Son Konu

Gavs-ı Sani Hazretleri Kaddesallahu Sırrûhul Aziz

iltasyazilim

Yeni Üye
Katılım
25 Ara 2016
Mesajlar
2
Tepkime
1
Puanları
38
Yaş
35
Credits
-2
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
ŞEYH SEYYİD SULTAN ABDÜLBAKİ EL HÜSEYNİ GAVSI SANİ HAZRETLERİ KADDESALLAHU SIRRUHUL AZİZ

Bilvanis, Siyanüs, Taruni, Havil, Dilibey, Nurşin, Kasrik ve Gadir köylerinden soluklayarak Menzil'i mekan edinen Gavs Hzleri ve oğulları (Seyda Hzleri ve Seyyid Abdülbaki Hzleri) kıyamete dek sürecek irşad faaliyeti sergilemektedirler Peygamber soyundan gelen bu aile, Şahı Nakşibendi (ks)'ın Kasrı Arifan'da başlattığı irşadın ikincisini her türlü çileye rağmen, devam ettirmektedirler Bu yüzden Menzil'e Seyda Hzleri (ks) ikinci Buhara demiştir Gerek Gavs Hzleri, gerek Seyda Hzleri ve gerekse Seyyid Abdulbaki Hzlerinin bu yerlerde Allah'ın rızasını kazanmaktan başka gayeleri olmamıştır Rızaı Bari hayatlarının parçası olmuş ve bu uğurda diyar diyar gezmişler ve bu uzun yürüyüşten sonra , Menzil en son durakları olmuş Böylece göç ve hicret hayatını yaşayarak Resulüllah'a mutabaat yaptılar

Bu yürüyüşü önce Gavs Hzleriyle köy köy gezerek başlamış Seyda Hzleri döneminde kalabalıklara dönüşmüş ve Seyyid Abdülbaki Hzlerin de ise zirveye ulaşmıştır Bu irşad halkasının içinde Şeyh Abdurrahmanı Tahi, Şeyh Fethullah, Şeyh Muhammed Diyauddin, Şeyh Ahmedel Haznevi gibi sadatlar sıralanmış, mekan değiştirenlerin yerine Gavs Hzleri, Seyda Hzleri ve Seyyid Abdülbaki Hzleri aynı heyecanla bu yolu bugüne dek taşıyarak onların yollarını takib etmişlerdir

Nöbeti devraldığı zat, hem kardeşi, hem yol arkadaşı, hem mürşidi Seyda Hzleridir hayattayken arkasında iki büklüm bir vaziyette büyük bir adabla peşisıra yürümesiyle dikkati çeken Seyyid Abdulbaki Hzleri ilerisini haber verircesine nöbeti Seyda Hzlerinden devralmıştır Babaları Gavs Hzleri olan bu ikili, ailenin gözbebekleridir adeta

Seyyid Abdulbaki Hzleri tâ çocukluk yaşlarda hastalığa yakalanmış, zayıf ve bitap düşmüştür Malum bizim gibi zayıf insanlar için hastalık günahlara kefaret olan ilaçtır ama, büyük zatlar için makam almalarına veya bir basamak ilerisine sıçramak için verilen ilaçtır Verem hastalığına yakalanmış, ama hasta haliyle Siirt'te, oradan da Van'a okumaya gitmeyi ihmal etmedi O zamanları medrese talebeliğinin yanısıra , tevbe de veriyordu Bir yandan hastalık, bir yandan talebelik ve bir yandan da Gavs Hzlerinin emri doğrultusunda irşada yardımcı olmasıyla alametlerini tâ o günlerde belli etmesi büyüklüğüne işarettir

Gavs Hzleri Van'a gönderdi Van'da ne oldu? Kısa zamanda irşad halkası genişledi ve çoğaldı Kötü hallerini bırakan halkaya dahil oluyordu Tabii bu arada rahatsız olanlar muhalefet etmeye başladılar İstemeyenler ve çekemeyenler oldu Münkirler boş durmadılar, hemen şikayet ettiler İkiüç gün tevkif edildikten sonra Seyyid Abdulbaki Hzlerini genç yaşta 30 gün süreyle tutukladılar Molla Ahmed bu durumu Gavs Hzlerine açıklamaya çekinir, rahatsızlık duyacağını hesap ederek önce tereddüt etti ve nihayet Seyyid Sıtkı'ya söyler Zaten Seyyid Abdülbaki Hzleri hastaydı Bir de hapishane hayatı eklenince, bütün bunları Gavs Hzleri işitirse ne yapar düşüncesiyle Molla Ahmed'in anlattıklarını dayıları açıklarDayıları Seyyid Sıtkı diyor ki:

