha kıymetlidir

6 Gençliğimizde düşüncelerimizi oluşturan tüm konular sevgiyle ilgilidir Sonraları ise tüm sevgilerimiz düşüncelerimiz olur

7 Gelir vergisi beyannamesi vermek için bir filozof olmak lazım Bir matematikçi üstesinden gelemez

8 Deha ile aptallık arasındaki fark, dehanın sınırlarının olmasıdır

9 Bir kum tanesinin sırrını çözmeyi başarsaydık Bütün dünyanın sırrını öğrenmiş olurduk

10 Bir koyun sürüsünün kusursuz bir üyesi olmak için her şeyden önce koyun olmak gerekir

11 Aynı zamanda hem savaş hazırlığı yapıp hem de savaşı önleyemezsiniz

12 Görelilik kuramım başarıyla kanıtlanırsa Almanya benim bir Alman olduğumu iddia edecek Fransa ise dünya vatandaşı olduğumu açıklayacak Kuramım gerçek dışı çıktığında ise, Fransa bir Alman vatandaşı olduğumu söyleyecek Almanya ise bir Yahudi olduğumu açıklayacaktır

13 Aptalların tatili tembelliktir, bitmez

14 Üçüncü dünya savaşında hangi silahlar kullanılacak bilmiyorum, ama dördüncüsü taş ve sopa ile yapılacak

15 a’yi hayatta basari olarak tanimlayalim O zaman a x+y+z x calismaktir, y oyundur, z ise ceneyi tutmasini bilmektir

16 Basarili bir insan olmaya calismayin; degerli bir insan olmaya calisin Basarili insan, hayattan verdiginden fazlasini alir Degerli insan ise, hayattan aldigindan fazlasini verir

17 Hayat iki şekilde yaşanır: ya hiç mucize yokmuş gibi, ya da herşey birer mucizeymiş gibi

18 İki şey sonsuzdur, insanoğlunun aptallığı ve evren Fakat ikincisinden o kadar emin değilim

19 Değerli olan her şey ölçülemez, ölçülebilen her şey değerli değildir

20 Karsi karsiya kaldiginiz asilmasi guc problemleri mevcut dusunce yapinizla cozemezsiniz Çunku bu problemler, mevcut dusunce yapinizin urunudurler

21 Kendi yaşamının ve diğer benzer canlıların yaşamının anlamsız olduğunu düşünen insan; sadece talihsiz olmakla kalmayıp, yaşam için de neredeyse yetersizdir
ATOM BOMBASININ TEMEL FORMÜLÜ
2 Dünya Savaşı'na kesin son sağlayan atom bombası, Aynştayn'ın 1905 yılında ortaya koyduğu bir gerçeğin ürünüdür Eskiden bir maddenin yaratılamayacağı ve yok edilemeyeceği kuramı geçerliyken, Aynştayn maddenin enerjiye ,enerjinin de maddeye dönüşebileceğini ileri sürmüştür

E enerji M kitle C ışığın hızı

olarak kabul edildiğinde,bu gerçeği

E MC2

formülü ile ortaya koymuştur



Farabi


Farabi (Arapça: ??? ??? ??? Ab? Nasr Muhammad alF?r?b, Farsça: ?? Mohammade F?r?b?; d 870 Farab ö 950 Şam), Fars12 asıllı ya da Türk3 asıllı İslam felsefecisi (Maveraünnehir)


Asıl adı:Muhammed bin Tahran bin Uzlug olan ve Batı kaynaklarında Alpharabiusadıyla anılan Farabi (Türkistan’ın Farab Otrar kentinde doğduğu için Farabi Farablı diye anılır) İlk öğrenimini Farab’da, medrese öğrenimini Rey ve Bağdat’ta gördükten sonra, Harran’da felsefe araştırmaları yaptığı yıllarda tanıştığı Yuhanna bin Haylan’la birlikte Aristoteles’in yapıtlarını okuyarak gezimciler okulunun ilkelerini öğrendi Halep’te Hemedani hükümdarı Seyfüddevle’nin konuğu oldu Arap ülkelerinde yaşamış, Türk kimliğini ve Türk törelerini ölünceye kadar bırakmamış olan Farabi’yi anlatan kitaplar, İslam aleminde Ebul Hasan elBeyhaki, İbnelKıfti, İbn Ebu Useybiye, İbn elHallikan adlı yazarlar tarafından Farabi’nin ölümünden birkaç yüzyıl sonra gerçekleştirildi Ama bu yapıtlar, birer araştırma olmaktan çok, Farabi’yle ilgili söylenceleri derliyor,bir felsefeciyle değil, bir ermişi açıklıyordu

Aristotales’in ortaya attığı madde ve suret kavramını hiçbir değişiklik yapmadan benimseyen, eşyanın oluşumunda, yani yaradılışta madde ve sureti iki temel ilke olarak gören Farabi’nin fiziği de, metafiziğe bağlıdır Buna göre, evrenin ve eşyanın özünü oluşturan dört öğe (toprak, hava, ateş, su) ilk madde olan elaklülfaalden çıkmıştır Söz konusu dört öğe, birbirleriyle belli ölçülerde kaynaşır, ayrışır ve içinde bulunduğumuz evreni (elalem) oluştururlar

Farabi, ilimleri sınıflandırdı Ona gelinceye kadar ilimler trivium (üçüzlü) ve quadrivium (dördüzlü) diye iki kısımda toplanıyordu Nahiv, mantık, beyan üçüzlü ilimlere; matematik, geometri, musiki ve astronomi ise dördüzlü ilimler kısmına dahildi Farabi ilimleri; fizik, matematik, metafizik ilimler diye üçe ayırdı Onun bu metodu, Avrupalı bilginler tarafından kabul edildi

Hava titreşimlerinden ibaret olan ses olayının ilk mantıklı izahını Farabi yaptı O, titreşimlerin dalga uzunluğuna göre azalıp çoğaldığını deneyler yaparak tespit ettiBu keşfiyle musiki aletlerinin yapımında gerekli olan kaideleri buldu Aynı zamanda tıp alanında çalışmalar yapan Farabi, bu konuda çeşitli ilaçlarla ilgili bir eser yazdı

Farabi insanı tanımlarken “alem büyük insandır; insan küçük alemdir Diyerek bu iki kavramı birleştirmiştir İnsan ahlakının temeli, ona göre bilgidir; akıl iyiyi kötüden ancak bilgiyle ayırır İnsan için en yüksek en yüksek erdem olan bilgi, insan beyninin çalışması sonucu elde edilemez; çünkü tanrısaldır, doğuştandır (Vehbi) Bilimin ise üç kaynağı vardır: Duyu; akıl; nazar Bilimler ikiye ayrılırlar: Kuramsal (nazari) bilimler; uygulamalı (ameli) bilimler Ahlak, siyaset, müzik, matematik uygulamalı bilimlere girer Toplumlarda öz bakımından ikiye ayrılırlar: Erdemli toplumlar ve erdemsiz toplumlar Bu toplumları yöneltecek en kusursuz devletse, bütün insanlığı kapsayan dünya devletidir

Eserleri

* ElMedinetü'lFazıla (Fazilet Şehri:Toplumun İlkeleri Üstüne Kitap)
* EsSiyasetül Medeniyye
* Risale fi Ma'anii'lAkl(Aklın Anlamları)
* İhsa elUlûm musiki elKebir (Büyük Müzik Bilimlerin Sayımı)

Sistemi Aristoteles mantığına dayanan akılcı bir metafizikten oluşan, Aristoteles'in sistemini Plotinos'un görüşleri yardımıyla, İslam inancı ile uzlaştırmaya çalisan Farabi, Tanrı'nın varoluşunu kanıtlarken, Aristoteles'in akılyürütme çizgisini takip etmiştir Ona göre, bu dünyadaki nesneler hareket etmekte, değişmektedirler Dünyadaki nesneler hareketlerini bir ilk Hareket Ettiriciden almak durumundadırlar Bu ilk Hareket Ettirici ise, Tanrı'dır

Farabi, varlık anlayışında, mümkün ya da olumsal varlıklar adını verdiği nesneler ile Tanrı arasındaki farklılık ve ayrılığı, mümkün varlıkların Tanrı'dan, ilk varlıktan sudur ettiklerini söyleyerek açıklamaya ve temellendirmeye çalisir Farabi'ye göre, ilk varlık, Tanrı, varlık taşkını yoluyla evrendeki bütün varlık düzenini 'doğal bir zorunlulukla' meydana getirir Evren Tanrı'nın değerine hiçbir şey katmaz Yetkin bir varlık olan Tanrı'nın hiçbir şeye ihtiyacı yoktur Tanrı'yla evren arasındaki ilişkiyi, evrenin Tanrı'dan sudur, türüm yoluyla ve zorunlulukla çiktigini söyleyerek açıklayan Farabi'ye göre, evren aynı zamanda Tanrı'nın sonsuz cömertliğinin bir sonucudur Tanrı, Farabi'nin sisteminde herşeydir Tanrı seven, sevilen ve sevgidir O bilen, bilinen ve bilgidir

