Son Konu

Dünya ve Ülkemiz Hakkında Bir Takım Acayip Bilgiler

iltasyazilim

Yeni Üye
Katılım
25 Ara 2016
Mesajlar
2
Tepkime
1
Puanları
38
Yaş
35
Credits
-2
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
Gökyüzünde bulutların aldığı enkaz bir şekil
Dünya ve Türkiye hakkında detaylar bazı bilgileri yazının devamından okuyabilirsiniz
Dünya ’nın sonu konusunda farklı alanlara yönlendirilmiş modeller geliştiren Amerikan Ulusal Uzay ve Havacılık Dairesi (NASA) araştırmacılarına tarafından, 250 milyon sene dek önce tek bir süper kıta olan Dünya, 250 milyon sene daha sonra yine tek bir kıta haline gelecek Yeraltı suyu kirlenmesinin en büyük sebebi, evsel ve endüstriyel atıkların arıtılmadan alıcı ortamlara verilmesidir Katı, sıvı ve gaz atıklar tip ortama verildikten daha sonra; iklim durumuna, toprağın yapısına, yeryüzü şekline, atığın cinsine ve zamana bağlı olarak yeraltı sularına karışır Denizaltı bozunması veya halmiroliz, sedimanların denizsuyu ile glokonit, fıllipsit ve kil mineralleri oluşturmak üzere reaksiyona girmesidir Alüminyum, doğada bileşik halde (oksit halinde ) bulunur ve yerkabuğunun yaklaşık %8 ’ini oluşturur Alüminyum üretiminin en önemli hammaddesi olan Boksit minerali %3060 alüminyum oksit içerir Dünyada boksit rezervlerinin azami olduğu ülkeler Avustralya, Jamaika, Gine ve Brezilya olarak sıralanabilir Lületaşının, beyaz, sarımtrak, gri ya da kırmızımsı ve mat renklileri vardır Sertlik derecesi 2 – 25 olup, hafif yapışık ve gözeneklidir Toprağın 20 60130 metre derinliklerinde, irili ufaklı yumrular halinde bulunur Ufak yumrular, derinlere açılan kuyular ve kuyulara bağlı tüneller kazılarak toplanır Plaser yataklarında; elmas, monazit, sillimanit, disten, andaluzit, granat ve korund gibi minerallere ait son derece büyük zenginleşmeler meydana gelir Minerallerin aşınmaya ve çizilmeye aleyhinde gösterdikleri dayanıklılık sertlik olarak bilinir Minerallerin sertliği Avusturyalı mineralog Friedrich Mohs tarafından 1822 de ortaya konulan ve Mohs sertlik dizisi adı verilen bir ölçek yardımıyla nisbi olarak ölçülür Deprem dalgaları yüzey ve vücut dalgaları olmak üzere iki ye ayrılır Rayleigh dalgaları yüzey dalgaları olup, S ve P dalgalarına kadar daha yavaş lakin genlikleri daha büyüktür Love dalgaları yüzey dalgalarıdır Bu dalgalar raylegh dalgalarına kadar daha hızlıdır Madenlerimizin zorunlu jeoloji ve madencilik yöntemleriyle sistemli olarak araştırılması ve işletilmesi amacıyla 22 Haziran 1935 tarihinde 2804 sayılı yasayla Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü kurulmuştur Bor madenleri yeryüzünde mineral tuzları biçiminde bulunmaktadır Bor madenleri içindeki B2O3 oranına kadar değerlendirilir Dünyadaki bor madeni rezervlerinin % 66 ’sı Türkiye ’dedir Dünyada işletilen toplam 488 milyon tonluk rezervin 320 milyon tonu Türkiye ’dedir Depremler levhaların birbirlerini dokunduğu sınırda oluşan bozulma ve kırıklarla ilişkili