Son Konu

Mehmet Akif Ersoy Resimli Hayatı

nicebayan

Yeni Üye
Katılım
24 Ara 2016
Mesajlar
378,708
Tepkime
2
Puanları
38
Yaş
35
Web
nicebayan.com
Credits
-1
Geri Bildirim : 0 / 0 / 0
Resimli Hayatı Mehmet Akif Ersoy
Mehmet Akif Ersoy Kimdir Biyografisi
Mehmet Akif Ersoy Hayatı Hakkında

Mehmet Âkif Ersoy, (d Mehmet Ragif, 20 Aralık 1873, İstanbul ö 27 Aralık 1936, İstanbul), baba kadar Arnavut asıllı Türk1 olan Cumhuriyet Dönemi şairi, düşünür, baytar, hoca, vaiz, hafız, Kur'lahza mütercimi,yüzücü, milletvekili

Türkiye Cumhuriyeti'nin milli marşı olan İstiklâl Marşı'nın güftekârıdır Vatan şairive milli şairunvanları ile anılır Çanakkale Destanı, Bülbül en kayda değer eserlerindendir II Meşrutiyet döneminden itibaren Sıratı Müstakim (daha sonraki adıyla Sebil'ürReşad ) dergisinin başyazarlığını yapmıştır Kurtuluş Savaşı esnasında milletvekili olarak 1 TBMM'de yer almış, İstiklal Madalyası sahibi bir vatanseverdir Mehmet Âkif, son yıllarını Darı'da Türkçe dersleri vererek ve Kur'an'ın Türkçeye çevrilmesi konuları ile uğraşarak geçirdi Çevirdiği nüshayı yaktığı söylenir

Yaşamı
Mehmet Âkif Ersoy, 1873 yılının aralık ayında İstanbul'da, Fatih ilçesinin Sarıgüzel semtinde dünyaya geldi Nüfusa kaydı, babasının doğumundan sonradan imamlık yaptığı ve Âkif'in ilk çocukluk yıllarını geçirdiği Çanakkale'nin Bayramiç ilçesinde yapıldığı için nüfüs kağıdında doğum yeri Bayramiç olarak görünür2 Annesi Buhara'dan Anadolu'ya geçmiş bir ailenin kızı olan Emine Şerif Hanım; babası ise Kosova'nın Ipekli kenti doğumlu, Fatih Camii medrese hocalarından Mehmet Tahir Efendi'dir Mehmet Tahir Efendi, ona doğum tarihini belirten Ragifadını verdi Babası vefatına dek Ragif adını kullansa da bu isim yaygın olmadığı için arkadaşları ve annesi ona Âkifismiyle seslendi, zamanla bu ismi benimsedi3 Çocukluğunun büyük bölümü annesinin Fatih Sarıgüzel'deki evinde geçti Kendisinden minik, Nuriye adında bir kızkardeşi vardır

Öğrenim Yılları
Birincil öğrenimine Fatih'te Dikte Buhari Semt Mektebi ’nde o zamanların adeti gereği 4 sene, 4 ay, 4 günlükken başladı 2 yıl daha sonra iptidaii (ilkokul) bölümüne geçti ve babasından Arapça öğrenmeye başladı Ortaöğrenimine Fatih Merkez Rüştiyesi ’nde başladı (1882) Bir yanlamasına da Fatih Camii'nde Farsça derslerini peşine düşüp takip etti Dil derslerine büyük ilgi duyan Mehmet Âkif, rüştiyedeki eğitimi boyunca Türkçe, Arapça, Farsça ve Fransızcada hep birinci oldu Bu okulda onu en fazla etkileyen kişi, dönemin hürriyetperveraydınlarından birisi olan Türkçe öğretmeni Hersekli Öğretmen Kadri Efendi idi

Rüştiyeyi bitirdikten daha sonra annesi medrese öğrenimi görmesini istiyordu ama babasının desteği sonucu 1885'te dönemin gözde okullarından Mülkiye İdadisi ’ne kaydoldu 1888 ’de okulun yüksek kısmına devam etmekte iken babasını kaybetmesi ve ertesi sene büyük Fatih yangınında evlerinin yanması aileyi yoksulluğa düşürdü Babasının öğrencisi Mustafa Sıtkı benzer arsa üstüne küçük bir konut yaptı, aile bu eve yerleşti Artık bir lahza önce iş sahibi olmak ve yatılı okulda okumak isteyen Mehmet Âkif, Mülkiye İdadisi ’ni bıraktı O yıllarda yeni açılan ve birincil sivil veteriner yüksekokulu olan Ziraat ve Baytar Mektebi'ne (Tarım ve Veterinerlik Okulu) kaydoldu4