Tanrı herşey olduğuna ve hiçbir şeye ihtiyaç duymadığına göre, Farabi bu noktada, mümkün varlıkların varoluşları için, Tanrı'nın yalnızca kendisini konu alan bilme faaliyetine başvurur Buna göre, yaratıklar, Tanrı'ya en yakın 'akıllar' halinde Tanrı'dan çikip varlığa gelirler Onun sudur, türüm anlayışına göre, Tanrı'nın kendi tözünü bilmesinden birinci akıl doğar; bu aklın Tanrı'yı bilmesinden ise, ikinci akıl türer Böylelikle, ortaya sırasıyla 10 akıl çikar; onuncu akıl, etkin akıldır (aklı faal) Birinci aklın varlığı, Tanrı dolayısıyla zorunlu, ama kendi özünde mümkündür; ilk akıl, kendini bu niteliğiyle bildiği için, onun maddesinden birinci gök katı, formundan da (suretinden de) o gök katının ruhu sudur eder Böylelikle on akıldan her birinin karşilığı olarak bir gök katı türer Madde de Tanrı'dan sudur etmiştir Belirsizlik demek olan madde, Tanrı'ya en uzak olan varlıktır

Etkin Akıl insan ruhunun da nedenidir İnsan anlayışında, Farabi insanın ruh ve bedenden meydana geldiğini söyler Bedenin yetkinliği ruhtan, ruhun yetkinliği ise akıldan kaynaklanmaktadır Ruhun başlıca görevleri eylem, anlama ve algılamadır Ona göre, bitkisel, hayvani ve insani olmak üzere, üç tür ruh vardır Bitkisel ruhun görevi, bireyin yetişme ve gelişmesi ile soyun sürdürülmesi, hayvansal ruhu görevi iyinin alınıp kötüden uzak durulması, insani ruhun görevi ise güzelin ve yararlının seçilmesidir

Farabi ahlak anlayışında, insanın akıl yoluyla iyi ve kötüyü ayırt edebileceğini savunur İnsan için amaç mutluluk, en büyük erdem de bilgeliktir Farabi'ye göre, en yüksek iyi olan mutluluk, etkin akıl ile birleşmek yoluyla gerçekleşir Zira, insan kendisini anlamak için evreni anlamak, evreni anlamak için de evrenin amacını kavramak durumundadır Evrenin esas ve en yüksek amacını anlamak, insan için gerçek mutluluktur İnsanın kendisini ve evrenin amacını anlamaya kalkışması ise, bilim ve felsefe yapmakla ilgili bir şeydir İnsan aklının en yüksek düzeyde yetkinleşmesi, insan aklını Etkin Akıl'a yaklaştırır

Etkin akıl insan aklının yönelebileceği en yüksek hedeftir Etkin akıl'a ulaşmak, bu dünyada Gerçek, Doğru, İyi ve Güzeli ortaya çikaran felsefe, bilim ve sanatla uğraşmak yoluyla olur Böylelikle, insan ruhunu temizler, saflaştırır İşte, bu, insan için ölümsüzlükle eşanlamlıdır Bu yol Tanrı'ya yöneliş, Tanrı'ya varış yoludur Bu ise, insan tadabileceği en yüksek mutluluktur

Farabi'ye göre, etkin akıl'a yönelmek durumunda olan şanslı insanlar filozoflar, bilim adamları, peygamber ya da gerçek yönetici ve sanatçılardır Demek ki, doğrulara ulaşan filozof ve bilim adamı, iyilikler meydana getiren gerçek yönetici, güzellikler yaratan sanatçı, ona göre, birbirlerinden çok farklı olmayan insanlardır Filozof ve bilim adamı gerçeği ve doğruyu, bilimsel yöntemle tanır Yani, o etkin akıl'a kendi yolundan giderek varır Peygamber ve gerçek yönetici gerçeği ve doğruyu, vahiy yoluyla bilir Yani, o da etkin akıl'a kendi yolundan giderek ulaşir Farabi'nin bu düşüncesine göre, bilim, din ve felsefe, birbirlerini ortadan kaldırmak yerine, birbirlerini tamamlayan disiplinlerdir Onlar yalnızca aynı gerçeğe ve doğruya, etkin akıl'a ulaşmanın farklı yollarıdırlar


Felsefenin Müslümanlar arasında tanınmasında ve benimsenmesinde büyük görevler yapmış olan Türk filozoflarının ve siyasetbilimcilerinden Fârâbî'nin, fizik konusunda dikkatleri çeken en önemli çalışması, Boşluk Üzerine adını verdiği makalesidir Fârâbî'nin bu yapıtı incelendiğinde, diğer Aristotelesçiler gibi, boşluğu kabul etmediği anlaşılmaktadır

Fârâbî'ye göre, eğer bir tas, içi su dolu olan bir kaba, ağzı aşağıya gelecek biçimde batırılacak olursa, tasın içine hiç su girmediği görülür; çünkü hava bir cisimdir ve kabın tamamını doldurduğundan suyun içeri girmesini engellemektedir Buna karşılık eğer, bir şişe ağzından bir miktar hava emildikten sonra suya batırılacak olursa, suyun şişenin içinde yükseldiği görülür Öyleyse doğada boşluk yoktur

Ancak, Fârâbî'ye göre ikinci deneyde, suyun şişe içerisinde yukarıya doğru yükselmesini Aristoteles fiziği ile açıklamak olanaklı değildir Çünkü Aristoteles suyun hareketinin doğal yerine doğru, yani aşağıya doğru olması gerektiğini söylemiştir Boşluk da olanaksız olduğuna göre, bu olgu nasıl açıklanacaktır? Bu durumda Aristoteles fiziğinin yetersizliğine dikkat çeken Fârâbî, hem boşluğun varlığını kabul etmeyen ve hem de bu olguyu açıklayabilen yeni bir varsayım oluşturmaya çalışmıştır Bunun için iki ilke kabul eder:

1 Hava esnektir ve bulunduğu mekanın tamamını doldurur; yani bir kapta bulunan havanın yarısını tahliye edersek, geriye kalan hava yine kabın her tarafını dolduracaktır Bunun için kapta hiç bir zaman boşluk oluşmaz

2 Hava ve su arasında bir komşuluk ilişkisi vardır ve nerede hava biterse orada su başlar

Fârâbî, işte bu iki ilkenin ışığı altında, suyun şişenin içinde yükselmesinin, boşluğu doldurmak istemesi nedeniyle değil, kap içindeki havanın doğal hacmine dönmesi sırasında, hava ile su arasındaki komşuluk ilişkisi yüzünden, suyu da beraberinde götürmesi nedeniyle oluştuğunu bildirmektedir

