Son Konu

Gözün Yapısı,İşleyişi ve Hastalıkları

Editör

Editor
Katılım
22 Ağu 2023
Mesajlar
8,854
Tepkime
5
Puanları
38
Yaş
36
Credits
5,025
Geri Bildirim : 1 / 0 / 0
1.Refraksiyon Kusurları
2.Katarakt
3.Glokom
4.Şaşılık
5.Retina-Vitreus Hastalıkları
6.Optik Sinir ve Görme Yolları Hastalıkları
7.Göz Yaralanmaları
8.Konjonktivitler
9.Keratitler ve Kornea Hastalıkları
10.Üveitler, Göz İçi İltihapları ve Behçet Hastalığı
11.Gözyaşı Sistemi Hastalıkları
12.Göz Kapağının Hastalıkları
13.Göz Tümörleri
14.Alerjik Göz Hastalıkları
15.Göz Yorgunluğu
16.Laser Tedavisi
17.Göz Hastalıklarının Tedavisinde Yeni Gelişmeler
18.Şeker Hastalığı ve Göz Sağlığı
19.Renk Körlüğü
20.Kontakt Lensler ve Bakımı

Göz hastalıklarını sıraladıktan sonra sizlere sırayla tek tek bu hastalıkları açıklayacağım..

Ancak hastalıklarını açıklamadan önce göz nasıl bir organımızdır çalışma mekanizmaları nelerdir onları öğrenelim ondan sonra patolojik hallerini yani hastalıklarını incelemeye başlayabiliriz..

Gözün Yapısı ve İşleyişi

GÖZÜN YAPISI

Konjonktiva
Kornea
İris
Göz Bebeği
Göz Merceği
Sklera
Uvea
Retina
Optik Sinir

Göz sıvısı
Saydam Sıvı
Koroid (Damar Tabaka)


Konjuktiva: Skleranın dışını kaplayan şeffaf zar. Konjuktiva gözün ön bölümünü nemli ve temiz tutmaya yarayan bir çok küçük bez içerir. Göz küresini dış etkilerden korumaya yarar.


Kornea (Saydam Tabaka): Skleranın irisin önünde bulunan şeffaf bölümü. Gözü dış etkilerden korur. Işığı geçirir. Mercekle birlikte optik görüntüyü retinaya odaklar. Gözün ışık ışınlarını en güçlü kıran bölümüdür.

İris: Gözün renkli kısmı. Korneanın arkasında bulunur. İrisin ortasında gözbebeği denen açık bulunur. Gözbebeği büyüyüp küçülerek göze giren ışığın miktarını ayarlar.

Göz Bebeği:İrisin merkezindeki siyah bir daire gibi gözüken deliktir. Gözün içi karanlık bir odacık gibi görev gördüğü için bu delik siyah gözükür. Bazen fotoğraf çekimi sırasında fotoğraf makinasının flaşı patladığı zaman bu odacığın içi aydınlanabilir ve gözün iç kısmının rengi olan kırmızı-sarı renk fotoğrafta gözükebilir. Kimi fotoğraflarda gözlerin kırmızı gözükmesinin sebebi budur. Aynı şekilde göz hekimleri özel bir aydınlatma sistemiyle bu odacığı aydınlatarak, göz bebeğinin bakarak gözün arkasını görebilirler.

Mercek: Renksiz, saydam yapılıdır. Oval biçimdedir. İrisin arkasında bulunur. Göze giren ışık ışınlarını retina üzerine odaklar. Işık ışınlarını retina üzerinde odaklayabilmek amacıyla uzayıp yuvarlaklaşarak şeklini değiştirir.

Sklera: Gözün en dışta bulunan tabakası. Diğer adı göz akıdır.

Retina (Ağ Tabaka): Gözün en içteki bölümüdür. Retina görsel uyaranlara tepki veren hücreleri içerir. Bunlar koni ve çubuk hücrelerdir. Çubuk hücreler büyük form ve ayrıntılara duyarlıdır. Görülenin ne olduğunun anlaşılmasından sorumludur. Gün ışığında ve iyi aydınlatma koşullarında iyi işlevde bulunur.

Optik Sinir: Retinada kör nokta ile başlar. Koni ve çubuk hücrelerden aldığı mesajı beyine iletir.

Saydam Sıvı: Göz küresinin içinde bulunur. Berrak, jelatinimsi bir sıvıdır. %99’u sudur. Göze şeklini verir. Eğer sıvının niteliği bozulursa görme bulanıklaşır.

Koroid (Damar Tabaka): Sklera ve retina arasındaki tabaka. Birçok kan darmaı taşır ve gözü besler. Görme ile ilgili doğrudan görevi yoktur.

Göz sıvısı: Hemen korneanın arkasında bulunur. Bulunduğu boşluğa ön oda denir. Bu sıvı sürekli üretilir ve boşaltılır. Kornea ve iris arasındaki atıkları temizler.

GÖZÜN FİZYOLOJİSİ(İŞLEYİŞİ)

  • Işık ışınları korneadan, göz sıvısından, gözbebeği ve göz merceğinden geçer.
  • Gözbebeği, ışığın yoğunluğuna göre büyür ve küçülür.
  • Işık ışınları saydam sıvı içinden geçerek retinadaki koni ve çubuk hücrelerde elektrik tepkisine dönüştürülür.
  • Görme süreci retinada başlar. Işık ışınları retinadaki koni ve çubuk hücrelerde elektrik tepkisine dönüştürülür.
  • Optik sinir yoluyla beyindeki görme merkezine iletilir. Eğer gözün bütün bölümleri görevlerini yerine getiriyorsa iletilen bilgiler beyin tarafından yorumlanır ve görsel bir imgeye dönüştürülür.
Gözümüzün yapısını ve işleyişini öğrendik şimdide sırayla yukarıda saydığımız hastalıkları tek tek ele alalım..

GÖZÜN HASTALIKLARI

1.Refraksiyon Kusurları:Yani gözün ışığı kırma kusurları.
Bunlar:


  • Miyop
  • Hipermetrop
  • Astigmat
  • Presbit
olarak sıralanabilirler. Dünyada insanların %35'inde miyopi, %15'inde hipermetropi, %15'inde astigmatizma bulunduğu tahmin edilmektedir. Bu insanların %70'i gözlük ve kontakt lens kullanımından memnun değildir.

1-Miyop

A. Miyop kusurunun Şikayetı ve Bulguları



Çoğu Miyop uzaktaki nesneleri zor veya bulanık görür. Mesela otoyol tabelaları,sınıfta arka sıralarda tahta.Televizyona çok yaklaşırlar ,gözlerini kısarak bakarlar . Okuma,örme,bilgisayar gibi yakın işlerini rahat yaparlar.
Kalıtımsal olabilir ve genellikle 8-10 yaş cıvarı ortaya çıkar.Tipik olarak vücut gelişimine bağlı olarak 20li yaşlara kadar değişik oranlarda miyop ilerleyebilir.Daha sonra durur veya daha yavaş ilerler.
Toplumun yaklaşık %40ı değişik derecelerde miyoptur.


B. Miyop kusurunun Nedenleri

Gözün önden arkaya normalden uzun olduğu veya kornea veya merceğin kırma gücünün normalden fazla olduğu durumda gelişir.Bu sebeple resim retina yüzeyinde değil onun önünde oluşur.
Miyop, gözleri kullanmak veya yormakla hiçbir ilgisi yoktur.Miyop'un en belirgin ortak neden kalıtımdır.
Miyop bazı göz veya genel rahatsızlıklarla birlikte veya onların sonucu olarak ortaya çıkabilir.(diabet-marfan-keratokonus-katarakt v.s.) Bu da göz muayenelerinin doktorlar tarafından yapılması gereği ve önemini gösterir.
miyop_normal.jpg

Normal Görüş
miyop_bozuk.jpg

Miyop Görüş

C. Miyop Teşhisi
Muayene sonuçu belirlenir.

D. Miyop Tedavi Seçenekleri

-GÖZLÜK VEYA KONTAKT LENSLER

Halen en yaygın düzeltme şeklidir. Tedavi edici özellikleri yoktur. İlerlemeye etkileri yoktur.

