1916 Bitlis Cephesi Komutanı Mustafa Kemal. Çökmekte olan bir cepheyi kurtarıyor ve çadırına geliyor. Yaveri İzzettin ÇALIŞLAR'ı çağırıyor ve eline bir not veriyor. Notta "Savaştan sonra ilk işimiz Türk kadınına serbestisini vermek, onu erkeğinin yanında eşit haklara sahip kılmak".
Yıl 1916, Türk kadının değil adı, değil kimliği, hiçbir şeysi yok. Sokağa çıkma hakkı olmayan bir Türk kadını. Tam savaşın en hararetli zamanında nerden Türk Kadını geldi Mustafa Kemal'in aklına. Kurtuluş Savaşında gördüğü kadın manzarası, ATATÜRK'ü ve dünyayı şaşırtan bir manzaradır. Ülkelerin savaşları olmuştur ama topyekün savaş örneği ilk defa Kurtuluş Savaşında erkekleri ile omuz omuza savaşan kadınlarımızda görülmektedir.
İşte size bu vatana karşılıksız herşeyini adayan kadınlarımızdan birkaçı ;
Kurtuluş Savaşında Kütahya sırtları, eksi 30-40 ve 75-80 yaşlarında bir nine. Kafile komutanı Mustafa Necati Beydir. Mustafa Necati neyi görür? Bütün yorgan battaniye ne varsa cephanenin üstüne örtmüş kendisi pazen
elbiseyle. Aynen şunları söyler; "nine kar sepeliyor hava çok soğuk bari şu yorganı alsan sırtına" dediğinde aldığı cevap; "dokunma ona, o millet malıdır, nem kapmasın. Ben bir ölürüm ama onunla binler doğacak binler.
Hayır oğlum hayır hiç üşümüyorum, soğuğu hiç duymuyorum ki. Düşman bu topraklara girdi gireli benim içim yanıyor içim a oğul" diyen bir nine.
Albay Hulusi ATAĞ'ın kafilesinde olan genç bir kadınımız hastadır ve cephane taşırken yere düşmüştür, ölmek üzeredir. Hulusi ATAK sorar; "bacım bana adını söyle seni tarihe yazdıracağım" dediğinde aldığı cevap "adımı ne
yapacaksın a oğul yaz benim adım Anadolu". Adımın ne önemi var önemli olan ülkemin adı ve gururu.
Zekiye Hanım
Zekiye Hanım ne yaptı biliyormusunuz? Dünyaya ilk ve tek geçen kadınımızdır. 10 Aralık 1919 öğretmen okulu bahçesine 3000 kadını toplamış. Evet 3000 kadın, yapımcısı, dinleyicisi, konuşmacısı. Kadın olan dünyada ilk
mitingdir bu, onun için dünyaya ilk geçmiştir. Zekiye Hanım nasıl toplamıştır bu kadar kadını biraraya, cep telefonu yok, faks yok, hiçbir araç yok. Hadi bunlar oldu farz edelim. Kadının sokağa çıkma hakkı yokken
3000 kadın nasıl organize oldu dersiniz?
Daha nice isimsiz kadınlarımız var. İşte bunlardan tespit edilen birkaçı. Nakiye Hanım ,Melek REŞİT, Şuküfe Nihal ve ekmek pişirerek askere götüren ama bu düşmanlar tarafından tespit edilip askerimizin yerini öğrenmek için çok işkence gören ama söylemediği için ekmek pişirdiği fırına atılarak yakılan Nazife Kadın, Taccülcalala hanım, üsteğmen , binbaşı rütbeli daha nice kadınlarımız.
Savaşta Tuğgeneral rütbesi verilmesi öngörülen 8 yaşındaki ( evet yanlış duymadınız 8 yaşındaki ) Nezahat kızımız. Nezahat kızımızın yanında şehit olan bir erimizin cebinden çıkan bir mektubda annesine şöyle yazmış
"anne Nezahatle babasının arasındaki konuşmayı duyaydın benim burada niye olduğumu anlardın" demiş ve şöyle yazmış" biz Mehmetçik Nezahat'e Türklerin Jan Darkı diyoruz" demiş. Bu bana çok acı geldi. Jan Darkı ortaokuldan beri tanıyordum ama Nezahat'i ancak tanıdım. Bunun acısını da o mektupla birlikte yaşamış oldum.
Bu arada dünyada üniformalı ve rütbeli kadın asker ilk defa bizim ordumuzda, bizden dünya orduları örnek alıyor. Kurtuluş Savaşında rütbe alan kadın askerlerimiz; Binbaşı Ayşe ALTUNTAÇ, Üsteğmen Emine VARDARLI, Üsteğmen Fatma ŞİMŞEK. Ama dünya tarihine tek geçen bir üsteğmenimiz var; 700 erkek 43 kadından oluşan bir müfrezenin reiseliğine bizzat ATATÜRK tarafından atanmış, Üsteğmen Kara Fatma. Evet dünyadaki ilk müfreze reisesi kadın ünvanını taşır Kara Fatma. Kara Fatma Erzurumlu; Erzurum'u 13 kadınla müdafaa ediyor, atına atlıyor Bursa'ya kadar geliyor, Bursa'nın Kurtuluşuna da tanık oluyor.( Bizim uçakla zor gittiğimiz, önümüzde yemeğimiz, suyumuz, sıcacık mekanlarda bulunarak gitmekten dahi ah of çektiğimiz) , ama bu
kadının yaptığı! O zaman şu andaki Türk kadını asla ve asla yoruldum demeye hakkı yok, eğer Kara Fatmaları eğer Şerife bacıları tanısaydı.
