Son Konu

Hilal-i Ahmer Cemiyeti-(Kızılay)

iltasyazilim

Yeni Üye
Katılım
25 Ara 2016
Mesajlar
2
Tepkime
1
Puanları
38
Yaş
35
Credits
-2
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
Hilali Ahmer Cemiyeti nedir
Osmanlıda Hilali Ahmer Cemiyeti
Osmanlıda kızılay

Hilali Ahmer (Kızılay) Cemiyeti
Cemiyet hâlinde yaşamış ahali aralarında yoksul, varlıklı, yoksul ve sakatların bulunması gâyet normaldir İlâhî dinler, millet arasında yardımlaşmayı, muhtaçların elinden tutulmasını emrettiğinden, inananlar aralarında bu hususlar bütün yerine getirilmiştir Halk bunlara uymakta güçlük çıkarınca, idâreciler kânûnî müeyyideler ile bâzı hususlarda mecbûriyetler getirmişlerdir Avrupalılar, halk müziği arasındaki mânevî bağların azaldığı 19 asırda yardımlaşmayı temin etmek, harp zamânındaki yaralılara görmek için cemiyetler kurdular Kurdukları bu cemiyete Sâlibi Ahmer adını verdiler daha sonra bu cemiyet Kızılhaç adını aldı

İslâmiyetin ilk yıllarında ve daha sonraki harplerde gereksinim duyulduğu vakit kadınlar savaşa katılır, yaralıları tedâvi ederlerdi Nitekim Uhud savaşında hazreti Fâtıma savaşta yaralanan Peygamber efendimizin yaralarını bizzat sarıp tedavi etmişti Sonraları kurulan İslâm devletlerinde yardımlaşma ve harp yaralılarını tedâvi, çeşitli şekillerde yapıldı

Selâhaddîni Eyyûbî 1192 yıllarında Üçüncü Haçlı Seferinde, Saint Jean Şövalyelerinin Müslüman Türk karargâhına gelerek Hıristiyan yaralıları ile meşgul olmalarına, tedâvi etmelerine müsade vermişdi

Birinci Napolyon, 1798 târihinde Akka Kalesini muhâsara ettiği vakit, ordusunda vebâ çıkıp yayılmış ve hastalığa aleyhinde çâresiz kalınca, düşmanı olan Müslüman Türklerden takviye arzu etmek zorunda kalmıştı O zamanki bir Fransız eserinde şöyle yazılmaktadır: “Türkler ricâmızı kabul ederek hekimlerini yolladılar Bunlar tertemiz giyinmiş, ak yüzlü kimselerdi Evvelâ duâ etdiler ve sonra ellerini bol su ve sabun ile ayrıntılı olarak yıkadılar Hastalarda zuhûr eden hıyarcıkları neşterle yardılar İçindeki sıvıyı akıtarak yaraları tertemiz yıkadılar Daha Sonra hastaları ayrı ayrı yerlere koydular ve sağlamların muhtemel olduğu dek onlara yanaşmamasını tenbih ettiler Hastaların elbiselerini yakıp yeni elbiseler giydirdiler En nihâyet ellerini yıkadılar ve hastaların bulunduğu yerlerde öd ağacı yakarak her yerde duâ ettiler Bizden hiçbir aidat veyâ hediye kabul etmeden yanımızdan ayrıldılar

Osmanlı ordusunun özel hekimbaşısı vardı Harpte hekimbaşı maiyeti ile berâber ordunun gittiği yere gitmek mecbûriyetindeydi

İnsanlara acıma etmeyene, Allahü teâlâ takviye, merhamet etmez

Allah'ın sevdiği ev, babasız bulundurulan ve ona iyilik yapılan evdir

İnsanların en iyisi insanlara hizmet edendir

Kalbinde merhameti olmayanın îmânı yoktur

Hadîsi şerîfleri Müslümanların merhametli, iyiliksever olmalarını emretmektedir Dînimizde zekat tahsis etmek farzdır Sadaka ise durumu müsâid olanların gereksinim sâhiplerine yaptıkları yardımlardır Osmanlı Devletinde vakıflar, aşhâneler insanlara hizmetin en güzel misâlleridir

Müslümanlar arasında İslâmiyetle başlayan, felâketzedelere, muhtaçlara ve yaralılara yardım, Avrupa'da 19 yüzyılda ve kısmen ortaya çıkmıştır İnsanların seve seve bu işe koşmamaları Avrupa'da destek yapılabilecek idârî teşkilâtlar kurmayı mecbur etmiştir Zîrâ muhtaçlara, kazâzedelere yardım elini uzatmak, bir inanç gereğidir İnançlar zayıflayıp bu iş yapılmadığı süre bir kuruluşa ihtiyaç duyulur

Osmanlılarda, kurulduğu yıllarca belirlenmiş bir sistem ve kural içinde muhtaçlara, kazâzedelere, yaralılara yapılan yardım, 1877 yılında teşkilâtlandırılıp bir cemiyet şekline geldi

1877'de beyaz üstüne kırmızı hilâl sancak amblem kabûl edilerek Osmanlı Hilâli Ahmer Cemiyeti kuruldu 1923'te Türkiye Hilâli Ahmer Cemiyeti, 1935'te Türkiye Kızılay Derneği adlarını aldı

Osmanlı Hilâli Ahmer Cemiyeti, 1877'deki OsmanlıRus Savaşında, cephe arkasında 9 seyyâr hastahâne, İstanbul'da 4 hastahâne açarak buralarda 25 bin yaralı ve hasta askere baktı 1897'deki TürkYunan Harbinde cemiyet 2 hastahâne vapuru kirâlayarak yaralı ve hasta askerleri İstanbul'a taşıyıp tedâvi etti

İstanbul'da baş gösteren kolera salgını ve 1911'deki büyük Aksaray yangını Hilâli Ahmer'in uzlaşma yıllarında manâlı birincil ve geniş faaliyetleri oldu Bundan sonra sırt sırta gelen Trablusgarb, Birinci ve İkinci Balkan harpleriyle, Birinci Dünyâ Harbi, Hilâli Ahmerin üç kıta üzerindeki aralıksız, fazla geniş ve sıkışık, fedâkarlıklarla batmış uzun bir devresini teşkil eder *
 
Üst Alt