Yapmış olduğu bu açıklama ile Fârâbî, Aristoteles fiziğini eleştirerek düzeltmeye çalışmıştır Ancak açıklama yetersizdir; çünkü havanın neden doğal hacmine döndüğü konusunda suskun kalmıştır Bununla birlikte, Fârâbî'nin bu açıklaması, sonradan Batı'da Roger Bacon tarafından doğadaki bütün nesneler birbirinin devamıdır ve doğa boşluktan sakınır biçimine dönüştürülerek genelleştirilecektir
Ünlü islam filozofu Farabi Türkistanın Farab ilinin Vesic köyünde doğmuştur , adınıda bu doğduğu yerden almıştır , Farabinin asıl adı oldukca uzun bir isimdir , isminin tamamı şu şekildedir Ebu Nasr Muhammed bin Tarhan bin Uzluğ'dur , ama herkes ona kısaca Farabi demiş hatta ortaçağ latin eserlerde Alfarabius olarak yada Avennasar diye anılmıştır Farabide diğer filozoflar gibi kendini geliştirmek için eğitimi devam ettirmek amacıyla Bagdat'a gitmiş , medrese eğitimini orada tamamlamış ve o dönemin ünlü bilginlerinden felsefe , mantık , dilbilgisi, metafizik ile ilgili dersler almıştır
Yunan felsefesini ve filozoflarını okuyan farabi , Aristotalesten çok etkilenmiş ve Gizemciler okulunun ilkelerini okuyarak onun felsefesini öğrenmiştir ,
Farabi Yunan felsefesiyle , İslami bilgileri bağdaştırmak istemiştir bu yüzden ona islam felsefesinin kurucusu denmiştir
Farabiye göre Din değişmez başvuru kaynağı değişmeyen Öz idi , Ona göre din ve felsefe birbirini tamamlayan bir bütündü
Bir çok ilim alanında çalışmış olmasına rağmen en çok metafizik üzerinde yoğunlaşmıştır Farabi , İslam diniyle felsefe arasındaki uyumsuzlukları ve çelişkileri ortaya çıkararak bunları mantık çercevesinde bağdaştırmaya çalışmıştır
Farabi O döneme kadar olan ayrık bütün ilim dallarını üç grub altında topladı ve bunları fizik , matematik ve metafizik olarak bölümlendirdi bu uygulama diğer avrupalı bilginler tarafındanda uygun bulunarak kabul edildi
En fazla metafiziğe ağırlık versede bir çok alanda da çalışma ve deneme yapacak zamanı bulmuştur , Tıp konusundada çalışan Farabinin içinde çeşitli ilaç ların bulunduğu bir kitabıda vardır , ayrıca müsiki çalışmalarıda olmuştur ve kanun adlı çalgıyıda Türk musikisine kazandırmıştır
(870950), İslam felsefesinin temeli*ni atan ilk düşünürlerdendir Getirdiği yeni yorumlarla Aristo'nun felsefesini İslam dü*şüncesiyle uzlaştırmaya çalışmıştır İslam dü*şünürleri arasında büyük saygı gören Farabi' ye, başöğretmen ya da ilk öğretmen (muallimi evvel) sayılan Aristo'nun ardından ikinci öğretmen (muallimi sani)
Türkistan'da, Maveraünnehir bölgesinin Farab kentinde doğan Farabi'nin asıl adı Ebu Nasr Muhammed bin Turhan bin Uzlug'dur
Babası, Türk soyundan gelen İranlı bir kale komutanıydı İlköğrenimini memleketinde ta*mamlayan Farabi yükseköğrenimini Bağdat' ta gördü Önceleri İslam hukuku (fıkıh) ile ilgilendiyse de daha sonra bütünüyle felsefeye yöneldi Bağdat'ta dönemin ünlü bilginlerin*den mantık ve dilbilgisi dersleri aldı Daha sonra Harran'da Yuhanna bin Haylan'dan felsefe okudu Yunanca ve Yunan felsefesini öğrenerek Aristo'nun o yıllarda bilinen yapıt*larını inceledi Farabi ana dili Türkçe'den başka Arapça, Farsça, Süryanice ve Yunanca da bilmekteydi 100'ü aşkın kitap yazan düşü*nür felsefenin yanı sıra tıp ve müzikle de ilgi*lendi Sessiz, sakin ve yalnız bir yaşam sürdü*ren Farabi ününün artması üzerine Samani Hükümdarı Nuh bin Saman'ın çağrısıyla bir ansiklopedi hazırlamak için Buhara'ya gitti; elTalimü'sSani (İkinci Öğretim) adlı an*siklopediyi kaleme aldı İlk ansiklopedi sayı*lan bu yapıt bittikten sonra bir süre Buhara' da kalan düşünür daha sonra Bağdat'a, ora*dan da Hamdani Emiri Seyfüddevle'nin yanına Halep'e gitti Farabi birçok önemli yapıtını yaşamının geri kalan bölümünü geçir*diği Halep'te yazdı

Farabi'nin Düşünceleri

Farabi'nin felsefesi, Aristo felsefesine daya*nan akılcı bir felsefedir Aristo' nun aklı temel alan akıl yürütme (usavurma) yöntemini kullanarak felsefe ile İslam dinini uzlaştırmaya çalışmıştır Aklın, edindiği bilgi*lerle iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan, güzeli çirkinden ayırabildiğini söyler İnsan için en yüksek erdemin bilgi olduğunu belirtir Farabi'ye göre evrendeki varlıkları bilen ve bun*dan yaşam için doğru anlamlar çıkaran kişi Tann'ya ulaşmanın yolunu bulmuştur Bu ne*denle gerçek filozoflar arasında düşünce ayrı*lığı olmayacağına inanır Büyük İslam bilgin ve filozofları İbn Miskeveyh, İbn Sina ve İbn Rüşd onun yolunda yürümüş ve düşüncelerini geliştirmişlerdir
Farabi İslam'da siyasal felsefenin de temeli*ni atmıştır Farabi'ye göre kişi yetkinliğe ula*şabilmek için gereksinim duyduğu şeylerin tü*münü tek başına sağlayamaz Bunu ancak ki*şilerden birinin eksiğini öbürü ile tamamlayan toplum sağlayabilir Bu nedenle birey toplum içinde yaşamadıkça yetkinliğe ulaşamaz En üstün yetkinliğe ise ancak kentte ulaşılabilir Farabi kentleri erdemli ve erdemsiz olarak ikiye ayırır Erdemli kent aydın soylularca yö*netilir ve başkanını seçimle saptar Erdemi ise yardımlaşma doğurur Erdemli toplum mutlu*luğa ermek için yardımlaşan toplumdur Er*demsiz kentte ise güçlü ile güçsüz arasında sürekli bir çatışma vardır Bu çatışma güçlü*nün egemenliği ile sonuçlanır
Yapıtlarını Arapça yazmış olan Farabi'nin din, metafizik, evrenbilim, mantık, doğa bi*limleri, ahlak, astronomi, kimya, müzik alan*larını kapsayan yapıtları birçok dile çevrilmiş*tir Bilimlerin tanımını, sınıflandırılmasını ve konularını içeren İlimlerin Sayımı (İhsaü'lUlûm), Erdemli kentanlamına gelen elMedinetulFazıla, devlet yönetimi üzerine dü*şüncelerini içeren esSiyasetü'lMedeniye, er*dem konusunu işlediği Mutluluğu Kazanma (Tahsilü'sSaâde) dilimize çevrilen yapıtlarındandır

ElFarabi'nin Hayatı, Felsefi ve SosyoPolitik Görüşleri

Ebu Nasır Muhammed bin Muhammed bin Tarhan bin Uzlug ElFarabi (879950) (batıda Alpharabus), Sırı Derya’da Faraba şehrinde doğdu Aristo’nun derin bilgiç çalışmacısı, matematikçi ve doktor olarak ün kazandı Aristo’nun ve yeni platoncuların çalışmalarının Suriye’li çevirmen ve yorumcularıyla daha yakından tanışmak için Bağdat, Şam, Harran ve Halep’i ziyaret etti

Yakın ve ortadoğunun ilerici düşünürleri, Aristo’ya büyük bir saygı ile davrandılar İslâm skolastiği, büyük Yunan filozoflarının metinlerini yanlış anladı Öyle ki yeni platoncuların ruhunda, yalnızca mantık yorumlandı Bartold şöyle yazar : “Platon ve Aristo’nun öğretisi (yeni platonculukta sonraki gelişmesiyle) açık fark tamamen oluşmadı; Aristo tarafından gerçekte Platon’un öğretisini tekrar eden teoloji yazıldı

ElFarabi, gerçek Aristo’yu tanıdı ve felsefenin gelişme yolunu aristotelesçilik tarafına çevirmeyi amaç edindi Onun çeşitli yorumcular tarafından ileri sürülen mistik katmanlardan Yunan düşünürlerin öğretisini serbest bırakmayı başardığını söylemek gerekir Ona henüz hayattayken ortadoğuda “İkinci Aristo adını vermeleri bir tesadüf değildir

ElFarabi’nin mirası son derece büyük ve çeşitliydi O zamanlar tanınmış bütün bilimadamlarının yanısıra ahlâk, politika, psikoloji, doğa ve müziği öğrendi Ama ilk sırada felsefe ve özellikle mantık vardı Onun mantık alanındaki çalışmaları, kendisine yakındoğunun bütün ülkelerinde geniş bir ün kazandırdı

ElFarabi, henüz bazılarını tanıdığımız doğa bilimleri ve felsefe tarihi alanında yaklaşık 100 eser yazdı Felsefi çalışmalarının önemli bir kısmı, Aristo felsefesinin öğrenimiyle bağlantılıdır Yeni platoncu Porfiri’nin “İsagogunun yorumu da ona aittir Bütün bu çalışmalar, ElFarabi’nin dikkatini Platon ve yeni platoncuların idealizmine değil, Aristo’nun ansiklopedik mirasına ayırmasıyla oluşur

Ama ElFarabi’nin hareketleri, yalnızca yorumla sınırlanmadı; çok sayıda orijinal çalışmalar da yaptı En ünlüsü, onun öğretisinin bütün özünü kısa bir biçimde anlatan “Aklın İnci Tanesi adlı küçük tezidir Platon’un devlet hakkındaki çalışmalarını etkisiz kılmayan “Namuslu Şehrin Yerlilerinin Görüşleri adlı tezi de büyük ilgi uyandırır Bunda yazar, devletin oluşumu ve sosyal eşitsizliğin nedenleri gibi önemli sorulara cevap vermeye çalışır

“Cevher, “Zaman, “Boşluk, “Platon ve Aristo Felsefesinin Tekliği tezleri de ona aittir “Galenos’a Karşı ve “İon İelopeneski’ye Karşı adlı eserlerinde Galenos ve İon’u eleştirerek ve Aristo’yu savundu

