Son Konu

İbn Sina Kimdir?

iltasyazilim

Yeni Üye
Katılım
25 Ara 2016
Mesajlar
2
Tepkime
1
Puanları
38
Yaş
35
Credits
-2
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
İslam filozofu Aristotelesçi felsefe anlayışını İslam düşüncesine tarafından yorumlayarak, yaymaya çalışmış, görgücüusçu bir yöntemin gelişmesine katkıda bulunmuştur
Buhara yakınlarında Hormisen ’de doğdu, 21 Haziran 1037 ’de Hemedan ’da öldü Reel adı Ebu ’lAli elHüseyin b Abdullah İbn Sina ’dır Babası, Belh ’cilt göçerek Buhara ’ya resmileşmiş, Samanoğulları hükümdarlarından II Nuh döneminde sarayla ilişki kurmuş, yüksek görevler almış olan Abdullah adlı birisidir İbn Sina, önce babasından, sonra çağın önde gelen bilginlerinden Natilî ve İsmail Zahid ’den mantık, matematik, astronomi öğrenimi fark etti Bir süre tıpla ilgilendi, bilhassa, hastalıkların ortaya çıkış ve yayılış nedenlerini araştırdı, sağıltımla uğraştı Bu alandaki başarısı nedeniyle, II Nuh ’un özel hekimi olarak görevlendirildi, onu sağlığa kavuşturunca, dönemin önde gelen tıp bilginlerinden biri olarak yük kazandı
İbn Sina ’nın felsefeye aleyhinde ilgisi deney bilimleriyle başlamış, Aristoteles ve YeniPlatoncu görüşleri incelemekle gelişmiştir İslam ve Yunan filozoflarının görüşlerini yorumlayan ve eleştiren İbn Sina ’nın ele aldığı sorunlar çoğunlukla, Aristoteles ve Farabi ’nin düşünceleriyle bağımlıdır Bunlar da, data, mantık, evren (fizik), ruhbilim, metafizik, ahlak, tanrıbilim ve bilimlerin sınıflandırılmasıdır Muhakkak bir hafıza dizgesine tarafından yapılan bu düzenlemede her sorun egemen olarak ele alınıp çözümüne çalışılır
Veri algı ile kazanılan belli ilkelere tarafından sonuçlama aracılığıyla sağlanır böylece, bilginin hakiki kaynağı sezgidir Bilginin oluşmasında deneyin de etkisi vardır, fakat bu tesir usun genel geçerlik içeren kurallarına uygundur Ona kadar “tüm veri türleri usa uygun biçimlerden oluşur Bilginin kesinliği ve doğruluğu usun genel kurallarıyla olan uygunluğuna bağlıdır Akıl kuralları, insanın anlığında doğuştan yer alan, değişmez ve genel geçerlik içeren ilkelerdir Sonradan, duyularla kazanılan bilgi için de bu kurallara uyarlama geçerlidir Deney verileri düşünce ilkelerine kadar, yeni bir işlemden geçirilerek biçimlenir, onların bundan öte bir tartı ve anlamı yoktur Çelişmezlik, özdeşlik ve öbür varlık ilkeleri, sanatçı bulunur, deneyden gelmez
İbn Sina ’ya göre varlık, tasarlamakla bağlantılıdır Bütün düşünülenler vardır ve var olanlar tasarlanabilen düşünülür biçimlerdir (makuller) bu nedenle, düşünmekle var elde etmek özdeştir Atomcu görüşün ileri sürdüğü nitelikte bir tembellik yoktur Uzay ise, bir nesnenin kapladığı yerin iç yüzüdür Varlık kavramı aşağıda toplanan tüm nesnelerin değişmez, hudut ve niteliklerini koruyan kesin bir yeri vardır Devinim, bir nesnenin uzayda eyleme geçişidir