Dört yıllık bir okul olan Veteriner Mektebi'nde bakteriyoloji öğretmeni Rıfat Hüsamettin Paşa fazla bilim sevgisi kazanmasında etkin oldu5 Okul yıllarında spora büyük alaka gösterdi; mahalle arkadaşı Kıyıcı Osman Pehlivan'dan güreş öğrendi; ilk kez güreş ve yüzücülük edinmek üzere uzun yürüyüş, koşma ve gülle atma yarışlarına katıldı; şiire olan ilgisi okulun son iki yılında yoğunlaştı Mektebin baytarlık bölümünü 1893 yılında birincilikle bitirdi

Mezuniyetinden sonra Mehmet Âkif, Fransızcası'nı ilerletti 6 ay içinde Kur'an'ı ezberleyerek hâfız oldu Definei Fünun Dergisinde 1893 ve 1894 ’te birer gazeli, 1895 ’te ise Okul Mecmuası ’nda Kur'an'a Hitab, adlı şiiri yayınlandı, memuriyet hayatına başladılll

Memurluk Hayatı
Okulu bitirdikten anında daha sonra Ziraat Bakanlığı ’nda (Orman ve Maadin ve Ziraat Nezareti) memur olan Mehmet Âkif, memuriyet hayatını 1893–1913 yılları aralarında sürdürdü Bakanlıktaki birincil görevi veteriner müfettiş yardımcılığı idi Tayin merkezi İstanbul idi oysa memuriyetinin birincil dört yılında kontrol için Rumeli, Anadolu, Arnavutluk ve Arabistan'da bulundu Bu sayede halkla yakın temas halinde olma imkânı buldu Bir seyahati sırasında babasının doğum yeri olan Ipekli Kasabası'na gidip amcalarıyla tanıştı 1898 yılında Tophanei Âmire veznedârı Mehmet Muhakkak Beyin kızı İsmet Bayan ’la evlendi; bu evlilikten Cemile, Feride, Suadi, İbrahim Naim, Muhakkak, Tahir adlı çocukları dünyaya geldi

Mehmet Âkif, edebiyata olan ilgisini şiir yazarak ve edebiyat öğretmenliği yaparak sürdürdü Resimli Gazete ’de Serveti Fünun Dergisi'nde şiirleri ve yazıları yayımlandı İstanbul ’da bulunduğu sırada bakanlıktaki görevinin yanı sıra önce Halkalı Ziraat ve Veteriner Mektebi (1906)'nde kompozisyon (kitabeti resmiye), sonradan Çiftçilik Makinist Mektebi'nde (1907) Türkçe dersleri saptamak üzere hoca olarak atandı

II Meşrutiyet
II Meşrutiyet duyuru edildiğinde Mehmet Âkif, Umurı Baytariye Dairesi Müdür Muavini idi Meşrutiyet'in ilanından 10 gün sonra arkadaşı rasathane müdürü Fatin Hoca onu, on bir arkadaşı ile birlikte İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne üye yaptı Fakat Mehmet Âkif, üyeliğe girerken edilen yeminde yer alan Cemiyetin bütün emirlerine, bilâkayd ü şart (şartsız) itaat edeceğimcümlesinde geçen koşulsuzifadesine karşı çıkmış, sadece iyi ve doğru olanlarına'biçiminde yemini değiştirtmişti6 Cemiyetin Şehzadebaşı İlmiye Mahfelinde Arap Edebiyatı dersleri veren Âkif, Kasım 1908 ’de, Umuri Baytariye Müdür Muavinliği görevini sürdürürken Darülfünun ’da Edebiyati Osmaniye dersleri vermeye başladı

II Meşrutiyet ’in Âkif'in hayatında en büyük etkisi, meşrutiyetle birlikte yayınlama dünyasına adım atması olmuştu Daha önce bazı şiirleri ve yazıları bir kaç gazetede yayımladıysa da eser yayımlamaya uzun süredir ara vermişti Meşrutiyetin ilanından sonradan, arkadaşı Eşref Edip ve Ebül ’ula Mardin ‘in çıkardığı ve birincil sayısı 27 Ağustos 1908'de yayımlanan Sıratı Müstakim dergisinin başyazarı oldu Birincil sayıda Fatih Camii şiiri yayımlandı Ebül'ula Mardin ayrıldıktan daha sonra dergi, 8 Mart 1912'den itibaren Sebil'ürReşad adıyla çıkmaya devam etti Âkif'in neredeyse bütün şiir ve yazıları bu iki dergide yayımlandı Lüzum dergilerdeki yazılarında, gerekse İstanbul camilerinde verdiği vaazlarda Mısırlı bilgin Muhammed Abduh'un etkisiyle benimsediği İslam Birliği görüşünü yaymaya çalıştı