ElFarabi, “Gökyüzünün Hareketi adlı çalışmasını ve psikoloji alanında “Ruh Hakkında, “Ruhun Gücü Hakkında, “Çokluk ve Teklik Hakkında, “Akıl ve Bilinç tezlerini de yazdı Bu eserlerin bir kısmı Latince’ye çevrildi ve XVII yya kadar geldi ElFarabi, yakındoğuda ünlü olan müzik eserleri de verdi

ElFarabi’nin felsefi görüşlerinin analizi için, onun biliminin bölümlerini incelemek gerekir ElFarabi şöyle yazar : “Bütün bilimlerin başı olarak eşyalara isim veren, yani cevher kazandıran dilbiliminin olduğunu iddia ediyorum İkinci bilim gramerdir : O, belirtilen eşyalara nasıl isim verileceğini, konuşma ve sözün nasıl oluşacağını, cevher durumunun ve bu sonuçtan çıkan aksanın nasıl ifade edileceğini öğretir Üçüncü bilim mantıktır : O, mantık figürlerine göre bilinmeyeni bilmemiz ve neyin gerçek, neyin yalan olduğunu anlamamız sayesinde onlardan yargı çıkarmak için hikâye cümlelerinin nasıl kullanılacağını öğretir Dördüncü bilim şiirdir Sonra ElFarabi öğretim bilimlerini sayar :

a) Sayı bilimleri (teorik ve pratik),
Geometri,
Seyir bilimi,
Astroloji,
Ağırlık bilimi

Beşinci bilim, fiziksel cisimler ve olayların (fiziksel cisimler gök, toprak ve onların arasında bitkiler ve hayvanlardır) bilimi olan fiziktir Onda doğal ahengini sürdüren 7 kısım vardır : Gök, toprak, ölüm, mineraller, bitkiler, hayvanlar ve ruh Altıncı bilim, üç kısımdan oluşan metafiziktir :

Gerçek eşyalarla oluşan gerçek dünyanın incelenmesi,
Özel teorik bilimlerde kanıt prensiplerinin incelenmesi,
Cisimden oluşmayan ve cisimde son bulmayan gerçek nesnelerin incelenmesi

Yedinci bilim, çeşitli hareket tiplerini ve insan isteklerinin hareketlerini, hareketi oluşturan ve gelenekleri kullanan belirli amaçları inceleyen devlet bilimidir Bu bilim iki kısımdan oluşur :

a) Mutluluğun belirlenmesi,
b) Karakter özelliklerinin, hayat ve hareket yapısının belirlenmesi

Sekizinci bilim Müslümanlık hakkı ve dokuzuncu bilim de ilahiyattır

ElFarabi’nin ileri sürdüğü bilimlerin sınıflandırılması, Aristo’nun incelediği tarzın aynısıdır Aristo’nun bilim sınıflandırmasını güçlü bir şekilde destekleyen ElFarabi, tarihi duruma göre Müslümanlık ve ilahiyat bilimlerini içine alır Bu, en şiddetli fikir savaşı halini alanların çevresinde felsefi problemler içinde, Yunan okullarında doğa bilimleri örneğinde temelde çözümlenen, yakın ve ortadoğu ülkelerinde de İslâm dinine göre çözümlenen tek ve genel problem olmasıyla açıklanır

Filozoflar, o zamanlar Allah’ın doğayı, nitelikleri ve onun hayat ilişkisi hakkında sert bir şekilde tartışıyorlardı ElFarabi, bu konuda hangi durumu tutuyordu?

ElFarabi, her varlığı iki tipe ayırmıştır Şöyle yazar : “Varlıklar, iki tipten oluşur Birinci tipe, varlıkları gereksiz olmayan özden çıkan maddeler aittir Bu tip maddeler «olası gerçek» adını alırlar Diğer tipe, daima ve gerekli varlıkları ortaya çıkan özden oluşan maddeler aittir Bu tip maddeler «gerekli gerçek» adını alır Olası gerçek nedir?

ElFarabi, var olmak için neden olması gerektiğini; eğer bir şey var olacaksa, kesinlikle diğerinin yardımıyla olacağını söyler Işık, gerçekte sadece güneş olduğunda var olur O, güneş varsa var olabilir, ama kendi doğasında gerekli varlık olmaz Eğer güneş varsa, o zaman ışık kesinlikle var olur Bu olası varlık, birinci nedenin varlığını gösterir, zira olası maddeler sürekli zorunluluğa, yani birinci varlığa gelir Demek ki olası maddelerin amacı, sanki uzak değilmiş de, ona varlık verene gerekliymiş gibidir Çünkü maddeler, kendi kendine varlık veremez; onlar için sürekli onlara varlık veren kesin bir varlık olmalıdır

ElFarabi mutlak varlıktan ne anlıyordu? Filozof şöyle cevap verir : “Doğasıyla belirtilen varlık, eğer var olmayan olarak farzedilirse, bu soyuttur Onun varlığı, onun dışında olamaz O, maddelerin varlığı için birinci neden olur

ElFarabi, mutlak varlıktan soyut varlık, yani nedensiz varlık, her tür eksiklikten özgür, en değerli ve en eski varlık, her tür madde ve biçimden bağımsız olarak tanımladığı Allah’ı anlıyordu “O, sentezle olmaz Allah tektir ve O’nun ortağı yoktur Eğer tek olmasaydı, o zaman diğerleri hayatın mükemmelliğinde ona benzerlerdi; ama bu mümkün değil; O, bir yönden farklıdır Bu bakımdan onlardan her biri diğerinden farklıdır, onların varlığının parçasını oluşturur, öyle ki onlarda genel olan diğerinde özeldir O zaman parça (sentez) birliği olurdu, bu da imkânsızdır Allah sadece olur, onu belirlemek (sınırlamak) mümkün değildir, zira belirleme sentezdir Allah, ElFarabi’ye göre yarattığı dünyadan uzaktır ElFarabi, Aristo’nun, Allah’ın kendi varlığı dışında kalan ayrıntılarını bilmediği düşüncesini benimsedi

Bu şekilde felsefenin genel sorununu ideolojik ve teolojik ruh içinde çözen ElFarabi, sonradan çözümünü ilk baştaki kararında değişiklik yapan ve idealist karardan ayrılan, teolojik katmanlar kütlesi arasında materyalist fikirlerini gerçekleştiren kayıtlar ve yorumlarla donattı

ElFarabi, bütün hayat sistemini Yunanistan’ın eski filozoflarının benimsediği teoriye uygun olarak kurar Hayat, birbirini tamamlayan, yıldızların gösterdiğinden daha uzak karesel biçimli gökyüzünün bileşimidir Geri kalan gök yüzlerinden her biri, gezegenlerden birini içine alır Dünyanın sekiz gökyüzünün hepsi merkezindedir ElFarabi, bu sisteme hareketsiz yıldızların gökyüzünde yayılan gökyüzünü ekledi ve ona ilk gökyüzü dedi Aristo, göğün hareket nedeninin Tanrı olduğunu söylüyordu “Her gökyüzü akla, her hareketsiz gezegen de akıllı ruha sahiptir

ElFarabi, gök yüzlerinin hepsini, onların hareket etmesini düzenleyen bir ruhu olduğunu sanıyordu Bu ruhlar, gücünü göğün aklından alır, zira bütün akıllar, güçlerini hareketin ilk uyarıcısından alırlar ElFarabi şöyle der : “Daha gökyüzünün ve yıldızların hareketinde herhangi bir rol oynamayan onuncu hareket bilinci vardır Hareket bilinci, ayın yörüngesinde bulunan, yani varlık ve yokluk dünyasının yörüngesinde olan dünya anlamına gelir Bu bilinç bir taraftan dünya ruhlarının varlık nedeni, diğer taraftan dört temel elementin (yani suyun, havanın, ateşin ve toprağın) gökyüzü yardımıyla varlık nedeni olur Gökyüzünün hareketinden ve onlardan birinin diğeriyle ilişkisinden çeşitli oranlarda ve karakter bakımından çeşitli hareketlerle karışan dört element ve sonuçta beden oluşur Dört elementten oluşan beden, onun tarafından hareket yeteneği veren sıcak ve soğuk gücüne, bir de onun tarafından hareketi kavrama yeteneği veren nemlilik ve kuruluk gücüne sahiptir

ElFarabi’ye göre bütün beden, ilk madde ve biçimden oluşur Biçimin temeli, biçimi taşıması için yaratılan maddedir Madde, değişim ve gelişimi içinde ilk nedenden bağımsız ve sonsuzdur Burada ElFarabi, Aristo’nun ebedi dünya teorisini izlemiştir Ama İslâm dogmasının sınırlarını aşmamak için, Aristo’nun dünyanın ebediliği teorisini, dünyanın yaratılması dini öğretisiyle uzlaştırmayı denemiştir