Ben Gavs Hzlerine söyleyince, Gavs Hzleri öyle oldu ki, öyle ferahlandı ki, inanın çiçek gibi açıldı Öyle tebessümle bana dedi ki:

Ondan büyük nimet ne var? Allah'a şükredelim İmamı Rabbani, Şahı Nakşibendi, Abdulkadir Geylani, Şahı Hazne hepsi içerde mapus kaldı Onlara mutabaatı oldu Bazıları hata yapıyor, suç işliyor, tevkif ediliyor ve ceza altına giriyor Bu Allah'ın yolunda tevkif edilmiş ve nezaret altına alınmış ne kadar büyük nimettir Ne kadar şükretsek azdır

O yörenin insanları kötü işleri bırakıp, yola gelmesinden rahatsızlık duyanlar Yüzbaşı'ya şikayet ediyorlar, o da huduttaki yüzbaşıya bildiriyor, derken yirmibeş muhtardan imza toplayarak gözaltına alıyorlar

30 günden sonra serbest bırakıyorlar Gerçi şikayet edenlerin ekserisi hakikati görünce pişmanlık duymuşlar ve yola girmişler Baktılar ki ne kadar çile çekiyorsa bu zat, o kadar Allah (CC) daha fazla veriyor Bu durumu idrak edenler hemen diz çöküp halkaya dahil oluyorlardı 30 günden sonra Menzil'e geliyorlar, daha sonraları tekrar okumak için gidip geliyorlardı Allah'ın dostları hepsi çekmiş, eziyet onlar için lezzet ve taddırSeyyid Abdulbaki Hzlerinin terbiyesinde başta Gavs Hzlerinin ve Molla Derviş gibi Hocaların katkısı büyüktür Seyda Hzleri nasıl ki Gavs Hzlerinin emrinde nasıldı, Seyyid Abdülbaki belki ikiüç misli daha fazla Seyda (ks)'ın emrindeydi Seyda Hzleri ağabeykardeş ilişkisinin ötesinde can yoldaş idiler Seyyid Abdulbaki Hzleri Gavs (ks)'ın döneminde bile Seyda Hzlerinin karşısında sanki ölü ve cansız gibiydi, yani teslimiyet çoktu Zaten Seyyid Abdülbaki Hzlerinin bu halleri , onun ileride Seyda Hzlerinden sonra büyük bir zat olacağını haber veriyordu Adabı ve halleri Seyda Hzlerine layık olmaya çalışacağımmesajını ortaya koyuyordu

Nitekim de Seyda Hzleri bu dünyadan göç ettikten sonra irşad daha da kat kat arttıSeyyid Abdulbaki Hzleri hastalık çektiği için genç yaşlarda çok zayıfmış, ince yapılıymış Gavs Hzlerini Ankara'ya yolladı, o hastalık geçti, dönüşte kilo almaya başladı Böylece o zayıflık da üzerinden alınmış yerine heybet hakim olmuş Hem de öyle bir heybet ki, sima olarak artık babası Gavs
Hzlerine benziyordu Seyda Hzlerinin sofilerinden Gavs'ı tanımayanlara, Seyyid Abdulbaki'yi görmeniz kâfi deniliyor Gerçekten de, Gavs'ı görenler yüzcek benzediğini söylüyorlar Hastalık, hapis, eziyetler derken sabır yürüyüşünü Seyda Hzlerinin arkasında adapla yapıyordu Seyda Hzlerinin halifelik öncesi ve sonrası emrinden çıkmayan birisi varsa o da Seyyid Abdulbaki Hzleri idi Hayatında iki şey mukaddes biliyordu: birisi Gavs Hzleri ve Seyda Hzleri, diğeri ise Kur'an ve hadis

Öyle ki , Seyda Hzleri şu işi yap, hemen yapıyordu Ağabeykardeş ilişkisi teslimiyet çerçevesinde geçti Zaten Mürşidi Kâmil'in alameti âdâbıdır Gavs Hzleri vefat edince bütün işleri Seyda Hzleri yapıyordu O yıllar en büyük yardımcısı Seyyid Abdulbaki (ks)idi Hayatını âdâb ve teslimiyet üzerine tanzim etmişti Gavs Hzlerine de öyle candan ve aşktan bağlıydı ki,
onun darı bekâya irtihali Seyyid Abdulbaki (ks)'ın iç dünyasında fırtına estirmiş, adeta şok hali yaşamasına sebep oldu Öyle bir şok ki beraber yaşadıkları Seyda Hzlerini bile bir an unuttururcasına, 21 gün biat etmemiş Gavs Hzlerinin merkadına günlerce yüz sürmüş ve onu kaybetmenin hüznünü yaşıyordu Tabii bu şoktan çıkmama hali Seyda Hzlerine beyatını
geciktirmesine sebep olmuş Seyyid Abdulbaki Hzlerinin bu haline itiraz edenler olmuş ama , o bütün bunlara aldırış etmeden Gavs (ks)'ın merkadına yapışmıştı Yine birgün Seyyid Abdulbaki Gavs'ın merkadında, Seyda Hzleri de merkadda o arada Kur'an okuyor İşte o sıra ne olduysa orda oluyor, Seyda Hzleri:

