Son Konu

Göstergebilim Nedir?

iltasyazilim

Yeni Üye
Katılım
25 Ara 2016
Mesajlar
2
Tepkime
1
Puanları
38
Yaş
35
Credits
-2
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
Dilimizde bilhassa dilbilim (Fransızca linguistique) sözcüğü örnek alınarak yapılmış olan göstergebilim (Fransızca semiotique ya da semiologie) teriminin kökleri Eski Yunanca ’daki ‘semeion ’ sözcüğüne dayanmaktadır Birincil bakışta ‘göstergeleri inceleyen bilim dalı ’ veya ‘göstergelerin bilimsel incelemesi ’ olarak tanımlansa da günümüzde göstergebilim ‘gösterge ’ ve ‘bilim ’ sözcüklerinin anlamsal içeriğinden daha bambaşka ve büyük bir boyut kazanmıştır
Göstergebilim konu olarak, hayati faaliyetler süreci içerisinde ortaya çıkan, doğal dil de dâhil her türlü irtibat etkinliklerinde yer alan gösterge dizgelerini ele alır Bu tanımdan yola çıkarak gösterge için, insanların bir kalabalık yasamı içinde birbirleriyle anlaşmak nedeniyle yarattıkları ve kullandıkları doğal tüm iletişim yollarıdır diyebiliriz Örneklerle açıklarsak; diller (örneğin Türkçe, Fransızca, İngilizce vb), dağıtılmış jestler (elkolbas hareketleri), sağırdilsiz alfabesi, trafik işaretleri, bir takım meslek gruplarında kullanılan flamalar (mesela denizcilerin flamaları), afişleri, moda, mimarlık düzenlemeleri, yazın, resim, müzik, vb Bunların hepsi birer dizgedir Değişik araçların kullanılmasıyla (ses, yazı, gösterme, hareket vb) tüm bu dizgeler emin bir kasıt bütünü oluştururlar Bu anlamlı bütünlerin toplamı da gösterge diye adlandırılır
Kısaca, göstergeler, kendilerinden diğer bir şeye gönderme yapan eylemler yâda yapılar bütünüdür Kodlar ise, içinde göstergelerin düzenlendiği ve göstergelerin birbirleri ile nasıl ilişkilendirileceğini belirleyen sistemler olduğunu söyleyebiliriz Fiske bu gösterge ve kodların başkalarına aktarıldığını yada başkalarını için hazırlanmış ülkü getirildiğini öne sürer Fiske ’ye göre hepsi yani göstergeleri kodları iletişimi aktarma yâda alma bir toplumsal ilişkiler bütünüdür Fiske göstergebilimin evreni çözümlemeyi amaçladığını söylemektedir
Gösterge ve göstergebilim kavramları üstüne eskiçağlardan beri felsefeciler, bilim adamları ve doktorlar göre farklı alanlara yönlendirilmiş görüşler ortaya atılmıştır Dilsel göstergeler ilk kez edinmek üzere öbür alanlardaki göstergeler incelenmiştir Göstergeler, ilk önce, MÖ 3 yüzyılda Stoacılarla birlikte bilhassa mantık ve dil alanındaki tartışmalarda ‘anlam kuramı ’ olarak ortaya çıkmıştır Bu yaklaşma, Ortaçağ ’da felsefe kapsamı içerisinde ele alınmıştır 17 ve 18 yüzyıllarda, kasıt ve dil kuramları tasarlayan felsefeciler (Locke, Leibniz, Diderot, Condillac, Lambert) göstergeler ve amaç taşıyan biçimler ile ilgili çalışmalar yapmışlardır Bunların arasından İngiliz filozof John Locke bir çalışmasında, göstergeleri tahlil öğretisini ‘semiotike ’ olarak adlandırmıştır
Günümüze geldiğimizde ünlü iletişimci John Fiske ’ye kadar ise bir gösterge, kendisinden başka bir şeye gönderme yapan, duyularımızla kavrayabileceğimiz somut bir şeydir ve varlığı, kullanıcıların onu bir gösterge olarak kabul etmelerine bağlıdır demektedir Fiske ’nin bunu açıklamak için sık kullandığı bir örneği vardır Şöyle ki; “açık artırmayı yöneten müzayedeciye bir gösterge olarak kulak mememi çekmemi ele alalım Gösterge burada, fiyatı artırdığına gönderme yapar ve hem benim tarafımdan keza de müzayedeci tarafından bu anlamda kabul edilir Kasıt benim tarafımdan müzayedeciye aktarılır: artık iletişim gerçekleşmiştir demektedir