ElFarabi’ye göre dünya, gerekli bir sıra halinde basamaklar yoluyla biçim ve maddenin oluştuğu ilahi bir yerdir ElFarabi, Tanrı’yı doğanın kendi kendine, onun süreçlerinin ise karakter bakımından doğal olduğunun altını çizerek ilk nedenden dünya yapısı olarak farzeder Maddenin, biçiminin değişmesine rağmen sürekli bir temeli olduğunu söyler

Bu şekilde ElFarabi’nin felsefesinin başlangıç prensipleri, doğa olaylarının açıklanmasında acıyı ve Tanrı’nın mutlak kudretini dogmatik olarak örnek göstermekten ileri gitmeyen İslâm skolastiğine karşı yönelmiştir

Dünya, ElFarabi’ye göre maddi cisimlerden oluşur : Ateş, su, toprak ve onlarla aynı türden buhar, alev, taşlar ve onlarla aynı tür cisimler, bitkiler, hayvanlar Akıldan yoksun ve akıllı canlılara doğal cisimler adını verir

ElFarabi’ye göre ilk elementlerin çeşitli karışımları, evreni biçimlendirir ElFarabi şöyle der : “Bu şekilde gök cisimlerinin hareketi, bu oluşumların birbirine etkisiyle birleşir ve bu birleşimden büyük diğer karışımların ve birleşimlerin çokluğu ortaya çıkar Bu karışımların her tipinde çok sayıda bireysel cisim oluşur Gök alanı altında bulunan doğal cisimlerin varlığının nedenleri bunlardır

ElFarabi, bütün doğa olaylarını, doğa kanunlarından yola çıkarak açıklamaya çalışır Şöyle yazar : “Bütün gök cisimleri, özellikle harekete geçmeleri sayesinde genel bir doğaya sahiptirler

Bilimadamı, bütün doğa olaylarının nedenlerini gök cisimlerinin yer değiştirmelerinde arayan astrologları eleştirir Sanki bazı yıldızların mutluluk, diğerlerinin de mutsuzluk getirdiği düşüncesini yanlış sayar Gökyüzünün doğası her yerde ayrıdır Onun fikrine göre sadece astronomi ve matematik gerçek bilgiler verir ElFarabi, Aristo’nun “Ahlâk eserinin yorumunda en yüksek yararın, sadece bizim dünyamızda olduğunu yazar

ElFarabi’nin akıl öğretisi büyük ilgi çeker “Akla Dair adlı tezinde, ilahiyatın rasyonalist ruhunun oluşumu olarak insan aklını inceler “Ruh sadece o zamana kadar ihtimal durumunda olan harekete yönelir, sonuncu ise gerçeğin varlığında oluşur İhtimalin gerçeğe bağımlılığı, insan aklının özünü karakterize eder Bu durum, ElFarabi’yi faal insan aklını insanın sağlıklı düşünceye sahip olması ve aklını iyiyi kötüden ayırmak için kullanmasına göre kavramaya götürür

ElFarabi şöyle yazar : “Eğer insan, teorik düşünce yeteneğinin sonucuyla mutluluğu kavrasaydı, önüne belli bir amaç koyar, hırsı doğuran gücünün etkisi altında ve düşünce yeteneğinin sonucuyla, tasavvur ve duygu gücünün sonucuyla yeterlilik için gerekeni yapar, sonra da hırsı doğuran, gücünü yöneten organlarının sonucuyla bu hareketleri gerçekleştirdi O zaman insanın bütün hareketleri erdemli, ve harikulâde olacaktır

ElFarabi, kavrama teorisi sorunlarıyla da uğraşıyordu Bilimin, dünyayı kavrama aracı görevi yaptığını söyler Bilimleri, teorik ve pratik olarak ayırır Teorik olanlar mantık, doğa bilimleri, metafizik; pratik olanlar da ahlâk ve politikadır Bilim üç temel elementi içerir : Tam konu, inanılır gerçekler ve kanıt Bunlar, üç kaynağa sahiptir : Duyu, akıl organları ve akıl olgunluğu Duyu ve akıl organları yardımıyla dolaysız bir kavramaya erişilir Akıl olgunluğu ise, cisimlerin temelini korumaya imkân verir Onun fikrine göre gerçek bilim, akıl olgunluğunda kurulur

ElFarabi, mantıkta gerçeği yalandan ayırmak için gereken silahı gördü Mantık öğrenimini bu nedenle son derece değerli sayıyordu “Mantık, aklın temelidir; çünkü inanç yolunda gider ve hatalardan sakınır Mantık, sentaksın dile ait olduğu gibi akla aittir

Mantık, ElFarabi’ye göre gerçekle ilişkisine bağlı olarak iki kısma ayrılır Birinci kısım kavrama ve belirleme teorisini içerir, ikinci ise hüküm, sonuç ve kanıt teorisidir

Gerçek hükümler için temel olmak üzere bilimadamı, belirli bir durumdan sonuç ve kanıt süreci yoluyla geçmenin gerekli olduğunu söyler Mantığın amacı, kanıtları öğrenmektir; çünkü kanıt, gerekli bilgiye ulaştırır ElFarabi, “kanıt teorisinde gerçek için bilime doğru yolu gösteren mantığın metodolojisi der

ElFarabi, mantığın en yüksek prensibi olarak karşıtlık kanununu gösteriyordu Bu kanuna göre her durumun adalet ve gerekliliğinin ve aynı zamanda karşıt adaletsizlik ve imkânsızlığının bir algılama parçasında açık olduğunu söyler ElFarabi’ye göre “tek ve aynı madde var olmaz ve tek aynı zamanda var olmaz Sonraki bütün bilimlerin öğrenimi ve doğru düşünmesine yardım eden bilim olarak mantığa ve bu arada felsefeye bakış, o dönem için cesur ve ilerici sayılırdı

ElFarabi’nin kavrayış teorisiyle ruh öğretisi psikolojisi, sarsılmaz olarak birbirine bağlıdır Düşünürün açık materyalist durumları, idealist ve teolojik görüşleriyle birleşir

Ruh hakkındaki fikirlerinde ElFarabi, idealist ve materyalist bakış açısına, bilimsel ve dini olarak sorunların çözümüne tercih yaparak doğrudan karşıt fikirleri birleştirir Gökyüzü ve dünya, ElFarabi’ye göre çeşitli ruhlara sahiptir Yıldızlardan her biri, kendi ruhuna sahiptir Ayrıca ruh; hayvanlara, bitkilere ve insana özgüdür

İnsan ruhunu belirleyen ElFarabi şöyle yazar : “İnsan, bütün hayvanlardan farklı özellikleriyle ayrılır; çünkü onda gücü ortaya çıkaran, madde organları yoluyla hareket eden bir ruh ve bunun dışında madde organları olmadan hareket eden bir güç vardır; bu güç akıldır Yukarıda belirtilen güçlere, onlardan her biri için görev gücü olan beslenme, büyüme ve çoğalma gücü dahildir Kavrama güçlerine dış güçler ve iç duygu, özellikle hayâl gücü, tahmin gücü, hafıza gücü, düşünce gücü ve vücudu harekete geçiren hareket güçleri, ihtiras ve nefret dahildir Saydığımız bu güçlerden her biri belli bir organ yardımıyla hareket eder, aksi takdirde iş olmaz Bu güçlerden biri bile maddeden ayrı gerçekleşmez

Burada ElFarabi, ruhun kavrama ve gelişimini maddenin hareketiyle şartlandıran materyalist bir pozisyondadır İlk olarak ruhu ve önceki bedeni ortaya koyduğunda, Platon’un da bu konuda yazdığını sanarak Platon’un ruh öğretisine karşı çıkar ElFarabi şöyle yazar : “Ruh, Platon’un iddia ettiği gibi bedenden önce oluşmaz Platon’un öğretisine karşı eski düşünürlerden Stoy, Zenon, Hrizip’in bilindiği gibi ruhun bedeni sevmediğini ve öbür dünyada bir yerde doğana kadar haberi olmadığını, aynı zamanda bedenle doğduğunu saydıklarını ileri sürer Bu nedenle ElFarabi, ruhun iki duruma sahip olamayacağını ve bir bedenden diğerine geçemeyeceğini düşünür ElFarabi şöyle yazar : “Ruh, ruhun geçiş öğretisi taraftarlarının desteklediği gibi bir bedenden diğerine geçemez

ElFarabi’nin ruh öğretisinin belirli durumu, ölümden sonra ruhun kaderi sorunudur Bu sorun, ortaçağ döneminde en keskin sorundu; onun çevresinde sert tartışmalar yürütülmüştür Bu soruna felsefi yaklaşım ve İslâm’ın dogmatik hedefleri arasında manevra yapan ElFarabi, idealizm ve materyalizm arasında tereddüt etti Ancak sonuçta bu konuda materyalist pozisyonda kaldı

Bu konuda büyük Arap ortaçağ düşünürleri İbni Tufeyl ve İbni Rüşd’ün söyledikleri en değerlileri olmaktadır