olduğundan yer sarsıntısı odakları levha sınırlarını belirler Şekilde görülen zelzele odaklarının belirgin sınırlar baştan başa oluşturduğu diziler ‘Yer Sarsıntısı Kuşakları ’ olarak adlandırılır Ülkemizin üzerinde bulunduğu yer sarsıntısı kuşağına ‘AlpHimalaya deprem kuşağı ’ denir Levha tektoniği açısından, volkanların çoğunluğu levhaların birbirinden uzaklaştığı yerkabuğunun tansiyon bölgelerinde ve levhaların birbiri altına daldığı kompresyon zonlarında sıralanmışlardır Ülkemizde lületaşı, yüzyıllardan beri bilinen ve geleneksel ihraç ürünlerimizden olan bir mineral olmasına karşılık, sedimanter oluşumlu, tabakalı herif sepiyolit yataklarına yönelik çalışmalar son yıllarda başlatılmış ve uygulama alanlarının tespitine yönelik teknolojik incelemeler yürütülmüştür Atapulgit ise, ülkemizde halen üretimi olmayan, oysa jeolojik olarak dağıtılmış yörelerde bulunması olası bir kil mineralidir Deniz suyu hacimsel olarak uçup gitme sebebiyle %50 ’nin altına düştüğünde, deniz suyu çözeltisinden itibaren jips çökelimi gerçekleşmektedir Tarihsel zamanlardan beri yeryüzünde etkinlik halinde yer alan volkanların sayısı yaklaşık olarak 500 kadardır Birkaç on bin yıllık bir dönem boyunca, bir magmatik sokulum 200 metre kalınlığındaki bir örtü tabakasını 600°C değin ısıtabilir Fanerazoyik görev, yeryüzü yaşamının son 545 milyon yıllık dilimini içine alır Fanerazoyikte yaşam önce suda çeşitlenip yaygınlaşmış, sonradan karaya çıkıp kıtalara yayılmıştır Yağmur, özel şekilde üretilmiş ve bugün standart ülkü getirilmiş aletlerle ölçülür Bunlara “Yağmur Ölçen (Raingage, Pluviometer, Pluviograph) adı verilir Yağmurölçerler, ölçme açısından tartma ve zirve ölçen, kaydetme açısından her yağıştan sonradan deposunda toplanan su miktarını kaydeden ve yağış boyunca sürekli kayıt yapan olarak sınıflandırılır Kaldera, Portekizcede ve İspanyolcada kazan anlamına gelmektedir Kraterin büyük boyutlusudur Bir volkanın doruk kesiminin bir patlama ile parçalanarak dağılması, veya bacayı dolduran magmanın yerkabuğu içinde geri çekilmesi ve kraterin çökmesiyle oluşur Van gölü batısındaki Nemrut Dağı üstünde bir kaldera vardır Bu çanağın içinde birkaç göl, minik volkan konisi, genç lav yığınları, ılık su ve gaz kaynakları vardır Başkalaşım kayaçları veya metamorfitler olarak da adlandırılan ve yerkabuğunun takriben % 27 ’sini oluşturan metamorfîk kayaçlar, evvelden mevcut kayaçların, sıcaklık, basınç ve kimyasal olayların etkisi aşağıda metamorfizmaya (başkalaşma olayı) uğraması sonucu meydana gelirler ve metamorfizma derecesi ile oluştukları kayacın kimyasal bileşimine tarafından farklı alanlara yönlendirilmiş herif ve özellikte bulunurlar Magmatik kayalar, yüksek sıcaklığa sahip, basınç altında çözelti halinde yer alan farklı alanlara yönlendirilmiş silikatlar, oksitler, sülfürler ve uçuculardan oluşmuş magma adı bahşedilen doğal eriyiklerin soğuyarak katılaşması aracılığıyla meydana kazanç Magma