Mantık insanı gerçeklere ulaştırmaz, yalnız birtakım yanılmalardan korur Düşünme yetisi gerçeği anlayışlı olmak için mantıktan geçici bir araç olarak yararlanır Düşünme eyleminin sağlıklı olması için mantık, ilkeler ve kurallar koyabilir, anlıkta bulunan ve bilinen bilgilerden yola çıkarak, bilinmeyenleri tespit olanağı sağlar Bu özelliği sebebiyle, mantık, düşünmenin genel kurallarını bulan, düzenleyen, bu kurallar arasındaki gerekli bağlantıyı ve birliği kuran bir bilimdir Mantık kuralları, genel geçerlik taşıyan ve değişmez belirlenmiş kurallardır Mantığın kavramlar ve yargılar olmak üzere iki alanı vardır Her bilimsel data ya kavram ya da yargılara dayanır Kavram, ilk bilgidir ve terim veya terim yerine geçen bir nesneyle kazanılır Hak ise, tasımla kazanılır
Mantığın konusu incelenirken, betimleme temel alınmalıdır Tanımlar birbirlerine bağlandıklarında, kanıt ve çıkarıma varılır Kavram, önce tekil bir algıdır (seziş) Adalet ise, iki tekil terim arasındaki ilişkidir Kavramlar, açık ve kapalı belirleme olarak ikiye ayrılır Varlığın, töz, nicelik, özellik, ilişki, yer, zaman, şart, iyelik, tesir, edilgi gibi on kategorisi vardır
İbn Sina mantığında en önemli yeri tasvir tutar Bir kavramı ifade etmek için, bu kavramın bireylerinden biri göz önüne alınmalıdır Tikelin belirlenmesi tümelden kolaydır Eksiksiz bir tanımlama yakın nesil ile yapılmalıdır En yetkin tanımsa, kavramın yakın cinsi ile türsel ayrımdan oluşur Tanım ikiye ayrılır; Hakiki betimleme ve sözcük tanımları
Önermeler, yüklemli ve koşullu olabilirler Yüklemli önerme, bir hafıza ötekine yüklendiği süre ya onaylanır veya yadsınır Koşullu önermeler, bir ötekinin koşulu veya sonucu olarak bağlanan terimlerde görülür Önermeler varsayımlı, nitelik ve nicelikleri bakımından, tekil, belirsiz ve belirtilmiş olur Tasım, bitişik ve ayrık edinmek üzere ikiye ayrılır Bitişik tasımların öncüleri kasıt bakımından, netice önermesini içerir Ayrık tasımlarda ise sonuç önermesi öncüllerde bulunabilir
Tümeller, tüm varlık türlerinin oluşumundan önce, Tanrı düşüncesinde, birer tanrısal kavram olarak vardır Varlıkların oluş nedeni ve onlara biçim kazandıran tümellerdir Tümeller Tanrı ’da ussal olarak yer alan, nesnelerde ve bireylerde içkin olan, öteki de nesnelerin dışarıda ve anlıkla birlikte olan mantıksal tümel diye üçe ayrılır Birinci türe giren tümel, metafiziği ilgilendirir İbn Sina fiziği, metafiziğe giriş olarak düşünür
Fiziğin konusu madde ve biçimden oluşan nesnelerdir Biçim, maddeden önce yaratılmıştır Maddeye bir töz özelliği kazandıran biçimdir Maddeden daha sonra ilinek gelir Biçimler maddeye, ilinekler ise, töze katılır Doğal nesneler kendi öz ve nitelikleriyle bilinir Bütün nitelikler de birinci nitelikler ve ikinci nitelikler edinmek üzere ikiye ayrılır Birinci nitelikler nesnelere bağlıdır, ikinciler ise, nesnelerden ayrı olarak varlığını sürdürür İbn Sina ’ya göre, objektif evrende yer alan baskı ve devinimin temelini ikinci nitelikler oluşturur Nesneler, kendilerinde yer alan rahat güçle devinime geçerler Bu şiddet ise, doğal kuvvet, öznel zorlama, tinsel zorlama edinmek üzere üç türlüdür Doğal zorlama, nesnede doğal biçim ve yerlerle ilgili nitelikleri taşır Çekim ve siklet bu türdendir Öznel zorlama, nesneyi dinamik ya da dingin duruma getirir Bunda da, bilinçli veya bilinçsiz olma özelliği bulunur Tinsel kuvvet, herhangi bir organın, aracın yardımı olmaksızın doğrudan doğruya bir istençle eylemde bulunmaktadır Buna, gökkatlarının özleri adı da verilir İbn Sina ’nın geliştirdiği bu zor kuramının kaynağı Aristoteles ve YeniPlatonculuk ’tur Oysa, o bu güçlerin ebedi olduğu kanısında değildir Ona tarafından, süre ve devinme kavramları da birbirine bağlıdır, çünkü, devinimin bulunmadığı, algılanmadığı bir yerde zaman da yoktur