-REFRAKTİF CERRAHİ
  • LASER Cerrahisi (Lasik-PRK)
    -8 dioptriye kadar tavsiye edilir
  • OPHTEC Fakik IOL (Sabit göz içi lensi)
    -Lasere uygun olmayan,genç myoplarda tavsiye edilir
  • Şeffaf Mercek Değişimi (Refractive Lens Exchange)
    -monofokal
    -multi/bi fokal

    -Lasere uygun olmayan veya 50 yaş üstü kişilere tavsiye edilir.
  • Kornea içi sabit kontakt lens
2-Hipermetrop

Hipermetrop
görüntünün retina arkasında odaklanması sonucunda bulanık görme yaratır. Bunun sebebi gözün ön-arka boyunun kısa oması, daha ender olarak da korneanın veya göz merceğinin kırma kuvvetinin az olmasıdır. Hipermetropun derecesi ve kişinin yaşına bağlı olarak bazı hipermetroplar uzağı ve bazen de hem uzak hem yakını iyi görebilirler. Bu nun sebebi uyum gücünün genç yaşlardaki kuvvetidir. Fakat bu yorgunluk ve ağrı verebilir ve yaşla kuvvet gittikçe azalır. Toplumun %10 unudan fazlası gözlük veya başka bir şekilde düzeltmeye ihtiyaç duyan hipermetroplardır.(Toplam %30)
Hipermetropların miyopun tam tersi olarak uzağı iyi gören fakat yakını göremiyen olduğu sanılır. Uyum gücünün fazla olduğu genç yaşlarda böyle gibi görünebilir hatta yakında bile şikayet olmayabilir fakat yaş ilerledikçe uyum gücü azalır ve belirtiler önce yakında daha sonra uzakta da ortaya çıkar. Aslında bir hipermetrop ne yakını ne uzağı eforsuz göremeyen kişidir ve bir miyop her yaşta yakını iyi görebilirken uyum gücünü kaybetmiş 50yaş üstü bir hipermetrop hem uzak hem yakın içi düzeltme ihtiyacı hissedecektir.

A. Hipermetrop'un Şikayeti ve Bulguları
Göz etrafında ağrı,göz yorulması,gidip gelen bulanıklık,huzursuzluk,kolay dikkat dağılması gibi şikayetler ile başlar ve bunlar özellikle uzun süre yakın mesafe çalışmalarında oluşur.Bu şikayetler gizli hipermetropun derecesine,ne kadar yakın işi yapıldığına ve uyum gücü rezervi açısından yaşa bağlıdır.
Yüksek hipermetropu olan bir çocukta bu şikayetler dışında uyum eforunun tetikleyebileceği içe şaşılık da söz konusu olabilir..
hipermetrop2.jpg

B.Hipermetrop'un Nedenleri

Gözün kısa veya kırma gücünün zayıf olması sonucudur. Işınlar retina arkasında odaklanırlar.

C.Hipermetrop Tedavi Seçenekleri

-Gözlük veya kontakt lensler

Halen en yaygın düzeltme şeklidir. Tedavi edici özellikleri yoktur. İlerlemeye etkileri yoktur.

-Refraktif cerrahi
  • LASER Cerrahisi (Lasik-PRK)
    +4 dioptriye kadar tavsiye edilir
  • OPHTEC Fakik IOL (Sabit göz içi lensi)
    -Lasere uygun olmayan,genç hipermetroplarda tavsiye edilir
  • Şeffaf Mercek Değişimi (Refractive Lens Exchange)
    -monofokal
    -multi/bi fokal

    -Lasere uygun olmayan veya 50 yaş üstü kişilere tavsiye edilir.
  • Kornea içi sabit kontakt lens
3-Astigmat


Korneanın yuvarlak olmadığı , yumurta şeklinde olduğu bır durumdur.yumurta veya rugby topu gibi astigmat bir korneanın 2 kesiti ,temel eğrisi vardır,biri yassı diğeri ona 90 derecede daha dik. Bu iki farklı eğri ışığı farklı kuvvette kırarlar ve retinada iki görüntü oluşmasına neden olurlar.

A. Astigmat Şikayeti ve Bulguları

Astigmat
‘ı olan kişiler uzak ve veya yakında bulanık veya gölgeli görürler. Görüntü hiçbir zaman keskin değildir. Bir yönde net olan çizgiler 90 derece aksinde bulanık görülebilirler. Mesela pencerenin dik kenarları netken yatay kenarları bulanık görülebilir. Daha net görme eforu baş ağrısı ve göz etrafında ağrı ,baskı yapabilir ve kişi kolay yorulup işi bırakmak zorunda kalabilir. Astigmatism değişik dercelerde olabilir ve gözlük veya lens takanların %30-40 ında astigmat bulunur. Astigmat tek başına olabileceği gibi miyop veya hipermetropla birlikte olabilir.

Kalıtım bir faktördür,gözün yorulması,az ışık,çok bilgisayar v.s. gibi dış faktörlere bağlı değilidir ve zamanla bir miktar artma,azalma veya açı değiştirme gösterebilir. KERATOKONUS denilen bir rahatsızlık da yüksek ve değişken astigmata sebebiyet verebilir. Muayene esnasında tesbit edilir ve tedavisi farklıdır.

B. Astigmat Tedavi Seçenekleri
Belli bir dereceye kadar ve şikayet yoksa tevdavi gerektirmez.

-GÖZLÜK

-KONTAKT LENS

En iyi görme düzeltmesini sert veya yarı sert lensler sağlar.Fakat alışması daha zor ve özellikle tozlu ortamlarda daha rahatsız olduğu için TORIC denilen yumuşak lensler tercih edimektedir.Yine de bazı durumlarda toric lens ile iyi görme sağlanamıyabilir ve sert türde lens gerekebilir. Keratokonusa bağlı astigmatlar ender olarak yumuşak toric lenslerle ,bazen basit gazgeçirgen sert lenslerle ve daha ileri safhasında özel kalıplı gaz geçirgen sert lenslerle düzeltilir.Eğer bu tür lenslerle de iyi görme sağlanamıyor veya lens tahriş ediyor veya oturtulamıyorsa kornea nakli söz konusu olabilir.

- EXCİMER LASER
(LASİK-PRK-LASEK-EPİLASİK)

-PHAKİK IOL (TORİC IOL)

-ASTİGMATİK KERATOTOMY

4-Presbit (yakın görme problemi)

A. Presbit Şikayet ve Bulgular


Presbit başlayan kişiler okuma gibi yakın işleri yaparken zorluk hissetmeye başlarlar.Yakın nesneler bulanır,yakın iş yaparken zorlanma ve yorgunluk belirir.Diğer bir erken şikayet yakından uzağa geçişte kısa bir süre için uzağın da bulanık olmasıdır.Bunun sebebi yakına uyum için sarfedilen zorlu kasılmanın hemen gevşeyememesidir.Bunu otofokuslu bir kameranın mesafe ayar raylarının kayganlığını kaybetmesine benzetebiliriz.Diğer bir gözlem artık kolların kısa kalmasıdır,çünkü gayrı ihtiyarı yakın nesne uzağa tutularak netleştirilmeye çalışılır.

B.Presbit Nedenleri

Çocuk ve gençlerde göz içi merceği yumuşaktır ve göz içi bazı kasların kasılması sonucu eğimini değiştirerek kırma kuvvetini arttırabilir ve böylece yakın nesneler net olarak odaklanabilir. Yaşla gittikçe artan şekilde sertleşir ve şekil değiştirme kabiliyetini kaybeder. Bu da yakın odaklanmayı zorlaştırır ve 45 yaş cıvarında düzeltme ihtiyacı gelişir.Bu olgu uzağa hipermetrop olanlarda daha erken miyop olanlarda daha geç veya hiçbir zaman ortaya çıkmayabilir.Buna Presbiyopi denir.

C. Presbit Tedavi Seçenekleri

-Gözlük

Tek yakın,üstü uzak için numaralı veya 0 ,altı yakın için bifokal(çizgi ile ayrılmış) veya multifokal (görünmeyen geçişli) gözlükler tercih edilebilir.