yerkabuğu içinde öbür derinliklerde yerleşir Plütonik kayaçların çevre kayaçlarla temasta olması durumunda, ısı aktarımı ve hidrotermal çözeltiler, beril, bor mineralleri, pirit, apatit, grafit, asbestos ve talk minerallerine ait kontak metasomatik veya skarn yataklarını oluştururlar Dünyanın en verimsiz kıtası olan Avustralya ’nın en önemli su kaynağı MurrayDarling Nehri yükselen tuzlu seviyesinin tehdidi altında 60 milyon yıl önce, üçüncü jeolojik devirde Toroslar yükseldi, kuzeydeki Anadolu platosunun sıkışmasıyla yanardağlar faaliyete geçti Erciyes ve Hasandağı ile ikisinin aralarında kalan daha ufak Göllü dağ lavlar püskürttüler Platoda biriken küller yumuşak bir tüf tabakası oluşturdu Tüf tabakasının üzeri yer yer sert bazalttan oluşan ince bir lav tabakası ile örtüldü Bazalt çatlayıp, parçalara ayrıldı Yağmurlar çatlaklardan sızıp yumuşak tüfü aşındırmaya başladı Isınan ve soğuyan hava ile rüzgârlar da oluşuma katıldı Bu Nedenle sert bazalt kayasından şapkaları yer alan koniler oluştu Bu öbür ve acayip biçimli kayalara halk bir ad yakıştırdı “Peribacası dedi Bazalt örtüsü olmayan tüf tabakaları ise erozyonla vadilere dönüştü, acayip şekilli kanyonlar oluştu Dedolomitleşme (kalsitleşme), dolomitin kalsit kadar metasomatik olarak ornatılması ya da MgCO3 ’ın dolomitten seçimli olarak uzaklaşmasıdır Birincil kez 1669 yılında, Steno adında Danimarkalı bir doğa bilimci, karasal alanlarda denizel tortullar ve bu denizel tortullar içindede, oluştukları zamanı simgeleyen deniz canlıları kalıntılarını fark eder ve dünyamızı oluşturan kayaçların bir anda yok de, süre içinde denizlerde üst üste yığışarak oluşmuş olmaları gerekliliğine dikkat çekici eder Tabakaların tekrar tekrar bulunuşlarından hareketle de, altta yer alan tabakanın daha yaşlı, onun üstünde de bulunanın, daha genç olması gerekliliği ilkesini (superposition) ortaya atarak, yeryuvarı tabakalarının göreli, olarak yaşlandırılabilmesi prensibinin temelini atar Türkiye ’nin tatlı su potansiyelinin takriben %10 ’luk bölümünü yeraltı suları oluşturur Yeraltı suları bununla birlikte sulak alanları besleyen manâlı kaynakların başında gelmektedir Pek fazla işlevi olmasıyla birlikte, bilhassa denizin etkisini azaltarak kıyıdaki ve lagünlerdeki tuzlanmayı önler Kıyılardaki aşırı yeraltı suyu çekimi bu işlevi sona erdirir ve tuzlanma başlar Dipten yerkabuğunun içine çok büyük kütleler, yığınlar halinde sokulmuş, ama yer yüzeyine ulaşamadan derinlerde katılaşmış mağmatik derinlik kayaçlarına batolit denmektedir Batolitlerin kökleri dipsiz derinliklerdedir Uludağ bir batolittir AngloSaxon ülkelerinde “stock batolit yerine kullanılır Sedimanları kayaç haline getiren fiziki ve kimyasal süreçlere (metamorfizma hariç) diyajenez adı verilir Diyajenez de ardışık olaylarla gerçekleşir MTA Genel Müdürlüğü, Tabiat Tarihi Müzesi ’nin yanı sıra, Türkiye ’nin birincil Yerbilim Parkı ’nı da oluşturmuştur Genel Müdürlük