Modern anlamdaki göstergebilimin birbirinden habersiz iki öncüsü, Amerika ’da Charles Sanders Peirce ve Avrupa ’da Ferdinand de Saussure ’dür ABD ’li felsefeci, mantıkçı ve matematikçi Pierce, göstergebilimin bağımsız bir bilim dalına dönüşmesini sağlamıştır Keza dilsel ayrıca de dil dışı göstergelerle ilgili tasarladığı kurama ‘semiotic ’ adını vermiştir Peirce ise göstergeyi, göstergenin gönderme yaptığı şeyi ve göstergenin kullanıcılarını bir üçgenin üç köşesi olarak görür Her köşe öteki ikisiyle yakından ilişkilidir ve oysa diğerleriyle ilişkileri acısından kavranabilir
İsviçreli dilbilimci Saussure ise çağdaş göstergebilimin Avrupa ’daki öncüsü sayılmaktadır Saussure azıcık daha farklı bir yaklaşımı benimseyerek dilsel göstergeleri dilbilimin tahlil alanında değerlendirirken, dil dışındaki göstergelerin işleyişini araştıracak bir bilim dalının kurulmasını öngörmüş ve bu bilim dalını Fransızca ‘sémiologie ’ terimiyle adlandırmıştır Saussure göstergenin, kendi bedensel biçiminden ve çağrıştırdığı zihinsel bir kavramdan oluştuğunu ve bu kavramın, dış dünyanın bir kavranışı olduğunu söyler Gösterge gerçeklikle sadece onu kullanan insanların kavramları yoluyla ilişkilenir demektedir
Saussure; söylem, dizge, dizge içinde layık nakliye, eşzamanlılık, artzamanlılık, nedensizlik, uzlaşımsallık ve toplumsallık gibi kavramlara açık sözlülük getirmiştir Saussure; Peirce ’dan farklı olarak, dış dünyayı bir yana bırakarak göstergeyi, kavram ve onun temsilcisi olan sözcükten oluşan iki düzlemli zihinsel bir işlem olarak ele almaktadır Saussure ’e kadar her şey, zihnimizdeki kavramla başlar, kavram oluşmadan sözcük oluşmaz, yani kavram ve kelime, bir kâğıdın birbirinden ayrılamayan iki yüzü gibi düşünülmelidir
20 yüzyılda Saussure ve Peirce ’ın etkisi kendisini yoğun olarak dilbilim alanında göstermiştir Daha sonraları; Louis Hjelmslev, Roman Jacobson, Vladimir Propp, Tzvetan Todorov, Algirdas Julien Greimas gibi isimlerle gelişmeler devam etmiştir
Roland Barhes, dil dizgesini misal dizge sayarak lüzum edebiyata gerek başka alanlara bu açıdan bakmıştır Fransız yazan ve edebiyat eleştirmeni Roland Barthes göstergeye birazcık daha geniş ve ayrı bir yaklaşma sergilemektedir F de Saussure ’ e göre filoloji, genel göstergeler biliminin yalnızca bir bölümünü oluştururken, Roland Barthes bu görüşe karsı çıkarak, göstergebilimin dilbilimin bir bölümünü oluşturduğu düşüncesini savunur Barthes ’ e kadar toplumsal yasamda, insan dilinin açık havada, emin bir genişlikte olan gösterge dizgelerinin bulunduğu hiç de belirli değildir
LeviStrauss, antropolojiye göstergebilimsel bir görüntü açısıyla yaklaşmıştır Göstergebilimi, mimari, kullanım nesneleri, gibi alanlara taşıyan ise Umberto Eco olmuştur 1950 ’lerden başlayarak çabucak büyüyen medya, göstergebilimin en manâlı kullanım alanı olmuştur Bu dönemde reklamlar ve televizyon dizileri özenle incelenmiştir Basınyayınlama teknolojilerinin gelişmesi ve sanal kavramının ortaya çıkmasıyla, göstergenin dış dünyadaki gerçeklerden tamamen koptuğu ileri sürülmüştür
Küreselleşme ve postmodern hoşgörüyle, istikrarlı dizgelerin varlığı inkâr edilmeye başlanmıştır Kargaşa kuramı gibi, rastlantı ağırlıklı kuramlar öne çıkmaya başlamıştır
Kaynakça:
Rıfat, M () Göstergebilimin ABC ’si İstanbul: Say Yayınları
Fiske, J (2003) Irtibat Çalışmalarına Antre (S İrvin, Çev) Ankara: Bilim ve Sanat Yayınları
ErkmanAkerson, F (2005) Göstergebilime Antre İstanbul: Multilingual
Barthes, R (2019) Göstergebilimsel Serüven (6Baskı b) (M Rıfat, & S Rıfat, Çev) İstanbul: Yapı Kredi Yayınları
 
Üst Alt