-Kontakt Lens
Kontkt lens takanlar tek göze uzak,diğer göze yakın için lens takabilirler.Buna monovizyon denir.İlk günler zorluk çekilse de çok detaylı görme ihtiyacı olmayan kişilerde alıştıktan sonra pratik bir çözümdür. Multifokal lenslerle hasta mutluluk oranı görme açısından çok düşük olduğundan bunlar gelişmedikçe tavsiye etmiyeceğim. Contact lens wearers may opt for either "monovision" or bifocal contact lenses

-Excimer Lazer
Lasere uygun myoplarda aynı kontakt lenslerde ki gibi monovision teklif edilebilir yani tek gözü uzak için sıfırlamak diğer gözü yakını iyi görebilecek kadar eksik düzeltmek yani biraz myop bırakmak. Lasere uygun belli dereceye kadar hipermetroplarda multifokal laser yani hem uzak hem yakını düzeltme kalıpları denenmektedir,henüz tutarlı,tekrarlanabilen ve optik kaliteyi muhafaza eden sonuçlara ulaşılmış olmamakla birlikte ilerleme kaydedilmektedir

-Refraktif Lens Değişimi (Presbyopic Lens Exchange/Prelex)
Şeffaf lens değişimi Multifokal Lensler Son yılların belki de en önemli gelişmesi sayılabilir.Zaten 75 yaş üstü toplumun yarıdan fazlası katarakt ameliyatına ihtiyaç duyacaktır. Kişi yakın gözlük takmak istemiyorsa hele bir de zaten uzak için ayrıca ihtiyacı varsa aynen katarakt ameliyatını yapıp uzak yakın sıfırlayan mercek göz içine konabilir ve bir daha gözlüğe ihtiyaç duyulmaz.

-Skleral expansıon band ve kornea içine yerleştirilen sabit kontakt lensler
Henüz yeterli tutarlılıkta başarı yakalanamadığı için detaya girilmeyecektir.


2.Katarakt

Katarakt nedir? Nasıl oluşur?

Gözümüzde doğal olarak bir mercek bulunur. Bu mercek gözün renkli kısmının hemen arkasında yer alır ve şeffaf olduğu için normalde görülmez. Biz göz bebeğini siyah olarak görürüz. Bu siyahlık aslında gözün arka kısmının karanlığıdır.
Mercek göze gelen ışınları sinir tabakasına düşürerek net görüntü oluşmasını sağlar. Işığın merceği geçip sinir tabakasına ulaşabilmesi için merceğin berrak olması gerekir. İşte bu saydam mercek çeşitli nedenlerle bu mercek bulanıklaşırsa buna katarakt denir. Bu kesiflik merceğin herhangi bir yerinde veya tamamında bulunduğu gibi hafif ve şiddetli olabilir. Genellikle bu kesifleşme birden olmaz yavaş ilerler.

Katarakt bir yaşılık hastalığı mıdır? Gençlerde de görülür mü?
Bebeklerde dahil olmak üzere her yaşta insanda görülebilir. Orta yaşlarda nadirdir. Yaş ilerledikçe sıklığı artar. 50-59 yaş arasında olanların%65�i, 80 yaş üzerinde olanların hepsinde kesiflik bulunur. Fakat bu kesiflik görmeyi her zaman kayda değer bir şekilde bozmayabilir.

Kataraktın oluşum nedenleri nelerdir?
Kataraktın erişkinlerdeki en önemli nedeni lensin içinde yaşlanması ile birlikte meydana gelen değişikliklerdir. Çocuklarda ise metabolik hastalıklar, akraba evliliği, anne karnında geçirilen hastalıklar, .gebelikte ilaç kullanımı, enfeksiyöz durumlar ve yaralanmalar etkili olur. Ayrıca şeker hastalığı, göz içi iltihabı (üveit) böbrek hastalığı, glokom, yüksek kan basıncı ( hiper tansiyon) ve uzun süre kortizonlu ilaç kullanımı katarakt yapabilir.

Katarakt ilaçla tedavi edilebilir mi?
Kataraktın cerrahi dışında herhangi bir tedavi şekli yoktur. Halen denen bazı ilaçlar olmakla birlikte henüz başarışlı bir sonuç. Bildirilmemiştir. Kaçınılması imkan dahilinde olan yaralanmalara, ilaç kullanımı ve beslenme gibi şartlar düzenlenerek kataraktın az bir kısmı engellenebilir.

Katarakt'ın belirtileri nelerdir?

*Bulanık nokta. Ağrısız giderek artan görme azalması.

* Gözde kamaşma veya ışığa hassasiyetin azalması

* Sık gözlük numarası değişimi

* Gözlüğü sık silme ihtiyacı

*Araba sürerken zorlanma

*Gece görme azalması

*Okumak için kuvvetli ışığa ihtiyaç duyma

* Bir gözle çift görme

* Renklerde soluklaşma veya sarılaşma

Katarakt tedavisinde uygulanabilecek en iyi yöntem nedir?
En iyi yöntem lensin kendi zarlarının içine yerleştirildiği dikişsiz ameliyat FAKO yöntemidir. Hastanın durumu veya cerrahinin gidişine göre diğer yöntemlere de ihtiyaç duyulabilmektedir.
Katarakt operasyonlarında FDA veya CE onaylı mercekler kullanılmalıdır. Katarakt ameliyatında kullanılan merceklerle ameliyattan sonra hastanın gözlüksüz uzağı görmesini ve yakın için gözlük kullanmasını planlarız. Bazı hastalar düşük numaralar da olsa uzak gözlüğe ihtiyaç duyabilirler. Veya son zamanlarda kullanılan multifokal ( yakın ve uzağı gösterme özelliğine sahip) mercek yerleştirilmesi, ameliyattan sonra günlük rutin işleri hiç gözlük kullanmadan yapabilir hale getirir. Bu multifokal merceklerin özelliği, hem yakın hem de uzağa odaklama yapabilmesidir.

Katarakt ameliyatı sonrası nelere dikkat edilmeli?
Ameliyattan birkaç saat sonra göz açılabilir. Hastadan birkaç gün süreyle gözünü ve yüzünü yıkamaması, bunun yerine yüzünü ıslak bezle silmesini istiyoruz. Hasta Katarakt ameliyatından bir hafta sonra banyo yapabilir. Operasyon sonrasındaki 1. gün, 1. hafta, 1. ay kontrolleri yapılır. Bu zaman zarfında göz damlalarıyla hem gözün iyileşmesi hem de enfeksiyona karşı korunması sağlanır.

Katarakt tekrarlar mı? Katarakt ameliyatı olanlarda yeniden katarakt oluşmaz.
Operasyonla, merceğin içine yerleştirildiği zar zamanla kesifleşebilir. Bu halk arasında �ikincil katarakt� olarak isimlendirilse de aslında katarakt değildir. Bu oluşum lazerle 30 saniye içinde kolayca tedavi edilebilir.


3.Glokom

GLOKOM (GÖZ TANSİYONU YÜKSEKLİĞİ) NEDİR?


Glokom, göziçi basıncının yükselmesi nedeniyle görme sinirinin giderek zayıflamasına ve böylece görme kaybına yolaçan ciddi bir hastalıktır. Birçok glokom çeşidi vardır. Fakat en sık görülen glokom tipi açık açılı glokomdur.

GLOKOM NASIL TEŞHİS EDİLİR ?

Özellikle, kronik açık açılı glokom adı verilen en sık görülen glokom çeşidinde, eğer göziçi basıncı çok yüksek seviyelerde değilse hastalık hiçbir belirgin belirti vermeden sinsi olarak seyreder. Bu nedenle hastalığın teşhis edilmesi, ilerlemiş dönemlerinde yapılır.
  • Glokom, çoğunlukla başka bir nedenle, sıklıkla da sıradan bir gözlük muayenesi veya basit nedenlerle doktora başvuran hastalarda yapılan muayene sırasında tesadüfen teşhis edilir. Bu nedenle göz muayenesi sırasında göz tansiyonunun ölçülmesi ihmal edilmemelidir.
  • Ayrıca, bir kısım hastada akut glokom krizi denilen ve göziçi basıncının ani olarak çok yüksek düzeylere yükselmesiyle ortaya çıkan, şiddetli göz ağrısı, başağrısı, gözün kıpkırmızı olması, bulantı, kusma gibi gürültülü bir tabloyla kendini gösterir. Bu durumda teşhis çok kolaydır ve acil tedavi gerekir.
  • Glokom teşhisinde göz doktorlarının klasik olarak birlikte aradıkları üç bulgu gereklidir. Bunlardan birincisi, göziçi basıncının yüksek olmasıdır. Normalde göziçi basıncı 10-20 mm. civa basıncı düzeyindedir. Göz içi basıncının 20 mm civa basıncının üzerinde bulunması çoğunlukla glokom lehindedir, ancak sadece göziçi basıncının yüksek bulunması,glokom teşhisi için yeterli değildir. Çünkü göziçi basıncı 20 mm civanın üzerinde olduğu halde normal olan gözler olduğu gibi, göziçi basıncı 20 mm civanın altında olmasına rağmen glokomlu olan gözler de mevcuttur. Glokom teşhisi için ikinci olarak aranılan bulgu, gözdibi muayenesinde görülen göz siniri tahribatıdır. Üçüncü bulgu da, görme alanı muayenesinde, görme sinirindeki tahribatı gösteren görme alanı bozulmalarıdır. Glokomlu hastalar, göziçi basıncı düzeyi, görme sinirinin ve görme alanının durumu birlikte değerlendirilerek izlenirler ve yine bu bulgulara bakılarak ilaç tedavisine veya ameliyata karar verilir.
GLOKOM ERKEN TEŞHİS EDİLMEDİĞİNDE GÖRME KAYBINA YOLAÇAN CİDDİ BİR HASTALIKTIR:

Glokom, sinsi bir hastalıktır. Çoğunlukla ileri dönemlere kadar hiçbir belirti vermez ve doktor muayenesi olmadıkça ortaya çıkarılması güç bir hastalıktır. Glokom yavaş seyreden, fakat sürekli ilerleyen ve giderek göz siniri tahribatına yani görme kaybına yolaçan karakteristik bir belirtisi bir belirtisi olmayan kronik bir göz hastalığıdır. Tedavi edilmediğinde kesinlikle görmenin tümüyle kaybına neden olan bir hastalık olduğundan, teşhis edildiğinde hastalığın niteliği ve ciddiyeti, doktor tarafından hastaya ve hasta yakınlarına tüm açıklığıyla anlatılmalıdır. Çünkü hasta, hastalığın ciddiyetinin tam bilincinde olmadığında çoğunlukla tedaviyi sürdürmemekte, bu da görme kaybıyla sonuçlanmaktadır.

GLOKOMUN TİPLERİ

Glokom başlıca açık açılı ve kapalı açılı glokom olmak üzere iki tipte görülebilir.
  • AÇIK açılı glokom: Glokomların %85-90'ı bu tiptedir. Açık açılı glokomlu hastalarda hastalık belirgin bir belirti vermeden sinsi seyrini sürdürür ve hasta, hastalığının farkında olmaz. Ancak son döneme yaklaştıkça görmesinin bozulduğunu ve azaldığını farkeder ve doktora başvurur. Fakat bu durumdaki bir hastada, göz siniri büyük oranda tahrip olmuş ve görme alanı çok daralmıştır. Yapılacak tedavi ancak mevcut görmeyi korumaya yardımcı olur. Kaybolan görme geri çevrilmez. Glokom görülme sıklığı özellikle 40 yaşından sonra artış gösterir. Tüm glokomların %90'ı 40 yaşın üzerinde kişilerde görülmektedir. Bu nedenle, 40 yaş üzerindeki kişilerde göz muayenesi sırasında, göziçi basıncının ölçülmesi göz doktorları için bir kural haline gelmiştir. Özellikle ailesinde glokomlu olanlar, kendilerinde glokom olma olasılığının daha yüksek olduğunu bilerek 40 yaşından sonra hiç olmazsa yılda bir kez göz muayenesi olup göz tansiyonlarını ölçtürmelidirler.
  • KAPALI açılı glokom: Glokomlu hastaların %5-10 kadarını oluşturur. Bu tip glokom yukarıda anlatılan ve çoğunluğu oluşturan sessiz gidişli, belirti vermeyen, sinsi glokom tipinin tam tersine çok gürültülü bir tabloyla ortaya çıkar. Açı kapanması glokomu veya akut glokom krizi olarak isimlendirilen bu tabloda, birden gözde şiddetli ağrı, kızarıklık, görmenin bulanıklaşması ve azalması, ışığa hassasiyet, bulantı, kusma belirtileri ortaya çıkar. Bu tabloyla doktora başvuran hastanın göz tansiyonu genellikle 40-50 mm veya daha yüksek civa basıncı gibi çok yüksek düzeylerde bulunur. Bu yüksek göz tansiyonunun acilen ilaç tedavisiyle düşürülüp hastanın ameliyata alınması ve probleminin halledilmesi gerekir. Aksi halde, hasta doktora başvurmakta gecikirse bu yüksek göz tansiyonu ile birkaç gün içinde tam görme kaybı oluşur. Bu belirtilerin görüldüğü hastanın ağrı kesicilerle ağrıyı azaltmaya çalışmadan, bir an önce doktora başvurması gerekir.
En çok görülen bu iki glokom tipinden başka bir de sekonder glokom adı verilen bir glokom türü mevcuttur. Sekonder glokomda, gözde göziçi basıncının yükselmesine neden olan bir hastalık vardır. Bu, değişik nedenlerle oluşan göziçi kanamaları, göziçi iltahapları, şeker hastalığı, göze gelen darbeler (travma), ileri dönemdeki katarakt gibi çok değişik sebeplerle olabilir.


GLOKOM TEDAVİSİ

Glokom teşhis edildikten sonra tedavisi mümkün olan bir hastalıktır. Ancak, zamanında teşhis edilmeyip hastalık göz sinirinde tahribat yapar ve görme derecesini düşürdükten sonra teşhis edilirse, yapılan tedavi ancak mevcut görmeyi korumaya yardımcı olur. Kayıpların geriye getiremez. Bu nedenle hastalar, görme kayıpları oluşmadan, göz siniri tahrip olmadan erken dönemde yakalanırsa görme kaybına engel olunarak kolayca tedavi edilir.
GLOKOMUN TEDAVİSİNDE BAŞLICA ÜÇ YOL MEVCUTTUR.

1)
İlaç tedavisi
2) Laser uygulaması
3) Cerrahi tedavi (Ameliyat)
  • İlaç tedavisi: Glokomun ilaçla tedavisinde kullanılan birçok damla mevcuttur. Bu damlalar değişik mekanizasyonlarla göziçi basıncını düşürürler. Göziçi basıncı düşürülmeye çalışılır. Başarılı olunamazsa, ikinci damla eklenir. Yine göz tansiyonu düşmezse tedaviyi yapan doktorun anlayışına göre üçüncü damla eklenir (bu tartışmalıdır) veya diğer tedavi yöntemlerine başvurulur.

    Damla tedavisine başlamadan önce hastada kalb-akciğer rahatsızlığı olup olmadığı araştırılmalıdır. Çünkü glokom tedavisinde kullanılan damlaların bazıları, solunum zorluğuna ve kalbde ritm bozukluklarına yolaçabilir. Bu nedenle bu tür ilaçlar dikkatle kullanılmalıdır. Yine bazı tür glokom damlaları da görme bulanıklığına, gözde ağrıya, başağrısına allerjik reaksiyonlara neden olabilirler. Bir de göziçi basıncının düşürülmesinde kullanılan ve ağızdan alınan bazı ilaçlar (tabletler) mevcuttur. Fakat bu ilaçlar, göziçi basıncını kısa sürede düşürmek için birkaç gün süreyle kullanılan ilaçlardır. Uzun süreli kullanılmaları durumunda kan elektrolit dengenin bozulması (özellikle potasyum kaybı), ellerde, ayaklarda uyuşmalar ve uzun vadede böbrek taşları oluşması gibi yan etkiler ortaya çıkar. Glokomlu bir hastada göziçi basıncı damla tedavisi ile normal düzeyde seyrediyorsa ve sürekli bu düzey korunuyorsa, hasta bu damlaları sürekli ve düzenli olarak hayat boyu kullanmak zorundadır.
  • LASER tedavisi: Glokom tedavisinde, ilaç tedavisine yeterli cevap alınamayan hastalarda laser, ameliyattan önce uygulanabilen bir tedavi seçeneğidir. Laser tedavisi çok yüksek olmayan göziçi basınçlarını normal düzeye indirebilir. Etki süresi genellikle 2-3 yıl kadardır. Sonra göziçi basıncı tekrar yükselebilir. Uygun hastalarda laser, etkili bir tedavi alternatifi olabilir.
  • CERRAHİ tedavi (Ameliyat): Eğer, glokomlu bir hastada göziçi basıncı kullanılan bütün ilaçlara rağmen normal düzeye indirilemiyorsa, göz siniri tahribatı giderek ilerliyor ve görme alanı giderek kötüleşiyorsa ameliyat gerekli olur. Ameliyat gerekli olduğu halde ertelenirse hasta görmesini günden güne kaybeder. Glokom ameliyatı lokal anestezi ile yapılır. Ameliyatta yapılan işlem, gözdışına çıkmakta zorlanan ve böylece göziçi basıncının artmasına neden olan göziçi sıvısının çıkışını kolaylaştırmaktır. Bunun için değişik teknikler mevcuttur. Glokom ameliyatları, eğer hasta bebek veya çocuk ise genel anestezi ile, erişkin hastalarda ise lokal anestezi ile yapılır. Ameliyattan sonra hastanın yatması gerekli değildir. Bazen ameliyattan sonra, göziçi basıncı tekrar yükselebilir. O zaman ikinci kez glokom ameliyatı yapmak gerekebilir. Bazı inatçı glokom türlerinde standart ameliyat teknikleriyle sonuç almak mümkün değildir. Bu durumda da göze bazı tüpler (valfler) yerleştirerek, yüksek göziçi basıncı düşürülmeye çalışılır.
4.Şaşılık

Şaşılık nedir?