kampüsü içinde, takriben 10000 m2lik bir alanda bir Türkiye haritası yapılmıştır Bu harita üzerinde büyük fay hatları, ana volkanlar gibi ülkemizin manâlı jeolojik yapıları ile birlikte, önemli yeraltı kaynakları ve jeolojik süreçlerle oluşmuş doğal anıtları sergilenmektedir Ziyaretçiler, Türkiye ’nin jeolojik yapısını değişik özellikleri ile tanırlarken, ülke ekonomisine katkıda bulunan yeraltı kaynaklarının nerelerde bulunduğunu, maddesel özelliklerini doğrudan görerek, dokunarak ve açıklayıcı bilgilerden yaralanarak öğrenmiş olacaklardır Yerkabuğundaki çoğu faktör yaşamımızı etkilemektedir Günümüzde milyonlarca insan radon, toryum, uranyum, arsenik, cıva, kurşun, kalay, kobalt, nikel, molibden, silisyum, bakır, kadmiyum, kükürt, magnezyum, talyum, flor, iyot, vb elementlerin azlığından ya da çokluğundan nedeniyle sıhhat sorunları yaşamıştır ve yaşamaktadır bununla beraber halk binlerce sene baştan başa veba, çiçek, humma gibi hastalıkların tedavisinde bir takım kayaçlar ve minerallerden yararlanmışlardır Yeni gelişen ve artan bir şekilde siklet kazanan bu gibi konular Tıbbi Jeolojinin alaka alanına girmektedir Jeoloji Mühendislerini, Tabipleri, Epidemiologları, Diş Hekimlerini, Patologları, Veteriner hekimlerini, Ziraatçıları, Biyologları, Hidrojeologları, Mineralogları ilgilendiren Tıbbi Jeoloji; insan, hayvan ve bitki sağlığı üzerine ortam jeolojisinin etkilerini inceleyen bir bilim dalıdır Minerallerin çizilmeye karşı gösterdikleri direnç sertlik olarak bilinmektedir Minerallerin sertliği aracısız kristal yapıları ve atomlar arasındaki tahvil kuvvetleri ile ilintilidir Bağ kuvvetleri arttıkça minerallerin sertliği de artmaktadır Sertlik bağıl bir kavram olup, sertlik derecesinin saptanması sertliği aşina bir mineral ya da çakı, iğne vb malzemelerle deneme aracılığıyla yapılır Bunun için en yaygın olarak kullanılan skala (çizelge) Mohs ’un geliştirdiği çizelgedir Mohs sertlik dizisinde 10 mineralin sertliği en yumuşak olandan en sert olana dürüst sıralanmıştır Bu çizelgeye göre en yumuşak olandan sert olana içten yapılan sıralama şöyledir; 1 Talk, Grafit, Kaolin (Mg3 (Si4O10) (OH)2) tırnakla çizilebilir 2 Jips, Antrasit, Kayatuzu (Ca SO4 2H2O) 3 Kalsit, Dolomit (Ca CO3) çakı veya iğne ile çizilebilir 4 Flüorit (Ca F2) 5 Apatit (Ca5 F (PO4)3 6 Feldispat (Ortoklaz) (K Al Si3O8) 7 Kuvars, Agat (SiO2) 8 Topaz (Al2 (SiO4) (OH F)2 camı çizebilenler 9 Korindon (Al2 O3) 10 Elmas (C) Metalik madenler genellikle kristalin derinlik kayaları ile metamorfik serilerin etken olduğu bölgelerde , kömürler karasal tortulların yaygın olduğu yörelerde petrol ise özel nitelikte denizel tortuların birikmiş olduğu sahalarda oluşup geliştirler Yeraltı suyu kirlenmesinin en büyük sebebi, evsel ve endüstriyel atıkların arıtılmadan müşteri ortamlara verilmesidir Katı, sıvı ve gaz atıklar tip ortama verildikten sonra; iklim durumuna, toprağın yapısına, yeryüzü şekline, atığın cinsine