Abdulbaki oturdiyor ve beyatı o anda gerçekleşiyor Hatta, maneviyatta Gavs'ın (ks) Seyda Hzlerine üç sefer:

Raşid, S Abdulbaki'ye dikkat et Onu sana teslim ettimdediği rivayet ediliyor Böylece, Seyda Hzleri bu ikaz karşısında Seyyid Abdulbaki (ks)'ına oturdiyerek emaneti veriyor Kelimenin tam anlamıyla bu emanet Seyyid Abdulbaki'ye (ks) verilen en büyük hediyeydi Artık o şok hali
üzerinden kalkıyor, yeni bir hayata başlamanın sevinci üzerini kaplıyordu Gavs (ks)zamanındaki beraberlik eskisinden daha da çok koyulaşarak MürşidHalife ilişkisine dönüşüyor Seyda Hzleri halifeliği Molla Abdulbaki ile beraber ikisinin icazetini bir perşembe akşamı veriyor Seyda Hzlerinin sofileri Menzil'e ziyarete gittiğinde hep onu Seyda Hzlerinin arkasında iki büklüm gördü ve hafızalarımızda hep o hali kaldı Ayrıca Seyyid Abdulbaki sırt ağrılarından dolayı Seyda Hzlerinin emriyle ameliyat da olurlarSeyda Hzleri de darı bekâya irtihal edince bütün yük Seyyid Abdulbaki Hzlerinin omuzlarına binmiştir Nasıl ki, Gavs zamanında en büyük destekçi

Seyda Hzleri idi, Seydamızın döneminde de en büyük yardımcı Seyyid Abdulbaki Hzleri idi Şimdi Menzil'in işleri daha da yoğunlaşmıştır Bir yandan camii inşaatı, diğer yandan merkad inşaatı ve diğerleri bunun en büyük göstergesidir Menzil artık gelen misafirleri maddeten kaldıramadığı için, Seyyid Abdulbaki Hzleri büyük çapta inşaat ve imar faaliyetlerini başlatarak, Gavs (ks) ve Seyda (ks)'ın bıraktığı temelleri daha da genişletmişlerdir

Önce Türki Cumhuriyet'lere yönelik bir seyahatı başlatırlar Daha sonra bu yolculuktan sonra umre hazırlığına koyulur Türki iller ve Umre yolculuğu derken, Menzil'e döner dönmez merkad ve camii inşaatını gerçekleştirir Sene içinde de Afyon'u ve Pursaklar'ı ziyaret ederek hem irşad hem de mutabaat yapıyorlar Seyda Hzlerinden devraldığı yük, beşon misli daha da artarak
bu dönemde şeritle (iple) tevbe verme metodunun görülmesi bu dönemin en belirgin özelliğini ortaya koyması bakımından mühimdir O kadar yük artmış ki, Allah'ın rahmeti ve kudreti olmasa hiç bir insanın bu yükü taşıması mümkün değildir Bütün bu eziyetleri Allah için çekiyorlar Her türlü insanın nefes kokusuna normal bir insan, değil bir gün, bir saat bile dayanamaz Öyle oluyor ki, camii tıklım tıklım, üstüste secde ediliyor, nefessizlikten dayanılmaz hale geliyor Böyle olduğu halde, hem camii inşaatı, hem Menzil'in işleri, hem sırt ağrıları, hem de irşad faaliyetlerini bıkmadan usanmadan, aralıksız bir şekilde yürütüyorlar Fakat, Allahü Teala ona göre kuvvet vermiş Allah'ın muhabbeti olmazsa ve sadatların muhabbeti olmazsa bütün bu işlerin yapılması imkânsızdır