İbni Tufeyl “Hayy ibni Yekzanın önsözünde şöyle der : “Ebu Nasır’ın bize ulaşan yazıların büyük kısmı mantık hakkında; felsefeye değinen eserlerinde şüpheli yerleri çok «Mükemmel Topluluk» eserinde kötülerin ruhunun daima ölümünden sonra sonsuz karanlıklarda olacağını iddia ediyor; sonra açıkça politikada onların kurulduğu ve var olmayan duruma geçtiğini, sadece iyi ve mükemmel ruhların ebedi olduğunu gösteriyor Ahlâk yorumunda insan mutluluğunun bazı tasvirlerini verir, sadece bu hayatta ve bu yerleşimde gösterir; sonra bundan dolayı daha birkaç söz ve düşünceler ekler : «Bundan bahseden bütün diğerleri, eskilerin uydurmalarıdır» Daha sonra iğrenç fikirleri ve sözde kavrama gücüyle olan ve ona felsefeyi üstün tutan, maddeye erişen, bize gereksiz şeyler verenleri destekleyen egemenliği gösterir

İbni Rüşd “Materyalist Bilinç ve Gerçek Bilinçle Bağlantısı adlı tezinde, ElFarabi’nin ruhun ölümsüzlüğü reddettiğini ve insanın azami mutluluğa teorik bilimi bilme ve anlama yardımıyla erişebileceğini yazar Ancak insanın maddeden ayrı öz olmasını savunan her şey, masal tipinden daha fazla bir şey değildir

Bu şekilde ElFarabi’ye göre ruh, vücudun önünde meydana gelmez, onunla aynı zamanda ortaya çıkar ve yok olur

ElFarabi’nin öğretisinin önemli bir kısmı da, onun, ruhun maddenin gelişim düzeyine karşılıklı bağımlılığı düşüncesidir Ona göre hayatın ilk aşamalarında madde, ruhun bitkisel ve hayvansal daha az mükemmel biçimlerinin taşıyıcısıdır Sadece maddenin gelişiminin sonraki aşamalarında akıllı ruhun taşıyıcısı olur ElFarabi’ye göre akıllı ruh, sadece insana özgüdür İnsan, hayvanlardan ayrı olarak ayırıcı niteliklere sahiptir; onda ruh vardır, ondan da vücut organları yardımıyla hareketi oluşturan güç çıkar Ama ElFarabi, insanda vücut organları yardımıyla hareket edenden daha fazla hiçbir şey olmadığını, bu gücün de akıl olduğunu söyler

Aristo’dan sora ElFarabi, akıl gücünün iki kısmı olduğunu söyler : “İnsanın bilgiye hakim olabilmesi yoluyla teorik ve insanın meslek ve zanaatlara hakim olması yoluyla pratik akıl gücü Bu şekilde akıllı ruhun temel fonksiyonu, ElFarabi’ye göre dünya anlayışı olur Ancak insanın aklı, organların duyguları göstermesinin temelinde maddeyi kavrar ve kendi içeriğini tamamlar

ElFarabi, insanın bütün hareketlerinin akıl ve yapıcı aktif faaliyetle yönetildiğini söyler Bu nedenle ne cenneti ne de cehennemi kabul eder İnsanı hareketiyle bağlayan bilimadamı, inancın temel durumlarını şüphe altına koydu ve doğa bilimlerine, felsefeye hakettiği yeri verdi ElFarabi, inancı bilgiden ayırmadan insan sürecinin mümkün olmadığını sezdi Yalnız bu, onun bilimsel bilgileri ve insanın biçimlenmesinde felsefeyi önceden sezerek çağdaşlarından daha yüksekte olduğunu gösterir

Diğer eski filozoflar gibi ElFarabi de, felsefeyi beşeri bilimlerin bütün taraflarını kuşatan tek bir bilim sanıyordu Bu nedenle ahlâk ve politika kitaplarında mantık, psikoloji, metafizik ve fizik bölümlerine rastlanır Ama bundan açıkça görülüyor ki politik öğreti hakim durumdadır ElFarabi’nin temel eserleri “Namuslu Şehrin Yerlilerinin Görüşleri adlı tezi, “Politikaya Dair, “Devlet politikası, “Mutluluğa Erişme ve “Mutluluğa İnananlara Yol Gösteren adlı tezidir

ElFarabi, ahlâk alanında birçok eser yazdı; fakat bunların çoğu kayboldu Onun dediğine göre, mantığın insan anlayış prensiplerini açıklamasına uygun olarak ahlâk, insan hareketinin temel kurallarına sahip olmalıdır Teologlardan ayrı olarak ElFarabi, sadece insan aklının neyin iyi neyin kötü olduğuna karar verdiğini iddia eder Bilimadamı, insan aklının önemli yeteneklerinden biri olarak önseziden söz eder Ama doğru bir şekilde önceden sezmek için, öncelikle bilimsel bilgilere sahip olmak gerektiğine, çünkü kehanetin doğuştan bir hediye ve mistik içgüdü olmadığına dikkat çeker

ElFarabi, ahlâkın başlıca amacı olarak Platon’un cumhuriyetinde anladığı mutluluğa erişme yolunu öğrenmek sayıyordu “Mutluluğa İnananlara Yol Gösteren adlı tezi de, mutluluğun insan isteklerinin son amacı olduğunu yazar İnsanın heveslendiği her şey iyi ve azami derecede mükemmeldir Mutluluk, yüksek bir yarara sahiptir; insan ne kadar bu yarara erişmek isterse (özündeki güçte), bu mutluluk da o kadar tam olacaktır

ElFarabi, insan hareketlerinde ne övgü ne de sitem görevi yapan bir sistemin bulunduğunu söyler Mutluluk denen şeye, iyi ve övülecek hareketler yaparak erişilebilir İnsan iyi harekette özgürdür Bu, yeteneğe dönüşebilen potansiyel bir ayırıcı niteliktir

ElFarabi, övülecek huyların ve ayıplamaya değer huyların kazanıldığını pratikte öğretir İnsanda övülecek huylar olmayabilir, ama onları alışkanlık yardımıyla taşıma durumundadır İyi hareket orta derecede bir harekettir, zira ruha ve vücuda ölçüsüzce zarar verir Ama orta derecede hareket bilgisine nasıl ulaşılır?

ElFarabi “hareketin zamanını, hareketin yerini hesaba katmak, hareketi gerçekleştiren kişiliği, onun amaçlarını, niyetini dikkate almak, bütün bu şartlarla birleşimde araç ve hareketi kullanmak gerektiğini söyler Övülecek hareketleri gerçekleştirmeye uygun en önemli spesifik nitelikler, sert bir kararlılık ve doğru belirlemedir Doğru belirleme, insanın algılayabileceği bilgiyi verir Algılayabilirlik iki kategoriye ayrılır :

Kendi doğasında algılanabilir, ama gerçekleşmez; örneğin dünyanın sadece Allah tarafından yaratıldığı,
Algılanabilir ve gerçekleşebilir; örneğin aileye itaatın iyi olduğunun bilinmesi

Bu iki bilgi tipi (teorik ve pratik), insanın mutluluğa erişmesi yoluyla felsefeyi oluşturur

“Mutluluğa Erişme kitabında ElFarabi, insan davranışlarının dört kategorisinden söz eder : Teorik yeterlilik, entellektüel yeterlilik, ahlâki yeterlilik ve pratik uğraşı

ElFarabi, en baştan beri insana gelen, onun nasıl ve nereden aldığını hissetmediği ve bilmediği şeyler arasındaki bilgiye teorik yeterlilik der Bunlar ilk bilgiler, yani algının ilk temelidir Ama onların içinde düşünme, araştırma ve öğrenme yoluyla oluşan bilgiler de vardır Bu son bilgilerin temeli mantık olur

Bütün varlıkların çok çeşitliliğinin temelinde, ElFarabi’ye göre sayı ve ölçü kategorisini kapsayan öğretici bilimi öğrenen ölçü ve sayılar yatar Buna seyir bilimleri, hareketli kütleler, gök cisimleri, müzik, ağırlıklı uyum yeteneği bilimleri yakındır Ondan sonra fizik, yani maddeleri oluşturan, cisme özgü, dünyadan ve eşyadan ibaret, çeşitli cisimlerde yerleşen cisim bilimi yer alır Bir de iki bilim arasında orta derecede bilim vardır : Fizik ve metafizik; bunlar ruhu, aklı ve algıyı inceler

ElFarabi’ye göre insan, başka insanın yardımı olmadan, yalnızlık içinde bütün mükemmelliklere erişemez; insan, diğer insanlarla komşuluğa ve birliğe gerek duyar ElFarabi, insanı beşeri ve toplumsal bir canlı olarak tanımlar

ElFarabi, asıl amaçlar içinde en yararlı olanları inceleme imkânı veren şeylere entellektüel meziyetler diyordu Entellektüel devlet meziyeti, temel kanunları belirlemeye yetenekli olmaya en yakındır Entellektüel meziyetler, teorik meziyetlerden ayrılmaz Ahlâki meziyetler, iyiye heves amacına sahip olan şeyleri içerir Bu meziyetler, entellektüel meziyetlerden sonra oluşur

