Son Konu

Evrensel Değerlerimiz Nelerdir - Evrensel Değer Hakkında Bilgi

iltasyazilim

Yeni Üye
Katılım
25 Ara 2016
Mesajlar
2
Tepkime
1
Puanları
38
Yaş
36
Credits
-2
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
Evrensel Değerler,
Evrensel Değerler nedir,
Evrensel Değerlerimiz Nelerdir,
Evrensel Değerler Hakkında Data

“Bedel kelimesinin sözlük anlamı “Bir şeyin önemini belirlemeye yarayan soyut ölçü, bir şeyin değdiği karşılık, kıymet, bir şeyin ya da şahsın taşıdığı yüksek ve yararlı nitelik ya da kıymet “ olarak verilmiştir
Değer kelimesini, psikolojik açıdan ele aldığımızda, us, eylem operasyon yada nesnenin insan için taşıdığı önemi belirleyen, niteliğe ve niceliğe ilişkin inançlardır biçiminde tanımlayabiliriz
Bir insan, öteki insanların, onlara ait özellikleri, niyetleri ve istekleri, davranışları hakkında hüküm verirken, kendisine ait olan değerler penceresinden bakar Bu pencereden gördükleri, çerçeve içerisinde kalıyorsa onaylar huysuz taktirde yadırgar ve reddeder

Bedel kelimesine toplumsal açıdan baktığımızda, çeşitli olaylar, olgular ve düşünceler karşısında bireylerin tepki ve us birliği olarak tanımlayabiliriz
Anlaşılacağı üzere, kişi, çevresini sahip olduğu değerlere göre yargılar bununla birlikte, kişi çevre göre, toplum değerlerine göre yargılanır Bu ortak yargılamaların, toplum bireyleri arasında bir istikrara kavuşması noktasında, toplumsal bir kültür değerleri bütününün oluştuğu görülür
Lakin oluşan her kültür, sahip olunması gereken değerleri ihtiva etmeyebilir Psikolojik olarak sağlığa zararlı halk mevcudiyeti nasıl doğal ise, sosyolojik olarak hasta toplumlar bulunabilir
Bireysel ve toplumsal, yani kültürel değerlerin ne olduğunu netletleştirdikten sonra, “Evrensel Değerler ifadesi ile neyin sinyâl edildiğini anlamaya çalışalım
Doğaya baktığımızda, onun her bir parçasının kusursuzluğunu ve sayılamayacak dek çok parçanın, inanılmayacak dek uyumunu görürüz Bunu, keşfedilmiş en büyük astronomik sistemlerden, gözümüzle görebildiğimiz en minik parçasına kadar gözlemlemek mümkündür
Bunun sonucunda ise, söyleyebiliriz fakat; doğa belirli doğrular, gerçekler, kurallara tarafından işler ve bu kurallar, gerçekler ve doğrular bütün evren için geçerli olacaktır
İnsan oğlunun da, bu evrenin içerisinde, onun bir parçası olarak varlığını sürdüğünü, düşündüğümüzde, insanoğlu için de, evrende değişmez doğrular, gerçekler ve kurallar olması gerektiği sonucuna varırız
Evrensel değerler kavramı da, bu fikir ışığında ortaya çıkmıştır Evrensel bedel olarak nitelendirilen bir olgunun, milletlerarası bir özellik kazanmış olduğu tüm insanlığı ilgilendirdiği insanın doğasında mevcut olduğu varsayılır
Günümüzde, evrensel değerler denilince genel olarak, insanın doğuştan olan sahip olduğu adalet ve özgürlükler, emin kriterlere alt olarak yaşamasını garanti altına almayı hedefleyen fikri, ahlaki ve sosyal değerinde yargıları anlaşılmaktadır Kültürleşme sürecinde tüm dünya milletlerinin paylaşmaları gereken karşılıklı kültür öğeleridir
Uluslar arası düzeyde insan hakları, hayvan hakları, çocuk hakları, kadın hakları, işçi hakları, hasta hakları ve azınlık hakları olarak algılanmakta ve uygulama alanı bulmaktadır
Evrensel değerleri, doğanın içinde kendiğilinden var olan değerler olarak tanımlamıştık öte yandan, doğa kanunları ile uyumlu olan canlıların güçlendiği, uyumu yakalayamayanların zayıfladığı ve zayıf olanların yine tabiat tarafından elendiği, kanıtlanmış bir gerçektir Bu hakiki “Doğal Seleksiyon olarak adlandırılmaktadır
Kültürün de toplumsal ve canlı bir olgu olduğunu göz önüne alarak, sahip olduğu değerlerin evrensel değerlerle taban tabana zıt olduğu bir kültür düşündüğümüzde bu kültürün dolayısıyla toplumun doğal seleksiyona ast tutularak, doğa tarafından değil edileceği sonucuna gelmek yanlış olmaz oysa; bu konu Antropolog Robert Edgerton göre yapılan incelemeler ile kanıtlanmıştır
Robert Edgerton, tarihte yaşayan üç yüz dek uygarlığı incelemiş bu uygarlıklar içerisinde kültürleri evrensel değerlerden yoksun olanların vakit içinde yok olduğu sonucuna varmıştır Kültürel değerler ve evresel değerler arasındaki ilişkinin ne kadar önemli olduğu görülmektedir
Tüm bunların ışığında, tarih öncesi çağlardan beri varlığını sürdürmekte olan Türk Milletinin, sahip olduğu kültürel değerlerin evrensel değerler ile büyük oranda örtüştüğü, değişimini ve gelişimini evrensel değerler doğrultusunda devam ettirdiği sonucuna varabiliriz Binlerce yıllık sağlam kültürel kökümüze karşın Türk Milletinin kültürü de çağımızdaki sersemlemiş bilimsel ve teknolojik gelişmelerle, bütün dünyanın yaşadığı değişim atağı içerisinde payına düşen değişimi yaşamaktadır Bu süratli değişimin, tarihimizde yaşanmış olan üstün değerleri kayba uğratmadan, bir gelişim biçiminde yaşatmak ise, değişim istikametinin evrensel değerler doğrultusunda gerçekleşmesiyle muhtemel olacaktır
Halkımızın düşük eğitim seviyesi göz önüne alındığında, evrensel değerlerin Silahlı Kuvvetlerde tayin yapan rütbeli personel tarafından anlaşılmasının, ve vatani görevini yapan erbaş ve erlerin bu bakış açısı ile yönlendirilmesinin, yaşanan kültürel değişimin, bir gelişim olarak yaşanmasına büyük katkısı olacağına inanıyorum
Her birimiz düşünerek veya hislerimize başvurarak pek fazla değerin evrensel olduğuna hükmedebiliriz Bu değerlerin insan ve toplum için zararlı olduğu ispatlanmadıkça, bunun yanlışlığı da bahis edilemez
Ben, bu günkü takdimimde, Robert Edgerton ’ın üç yüz uygarlığı inceleyerek saptama ettiği ve çoğunlukla altı maddede açıklama ettiği evrensel değerlerden bahsedeceğim