Bel ağrılarına rağmen yine de irşaddan geri kalmıyor, devamlı sofilerin hizmetinde Rahatsızlığını bile hiçbir zaman dile vurmaktan haya edinen bir mizacı var Hastalığını soranlara, sıkılgan bir vaziyette anlatmaktan imtina ediyor, ancak ve ancak sırtını çeviremediğini görerek anlaşılıyor Dikkatle bakıldığında kendini ve sırtını çeviremediği gözlerden kaçmıyor Bunlara rağmen irşad faaliyetlerine yılmadan usanmadan ve sorumluluk duygusuyla devam ediyorlar Bu vazifeyi madem yapacaksan, tam yapacaksın şuuruyla hareket ediyor Allah (CC) ecirlerini artırıyor

Seyyid Abdulbaki Hzleri denilince ilk evvela âdâb akla geliyor Gavs (ks)'ın Şahı Hazne'ye bağlılığı ve Seyda Hzlerinin Gavs'a teslimiyeti, Seyyid Abdulbaki (ks)'ında zirveye çıkarak âdâba dönüşmüştür Diğer halifelerde de var ama, Seyyid Abdulbaki'de tarif edilmez bir şekilde
bambaşka

Seyda Hzlerinin ardından merkadı ve camiiyi yapması, evlere ve çeşmelere el atması gibi faaliyetlerine de akıl sır ermiyor Yani tasarrufatına akıl ermiyor ve çok hızlı başladı Tabii hep Allah'tan geliyor Bu dönemde çorba daha da fazla kaynıyor, ekmek daha çok çıkıyor, tabiri caizse on misli oldu

İşte bu yoğun faaliyetinde Seyyid Abdulbaki Hzlerinin dilinden sohbet bile işitemez olduk Zaten fırsat yok Sohbet ederse, tevbe veremezsin ve irşadın aksamasına yol açar O bakımdan hiç boş durmuyor, o yüzden sohbete sıra gelmiyor Seyda Hzleri Gavs'tan sonra yaklaşık iki sene çok sohbet etti, sonradan birdenbire bıraktı Vefatına yakın veda niteliğinde sohbetleri oldu o kadar Fakat, Seyyid Abdulbaki Hzleri irşadı devraldıktan sonra sohbet etmemesi, yukarıda işaret ettiğimiz hususlardan kaynaklanmaktadır Bu dönemde amel, zikir ve akıl ön planda Muhabbetten ziyade çalışmak, bu dönemin en belirgin özelliği

İşin özü, fazla söze ne hacet, Seyyid Saki Hzlerinin de buyurduğu gibi:

Artık emeklemeyi bitirdik, şimdi Amel zamanı

Ğavsi Hizani (ks) vefat ederken halifesi Şeyh Abdurrahman etTahi (ks) cagirdi ve ona bir vasiyette bulundu dedi ki: Ben gidiyorum Ahmet Berive isminde birine rastlarsan benden selam soyle bize dua etsin buyurdu Şeyh Abdurrahman etTahi (ks) hayatı boyunca Şeyhinin bu vasiyetini yerine getirmek icin gözünü açtı fakat Berive isimli bir zatı bulamadı O da vefat ederken halifesi Şeyh Fethullah (ks) yı yanına cagırdı bu emanetı ona devrettiDedi ki: Şeyhimin bana bir vasiyeti vardi ben onu yerine getiremedim o vasiyeti sana devrediyorum Ahmet Berive isimli bir zatı gorursen ona soyle Seyhımın ve benım selamımı soyle bizlere dua etsın dedıŞeyh Fethullah (ks) bu emaneti yerine getirmek icin ugrasti ama oyle bir zata o da rastlayamadıO da vefat ederken halifesi Şeyhinin oğlu,Şeyh Muhammed Diyaüddin (ks) a aynı emaneti devretti Dedi ki: Ğavsin selami var,Seyda Tahi’nin selamı var,Seyh Fetullah olarak benımde selamım var,Ahmet Berive’yi bulursan bu selamları ona ilet ve bizlere dua etmesini talep et dediBir gun atının ustunde giderken,karsıdan gelen iki tane genc gorduGenclere selam verdi onlarda selamı aldı,tanısalım dedılerGenclerin birsi adını soyledi,sıra dıgerıne gelınce bende Ahmet Beriveyim dedi