ve zamana tabi olarak yeraltı sularına karışır Aletle depremlerin ölçülmesine karşın ilk cihaz; MS 132 yılında Çinli filozof Chang Heng tarafından icat edilmiştir Bu aygıt ayaklı bir vazo üzerine eşdeğer aralıklarla yerleştirilmiş 8 tane ejderha başı ile vazonun ayağı üzerine yerleştirilmiş 8 tane kurbağadan oluşur (Şekil16) Kurbağların açık olan ağızları ejderhalara içten dönüktür Deprem esnasında ejderlerden bazıları ağızlarındaki bilyeyi kurbagaların ağzına düşürür Hangi ejderin bilyesi düşmüşse sarsıntının doğrultusu o yödedir Aletin kendi bulunduğu yerde hissedilemeyen yaklaşık 750 km uzaklıklardaki depremleri algılayabildiği söylenmektedir Türkiye ’nin en eski fosilleri erken Paleozoik zamanda Kambriyen dönemde (544505 milyon yıl önce) yaşayan TRILOBİTLER ’dir Fosfat kayaları, çoğunlukla glokonit ve koprolitler ile birlikte, Kambriyen, Permiyen, Geç Jura, Erken Kretase ve Tersiyer dönemlerinde olduğu gibi geniş transgresyon dönemleri sırasında denizlerde oluşurlar Dünya toplam işletilebilir altın rezervi 49 bin tondur ve dünya altın üretimi, son 25 yılda az kalsın ikiye katlanmıştır Bu gelişmeler sonucunda, bilinen altın cevherleri işletmeye alınırken, yeni altın yataklarının bulunması için bütün dünyada yoğun bir arama ve yatırım dönemi başlamıştır Dünya altın üretiminin %53 ’ü dört sanayileşmiş ülke tarafından yapılmaktadır Bu dört ülke ABDKanadaGAfrika CumAvustralyadır Tsunami kelimesinin kökeni Japonca ’dır Bu dev okyanus dalgaları birincil kere Japon balıkçılar göre “tsunami olarak isimlendirilmiştir Etimolojik olarak incelendiğinde “tsu liman, “nami dalga anlamlarına gelmektedir Bu nesil dalgalar rüzgar dalgalarından farklıdır Zelzele, toprak kayması, göktaşı düşmesi, volkanik patlamalar gibi nedenlerle oluşan uzun periyotlu deniz dalgalarıdır Baraj mühendisliği, uygarlığın bir parçası olarak 5000 yıldan beri insanlığın hizmetindedir Çin ’de Hindistan ’da ve Darı ’da eski uygarlıklardan kalma birçok baraj kalıntısına karşılaşmak mümkündür Türkiye ’de Romalılar zamanından kalma iki adet baraj kalıntısı vardır Bunlardan birincisi, Ankara ’nın 190 km kuzeyindeki Örükkaya ’daki barajı olup yüksekliği 16 m, uzunluğu 40 m dir Diğeri ise İstanbul ’un 210 km güneyinde Çavdarhisar ’da Kocasu üzerinde 7 m yüksekliğinde ve 80 m uzunluğundaki barajdır Her iki baraj da iki taş duvarla kaplanmış toprak çekirdekten oluşmaktadır Türkiye jeoloji haritasına bakıldığında yurdumuzun anında her tarafında değişik büyüklükte Paleozoyik hatta Alt Paleozoyikden Tersiyer başlarına kadar olan dönem içerisinde dağıtılmış derecede metamorfizmaya uğramış masifler görülmektedir Bir bakıma ülkemizin temel taşlarını oluşturan bu masifler üç gurup aşağıda incelenebilirler: 1 Tamamen yüzeyde görülen Batı Anadolu Masifleri, 2 Neojen örtüleri altından adacıklar biçiminde yüzeye çıkan İç Anadolu Masifleri, 3 Büyük ölçüde volkanik örtü aşağı kalmış olan Doğu Anadolu Masifleri
 
Üst Alt