Pratik meziyetler ve pratik bilimlerde kastedilen, ElFarabi’nin düşüncesine göre ona iki yolla gelebilir : Onlardan biri inandırıcı düşünceler ve uyarıcı düşüncelerde son bulur; ikinci yol ise zorlama yoludur

“Namuslu Şehrin Yerlilerinin Görüşleri ve “Devlet Politikası eserlerinde ElFarabi, ortaçağ yakın ve ortadoğusunda ilk olarak felsefe yardımıyla sosyal karşıtlıkların kemirdiği feodal toplumun politik ve ahlâki durumunu düşünmeye çalışır İnsanların son amacı olarak namuslu işler yardımıyla mutluluk meziyetini sayıyordu Ama namuslu insan, diğer insanlarla ortak olmadan yalnızlık içinde oluşamaz Diğer insanlarla heves ettiği ilişkide bulunması, her insanın doğuştan özelliği olur Her insan, bu mükemmelliğe erişmek için diğer insanların komşuluğuna ve onlarla birliğe gerek duyar Bu nedenle insan, onun karşılıklı işbirliğiyle birleşen özel ve doğal özelliklerini oluşturması için mükemmelliğe erişebilir

ElFarabi şöyle der : “Her insanın kendi varlığı ve en yüksek mükemmelliğe erişmesi için yalnızlığına neden olmayacak ve isteklerini denediği toplumdan ayrı olarak ona erişen her insanın topluluğunda gerek duyduğu erişme için pek çok şeye gerek duyar Bu bakımdan her insan diğeriyle ilişkisi bakımından tam olarak böyle bir durumdadır İşte bu nedenle onun varlığı için gerekli payı herkesin diğerine verdiği, insanların birbirine yardım birliği yoluyla insan doğasında ayırdığı mükemmelliğe erişebilir Bu, toplumun bütün üyelerinin faaliyeti toplu olarak onlardan her birine varlığa ve mükkemmelliğe erişmesi için gerekli her şeyi verir İşte bu nedenle insan bireyleri çoğaldılar ve yerleşim bölgeleri oluşturdular Sonuçta insan toplumları ortaya çıktı Bazıları tam bir toplum, diğerleri ise tam olmayan toplumları oluşturur Bu bakımdan tüm toplumlar üç tipten oluşur : Büyük, orta ve küçük Bu şekilde insanların birliği bütün değil, orta olur Hayatta, mutluluğun oluşmasından mükemmelliğe erişme amacı oluşur

ElFarabi, insan toplumlarının birbirinden ayrılabileceğini anlamıştır Onların arasında tam ve tam olmayanlar vardır Tam toplumların üçü bilinir : Büyük, orta ve küçük Büyük toplum, “toprağa yerleşen bütün insanların toplumunun bütünü, orta toplum “herhangi bir halktan oluşan toplum, küçük toplum ise “herhangi bir halkın yerleştiği yerlerde herhangi bir şehrin yerlilerinden oluşan toplumdur

ElFarabi, o dönemde kabul edilen insanların idealist hayat çeşitliliği yorumundan uzaklaşmaya çalıştı “Devlet Politikasında halkın iki doğal gruba ayrıldığını yazar : “Doğal kurallar ve doğal özellikler, bir üçüncü şey de dildir Doğal kural ve özellikler, onun fikrine göre, halklarda herhangi bir coğrafi çevrenin etkisi altında ortaya çıkar ElFarabi’nin bu düşünceleri, bilindiği gibi ElFarabi’nin güçlü etkisi altında olan filozof ve sosyolog İbni Haldun tarafından derinleştirilerek geliştirildi

Toplumsal birliklerin çeşitli tiplerini ve halklar arasındaki çeşitliliği inceleyen ElFarabi, toplum yapısını da ayrıntılı olarak temellendirir Toplum, ona göre namuslu ve namussuz olarak ayrılan çeşitli gruplardan oluşur En iyi grup, namuslu şehirdir (gruplar “şehir olarak adlandırılmaktadır)

ElFarabi, hayat biçimini ve çağdaş toplumun çeşitli sosyal tabakalarının hareketlerini ayrıntılı olarak analiz eder Onun düşüncesine göre namuslu şehir olan sosyal feodal devlet yapısı yönünde sempatisi vardır Ancak tedbirli bir düşünür olarak, çağdaş devlet yapısının içinde emek yığınlarının yaşadığı bağımsız şehre bağlı olduğunu anlıyordu

Değişim şehrinin sakinleri, kâr ve zenginlik için birlik amacındadır Onlar, bu zenginlikten başka bir şey için yararlanmazlar; ama zenginlik, kendi kendine hayatlarının amacı olur ElFarabi, bu şehirde yağma ve hile olmadan davranılmadığını niteler Şehrin sakinleri tüccarlar, tefeciler ve satıcılardır Bunlar üretim işiyle uğraşmazlar, dolaylı üreticilerin emek ürününün alım ve satımını yaparak yaşarlar

ElFarabi’nin eleştiriye uğrattığı şehirler içine “alçaklık ve mutsuzluk şehirleri de dahildir “Alçaklık ve mutsuzluk şehrinin sakinlerinin yerine duygu ve hayâl güçlerini harekete geçiren zevklere ve neşe uyandırmaya heveslendikleri ve bütün tip ve oluşumlarında eğlenceyle teselli buldukları insanlar olduğunu yazar

ElFarabi, parazit hayat biçimi getiren, sarhoşluk, işsizlik ve zevklere teslim olan feodal toplum temsilcilerinin kusurlarını ortaya çıkarır ElFarabi’nin sempatisi, “gerekli şehir yönündedir O, bu şehrin sakinlerine acımasına rağmen onları, gerekli ve gereksiz şeylerden kurtarmanın köklü yollarını gösterememiştir

Çağdaş toplumun tabakalarını ayıplayan ElFarabi, “yönetim hırsı olan şehirde onların okuması, yemesi, ün kazanması, söz ve işle yabancıların ve diğerlerinin önünde görkem ve parıltıya erişmesi için birbirine yardım etmeye hevesli sakinlerin şehri olduğunu, onların “bunu yapmaya çalıştıkları ölçüde bu başarıya erişeceklerini yazar

Hakimiyetsever şehir, diğerlerinin onlara boyun eğmesi, onların ise hiçkimseye boyun eğmemesine heveslenen şehirdir; onların gücü, sadece zaferi elde edecek mutluluğa erişmeye yönelmiştir Şehvetperest şehir, sakinlerinin hepsinin istediklerini özgürce yapabildiği, ihtiraslarını hiçbir şeyle frenlemedikleri şehirdir Cahil şehirlerin efendileri, bu şehirler gibidir Hepsi şehri yönetme işini, kendi tutku ve eğilimlerinden memnuniyet duymak için yaparlar Cahil şehirlerin sakinlerinin uğraşıları, onların hayatının amacı olarak incelenebilir ve bizi yükseğe çıkaran her şeyi oluşturur

ElFarabi; yolunu sapıtmış, doğru yoldan çıkan şehre karşı gelir “Yolunu sapıtmış şehir, bu hayattan sonra mutluluk olacağına inanan şehirdir Ama onun düşüncelerinin değiştiğini, onun şimdi büyük ve üstün güçlü Allah’a, ikinci oluşumlara ve din için görev yapmayan, bütün eşyaların biçimine de benzer olarak kabul edilmeyen ayıp düşüncelerin hareket halindeki aklına sahiptir

Yolunu sapıtmış şehrin sakinlerinden söz eden ElFarabi, mistik sufizm felsefesinin temsilcilerini dikkate alır Sufistleri yargılar ve faaliyetin entellektüel anlayışını, sosyal hayata aktif katılımı insanın yüksek mükemmelliği sayar, aynı zamanda insan hayatının öldürme zevki ve kendine mistik eziyet yoluyla Tanrı’ya kavuşmak için “vücut hapishanesinden ruhu özgür bırakmak düşüncelerini görmüştür

Gördüğümüz gibi ElFarabi, çağdaş toplumun yapısını ve devletin yayılması için tanrısal irade kullanımı amacıyla değil, kendi alçak ihtiraslarını kullanmak için hakimiyetini kullanan halk tabakalarına umut bağlayan bütün sorumluluğu akıllıca analiz eder Ama yetersizlikleri eleştirirken, asla feodal düzene karşı çıkmaz Tersine, feodal düzeni güçlendirmek için yol araştırır