Hazret atından indi seni arıyoruz genc dedi Dedi Ey genc, Ğavsı Hizani’nin selamı var,Seyda Tahi’nin sana selamı var,Şeyhim Fethullah’ın sana selamı varOnlar senden dua istiyor ama onların yanında bana da dua et dediGenc o dediğin zatlar kim ben kim,onlara dua etmek ben kim dediSen orasını karıstırma selamları al ve dua et Genc Veaykumselam dedı ve ellerini actı emri yerini getirdi Ondan sonra hazret tut elimi dedi Yarabbi! Ben pişmanın… diye Sadatı Nakşibendiyye’nin tevbesini verdi onu kendine mürit kabul ettiTerbiyesine aldı ve yetiştirdiVe daha sonra Hazretin halifesi olarak Sadatin nisbetini Hazne şehrine götürdü ve irsada orda devam etti Gün geldi Ğavsı Bilvanisi Abdülhakım elhuseyni Sadatın dergahında terbiyesini tamamladı irşadını,seyrü sülükünü tamamlamak üzere rüyadaki bir işaretle onun (Şahı Hazne’nin) kapısına gittiÇalıştı gayret etti,yıllarca sefer (Turkıye’den İran’a) etti neticede Ğavsı Bilvanisi bu gorevi aldı tekrar bu şuheda vatana Türkiye ye getirdiĞavsı Bilvanisi ile birlikte o seferleri yapan bir Seyyid,daha sonra Şahı Haznenin huzruna vardiğinda Şahı Hazne “Şeyh Abdülhakim ne yapıyor? diye sordu Seyyid halini anlattı
Şahı Hazne bana Abdülhakım’ın cocuklarından haber ver dedi O ailenin ve Ğavsı Bilvanisi’nin yakını olan

Seyyid: Şeyh Abdülhakim’in üç oğlu var,
birinci oğlunun ismi Seyyid Muhammed dedi,Şahı Hazne: Şeyh olur buyurdu

Seyyid : İkinci oğlunun ismi Seyyid Muhammed Raşid dedi, Şahı Hazne: Onun cok buyuk cemaatı olur buyurdu

Seyyid: üçüncü oğlunun ismi Seyydi Abdülbaki dedi,Şahı Hazne: Alem onun zamanında irşadı bir gorsun dedi…

Sadatlar Ahmet Berive’ye selam soylemıs o da Şeyh Abdülhakim elhuseynın üçünçü oğlunu işaret etmiş ondan haber vermişAlem onun zamanında irşadı gorsun diye daha cocuklugunda (Ğavsı Sani Seyyid Abdülbaki’nin) haber vermiş

Şeyh Abdülhakim elhuseyni, Şahı Hazne’nin müjdelediği bu kucuk Seyyid hasta iken,hastahanede yatarken ziyarete bir sofi geliyorElinde bir çiçek hasta ziyaretine geliyor ve o Sofi anlatıyor “Şeyh Abdülhakim (ks), Seyyid Abdülbakinin basında duruyordu Ğavsı Sani yatakta yatıyorduBen çiçeklerle girince hosuna gitti ve dedi ki: Sofi sen Seyyid Abdülbaki’yi seviyor musun?
Sofi evet kurban cok seviyorum Şeyh Abdülhakim dedi ki: Ah keske onun zamanına erişsekte üç gun murridi olsaydık…
İşte kardeslerim butun Sadat bu mübareği Ğavsı Sani (ks) yi haber vermiş,bütün Sadat bu müjdeyi vermiş Neden vermiş? Ümmeti Muhammed gaflete düşmesin zamanına yetişirse elinden tutsun,eteğine yapışsın,imanını kurtarsın diye Hepsi bizim için… Bu mübarek nasıl ırsad edıyor kı butun sadat bu mubaregı haber vermıs Haber verdiki irşadının altıncı senesınde Elhamdülillah sofilerinden suana kadar vefat edipte imanını kurtaramayan hic kimse olmadı buyurdu Ğavs hazretleriBu Ğavs iman kurtarıyor… Bu Ğavs cehennemden kurtarıyor… Allah (cc) rahmet ipidir yapısanı kurtarıyor… Bu asırda ımanı kurtarmak kadar kıymetlı bırsey yoktur
O zat buyurdu ki:şu asırda musluman kimliği tasıyıp vefat edenlerin yüzde 1520 si imanla kabıre ınıyorEkseriyeti imanını muhafaza edemıyorObur taraftan Sadatın elinden tutan,corbasını ıcen hıc kımsenın ımansız gıtmedgını soyluyorBu tamamen bir rahmet tecellisidirBu Allah’ın rahmetidirBu Rasulluha’ın mucızesidirBu ahir zamanın şiddetli,agır,fitnelerin yaygınlastıgı donemde Cenabı Hakkın Ümmeti Muhammede bir rahmetidir,bir rahmet tecellisidirBir meczup zaat var, ona dedim benim Şeyhim artık elden tevbe vermiyor,sarıklarla altmısyetmiş kişiye birden tevbe veriyor ne dersin bu işe diye sordumMeczup dedi ki: abi o iplerle cehnnemden sizleri cıkarıyor dedi…
Kuyuya dusene ip atılır,cehnnem cukuruna dusmekte olan Müslümanlara da bu Sadatlar ip atıyor… Kim tutarsa Allah (cc) izniyle kurtulur… Bir kac hukuk adamı Menzil’e gelmiş Ğavsı Sani (ks) demiş ki: tevbe etmek şartmıdır,sizin elinizi tutmak şartmıdır? Onsuz olmaz mı ?
Ğavs: şart değil amma siz hukuk admısınız,bir insan mahkemeye düşse,davası olsa o insan tek başına mı davasını görmesi guzeldır yoksa bir avukat tutup avukat marıfetıyle mi kendini savunması daha guzeldır
Adamlar demiş: Avukatı olsa daha rahat işini goruravukat onu daha guzel mudafa eder
Ğavs: Aynen ahıret işi de böyledirKim o Sadatların elini tutarsa,sekiz sartı yaparsa İlahi noterde bunlara, vekalet vermiş oluyor,İlahi noterde o Sadata vekaletname veriyorSon nefeste ölürken imanla ölme vekaletnamesi, şeytana karsı yardım vekaletnamesı,kabirde sual melekleri gelince yardım vekaletnamesı,mahserde hesap verirken şefaat vekaletnamesı,sırattan gecerken yardım vekaletnamesi O vekaletnameyle o zaat gelir şeytan kacar,melekler neden geldin dediğinde de Allah (cc) onun vekaletı var,Ben kabul ettım ona karısmayın derO şekilde gerek son nefeste,gerek kabirde,gerek mahserde,gerek sıratta o vekaletnameyle gelirler Mümmeti Muhammede yardım ederlerŞart değil amma bu kadar da faydası var ne dersiniz buyurmus
O hukukcularda insaflı ınsanlarmıs o vekaletnameyı bızde verelim demişler…