Şaşılık, gözlerin paralelliğinin bozulduğu ve farklı yönlere baktığı bir görsel kusurdur. Bir göz düz bakarken diğeri içe, dışa, yukarı veya aşağı kayabilir. Kayma daimi olabilir ya da ara ara ortaya çıkar. Bazen kayan göz düz bakıp diğeri kayma yapabilir. Şaşılık, çocuklar arasında sık görülen bir durumdur. Hayatın ileri dönemlerinde de meydana gelebilir. Kadın ve erkekler arasındaki dağılımı eşittir. Aynı ailede geçiş özelliği gösterebilir. Buna rağmen pekçok şaşılıklı kişide, şaşılığı olan akraba tespit edilemeyebilir.

Gözler birlikte nasıl çalışır?

Normal görmede heriki göz aynı noktaya bakar. Daha sonra beyin bu iki resmi birleştirerek üç-boyutlu bir görüntü oluşturur. Bu üç boyutlu görüntü bize derinlik algısı kazandırır. Bir gözde kayma olursa beyne iki farklı resim gönderilir. Küçük bir çocukta beyin, kayan gözden gelen görüntüyü ihmal eder ve sadece normal, iyi gören gözden gelen görüntüyü algılar. Böylece çocuk derinlik algısını kaybetmiş olur. Erişkin hastalarda şaşılık meydana geldiğinde genellikle çift görme ortaya çıkar. Çünki beyin heriki gözden gelen görüntüleri görmeye alışmıştır ve kayan gözden gelen görüntüyü ihmal edemez.

Göz tembelliği

Çocukluk esnasında heriki göz paralel ise iyi bir görme gelişmesi olur. Beyin, iyi gören gözün görüntüsünü algılar, tembel gözün görüntüsünü ise ihmal eder. Bu durum, şaşılıklı çocukların hemen hemen yarısında görülür. Göz tembelliği tedavisi: Göz tembelliğinin tedavisi 8-10 yaşına kadar yapılmalıdır. Daha sonra tedavisi mümkün olmaz. Birkaç tedavi yöntemi vardır. Bunlardan ilki iyi olan göz kapatılıp tembel gözdeki görme güçlendirilerek yapılan tedavidir. Bir başka tedavi yöntemi özel kliniklerde CAM ismi verilen aletlerle seanslar halinde yapılan tedavidir. Bu tedavi şeklinde çocuk bir aletin başına oturtularak dönen çizgiler üzerinden boyamalar yapması, şekil çizmesi ya da bulmaca çözmesi istenir. En az 20 seanstan oluşur. Üçüncü bir tedavi yöntemi ilaçlardır. Sağlam göze atropin grubu ilaç damlatılarak diğer gözün çalıştırılması esasına dayanır.
Tedavi geciktirilirse göz tembelliği kalıcı hale gelir. Kural olarak, göz tembelliği ne kadar erken tedavi edilirse sonuç o kadar iyi olur. Bunun için çocuklar, bebekliklerinde ve daha sonra senede en az bir defa olmak üzere göz muayenesinden geçirilmelidirler.

Şaşılığın sebepleri

Şaşılığın tam sebebi bilinmemektedir. Her bir gözün dış kısmına yapışarak hareketlerini kontrol eden altı kas mevcuttur. Herbir gözde iki kas, gözü sağa veya sola çeker. Diğer dört kas ise belli açılarda gözü yukarı veya aşağı hareket ettirirler. Gözlerin paralel kalıp belli bir hedefe odaklanabilmeleri için tüm kasların birlikte ve belli bir denge içinde çalışmaları gerekir. Gözlerin birlikte hareket etmesi için de her iki gözdeki kasların uyumlu çalışması gerekir. Göz kaslarını beyin kontrol eder.
· Serebral palsi (doğum esnasında oksijensiz kalıp bayılan çocuklar);
· Down sendromu;
· Hidrosefali;
· Beyin tümörleri gibi problemleri olan çocuklarda şaşılık daha sık görülür.
Katarakt veya göz yaralanmaları da görmeyi bozup şaşılığa neden olabilir.

Şaşılığın belirtileri

Şaşılığın temel belirtisi düz bakmayan bir gözdür. Bazen çocuklar güneşte bir gözlerini kapatır veya gözlerinin ikisini birden kullanmak için başlarını eğerler.

Şaşılık nasıl teşhis edilir?

Şaşılık tanısı göz muayenesi sonucu konur.Tüm çocukların dört yaşına girmeden önce görme muayenesine girmeleri önerilmektedir. Ailede şaşılık veya göz tembelliği hikayesi varsa daha önce de görme test edilebilir. Bebeklerin gözleri genellikle çapraz gibi durur. Küçük çocukların burun kökü geniş ve basık olur, ayrıca gözlerin burun kısmında bir cilt katlantısı bulunur. Bunlar sanki gözlerde çaprazlaşma varmış gibi gösterir. Çocuk büyürken bu yalancı şaşılık durumu kaybolur. Gerçek şaşılığı olan bir çocuğun durumunda düzelme olmaz. Göz hekimi, gerçek ve yalancı şaşılığı ayırt eder.

Şaşılık nasıl tedavi edilir?

Şaşılık tedavisinde amaç:

· Görmeyi korumak;
· Gözleri paralelleştirmek;
· Iki gözle görüşü yani derinliği sağlamaktır.
Tam bir göz muayenesi sonrası göz doktoru uygun tedavi şeklini belirler. Bazı olgularda çocuğunuz için gözlük önerilebilir. Verilen gözlükle kayma tamamen veya kısmen düzelebilir. Bunun dışında gözleri paralelleştirmek ya da katarakt varsa gidermek için cerrahi gerekebilir. Tembel gözü güçlendirmek için sıklıkla sağlıklı gözü kapamak gerekir.

Sık görülen şaşılık tipleri

- İçe kayma (ezotropya):
Bebeklerde en sık görülen şaşılık tipidir. Içe kayması olan çocuklar iki gözü birlikte kullanamazlar. Çoğu olguda erken dönemde cerrahi ile gözler paralelleştirilebilir. Içe kaymaya yönelik cerrahi esnasında bir veya iki gözdeki kasların gerilimi ayarlanır. Sıkı olan içteki kaslar yerinden ayrıştırılarak daha geriye alınır. Böylece gözlerin dışa bakışı sağlanır. Bazen dışa baktıran kaslar kısaltılarak gerilimlerinin artırılması ve şaşılığın düzeltilmesi sağlanabilir. Cerrahinin mutlaka kayan göze yapılması gerekmez. Diğer göze yapılan cerrahi de kaymayı düzeltebilir.
- Uyumsal içe kayma: Daha çok iki yaş veya üzerindeki hipermetrop (uzak görüşlü) çocuklarda görülür. Çocuk yakını görmek için gözlerini ayarlayabilir, fakat bu odaklama gayreti (uyum) gözlerin çaprazlaşmasına neden olur. Gözlükler odaklama gayretini azaltarak kaymayı giderirler. Bazen yakın çalışma için bifokal camlar gerekebilir. Gözleri paralelleştirmek için göz damlaları, merhemleri veya prizma denilen özel lensler kullanılabilir.
- Dışa kayma: Birbaşka sık görülen kayma tipidir. Çocuk, uzaktaki nesnelere bakarken meydana gelir. Dışa kayma, özellikle çocuk hayal kurarken, hasta veya yorgunken oluşabilir. Parlak güneş ışığında çocuk bir gözünü kısabilir.

Şaşılık cerrahisi nasıl yapılır?