a Gerçeğe Saygı
Saygı, özet olarak, benliğimiz dışındaki bir olgunun mevcudiyetinin kabulüne bahşedilen onaydır Kelimenin kökü de varlığını kabul ettiğimiz şeylere uyguladığımız bir fiilden gelmektedir: “Saymak
Gerçeğe hürmet, “gerçeğin bizim isteğimize kadar değiştirilemeyeceği inancı ve “davranışlarımızı gerçeği düşünerek yerine getirmek demektir
Gerçeğe saygı dendiğinde akla gelen bilimdir Bilimin özünde gerçeğe saygı vardır Bilimin gücü ve gerçeğe saygının önemi, insanoğlunun karşılaştığı büyük zorlukları bu yaklaşımla çözmüş olmasında yatar
Yalanı teşvik eden bir toplumda yaşayan bir kişiye, “ülkemizde erozyon var derseniz ; ondan da “Yok efendim erozyon merezyon, nereden uyduruyorsunuz bunları, bir daha konuşturmayın bu adamı gibi bir cevap alma ihtimalimiz yüksektir Çünkü gerçekle yüzleşme ve üstüne gitme cesaretini göstermek zordur
Gerçeğin örtbas edildiği veya çarpıtıldığı yerde aklın ve sağ duyunun yerini dehşet almaktadır Sağ duyunun yerini alan nefret doğru, kötü niyetli böylece çok kimse insanları maddi ve manevi yönden sömürebilmekte, topluma istedikleri amaçlar arkasında koşturabilmektedir
Bu gerçeği mükemmel haberdar olan Atatürk, “Dünyada her şey için uygarlık için, yaşam için, başarı için en reel yol gösterici yol ilimdir, fendir İlmin fennin dışında yol gösterici seslenmek gaflettir, cehalettir, doğru yoldan sapmaktır özdeyişiyle açıklama etmektedir