Kim bun zatların izinden giderse Allah’ın izniyle Peygamberimziin ve ashabının izinden gitmiş olur…

Bütün ehli sünnet cemaatlar güzeldir,haktır amma gülizar başka…
Yeri gelmişken gülizar meselesine de el atalım “ padişahın gulızar ısmınde bır eşi varmıs Bir gun gülizar vefat etmıs Padişah yaslara burunmusAnnesi gelimiş padişaha oğlum sen neden üzülüyorsun sen padişahsın ıstesen ıstedgın kızı alırsın demıs,ben senın ıcın agaların beylerın kızlarnı getıreyım ıstedıgını sec demıs Padişah kabul etmıs Kızlar gelmıs padısah bakmıs ve annesine donmus ANNE BUTUN KIZLAR GUZEL AMMA GULIZARIM BASKA demiş…
(Kasrı Arifandan)



Bir tane sofi varmış
bu sofi vefat etmiş
vefat etmeden önce sürekli kendine soru sorduklarında Şeyhim bilir dermiş
bu sofi fenafişeyh olmuş yani
bu esnada Menzil'de
Gavsımız Abdülbaki Hazretleri de sofiler ile bahçe çalışması yapıyormuş
o sırada Gavsımız KSA gülümsemiş
yanındaki sofilerden birisi demiş ki
Gavsım haddimiz olmayarak soruyoruz ama,
siz böyle gülümsemezdiniz bu kadar
sizi gülümseten olay nedir acaba? demiş
Gavs buyuruyor;
Kurban bizim bir sofimiz vardır
O sofi vefat etmiştir
o hayatta iken ona soru sorduklarında hep şeyhim bilir derdi
şimdi Münker ve Nekir Aleyhisselatı Vesselam geldiler ve Rabbin kim dediler? O da şeyhim bilir dedi Biz de gidip o soruyu cevaplandırdık Ona gülüyoruz inşallah



Abdülbaki Hazretleri ufakken 34 yaşlarında iken Bir sofi cezbeye gelir ve bu cezbe esnasında kendini kaybederek Gavsıma vurur Gavsım yere düşer Sofinin cezbe hali bitince aklı başına gelir ve yaptığı hatayı anlayınca özür dilemek ister ve utanır Gavsım da der ki etrafındaki sofilere, Kurbanlar bu sofi bizden özür diliyor ancak bir şart ile kabul ederiz
Bize 1 kilo ceviz alırsa afederiz diyor
sofi hemen gidip ceviz alıyor ve veriyor Daha sonra ise, Gavsım diyor ki o sofiye; kurban ben büyüyünce SULTAN olacam diyor
sofi de inanmıyor tabii ve evet evet öyledir gibi geçiştiriyor
neyse zaman devran dönüyor ve Seyyid Muhammed Raşid Hazretleri KSA Şeyh oluyor mübarek de vefat edince, yerine Gavsım geçiyor
ve bir gün sofilere tövbe veriyor
bu esnada tövbe kuyruğu oluşuyor
kuyruk içinde de o tokat vuran sofi de var
ama çok yaşlanmış
neyse sıra bu sofiye geliyor
Seydam elini çekiyor ve diyor ki
Kurbaaaan cevizleri hatırladın inşaAllah



