Nasrettin Hocanın meşhur bir hikayesi vardır, hikaye aynen şöyle gelişiyor;
Nasrettin hoca bir gün köyden şehire eşekle gitmektedir. Eşeğe oğlunu bindirmiş, kendisi eşeğin yularından tutmuş yürüyor, biraz gittikten sonra yolda iki kişi bunlara bakıp gülüyor, Baksanıza koca genç delikanlı eşeğe binmiş yaşlı adam yürüyor bu olacak iş mi diyorlar, bunun üzerine Nasrettin hoca oğlunu eşekten indirip kendisi biniyor, biraz daha gittikten sonra bu sefer karşılarına çıkan biri yuh olsun be bacak kadar oğlan yürüyor kazık kadar adam eşeğe binmiş, insan sakalından utanır demiş ve bunun üzerine Nasrettin hoca eşekten iniyor ve yürümeye devam ediyorlar.
Biraz daha geçtikten sonra yine köylünün biri bunlarda da akıl var mı, insanlar eşeği yanlarına ne için almışlar acaba? Koca iki adam yürüyor eşek boşta anlamadım gitti demiş, ve bunun üzerine Nasrettin hoca oğluyla beraber eşeğe binmiş, az zaman geçtikten sonra yan kahvehanelerden birinden şu ses yükselmiş; şu zalimlere bakın zavallı hayvana iki kişi biner mi? bunlar ne biçim insan…, Ve bunun üzerine Nasrettin hoca bir la havle çekip oğlum gördün mü insanların ağzı torba değil ki bağlayasın herkes istediğini söyler biz en iyisi bildiğimiz gibi yapalım.
Her sağlıklı bireyin kendi kararlarını alabilen, muhakeme ve yargılama gücü gelişmiş bireyler olduğu varsayılır Psikolojide. Elbette ki aldığımız kararlar her zaman istediğimiz sonucu vermese de ortaya çıkan olumsuz sonuç ve durumla baş edebilmekte kişinin problem çözme becerilerini geliştirmektedir. Ve çözülen her problem bireyin kendisine özgüven ve özsaygı duymasında belirleyici bir rol üstlenmektedir. Problemlerin çözülemediği durumlar ise bizlere tecrübe ve bir daha tekrarlamamaya çalışma artısı olarak geri döner.
Ya kararlarımızı alırken ve yaşantımıza devam ederken başkalarının bizimle ilgili oluşabilecek yargılarına göre hareket etmek ?... Sorun tam da bu noktada tüm ağırlığı ile hissettiriyor kendisini…
İnsanlar belki çevrelerindeki diğer insanların kendileri ile ilgili nasıl ve ne şekilde yorum yaptıklarını kontrol edemeyebilirler, hatta çoğu kere bu yorumlardan haberdar dahi olmayabilirler. Düşünsenize, size göre gayet normal gelen ve hayatın akışı içerisinde yaşanabilecek sıradan herhangi bir olay, aldığımız herhangi bir karar bir başkasının bakış açısı ve realitesine uymadığı için eleştiri konusu olarak varsayılabilir…
Maalesef ki bazen insanlar, başkalarının ne diyeceği kaygısıyla en basit ve masum isteklerini bile hayata dökme konusunda tereddütler yaşayabiliyorlar. Arkadaşlıklarını, seçecekleri meslekleri, evlenecekleri kişiyi, ailelerini ne sıklıkla ziyaret edeceklerini, evlerine alacakları eşyaları, evlendikten ne kadar zaman sonra ve kaç çocuk sahibi olacaklarını ve burada belki saymakla bitmeyecek pek çok şeyi başkalarının düşüncelerine göre hareket ederek yaşamaya çalışıyorlar.
Aslına bakılırsa çevrenin bizlere dayattığı bir yaşam tarzının devam ettirilmesinin en önemli sonuçlarından bir tanesi, bireysel bazda psikolojik temelli sorunlara sebep olmasıdır. Kendi istek ve ihtiyaçlarının ne olduğunu belirleyememiş ya da bunları 2.plana atmış bir bireyin zamanla, iletişim sorunları yaşamaya başlayabileceği, hayattan zevk almayabileceği, depresif semptomlar ve bazı psikolojik bozukluk durumlarını yaşayabileceği varsayılmaktadır.
Çevremizde onlarca, yüzlerce insan var ve biz bu insanların hakkımızda ne düşüneceğine göre hareket ettiğimizde, hayatımızla ilgili kararları onların almasına izin vermiş oluyoruz. Ve aslında kendi hapishanemizi kendimiz var ediyoruz. Elalem ne der hapishanesi… Hayal gücünü sınırlayan, kendi başına karar alma insiyatifini hiçbir zaman işletemediğimiz, karanlık, loş bir hapishane burası.
Başkalarının düşüncelerine göre yaşayan insanlar; Ben çevremle kötü olmak istemiyorum, kimse benim hakkımda olumsuz bir şey demesin, düşünmesin, kimsenin tepkisini çekmek istemem gibi söylemlerde bulunabiliyorlar. Elbette ki kulağa güzel geliyor ama bireylerin başkalarına zararı dokunmayan kendi düşünce ve hayat inançlarına göre hareket etmesi çevrenin tepkisine sebep oluyorsa burada buna da bir dur denilmesi gerekiyor.
Özetle bizler nasıl yaşarsak yaşayalım, hayatımız adına ne karar verirsek verelim buna büyük olasılıkla eleştiri getirecek birileri karşımıza çıkabilir. Hesap vermeyi ve beklentilere göre hareket etmeyi hayatımızın odak noktası olmaktan çıkardığımızda mutlu ve sağlıklı günler bizleri bekliyor olacak. Bir vicdanımız olduğunu ve bu vicdanın sağlıklı düşünebilen insanlar için en iyi kaptan olduğunu hatırlamamız umuduyla…