Hiçbir göz cerrahisinde göz küresi yerinden asla çıkarılmaz. Göz kaslarına ulaşmak için gözü örten beyaz zara küçük bir kesi yapılır. Gözün kayma şekline göre belli kaslar üzerinde girişim yapılır. Cerrahi bir veya heriki göz üzerinde planlanabilir. Çocuklara şaşılık cerrahisi planlandığında genel anestezi gerekir. Lokal anestezi ancak erişkinlerde kullanılabilir. Iyileşme hızlı olur. Hastalar, birkaç gün içinde normal aktivitelerine dönerler. Cerrahi sonrası gözlük veya prizma gerekebilir. Bazı olgularda sonraki bir dönemde ikinci bir cerrahiye ihtiyaç olabilir.
Sabit şaşılığı olan çocuklarda erken cerrahi daha iyi sonuç verir. Bu nedenle cerrahi gerekiyorsa okul döneminden önce düşünülmelidir. Her cerrahide olduğu gibi göz kaslarının cerrahisi bazı riskleri beraberinde taşır. Bunlar, enfeksiyon, kanama, aşırı skarlaşma ve görme kaybına neden olabilecek diğer nadir sorunlardır. Şaşılık cerrahisi gözlerin paralelleşmesi için genellikle etkin ve güvenilir bir tedavi şeklidir, fakat gözlüklerin veya göz tembelliği tedavisinin yerini alamaz.

Enjeksiyonlar

Bir kasın etkisini azaltmak için özel bir ilaç olan botulismus toksini enjekte edilebilir. Böylece karşı kasın daha gergin çalışması sağlanır. Beş-on hafta içinde ilacın etkisinin kaybolmasına rağmen bazı olgularda kalıcı tedavi sağlanır. Bazı olgularda ise enjeksiyonun tekrarlanması gerekebilir ve cerrahi kadar etkili bir tedavi şekli değildir.

5.Retina-Vitreus Hastalıkları

Göz küresi dıştan içe doğru 3 kattan oluşur. Bunlardan en dıştaki sklera gözün şeklini oluşturan bağ tabakasıdır; ortada damar tabakası ve en içte de sinir tabakası yer alır. Sinir tabakası, gözün saydam tabakası ve lensinden kırılarak gelen ışınların odaklanarak görüntünün oluştuğu yerdir. Bu tabakaya retina adı verilmektedir.
Retinanın merkezinde kalan ve keskin görmeyi de içerecek şekilde en çok kullanılan bölümüne maküla denir. Makülanın burun tarafında kalan kısmında görüntüyü algılanmak üzere beyne iletecek olan görme siniri yer alır. Göz küresinin arkada retina, önde ise lens ile sınırlı bölümünü dolduran jel tarzındaki sıvıya ise vitreus denir.

Retina hastalıklarında muayene ve tanı yöntemleri
Retina, herhangi bir cerrahi girişim yapılmaksızın vücudumuz hakkında, özellikle de damar sistemi hakkında bilgi veren tek yapıdır, ancak bazı optik ortamlarla dış dünyadan ayrıldığı için kolayca görünüp muayenesi yapılamaz. Retinanın muayenesinin yapılabilmesi için bazı basit veya karmaşık teknik ve cihazların uygulanması gerekir. Göz bebeğinin ilaçla büyütülmesi de bu muayeneyi oldukça kolaylaştıracaktır.
- Oftalmoskopi: Oftalmoskopide bir ışık bir lens yardımıyla retinaya odaklanarak yapılar değerlendirilir. Bu amaçla değişik cihazlar kullanılır. Basit el aletleri retinanın düz görüntüsünü verir, görüntü büyüktür ve küçük bir alan incelenebilir. Daha ileri sistemlerde ışık farklı bir aletten verilir, elde tutulan değişik güçteki lenslerle muayene yapılır. Bu sefer oluşan görüntü terstir, küçüktür ve geniş bir alanı içerir. Retinanın oftalmoskobik muayenesinde lenslerin yanısıra aynalı sistemler de kullanılabilir.
- Renkli görme muayenesi: Renk görme bozuklukları çoğunlukla kalıtsal olmakla birlikte bazı hastalıkların seyri esnasında da meydana gelebilir. Bu nedenle gerek ayırıcı tanıda gerekse takip aşamasında renkli görme muayenesi önem arzeder. Renkli görme muayenesi Ishihara denilen ve renk beneklerinden oluşan rakamlar ya da bulmacalarla yapılır. Bazen renk yumakları ile renk görme konusunda kabaca fikir edinilebilir. Daha karmaşık renkli görme muayene yöntemleri de vardır.
- Fundus floresein anjiografi/ İndosyanin yeşili anjiografi: Bu iki yöntemde koldaki toplardamarlardan birinden renkli bir madde verilir ve bu madde göz damarlarından geçerken özel cihazlarla seri fotoğraflar alınır. Bu şekilde retinanın yanısıra gözün damar tabakasının hastalıkları konusunda da iyi fikir elde edilir.
- Göz ultrasonografisi: Ultrasonografi, ses dalgaları ile organların incelenmesine denir. Retinanın incelenmesinde çoğunlukla kornea ve lens denilen gözün saydam tabakaları kullanılır. Ancak bu tabakalar saydam olmadığında ultrasonografi ile dolaylı bir değerlendirme yapma şansı mevcuttur.
- Manyetik rezonans görüntüleme: Bu yöntem, güçlü bir manyetik alandaki atom çekirdeklerinin incelenmesi ilkesine dayanır. Atom çekirdeklerinin rezonansı sonucu elde edilen enerji içinde bol hidrojen bulunan yumuşak dokuların görüntülenmesini sağlar. Alınan görüntüler bilgisayarlı tomografi ile alınan görüntülere benzer, ama ondan daha iyi bilgi verir.
- Retina elektrik akımlarının ölçülmesi: Elektroretinografi, elektrookülografi ve görsel uyarılmış potansiyeller gibi elektrik akımını ölçen yöntemlerle bazı hastalıkların tanısı erken dönemde konabilir ve takipleri yapılabilir. Bu amaçla göz ve çevresindeki bazı bölümlere elektrodlar yerleştirilir, elde edilen akımlar elektrokardiyografi gibi bir kağıt üzerine basılır.
- Kohorent tomografi: Göze dokunmadan uygulanan bu görüntüleme yönteminde göz dokularının 10 mikron düzeyinde yüksek çözülümlü optik tomografisi yapılır. Görüntü oluşturmak için optik yankılanmadan faydalanılır.

Retinanın doğuştan bozuklukları

- Renk körlüğü
: Doğuştan olan renk körlükleri kısmi veya tamdır. Kısmi renk körlüğünde kişi kırmızı, yeşil veya mavi renklerinden birini göremez. Tam renk körlüğünde ise kişi tüm renkleri gri olarak görür. Renk körlükleri erkeklerde daha sıktır ve tedavisi yoktur.
- Albinizm: Normalde melanosit ismi verilen hücrelerde melanin yapılarak dokuların renklenmesi sağlanır. Albinolarda bu maddenin yapımında sorun vardır. Dolayısıyla derileri pembe, saç, kirpik ve kaşları beyaz görünür. Gözdeki renkli maddenin eksikliği nedeniyle direkt damar yapısının damarları görünür. Görme düşüktür, nistagmus denilen anormal göz hareketi olabilir ve ışığa karşı hassasiyet artmıştır. Albinoların bir kısmında sadece göz tutulumu izlenir.
Doğuştan meydana gelen daha pekçok bozukluk vardır. Bunlar nadir görülürlür. Sık görülen bazı bozukluklara ise ileride temas edeceğiz.