Mersinli bir sofinin anlattığı Abdülbaki Hz lerinin anlatılmasını istediği bir rüyayı nakledelim

Bir gece rüyasında iki cihan serveri efendimiz (SAV) rüyasında görür yanında Hulafai Raşid’in diğer sahabeyi güzün efendilerimiz bulunmaktadır efendimizin önünde büyük bir sofi topluluğu vardır efendimiz (SAV ) Sıdık u Ekber Ebu Bekir efendimize döner ya Ebu Bekir gir sofilerin içinden kendi meşrebinden (benzerinden) olanları çıkar Hazreti Ebu Bekir efendimiz girer sofiler topluluğunun içinden bir gurubu çıkarır efendimiz (AS) hazreti Ömer (RA) döner ya Ömer sende gir kendi meşrebinden olan insanları sofilerin içerisinden al çık der hazreti Ömer efendimizde girer bir grup sofi alır çıkar

Arkasından hazreti Osman efendimiz ve hazreti Ali KEREMALLAHU VECHE efendimize aynı emiri verirler onlarda girer bir gurup sofi alır çıkarlar geriye çok sofi kalmıştı ALLAH RASULÜ (sav) EFENDİMİZ Abdülbaki (ksa) döner ya Abdülbaki bunlar kim diye sorar
Abdülbaki (KSA) boynunu büker sesini çıkarmaz ALLAH RASÜLÜ tekrar sorar
Bunun üzerine Abdülbaki Hz leri buyururur efendimiz bunlar bazen hatmelerini kaçıran bazen virtlerini terk eden sofilerdir buyurmuş …

ALLAH RASÜLÜ (s:a:v)buyurur öyle ise bunları da biz götürelim der

Bir sofinin yaşadığı bir olayı İsveçre ’de oturan yetkili bir arkadaştan nakledelim
Bir gün Şahı Hazne ksa nın torunlarından birisi menzile gelir Menzil’de Abdülbaki Hz leri ile birlikte gezerken önde Abdülbaki Hz leri arkada Şahı Hazne ‘nin torunu ve diğer sofiler Adabı bilen o sofi Şahı hazne Hzlerinin torununa şunu sorar

Kurban bizim bildiğimiz adaba göre Sizin önde Abdülbaki Hzlerinin arkada gitmesi icab ederdi Amma görüyoruz ki siz arkada O önde gidiyor Bunun hikmetini anlayamadık sebebi nedir ?
Şahı Haznenin torunu anlattı

Ben bir gün rüya gördüm Ruyamda çok güzel bir taht vardı Acaba bu taht kimin diye düşünürken dedem Şahı Hazneyi gördüm geldi tahtın sağ tarafında ayakta dineldi Arkasından Gavs Abdulhakim Hüseyni Hzleri geldi dineldi Ben merak ediyordum acaba tahta kim gelecek oturacak Herhalde Allah Rasulü gelecek diye düşünüyordum İlerden birisi belirdi Yüzünü nurdan göremiyordum Ben pür edep seyrediyordum Geldi tahta oturdu İyice dikkat ettiğimde Abdülbaki Hzleri olduğunu gördüm Dedemin ve Abdulhakim Hüseyni Hzlerinin edep tuttuğu bir insanı bir Allah dostunu zamanın Gavsının önünden nasıl yürüyebilirim…
O sofi anlatmaya devam ediyor

Biz Seyda Muhammed Raşid Hzleri zamanında çok gördük ki Şahı Haznenin hizmetcisi gelse Seyda Hzleri bizzat kendisi ilgilenir ve onun karşısında pür edep dururdu Yorum size ait …

(Linkleri sadece kayıtlı üyelerimiz görebilirForumTR üyesi olmak için tıklayınız) den alınmışdır kaynak belirtmeden yayınlanamaz



Gavs’ın vekilleriyle sohbet ederken , güzel bir kardeşimizle tanışmak nasip oldu İstanbul Zeytinburnu’ndan Adem Efendi anlatmıştı Kendisi öğretmenliği bırakmış ve Gavs’ın emriyle bir arkadaşıyla iş yapmaya başlamış ve iflas etmişler Gavsımıza gelip bu durumu arzetmiş Mubarek buyurmuş: Git şirkette otur Bir ara Zeytinburnu’na seyidim “F Gelir Dükkanda hiçbir şey yoktu Seyyidim “F Dükkanın içerisinde dolaşarak burası güzelmiş, mevkiside yerindedir dedi Sonra tekrar Adem’e dönerek sofi siz iflas ettiniz ?