İbn Sina ’nın felsefesinde, Aristotelesi ’in geliştirdiği fikir dizgesine uygun şekilde, ruh kavramının önemli bir yer tuttuğu görülür Ona kadar, biri nebati, öbür insanla ilgili edinmek üzere, iki türlü ruh vardır İnsan ruhu, gövdeye gereksinme duymadan, doğrudan doğruya kendini bilir, böylece, tinsel bir tözdür Gövdeyi devindiren, ona dirilik kazandıran bu tözün diğer bir özelliği de, yetkin düşünme yeteneği hemen olan olmasıdır Düşünme eylemi yaratan ruhtur, o gövdeyi gerektirmez, fakat vücut var olabilmek için tini gereksinir İnsan ruhu gövde şeklinde değildir, usa uygun biçimleri kavramaya elverişli bir töz olduğundan, gövdesel yapıda yer alamaz Karoser, bölünebilen öğelerden oluşmuş bir bütündür, fakat tin, bir birliktir, bölünmeye elverişli değildir, sürekli olarak özünü ve birliğini korur Tin, bütün izlenimleri karoser aracılığıyla alır, anlık aracılığıyla kavramları, kavramlara dayanarak usa vurmayı oluşturur Bu yüzden, gövdeyle dolaylı bir bağlantısı vardır Oysa, bu temas tin için bir oluş koşulu değildir
Canlı sorununa, gözleme dayalı bir ruhbilim anlayışıyla çözüm arayan İbn Sina ’ya kadar dirilik bir bileşimdir Doğal organların, göksel güçler yardımıyla bileşmesinden canlılar ortaya çıkar Bu olay da, kesin aşamalara uygun olarak gerçekleşir Ilk ortaya çıkan canlı bitkidir Bitkide tohumla üreme, gıda ve artma güçleri vardır İkinci aşamada ortaya meydana çıkan hayvanda ise, kendi kendine devinme ve kavrama güçleri bulunur Devinme gücünden isteme ve öfke doğar Algılama gücü de, iç ve dış algılama almak üzere ikiye ayrılır İnsan özü doğal evrim sürecinde en üst düzeyde gerçekleşmiş bir oluşumdur, bu nedenle, öbür varlıklardan ayrılır İnsanda dış seziş duyumlarla, iç algı da , beynin ön boşluğunda yer alan ortak duyu ile sağlanır Duyularla alınan izlenimler bu iki taraflı duyu ile beyne gider Beynin, ön boşluğunda sonunda, tasarlama yetisi bulunur Bu yeti duyu izlenimlerini sağlamaya yarar İnsan için en kayda değer olan düşünen öz yapıcı ve bilici güçlerle donatılmıştır Yapıcı zorlama (hafıza) zorunlu ve özel eylemler için gövdeyi uyarır Bilici kuvvet ise, yapıcı gücü yönlendirir Özdekten ayrılan tümel biçimlerin izlerini alır Bu biçimler soyutsa onları kavrar, değilse soyutlayarak kavrar İnsanda iyiyi kötüden, yararlıyı yararsızdan ayıran yapıcı güçtür, böylece bir istenç niteliğindedir
Zihin konusunda İbn Sina bambaşka bir hafıza ortaya atmıştır Ona tarafından us beş türlüdür Özdeksel hafıza, bütün insanlarda iki taraflı olup, kavramayı, bilmeyi sağlayan bir yetenektir Bir yeti olarak işlek düşünce, yalın, açık ve seçik olanı bilir, eyleme yöneliktir, uyuşuk bir zorlama özelliğinde değildir Eylemsel us, kazanılmış verileri kavrar ve ikinci aşamada yer alan ustan daha üstündür Kazanılmış akıl, kendisine bahşedilen ve düşünebilen nesneleri bilir Faz bakımından usun olgunluk basamağında bulunur Bu aşamada usun kavrayabileceği konular kendi özünde de vardır Kutsal us, usun en yüksek aşamasıdır Tüm varlık türlerinin özünü, kaynağını, onları yaratıcı gücü, diğer bir aracıya gereksinme duymadan, bir tamlık içinde kavrar