b Kişisel Tamlık
Kişisel tamlık insanın özünün, sözünün ve davranışının bir tüm içinde olmasıdır
Kişisel bütünlüğün özünde gerçeğe hürmet vardır İnsanın her şeyden fazla, kendisi ile ilgili bilgiye ihtiyacı vardır Ahlaklı ve faziletli insan, kendisini tanıyan, tanımaya çaba eden, bilhassa, farkına vardığında kendisine acı veren eksiklikleri ile yüzleşme cesaretini gösterebilen insandır
İnsan ilişkilerinin temelinde güven yatar İnsanların Mevlana ’nın deyişiyle “ Ya olduğun gibi görün, yada göründüğün gibi ol biçiminde ifadesini bulan, bireysel bütünlüğe sahip bir insana güvenmemeleri mümkün değildir Karşılıklı güven ve kavrayış toplumun istikrarını da sağlayan kayda değer bir takviye noktasıdır
Bireysel bütünlüğe değerinde verilmeyen bir toplumda insanlar “mış gibi davranırlar Bu stil ilişkilerin hakim olduğu toplumlarda verilen sözler tutulmamakta ve ağzından meydana çıkan sözlerin ikna ve yaptırım gücü olmamaktadır
Daha geniş anlamıyla her tarafta tanımlarsak, bireysel tamlık kişinin kendi kendini aldatmaması, inandığı değerler çerçevesinde yaşamını oluşturmasıdır

* Hakkaniyet

Adalet ve hakkaniyet, tüm kültürlerde bulunan değerlerdir Adalet kavramının ve hukuk sistemlerinin özünde bu değerler vardır
Hakkaniyet, haklı olana hakkını tahsis etmek demektir Bunu, “Emek mukabili olmayan hak mevcut değildir özdeyişiyle Atatürk fazla güzel açıklama etmiştir Kültürü hakkaniyete değer veren bir toplumda haklı olan zinde, hakkaniyete bedel verilmeyen toplumda ise dinç olan haklı konumunda olmaktadır Hakkaniyete değerinde vermeyen toplumlarda zamanla yalan, hırsızlık, görevi istismar etme gibi kötü davranışlar artmakta, dürüst millet ezilmekte, nefret edilen şey kültürü gelişmekte, kanunsuzluk artmaktadır
Son olarak “Yiğidi öldür, hakkını yeme atasözümüz, hakkaniyet kavramının önemine dikkat çekici etmektedir

d İnsan Onuruna Hürmet
İnsan onuru “canın bir parçasıdır ve allah vergisi kazanç Her insan ister yeni doğmuş bir bebek, ister yoksul, ister zengin olsun onurları yönünden eşit bulunmaktadır
Kültürü, insan onuruna layık veren bir toplumda çocuğa da değerinde verilir Çocuğa gösterilen uyarı ve saygı gerçekten o toplumun geleceğine yapılan yatırımdır
Bireyin en kıymetli varlığı onurudur Kişi onuruyla yükselir Bir ’in değeri olmadan, çoğun değeri olamayacağına göre, toplumdaki insana değerinde verilmeden bir ailenin, bir kurumun, bir ulusun değeri oluşturulamaz
İnsan onuruna değer verilmeyen toplumda zorlama ve nefret kültürü gelişmekte ve insanların özgürce yeni şeyler üretmeleri de olası olamamaktadır
Lider personel olarak bizlerin, yönetirken kullanmak mecburiyetinde olduğumuz vasıtaların en ön önemlisi insandır İnsan faktörünün iştirak etmediği hiçbir faaliyet söz konusu değildir Personelini tarafsız, vicdani ve insani niteliklerde yöneten bir amir veya idarecinin mutlaka başarılı olacağı kabul edilmelidir Böyle bir idarecinin mutlaka sevilip sayıldığı ve nihayet personelinin en yakın desteğine sahip olduğu tecrübelerle sabittir
Liderlerin bunu uygularken, personeline uygun davranışlar sergilerken uygulaması gereken genel kurallar, nizamlar ve disiplin sağlayıcı davranışlardan imtiyaz vermesi zorunlu değildir Bilhassa silahlı kuvvetler yapısı içinde disiplini bozucu davranışlara göz yummak hakkaniyetli kullanmak seslenmek değildir Disiplinli olmak da acımasız bir yönetim göstermek değildir Çünkü disiplinin tanımı içinde ''Astın ve üstün hukukuna riayet ’ vardır
Türk tarihinde yöneticilerin halka insan onuruna saygılı ve hakkaniyetli davranmalarını buyuran pek fazla eser vardır Atilla'nın liderlik sırlarında şöyle der:
“Komutanlar başkalarının değerlerini anlayıp takdir edebilmeli, diğer kültürlere, inanç ve geleneklere karşı saygılı ve aklıselim olmalıdır
İnsanlara eşdeğer adil ve insan onuruna saygılı muamele etmek bu değin önemli olduğuna göre bizler astlarımıza nasıl davranmalıyız? Bu sorunun cevabını tarih baştan başa tüm komutanlar aramış ve farklı alanlara yönlendirilmiş sonuçlara varmışlardır Bunların ışığında, kabul görebilen bazı tavsiyeleri şöyle sıralayabiliriz:

