Son Konu

Birazda Huzun ...

bilgiliadam

Yeni Üye
Katılım
16 Ağu 2017
Mesajlar
1,516,397
Tepkime
29
Puanları
48
Credits
-6
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
Huznun Kemiği Yok ki!


Sanki o eski Turk filmlerinden fırlamış gibi salaş ve zavallı haliyle gelir huzun cok zaman ve daha ne olduğu anlaşılmadan ortalık yerde beliriveren bir fırtına gibi, ansızın harlanıvermiş ateş misali kavuruverir girebildiği her odamızı İcimizdeki odalara bu denli umarsızca girebiliyor olması onun hoyratlığından mı yoksa bizim ona karşı gizli meylimizden mi acaba?

Her odada ustalarla oynanan bir satranc oyunu duşunurum ben hep ve her odada aklın ve sezginin kendi kendisiyle yuzleşmesi Arenalar, karanlık dehlizler, gizli gecitler, kısa yollar; yani tek başımıza asla yaşayamayacağımız ve yolun devamı icin şart olan bilgilerin tumu icerdedir İşte bir yuzleşmenin getirecekleri Belki de huzne meyili bundandır insanın, bilincaltı bir cabadır belki de yolun devamı icin şart olan bilgileri almaya Ya da belki de sadece basit bir şarj cabasıdır bir sonraki seviyeye gecmek icin
Huzun?
Once kısa ve gizli bir hazırlık sureci ve bu inkar edilerek hic hazırlanmamışcasına kabullenilen bir eski tarz hesaplaşma Zaten sonrası malum,huznun kemiği yok ki! Yani neremizi, ne zaman, nasıl ısıracağını bilmediğimiz bir yılanı gomleğimizden iceriye sarkıtmaktan farkı yok aslında, belki de yılanın ısırdığı yerde kalacak bir parca zehirden bir sonraki oda icin panzehir yapabilme telaşıdır bunca riski goze aldıran
Huznun kemiği yok ki!

Ve o salaş ve zavallı hali değil mi zaten her yureğe girmesi icin gereken vizeyi kolayca almasını sağlayan?
Ve onun o dokunaklı haline duyduğumuz merhamet değil mi kendi kalemimizi kendimize kırdıran?
Danışıklı bir dovuş değil mi huznun iceriye girmesine goz yummalarımız? Yani yavaş yavaş bir eriyişe acılan kapı değil mi eşiğinde dikelinen?
Bir hiledir huzne duyulan ilgi, hayatla oynayabilmenin gizli hilesi

Hangisi yalan , ya da hangisi inkar?
Hangi aldanışa suskunluktur bunca yuzun her gun birbirine cadde cadde değmesi ve onca temasın icerisinde birbirine yabancı kalması?

Hangi şaşkınlıktır, bir yılanın ısırdığı yaradan emilen zehiri yanlışlıkla yutturan?
Hangi duadır, gerisin geriye tepen ve beddua olup taş taş kafamıza yağan?
Hangi değişim, hangi uzaklık, hangi emek, hangi resimdir bunca hayatı bir bedende yaşamaya bizi iten?
Hangi yeniden doğuş, hangi olup te yeni bir bedende diriliş inancıdır bizi huznun ısırmalarına doğru iten?
Hangi başkalaşım, hangi kacış, hangi kayboluş gizleyebilir dalga seslerinden her gece yankılanacak o kucuk cocuk cığlıklarını?
Hangi imdatlara tanıklık etmektir, o an hicbirşey yapamamanın vereceği sarhoşlukla ertesi gun denizi yudum yudum icip bitirmeye inandıran?

Huznun kemiği yok ki!

Şimdi hangi cumlenin bilmem neresinden bir salkım uzum gibi sarkan ve kopardıkca okuyanların elinde tane tane dağılacak bir resim değil mi benim kemiksiz huznum?

Zamana yenilenler listesinde adı gecen herkes gibi icindeki o en buyuk ve tek korkuyu, bir cırpıda bir yudum rakının yanında yutuveren azman bir akşamcının telaşsız sesi değil mi, her şerefede kadehlerin birbirine değdiğinde cıkardığı o sesi bastıran?

aslına uygunduronaylı bir kopya değil mi her geceye eşit boluşturulmuş bu noter tasdikli akşam alacası?

Huznun kemiği yok ki!

Huzne davetiye gonderenlerin beklediği sıranın en başındaydım geldiğimde, ve ben saatlerdir buz gibi beklerken , her gelenin umarsızca onume gecerek oncelikli olduklarını anlatarak sıramı almalarını seyrettim Hala en baştayım ve herkesin huznune verdim onceliğimi, sıra bir turlu gelmedi

Akşamın vedası gibi oldu bu yazı ama değil, bir ciceğin solması gibi de değil, bahar veya yazın gelmesi değil, kayıp bir adam ilanı değil, ince tasarlanmış bir cinayet değil, okunası bir oyku değil, bu;

topu topu, annesini parkın orta yerinde ansızın kaybetmiş bir cocuğun oksuzluk denemesi
ya da hepsi hepsi bir provası, pusuda bekleyen yuzleşmenin

Huznun kemiği yok ki!

Ali BULUT​
 
Üst Alt