İnsan, ayrıntıları duyularla algılar, tümelleri usla kavrar Tümelleri kavrayan yetkin fikir, nesneleri anlayış yeteneği olan etkin usa olasılık sağlar İnsan usunun algıladığı ayrıntılar, kendi varlıkları dolayısıyla yok, nedenleri yüzünden vardır Fikir, bu kavranabilir nesneleri kazanabilmek için ilkin duyu verilerinden yararlanır Sonra duyu verilerini usun genel kurallarına göre işlemden geçirir, yargıları ortaya koymada onları aşar
Yaratılış konusunda İbn Sina, varlığın seri halinde düzeninde, “bir ’den bir çıkar ilkesine dayanır Birincil “bir, gerekli varlık, Tanrı ’dır O ’nun varlığı yalnız kendisini gerektirir Var olma, Tanrı ’nın özünden gelen gerekimdir Birincil neden ilk gerçekliktir Tanrı ’dan ilk fikir ortaya çıkar Çokluk bu usla başlar Bundan da felek ve nefsin usları türer Her ustan da, o usun özü ve cismi oluşur Fikir cismi doğrudan devindiremeyeceği için, uslar sırasının sonunda etkin us, hafıza bulunur Ondan da dünya ile ilgili nesnelerin maddesi, cisimlerin biçimleri ve insan özleri doğar Etkili akıl, tümünün yöneticisidir Yaratılış önsüzdür ve yeri de maddedir Madde, görünmeyen ve bütün varlığın öncesiz olanı, nefsin eylem alanı, sınırı ve tüm parçaların kaynağıdır Birincil hafıza, kendisini ve gerekli varlığı bilir Buradan ikilik doğar Ilk akıl kendinde makul, birincil varlık için ise zorunludur Her tikel feleğin birincil kımıldatıcısı vardır Birincil kımıldatıcıları eyleme sokan tinsel varlıklardır Her feleğin de iyiliğini düşünen kımıldatıcı bir nefsi vardır Nefsin eylemi, etkili usa ulaşır
Evrenin varlığı, zorunlu olan, Tanrı ’yı gerektirir Başka bir varlığın etkisiyle var olan kâinat sonsuz olamaz Devinme, nesnenin özünde gizli güçten doğar Her nesnenin özünde devindirici bir zorlama vardır Nesne kendini kendinin etkili öznesi değildir Bu baskı, nesneye biçim de kazandırır
İbn Sina metafiziği çoğunlukla Aristoteles metafiziği ile YeniPlatonculuk ve Kelam ’ın bireşimidir Konusu, ilkler ilki, bütün oluşların, yaratışların, varlık bütününün kaynağı olan Tanrı ’dır Tanrı, bütünlüğü nedeniyle nesnelerde, olay ve eylemlerde dış görünüş alanına çıkar Varlık vardır, yok olamaz
Varlık üç bölüme ayrılır:
1 Makul varlık, nesnelerle ilgili değişimin, oluş ve bozulmanın etken olduğu varlıktır Bu varlık ortamında görülen ne varsa belli bir süre içinde başlar ve biter
2 Kendiliğinden olası varlık Olanaklı olmasına rağmen, ilk nedenle ilişkilerinden nedeniyle zorunluluk kazanır Tümellerin, yasaların bulunduğu kâinat Gökkürelerin usları böyledir
3 Kendiliğinden zorunlu varlık, birincil neden ya da Tanrı ’dır Değişmeyen ve çoğalmaz Çokluklar ondadır Tanrısal zorunluluk illkesi bütün yaratılanların da esas ilkesidir
İbn Sina ’nın benimsediği tanrıbilim dört belli başlı konuyu içerir; Âlem, ötedünya, ahiret, peygamberlik, Tanrı