Bugünün Türkiye'sinin hanımları bu hanımlarımızı tanımadan önce bir şey yaptım zannederler kendilerini. Şu anda hiçbir şey yapmadıklarına dair kendilerini sorguladıklarına kaniyim. Bu arada Kara Fatma Bursa'ya kadar
gelmiş, üç oğlunu şehit vermiş, kızının parmakları İzmit muharebesinde kesilmiş, (sadece inancını anlatmak için bir konferans gerekir) Kara Fatma'nın. Tamim gazetesi Kara Fatma'yla bir röportaj yapmış, inanılmaz. Gazeteci soruyor diyorki; "çok fakirsin çok çok ihtiyacın var paraya, neden üsteğmenlikten sana bağlanan maaşı Kızılaya bağışladın" diyor. Verdiği cevap tarihi bir cevap aynen şöyle: "Ben Kurtuluş Savaşında yaptıklarımı bir menfaat ve çıkar karşılığında yapmadığıma inandığım için en son vatani vazifem olarak maşımı Kızılay'a bağışlıyorum" diyecektir.
Kurtuluş Savaşı dönemindeki kadınlarımızın fedakarlıkları ve katkıları gerçekten takdire şayan. Bu dönemde Türk kadını, savaşın en hararetli zamanlarında dahi ülkesi için mücadele etmekten geri kalmamıştır. Mustafa Kemal'in savaştan sonra Türk kadınına özgürlük ve eşit haklar verme düşüncesi de tarihi bir öneme sahiptir.
Örneğin, Bitlis Cephesi Komutanı Mustafa Kemal'in çadırına gelen İzzettin Çalışlar isimli yaverine verdiği notta, savaştan sonra Türk kadınını eşit haklara sahip kılma düşüncesini paylaşmaktadır. Bu, o dönemde kadınların maruz kaldığı kısıtlamaların ve ayrımcılığın farkında olan bir liderin çabasıdır.
Kurtuluş Savaşı sırasında birçok isimsiz kadın, erkeklerle omuz omuza savaşmış ve ülkesi için büyük fedakarlıklarda bulunmuştur. Örneğin, Kütahya sırtlarında eksi 30-40 derece soğukta, sarhoş düşman askerinin üzerine kar atarak hareket eden yaşlı bir kadın, kendisine verilen yorganı bile geri çevirmiştir. Diğer bir örnek ise Albay Hulusi Atağ'ın kafilesinde bulunan genç bir kadındır. Hastalanarak yere düşen kadın, ölüm döşeğinde olmasına rağmen "benim adımı ne yaparsın, önemli olan ülkemin adı ve gururudur" diyerek vatan sevgisini göstermiştir.
Bu cesur ve fedakar kadınlarımız arasında Zekiye Hanım da önemli bir yer tutuyor. Zekiye Hanım, dünyada ilk ve tek geçen mitingi düzenlemiştir. 1919 yılında 3000 kadını bir araya getirmesi olağanüstü bir organizasyondur. Bunu, dönemin iletişim araçlarının kısıtlı olduğu bir dönemde gerçekleştirmiş olması daha da etkileyicidir.
Kurtuluş Savaşı'nda isimsiz kahramanlarımızdan bazıları da Nazife Kadın, Taccülcalala Hanım, Nakiye Hanım ve Melek Reşit'tir. Bu kadınlar, askerlerin yemek ihtiyaçlarını karşılamak için ekmek pişirmiş ancak düşman tarafından tespit edilerek işkenceye maruz kalmışlardır. Ayrıca üniformalı ve rütbeli kadın askerlerimiz de Kurtuluş Savaşı'nda yer almıştır. Örneğin, Binbaşı Ayşe Altuntaç, Üsteğmen Emine Vardarlı ve Üsteğmen Fatma Şimşek gibi kadın askerlerimiz, bu dönemde rütbe almıştır. Kara Fatma ise dünyanın ilk müfreze reisesi kadın ünvanını taşımakta olup, 700 erkek ve 43 kadından oluşan bir müfrezeyi yönetmiştir.
Kara Fatma'nın hikayesi de oldukça etkileyicidir. 13 kadınla Erzurum'u savunmuş, Bursa'ya kadar at sırtında gitmiş ve Bursa'nın kurtuluşuna şahit olmuştur. Kendisi üç oğlunu şehit vermiş, kızının parmakları kesilmiş olmasına rağmen vatan sevgisiyle dolu bir kişiliktir.
Kurtuluş Savaşı'nda Türk kadını, sadece Türkiye'de değil dünya çapında da örnek alınacak bir duruş sergilemiştir. Bu fedakarlıklar ve cesaretler, Türk kadınının gösterdiği güçlü iradenin bir kanıtıdır. Bu kadınlar, Türkiye'nin bugünkü kadınlarına da önemli bir örnek teşkil etmektedir. Ancak tarihimizi tam olarak bilmek ve bu kahraman kadınlarımızı tanımak, günümüzde yapacağımız eylemleri daha iyi anlamamıza yardımcı olacaktır. Bu yüzden, Türk kadınının sadece Kurtuluş Savaşı döneminde değil, tüm tarih boyunca ne kadar güçlü olduğunu unutmamak önemlidir.