Retina distrofileri

- Retinitis pigmentoza (gece körlüğü, tavuk karası):
Kalıtsal göz hastalıkları arasında en sık rastlananıdır. Akraba evliliğinin yaygın olduğu yörelerde daha çok görülür. Doğuştan başlayan tipleri yanısıra ileri yaşlarda ortaya çıkan ve farklı seyirler gösteren tipleri mevcuttur. İlk yakınmalar genellikle düşük ışıkta görme azalması ve karanlığa uyumun bozulması şeklindedir. İlerleyen evrelerde görme alanı çevreden başlayarak daralır ve merkezi görme iyi bile olsa hastalar eşyalara çarparak yürürler. Kesin tedavisi olmamakla birlikte bazı vitamin ilaçlarıyla en azından ilerlemesinin yavaşlatılabildiği ileri sürülmektedir.
- Yüksek miyopi: İlerleyici miyopi, patolojik miyopi veya miyopi hastalığı olarak da bilinir. Gözün ön-arka eksende uzaması ile meydana gelir. Bağ tabakasının uzaması içteki damar ve sinir tabakalarının da uzaması ve incelmesiyle görme kaybına yol açar. Bu direkt bir etki olabileceği gibi anormal damar oluşumu, retina altı kanamaları, retina yırtık ve dekolmanları şeklindeki yüksek miyopiye ait sorunların bir sonucu da olabilir. Yüksek miyopide vitreusta da bozulmalar olur ve hastalar göz önünde uçuşan cisimler görebilirler. Miyopinin ilerlemesini durdurmaya yönelik geçmişte bazı cerrahi işlemler uygulanmıştır, ancak başarılarının düşük olması nedeniyle günümüzde daha nadir olarak uygulanmaktadır. Yüksek miyopların sinir tabakası zayıf olduğu ve yırtık riskinin yüksek olduğu göz önünde tutularak gözlerine hafif de olsa darbe almaktan sakınmaları önerilir.
- Stargardt hastalığı: Kalıtsal bir hastalık olup makülayı tutar. İlk belirtisi genç yaşlarda her iki gözde görme azalmasıdır. İleri yaşlarda görme daha da azalır ve görme alanının ortasında görülmeyen bir alan meydana gelir.
- Retinoskizis: Retinoskizis, retinanın katlarının birbirinden ayrılması anlamına gelir. Çocuklarda görülen tipi 4-8 yaşlarında ortaya çıkar ve erkeklerde daha sıktır. Önceleri görme normaldir, yaşın ilerlemesiyle giderek azalır. Bazı olgularda retina damarlarının kopmasına bağlı göz içi kanamaları, retina dekolmanı ve vitreus içinde zar oluşumu görülebildiği için takip gerekir.
- Vitelliform distrofi: Best'in vitelliform distrofisi de denilen bu hastalık 'yumurta şeklinde' anlamı taşımakta olup maküladaki yumurtaya benzeyen lezyondan ismini almıştır. Çocukluk döneminde başlar. İleri evrelerde retina altında anormal damarlanmalar, kanamalar ve nedbe dokusu gelişebilir.
- Koni distrofisi: Renkli ve net görmeden sorumlu koni hücrelerini etkileyen bir hastalıktır. Hasta görme azlığı, renk görme bozukluğu ve ışıkta rahatsız olmaktan şikayet eder. İleri evrelerde loş ortamlarda görmeyi sağlayan rod isimli hücreleri de etkileyerek gece körlüğüne benzer bir tablo oluşturur.
- Koroideremi: Çocuk yaşta başlar ve ilerleyen yıllarda gözün damar tabakası ve üzerindeki renkli tabaka tahrip olur. Görme alanında meydana gelen daralma ileri evrelerde merkezi görmeyi de etkiler.
Bunların dışında metabolizma bozuklukları sonucu görülen distrofiler de vardır.
Retina damar hastalıkları

- Hipertansif retinopati
: Vücut tansiyonunun yüksek seyretmesi atardamar duvarlarında kalınlaşma meydana getirir, damar düz kasında nekroz gelişir ve plazma sızıntı yapmaya başlar. Bazen atardamar ve toplardamarlarda tıkanıklık meydana gelebilir. Göz dibinde kanamalar izlenir. Görme siniri su toplayarak şişer. Damarlarda tıkanıklık yoksa görmede ciddi bir bozulma olmaz. Yüksek tansiyonunun gözde meydana getirdiği duruma bakılarak kalp, beyin ve böbreklerdeki hasar konusunda fikir sahibi olmak mümkündür.
- Arteriyoskleroz: Retina tabakasının atardamar duvarlarında kalınlaşma olmasıdır. Bu kalınlaşma damar ortasındaki boşluğu daraltıp kan dolaşımının yavaşlamasına neden olur. Bu durum vücut tansiyonunun yüksekliğine eşlik edebileceği gibi tek başına da olabilir. Ayrıca kanda kolesterol yüksekliği, sigara ve şeker hastalığı diğer risk faktörlerini oluşturur. Retina damarlarında arteriyoskleroz olması büyük oranda beyindeki damarlarda da benzer bir tablo olabileceği konusunda bilgi verir.
- Toplardamar tıkanıklıkları: Gözün ana toplardamarının tıkanması ya da bir dalının tıkanması şeklinde olur. Ana toplardamarın tıkanması çoğunlukla yaşlı ve damarlarında sertleşme olan kişilerde meydana gelir. Vücut tansiyonunun yüksekliği, şeker hastalığı, kansızlık, kan hücrelerinin yapımını artıran hastalıklar, kan hücrelerinde bozukluğa yol açan hastalıklar, kanda yağ yüksekliği ve bazı kalp kapak hastalıkları risk oluşturan durumlardır. Tıkayan madde kan pıhtısıdır. Birkaç ay geçtikten sonra pıhtı içinden bir kanal oluşur ve dolaşım yeniden başlar. Damar tıkanıklığı olduğunda retinada çok sayıda kanama odakları ve beslenme zorluğu olan bölgeler oluşur. Tedavide eğer tıkanıklık erken dönemde yakalanmışsa bazı ilaçlar kullandırılabilir, asıl tedavi ileride meydana gelebilecek problemlere karşı lazer yapılmasıdır. Göz içini dolduran kanama var ve bu belli bir süre zarfında çekilmiyorsa cerrahi uygulanabilir.
Dal toplardamarın tıkanması da daha çok yaşlılarda görülür. En sık nedeni damar sertleşmesidir. Ayrıca vücut tansiyonunun yüksekliği, şeker hastalığı, genç kişilerde de damar iltihapları risk oluşturan faktörlerdir. Hastalığın seyri genellikle iyidir. Pıhtının içinden kanal oluşmasıyla kanamalar ve ödem çekilir, bu arada görmede de artış meydana gelir. Göz tansiyonu yüksekliğine sebep olabilecek bir durum tespit edildiği takdirde lazerle tedavi uygulanır.
- Atardamar tıkanıklıkları: Toplardamar tıkanıklıklarına göre daha az görülür. Üç şekilde meydana gelir. Ana atardamar veya dal atardamar tıkanabileceği gibi bazı kişilerde makülayı besleyen ayrı bir damar bulunur ve tek başına bu tıkanabilir. Ana atardamarın tıkanması tek gözde ani ağrısız görme kaybına yol açar. En sık 50-60 yaşları arasında görülür. Nedeni kan pıhtısı, kolesterol ve kireç parçacıkları, bazı romatizmal hastalıklar, pıhtılaşmayı artıran hastalıklar ve yaralanmalardır. Kan dolaşımı durduğu için damarlar ince çizgi şeklindedir, retina tabakasında su toplaması vardır ve soluk görünür. Birkaç gün içinde dolaşımın tekrar başlamasıyla damarlar eski halini alır ve su toplaması kaybolur. Ancak görme kaybı kalıcı olabilir ve ileri dönemlerde göz tansiyonunda yükselme ortaya çıkabilir. Bu nedenle acil tedavi gerektirir.
Tedavide göz tansiyonu düşürülerek tıkayıcı maddenin yerinden oynatılması amaçlanır. Ayrıca neden olan sistemik hastalığın kontrol altına alınması ile diğer gözün korunması hedeflenir. Dal atardamar tıkanmaları tuttuğu bölgeye göre görme alanında şikayet meydana getirirler. Sebepleri ve tedavisi ana atardamar tıkanıklığının tedavisine benzer. Makülayı besleyen atardamarın tıkanması da ani görme kaybı meydana getirir. Seyri diğer atardamar tıkanıklıklarına göre daha iyidir.
- Orak hücre retinopatisi: Bu hastalık kandaki alyuvarların orak şeklindeki bir bozukluğu sonucu meydana gelir. Çevresel retina kısımlarında damarlarda tıkanıklık, anormal damarlanma, vitreusta kanama, çekinti yapan zarlar ve retina dekolmanı oluşturabilir. Tedavide dondurma ve lazer kullanılır.
- Prematüre retinopatisi: Yenidoğanlarda körlük nedenlerinin başında yer alır. Erken doğan bebeklere uygulanan yüksek konsantrasyonlu oksijenin sebep olduğu bilinmektedir. Aşırı oksijen tedavisi henüz gelişimini tamamlamamış retina damarlarının gelişimini durdurur ve retinanın ön kısmında damarsız bölgelerin oluşmasına neden olur. 36. haftadan evvel, 2000 gramın altında doğan ve oksijen tedavisi uygulanan bebekler bu hastalık açısından yüksek risk taşıdıkları için retinalarının 3-6 ay süreyle kontrol edilmeleri gerekir. Hafif şiddette olanlar genellikle kendiliğinden düzelirken ileri olgularda katarakt, glokom, şaşılık ve göz tembelliği gibi durumlar ortaya çıkabilmektedir. Tedavide hastalığın durumuna göre dondurma tedavisi, lazer veya cerrahi uygulanır.
- Coats hastalığı: Doğuştan retina veya görme sinirinde damar anomalileri şeklinde görülür. Genellikle 10-20 yaşları arasında ve daha çok erkeklerde görülür. Kanamalar, sızıntı ve dekolman nedeniyle görme kaybı meydana getirir. Tedavide dondurma veya lazer uygulanır.
- Retina damar iltihapları: Çok sayıda retina damar iltihabına yol açan hastalık olmakla birlikte bunların en sık görülenleri Behçet hastalığı, Eales hastalığı, sarkoidoz, akut retina nekrozu ve sitomegalovirüs retinitidir. Bu hastalıklarda retinada kanama, su toplaması ve beslenme bozukluğu ortaya çıkar. Bazılarında göz dışındaki organlarda da bulgular meydana gelir. Mesela yurdumuzda sık görülen Behçet hastalığında sinir sistemi etkilenebilir, ağızda, etek bölgesinde ve ciltte yaralar oluşabilir. Bu hastalıkların sebepleri pek iyi bilinmemekte ve genellikle kötü seyir göstermektedirler. Sadece sitomegalovirüs retinitinin sebebi bilinmekte olup çoğunlukla AİDS'li hastalarda rastlandığı için ülkemizde nadir görülmektedir.