ElFarabi, kendi politik teorisinde dönemin sert sorunlarını, her şeyden önce de toplum devlet ilişkisi sorununu ele alarak çözdü Bu teorinin hareket kategorisi, bütün insanlarda aynı derecede yayılmış, yapısal aitliklerinden bağımsız tanrısal oluşum olan genel faydadır Genel faydanın yayılması, devlet egemenliği ve kanun düzeninin amacı olur İnsan isteklerinin yerel ve sosyal yapısı için devleti örgüt olarak ayırarak belirleyen bilimadamı, sadece bu örgütün oluşumunu ve gelişim düzeylerini değil, insan faydasına erişmenin sosyal yollarını da öğrenmeyi gerekli sayıyordu

ElFarabi’ye göre insan yararının yayılışı, namuslu şehrin varlığına esas olarak bağlıdır Böyle devlette insanın hareketi, İslâmi emir ve dogma çerçevesiyle sınırlanmaz Burada yaratıcı aktiflik, maddelerin var olan durumu ve gelecek olaylar olarak herhangi bir zaman anlamaya imkân veren basiret ve sezgiye sahip bilimsel anlayış okutulur Ancak ElFarabi, insanın sadece anlayış, zekâ ve ahlâk keskinleştirmesi için gerekenlere erişemeyeceğini iddia eder ElFarabi’ye göre diğer insanlarla birlik ve karşılıklı ilişki içinde gereken toplumsal öz insandır ElFarabi, ortaçağ döneminde Aristo’nun toplumsal öz olarak insan düşüncesini yeniden kurmuştur

ElFarabi, her iyi şeye, gerçekten isteğe ve özgür seçime göre erişildiğini söyler İlgi ve isteklerini birleştiren insanlar dürüst şehri oluştururlar İnsanların birleştiği şehrin gerçek mutluluğu elde etmek için karşılıklı yardıma sahip olduğunu, insanların mutluluğa erişme amacıyla birbirine yardım ettiği toplumun da dürüst şehir ve dürüst bir topluma sahip olduğunu yazar Mutluluğa erişme amacıyla yardım eden bütün şehrin insanları, dürüst bir halka sahiptir Bu şekilde bütün dünya, eğer halklar, onun nüfusu mutluluğa erişmek için birbirine yardım ederse dürüst kalacaktır

Bununla beraber ElFarabi, feodal hiyerarşik merenin herhangi bir basamağında bulunan toplumun üyesi olan insanı ortaya koyar Hiyerarşik merenin çeşitli basamaklarında bulunan toplum üyelerini düşünür; çünkü bu, onlar arasındaki karşılıklı ilişki ve karşılıklı bağlantıyı düzenleyen belli bir düzen ve sistemin tek oluşumuna erişmek için gereklidir

Dürüst devletten söz eden ElFarabi, devleti, Platon gibi tek bir merkezden yönetilen bütünlük içinde her organa özgü spesifik fonksiyonların olduğu insan vücuduna benzetir “Dürüst şehrin yaşama özünün varlığını korumak ve onu daha bütün yapmak için birbirine bütün organların yardım ettiği çağdaş sağlıklı bir vücuda benzer Vücut organları, doğayı ve yetenekleri bakımından birbirine üstün olarak aralarında ayrılırlar (başlıca organ olan kalp ve görev bakımından kendisine yakın organlardan oluşur) Bunların her biri, doğasından belli bir yetenek verilmiş başlıca organ ve diğer organların tek amacıyla uygun faaliyetini gerçekleştiren bir yardım ve belli bir yetenekle verilir Hiçbir şeyin yönetmediği başlıca organla bağlantılı olan organların amaçlarına uygun hareket edenlerin yardımıyla bu organlar, ikinci düzeyde olur, bir de ikinci düzeyde bulunan organların amacına uygun kendi görevini yapan organlara varıncaya kadar gerçekleştirir, ama soyut olarak hiçbir şeyi yönetmez Şehir birliğinin üyeleri, birbirleri arasında kendi durumuna göre üstün doğaları bakımından ayrılırlar

ElFarabi’ye göre dürüst şehirde, feodal hiyerarşik merenin çeşitli üyelerinin bulunduğu emir altında olan bölümler vardır “Şehirde belli bir insanın ve düzey bakımından bu bölüme yakın diğer insanların bölümü olduğunu, kendi durumu ve yeteneklerine göre hepsinin başlıca amacını takip eden hareketleri gerçekleştirdiğini yazar “Onlar, ilk düzeyde bulunurlar Bunların daha altında, ilk amaca uygun hareket eden ve ikinci düzeyde uğraşan diğer insanlar vardır Sonra bu şekilde son amaca uygun hareket eden insanlar gerekir Bu son amaca göre hareket eden ve görev yapanlara kadar şehir birliğinin çeşitli üyeleri düzene göre yerleşir, ama görev yapamazlar Onlar alt düzeyde ilgilenirler ve en alt durumun insanları olurlar

ElFarabi, insan organizmasının faaliyetine kıyasla hiyerarşik merenin şemasını kurar Halkı, kalbin hareketine kapanılmaz derecede bağlı, devletin başı olarak anladığı yönetimde tamamlanan temel fonksiyonu olan organlara benzetir

ElFarabi, sadece toplumda insanlar arasındaki eşitsizliği görmekle kalmıyor, bir de onu eleştiriyordu Bu bakımdan bilgili yöneticinin yardımıyla dürüst devlette bütün insanların, toplumsal durumlarına bağlılıkları dışında kendi mutluluklarını bulabileceklerini, zira bu devletin düşünce ve anlayışa istekli insanlar tarafından yönetileceklerini seziyordu Bilge idareci ve bilge insanların yokluğunu, devlet için en büyük yoksulluk sayıyordu

Dürüst devletin oluşumuna, her şeyden önce yetenekli, akıllı, iradeli müşfik bir bilimadamı olarak inanıyordu Dürüst şehrin lideri, onun fikrine göre “doğadan ayrı olarak ona söylenen her şeyin söylenenleri dikkate alarak işler yolundaymış gibi anlamayı ve ortaya koymayı; hafızasında hiçbir şeyi unutmadan anladığı, gördüğü, duyduğu ve kavradığı her şeyi iyice korumayı; aklıyla her şeyin en küçük ayrıntısını farkederek, bu işaretin öğretinin ve anlayışın sevgiyi kabul etmeyi gösterdiğini hızla benimseyen, öğretimde yorulmadan, bu emekle birleşen bunu kolayca kavrayan, gerçeği, adaleti ve onun savaşçılarını sevme, ona erişen yalandan nefret etme, adaletsizlik ve onların adil olma üzerinden ilerlediği tiranlarden nefret eden, ama maymun iştahlı olmayan ve adaletin kişileri önünde ısrar etmeyen, inatçı olmayan, ama her tür adaletsizlik ve alçaklığın önünde tamamen azimli olma, korku ve cesaretsizliği bilmeyen, cesur ve önemli olmayı gerekli sayan bir yeteneği olan kişidir

Dürüst devlet ve bilgili yönetici teorisinin idealist temeli vardı Bu, erken ortaçağ döneminin sosyolojik ve ahlâki düşüncesinde ileri bir adımdı ElFarabi, bu düşüncelerin oluşmasına engel olan her şeyi eleştiriyordu Asgari gelişmenin bilimsel ve felsefi bilimlere değer vermeyen nezaket, hırs, açgözlülük ve zorbalığın hakim olduğu devlete erişme olduğunu söylüyordu Filozof, hırsla toplumun ruhsal gücünü yıkan, insanların hırs ve yağmacılığında temellenen kendi devletini kuran feodal yöneticilerin despotluğuna karşı çıktı Böyle bir devlet, onun fikrine göre cahil kaba, namussuz insanların hırsı yoluyla yönetir Onlar sadece zenginlik, hakimiyet ve zevke değer verirler Dini düşünceler yoluyla böyle insanlar geri kalan halk üzerinde egemenlik kurmayı denerler Adaletin yıkıldığı namussuz devlette tiran kurulur, bilimler ve felsefi bilimler söner, obskurantizm kaçınılmaz olarak zafer kazanır

Namussuz devletten söz eden ElFarabi, ortaçağ döneminde ilk olarak Abbasi halifesinin sosyal karşıtlığını gösterdi ve onları teorik olarak açıklamayı denedi ElFarabi, kötünün eninde sonunda ezileceğine ve dünyada iyi başlangıçların galip olacağına inanıyordu Onun sosyal fikirleri, oldukça ilerici ve insancıldır Feodal zulüm ve savaş döneminde toplum fikirlerini hırs olmadan ve bütün dünya halkları arasındaki barışçıl ve dostça ilişkilerin fikirlerini cesurca ileri sürdü

Bilimadamı olarak ElFarabi, gerçekten sosyal fikrine erişmek için doğru yolu bulamadı Ama İslâmi dönemde yeni sosyal fikrin ileri sürülmesi oldukça cesur ve ilericiydi Bu nedenle fikirler, doğu halklarının felsefi düşüncesinin gelişimine, ayrıca İbni Sina, İbni Bacce, İbni Rüşd, Nizami ve İbni Haldun’un dünya görüşünün biçimlenmesine büyük etki etti






Devamı yakında






 
Üst Alt