* Astlarınızı inançlarıyla alay etmeyin hürmet duyun
* Astlarınıza fena laf sarf etmeyin
* Astlarınıza onları küstah işler vermeyin
* Aynı işi yapan kişiler arasında işini daha iyi yapanları bir teşekkürle de olsa ödüllendirin
* Haklarını koruyun
* Cezalandırmak gerektiğinde cezanın seviyesini iyi ayarlayın
* Astlarınıza güvendiğinizi hissettirin
* Astlarınızı gerektiği zamanlarda bilgilendirin

e Hizmet
Kısaca “biz yaşadığımızdan dolayı birbirimize hizmet etmekle yükümlüyüz İfadesi hizmet değerini özetlemektedir
Dünyadaki canlı cansız tüm varlıklar, gerçekte farkında olmadan birbirlerinin yaşamlarını devam ettirebilmelerine tezgâhtar olmaktadır
Hizmet değerini yitiren toplumlar ulusal birlik kavramını da kaybettiğinden değil olmaya mahkum olmaktadırlar Nitekim tarih böyle örneklerle doludur
Türk Kurtuluş Savaşı, yurttaşların, kişiye özel çıkarlarını bir yana bırakarak, yurdu ve milleti kurtarma gayesiyle kenetlendiği, başarılı bir çaba ve ulusal birlik örneğidir Kıt imkanlara karşın halk müziği yurda hizmeti onurla bir devir sayarak mücadeleden yılmamış ve zafere ulaşmıştır

f Sevgi
Sevgi, insanın en esas ihtiyaçlarından birisidir Sevgi, duygu ve düşüncelerin paylaşılması, incelmesi ve bu nedenle istikrarlı ve varlıklı hale gelmesidir
18 yüzyılda yaşayan Alman filozof Arthur Shopenhauer, etik üstüne yaptığı fikri çalışmaları ile felsefe dünyasına ahlak konusunda yeni bir çığır açmış, yeni bir felsefe dalının Ahlak Felsefesinin oluşmasına öncülük etmiştir Shopenhauer ’a göre, egoist bir varlık olan insanı, doğada var olan reel ahlak doğrultusunda davranışa sevk edebilecek tek bir kök vardır Bu kök ise, insanın benliği dışındaki bir varlığın ızdırabını kendi benliğine dahil ederek acıyı kendi acısıymış gibi algılaması ve bu acıyı ortadan uyandırmak için fiziki bir kazanım amacı gütmeksizin, uğraş sarf etmesidir
Sevgi de bunu gerektirir Buna kadar ahlaklı davranışın tek ve reel temelinin sevgi olduğu sonucunu çıkarabiliriz
Benliğimiz dışındaki bir varlığa sevgi ile yaklaşabilmek, o varlığın gerçeklerini anlayabilmek ve kabul etmekten ve devamında bir çıkar amacı gütmeksizin harekete geçebilmekten geçer
Yurt sevgisi de, tek başına yalın bir sevgi değildir, bir takım değerlerle doğrularla ilişkilidir Yurt sevgisi bir insanın kendisinden başlayarak ailesini, dostlarını, çalıştığı kurumu, ülkesini ve insanlarını, doğasını ve bütün dünyayı ayrım etmesi manalı bulması, devamında değerli bulması ve sonuçta sevmesinden diğer bir şey değildir
“Bir ülkenin geleceğinin teminatı, o ülkenin yurttaşlarının bilincinde yatar Bilinçli yurttaş ülkesini aslında seven yurttaştır Bu yurdu sevdiği zaman nasıl bir gelecek yarattığının farkındadır İnsan, ama yanlışlardan temizlenmiş bir bilinçle kendisine, ailesine, çocuklarına, topluma ve ülkesinin sorunlarına eğilerek dürüst yaklaşımlar ve dürüst tepkiler geliştirebilir

Alıntı *
 
Üst Alt