Âlem yaratılmıştır Becerikli ve varedici Tanrı ’dır O Kelamcılar ’ın dediği gibi benzersiz yapıcı değildir, zorunludur Birincil niçin önsüz ve sonsuzdur Evrenin yaratılması, Tanrı ’nın daha önceden varoluşunu gerektirir Evrenin bütününde yer alan gök katları tanrısal evrenin varlıklarıdır, bunların özleri meleklerdir Madde dünyasında oluş ve deformasyon vardır Onların tanrısal niteliği yoktur Bu yaratma olayı da bir fışkırmadır
Vefat, tinin gövdeden ayrılmasıdır Gövdelerden ayrılan tinlerin geldikleri kaynakta toplanmaları insanda ötedünya kavramını oluşturur Ruh, tinsel bir tözdür, ölümsüzdür Gövdeye egemendir Ruh gövdeye girmeden önce etkili artist vardı İnsana bireyselliğini kazandıran odur Gövdenin yok olması, ruhun varlığını etkilemez Dirilme tinseldir
İnsanları yaratan Tanrı, onlara verdiği bağımsızlık istençle iyi ile kötüyü seçme olanağı sağladı İstenç özgürlüğü, usla utku arasındaki çatışmadan ve ilkinin üstünlüğünden doğar İnsan elinden meydana çıkan bütün egemen eylemler tanrısal kayra ile gerçekleşir Bağımsızlık istenç bütün insanlarda vardır Peygamberler de bu bakımdan birer insandır Ama, onlarda insanların en yüceleri olan bilginlerde, bilgilerde olduğu gibi bir algı vardır Bu üstün seziş gücü, kavrama yeteneği peygamberlerin etkin zihin ile buluşmalarını, gerçekleri kavramalarını sağlar Bu üstün kuvvet ve kavrayış vahy adını alır Üstün anlama gücü içeren melekler, vahyi peygamberlere ulaştırırlar
Tanrı, özü gereği bilicidir Kendi özünü bilmesi yaratmayı gerekli kılar İbn Sina İslam dinine ve Kuran ’a dayanarak bilmeyi yaratma olarak niteler Yaratma eylemi Tanrı ’nın kendi özüne aleyhinde duyduğu sevgiden dolayıdır Tanrı tümelleri bilir Tikellerle ilgili bilgisi de, tümel nedensellikleri bilmesindendir
Madde ve biçimin ilişkileri üzerinde bilimleri iç bölümde ele alırlar:
1 Maddeden ayrılmamış biçimlerin bilimi: Doğa bilimleri veya aşağı bilimler
2 Maddesinden tamamen öbür biçimlerin bilimi: Metafizik, mantık gibi yüksek bilimler
3 Maddesinden oysa zihinde ayrılabilen, kimi yerde öbür kimi yerde bir olan biçimlerin bilimi:
Matematik, geometri, orta bilimler Us bu biçimleri içten olarak maddesinden soyutlar
Felsefe ise, kuramsal ve pratik diye ikiye ayrılır Kuramsal olan, anlamak yeteneğiyle elde edilen bilgileri kapsar Doğa felsefesi, matematik felsefesi ve metafizik gibi pratik felsefe, çakmak ve eylemde bulunmak üzere elde edilen bilgilere dayanır
İbn Sina, gerek Doğu gerekse Batı filozoflarını etkiledi Gazali, bilhassa, ruh anlayışında ondan etkilendi İbn Sina ’nın deneyci yanı, Gazali ’yi kuşkuculuk ’a götürdü Yapıtları 12yy ’da Latince ’ye çevrildi, ünü yayıldı Tanrıbilimci filozof Albertus Magnus, tin ve hafıza ile güçleri konusunda İbn Sina ’dan yararlandı
BAŞLICA ESESRLERİ:
elKanun fi ’tTıb, (ös), 1593, (“Hekimlik Yasası); Kitabü ’lNecat, (ös), 1593, (“Kurtuluş Kitabı); Risale fiİlmü ’lAhlak, (ös), 1880, (“Ahlak Konusunda Broşür); İşarat ve ’lTembihat, (ös), 1892, (“Belirtiler ve Uyarılar); Kitabü ’şŞifa, (ös), 1927, (“Sağlık Durumu Kitabı)
Seçme Parça
 
Üst Alt