Retina enfeksiyonları

Retinada bakteriler, mantarlar ve virüsler enfeksiyon meydana getirebilir. Bakteriler vücudun başka bir bölümündeki enfeksiyon odağından kan yoluyla taşınabilirler. Mantarlardan özellikle kandida isimli ajan uzun süre damardan antibiyotik tedavisi alanlarda görülür, bağışıklık sistemini baskılayıcı tedavi alanlarda kandidaya bağlı retina abseleri meydana gelebilir. Virüslerden ise kızamıkçık virüsü önemli bir sorun oluşturur. Kızamıkçık geçiren gebe kadının bebeğinde retinada iltihap yanısıra katarakt ve glokom gibi problemler de görülebilir.
Retinanın belli bir kısmında veya tamamında meydana gelen iltihaplar toksoplazma denilen parazite, sitomegalovirüse, üveit denilen göz içi iltihabına, sarkoidoza, Behçet hastalığı veya kızamık sonrası meydana gelen subakut sklerozan panensefalite eşlik edebilir.

Retina dekolmanları

Retinanın altındaki renkli tabakadan ayrılmasına retina dekolmanı denir. Bunlar ya retinadaki bir yırtığa eşlik ederler, ya alttaki bir sızıntının sonucunda meydana gelir ya da vitreustaki bazı bantların çekmesi sonucu oluşurlar.

Yırtıklı retina dekolmanı daha çok 45 yaşın üstünde ve erkeklerde görülür. Yüksek miyopi, yaralanmalar, göz cerrahileri ve retinanın dejeneresansı denilen bir grup hastalığı dekolmana meyil oluşturur. Hasta öncelikle yanıp sönen ışıklar ve uçuşan cisimler görür. Bunlar genellikle vitreus arka kısmının yerinden ayrılması ve yırtık oluşmasıyla ilgili şikayetlerdir. Zamanla retina altına sıvı birikmeye başlar. Görme alanı daralır, merkezi görme azalır. Bir an önce cerrahi müdahale yapılmazsa görme hücrelerinde kalıcı hasar meydana gelir.

Sızıntı sonucu meydana gelen dekolmanlar genellikle başka hastalıklara eşlik ederler. Bunlar çok yüksek vücut tansiyonu, gebelikte görülen yüksek tansiyon, kronik böbrek iltihabı, toplardamar tıkanıklığı, görme sinirinde su toplaması, göz cerrahisi sonrası damar tabakasında oluşan dekolman, tümörler ve bazı damar iltihapları olarak sayılabilir. Tedavisi sebebine göre yapılır. Vitreustaki bantların çekmesi sonucu oluşan dekolman iltihabi hastalıklara eşlik eder. Bunlar şeker hastalığı, göz içi yabancı cisim, göz yaralanmaları ve göz cerrahileri olabilir. Bu dekolmanların tedavisi zordur ve ileri cerrahi teknikler gerektirir.

Maküla hastalıkları
Maküla merkezi görme bölgesini oluşturduğu için hastalıkları erken dönemde şikayet ortaya çıkarırlar. Bunlar hastanın tam merkezde gri renkte bir leke görmesi, baktığı yeri değil çevresini görmesi, düz çizgileri kırık, cisimleri eğri görmesi, cisimleri olduğundan küçük görmesi ve renk görme bozukluğu olabilir. Maküla hastalıkların takibinde Amsler grid denilen bir test kullanılır. Bu hastalar tarafından evlerinde de uygulanabilecek basit bir testtir. Bir kareli kağıdın ortasına nokta yapılır ve her seferinde bir göz kapatılıp diğeri ile bu noktaya bakılır. Kareler düzgün görünmüyorsa, çizgilerde kesiklik ve görülmeyen alanlar oluşuyorsa bir problem var demektir.
- Yaşa bağlı maküla dejenerasyonu: Yaşa bağlı maküla dejeneresansı 50 yaşın üzerinde ağır görme kaybının başta gelen nedenidir. Hastalık genellikle iki gözü etkiler. Yaşla birlikte makülada bazı değişiklikler olur, görmeyi sağlayan hücrelerin sayısı azalır ve hücrelerde bazı maddeler birikmeye başlar. Bu hastalıkta bunlara ek bazı değişiklikler oluşur. Makülada küçük, sarı-beyaz hafifçe kabarık ve değişik büyüklüklerde lezyonlar ortaya çıkar. İleri evrelerde anormal damar oluşumu, sızıntı, yara dokusu oluşması, hücrelerde yoğun işlev kaybı ve görme sağlayan hücreleri üzerinde tutan renkli tabakada dekolman oluşabilir. Kesin tedavisi yoktur. Bazı vitamin ve destekleyici ilaçların kısmen faydası olabilir. Daha önemlisi anormal damarlanma tespit edildiğinde derhal lazerle yakılarak ilerlemesinin durdurulması gerekir.
- Santral seröz retinokoroidopati: Genellikle genç erkeklerde görülen ve sebebi bilinmeyen bir hastalıktır. Stresli bir hayat tarzının temayül oluşturduğu söylenmektedir. Görmede azalma, görüntülerde bozukluk, görme alanında genel bir kararma ve hipermetropide artış meydana getirir. Seyri 3-6 ay kadar sürebilir ve bu süre zarfında görme belirgin şekilde düzelir, fakat tekrarlayıcı bir hastalıktır. Sık tekrarlar ve görmeyi tehdit ederse lazer tedavisi uygulanabilir.
- Maküla delikleri: Maküla delikleri çoğunlukla 60-70 yaşları arasında görülür. Sebebi vitreus tabanının makülaya uyguladığı çekinti olarak görülmektedir. Tedavisinde bazı cerrahi müdahaleler yapılmaktadır.
- Retina önünde zar oluşması: Yaşlılık, göz yaralanmaları, iltihaplanmaları ve cerrahileri sonucu meydana gelen bu zar maküla bölgesinde kırışıklık yaparak görmeyi bozar. Tedavisinde cerrahi olarak bu zar temizlenir.

Vitreus hastalıkları

Vitreusu direkt olarak tutan hastalıklar nadiren görülür. Vitreusla ilgili problemler genellikle retinaya ait hastalıkların sonucunda ortaya çıkar. Bunlar çoğunlukla kanama, vitreus zarları ve bazen de iltihaptır. Retina ve damar tabakasının iltihabına eşlik etmesi yanısıra vitreus bakteri ve mantarlar için de iyi bir ortam oluşturur. Bu ajanlar da zamanla retina üzerine çekinti yapan zarların oluşmasına neden olurlar. Hatta vitreusta abse bile oluşabilir. Göz içinde meydana gelen enfeksiyonun tedavisi oldukça zordur ve erken müdahale edilmediği takdirde hem görme hem de göz kaybedilebilir.

Direkt vitreusu tutan hastalıklar gelişimsel bozukluklar (primer hiperplastik persistan vitreus, vitreoretinal distrofiler), yaşlanmayla ortaya çıkan değişiklikler (sıvılaşma, arka vitreus dekolmanı) ve vitreusta asılı duran cisimciklerdir (asteroid hyalitis, sinkizis sintilans). Vitreus hastalığının tedavisinde vitrektominin önemli bir yeri vardır. Vitrektomi girişimi oldukça karmaşık bir alet gerektirir. İşlem fiberoptik aydınlatma ile mikroskop altında yapılır. Alet bir taraftan vitreusu keserken diğer taraftan emer.
 
Üst Alt