Evet Seyyidim
Mubarek tekrar dükkanın içerisinde dolaşmış ve çıkıp gitmiş Aradan yarım saat geçmeden kendilerine para ile mal vermeyen bir firmadan telefon gelmiş Telefondaki kişi şöyle söylemiş:

Size bir kamyon mal gönderiyorum % 10 iskontolu peşin fiyatına istediğiniz zaman ödemek şartıyla… biz şok olmuştuk Seyyidimin gelip gitmesinden sonra ve Gavs’ında duası bereketiyle çok kısa zamanda 6 ay gibi bir zaman zarfı içerisinde bütün borçlarımızı ödediğimiz gibi hatırı sayılır şekilde de zekat verdik İşlerimiz güzelleşti

Bir gün enteresan bir tecelli oldu Dükkanımıza tesettürlü bir bayanla bir erkek girdi Tesettürlü olunca ben kalktım buyrun dedim Lavaboları sordular Şu falan firmaların şu filan firmanın diye fiyatlarıyla söyledim Şu da Aziz Mahmut Hüdayi Vakfı’nın lavabosudur dedim Kadın hiç tereddüt etmeden bundan alalım dedi Kocası ta Anadolu yakasından 100 km gibi bir yoldan buraya sadece bu lavabo için mi geldik dedi

Ben kadına sordum:
Neden Aziz Mahmut hüdayi vakfının lavabosunu tercih ettiniz?

Kadın şöyle dedi :
Allah dostlarının vakfı olduğu için

Ben merak ettim ve sordum:
Allah dostlarından kimi bilirsiniz?

Kadın şöyle söyledi :
Ben bir gün rüya gördüm , rüyamda Rasulü Ekrem (sav) efendimizi gördüm Elini öptüm Bana dedi ki : Kızım beni ziyaret etmek istersen evladım “AB’nin yanında bulursun dedi Bende o gün bugündür aylardır “AB Hzlerini arıyorum Buraya gelişimizde bir tevafuktur bilmiyorum

Hemen onları büroya aldım “AB hzlerinin vekili olduğumu ve Adıyaman Menzil’de ikamet ettiğini söyledim ve onları yolcu ettim Bilahare menzil e gittiğimde o bayanın rüyasını Gavsımıza anlattım



Menzilde Acemi bir sofi adayı Gavsımızı hanei sadetlerine kadar takip ederGavsımız tam içeri girecekken bir kaç defa seslenir: Abdulbaki Bey!,Abdulbaki Bey!,Abdulbaki Bey!, Gavsımız geri döner Sofi adayı''Afedersiniz Abdulbaki bey şayet müsaitseniz bir tevbe rica edebilirmiyim?''der Gavsımız tebessüm buyururlar hemen oracıkta tevbe verirler Sonra Gavsımız buyurur''Bu da bizim kibar sofidir''



Bir gün laz bir sofi menzile tövbe tazelemeye gider ama son derece de sinirlidir menzilde camiye girer ve sadatımız Seyyid Gavsı Sani hzlerini volta atarak beklemeye başlar sultanımız gelir bakar ki bizim laz sofi çok gergin dolanır sultanımız selam verir laz sofi de selamı alır sultanımz sorar hayırdır sofi gerginsin?der sofi başlar anlatmaya: ben bir ara otobüs almıştım tam işler yoluna girdi derken devrildi der seydamız: ee sofi? der belli bir zaman sonra kamyon aldım tam işler yoluna girdi derken o da devrildi seydamız: eee sofi? der ondan sonra da bir tane tır aldım o da devrildi der seydamız: eee sofi? der laz sofi bu sefer: ben geçenki gelişimde senin elinden tövbe ettim o da devrildi der seydamızın bu cevap hoşuna gitmiş tövbeyi tazelettirmiş ve göndermiş sofiyi



Trabzonlu sofinin birisi girmiş cami içindeki kuyruğa Ha bekler de bekler sıra bir türlü kendine gelmez Sıradayken sürekli tekrar ediyormuş, Sultan neyin var derse, benim halim ne olacak derim Sıra geç gelince ve Sultan'ında o halini görünce sormaz mı sofi; Sultanım senin halin ne olacak?
 
Üst Alt