1910 yılında gerçekleşen Arnavutluk İsyanı onu çok üzmüş ve gerisinde gelecek fena olayları sezmişti Balkanlar'da büyüyen düşmanlık duygularını ve doğabilecek isyanları durdurmak için bir şeyler yapma arzusu duydu fakat Balkan Savaşı ile hüsrana uğradı 1914 ’ün başında iki aylık bir seyahate çıkarak Darı ve Medine'de bulundu Mısır seyahati hatıralarını El Uksur'daadlı şiirinde anlattı

1913 ’te kurulan Müdafaai Milliye Cemiyeti'nin halkı edebiyat yoluyla ışıklandırma amacı güden neşriyat şubesinde Recaizade Ekrem, Abdülhak Hamid, Süleyman Nazif, Cenap Şahabettin ile beraber çalıştı 2 Şubat 1913 günü Bayezid Camisi kürsüsünde, 7 Şubat 1913 günü Fatih Camisi kürsüsünde konuşarak halkı vatanı savunmaya çağırdı

Teşkilâtı Mahsusa
Balkan Savaşı'ndan daha sonra, ilk olarak Umuri Baytariye görevinden (1913), daha sonra yayınlarının hükümetle uygun düşmemesi nedeniyle aldığı ikaz üstüne Darülfünun müderrisliği görevinden (1914) ayrıldı Sadece Halkalı Ziraat ve Baytar Mektebi'ndeki görevine devam etti Harbiye Nezareti ’ne yan Teşkilatı Mahsusa'dan gelen önerge üzerine İslam birliği kurma gayesi güden Almanya ’ya (Berlin ’e ) Tunuslu Şeyh Salih Şerif ile birlikte gitti (1914) İngilizlerle birlikte Osmanlı'ya karşısında savaşırken Almanlar'a esir düşmüş Müslümanların kamplarında incelemelerde bulundu ve farkında olan olmadan Osmanlı ’ya aleyhinde savaşan bu Müslüman esirleri aydınlatmaya çalıştı Fransız ordusundaki Müslümanlara yönelik yazdığı Arapça beyannameler cephelere uçaklardan atıldı Almanya ’da iken yazdığı Berlin Hatıraları adlı şiirini dönünce Sebilürreşad ’da yayınladı

İstanbul'a döndükten sonradan 1916 başlarında Teşkilatı Mahsusa tarafından Arabistan'a gönderildi Görevi, bu topraklardaki Arapları Osmanlı'ya karşı kışkırtan İngiliz propogandası ile uğraş etmek için karşı propagandayapmaktı Mehmet Âkif, Berlin'deyken heyecanla Çanakkale Savaşı ile ilgili haberleri takip etmişti On dört ay süren savaşın zaferle sonuçlandığı haberini Arabistan'da iken aldı Bu haber aleyhinde büyük coşku duydu ve Çanakkale Destanı'nı kaleme aldı Arabistan dönüşünde iki ay Lübnan'da kalan Mehmet Âkif, Necid Çölleri'nden Medine'yeşiirinde bu seyahatini anlattı

Dârül Hikmetil İslâmiye Cemiyeti
Lübnan ’da yaşayan Mekke Emiri Şerif Ali Haydar Paşa ’nın daveti ile 1918 ’de bu ülkeye giden Âkif, Lübnan ’da iken Şeyhülislamlığa alt Dârül Hikmetil İslâmiye Cemiyeti başkatipliğine atandı Ahmet Cevdet, Mustafa Sabri, Bediüzzaman Said Nursi gibi isimlerin kurduğu ve Osmanlı Devleti ile öteki İslam ülkelerinde çıkacak dini meseleleri halletmek, İslam aleyhindeki gelişmelere cevap devretmek nedeniyle kurulan bu örgütte çalışırken bir yanlamasına da Said Halim Paşa'nın “İslamlaşmak adlı eserini Fransızcadan Türkçeye çevirdi

Bu dönemde Anadolu toprakları işgale uğramış; Türk halkı Kurtuluş Savaşı 'nı başlatarak direnişe geçmişti Bu harekete yeralma isteyen Âkif, Balıkesir'e giderek 6 Şubat 1920 günü Zağnos Paşa Camii'nde fazla heyecanlı bir hutbe verdi Halkın beklenmedik ilgisi aleyhinde daha çoğu yerde hutbe verdi, konuşmalar yaptı ve İstanbul'a döndü giderken Sebilürreşad idarehanesi, Millî Mücadele ’ye bulunma için Anadolu ’ya geçmiş olanlarla İstanbul ’daki yakınlarının gizli haberleşme merkezi hâline gelmişti Âkif, Kurtuluş Savaşı ’nı desteklemesi nedeniyle 1920'de Dâr ülHikmet ilİslâmiye Cemiyeti'ndeki görevlerinden azledildi

Millî Çaba'ye Katılması
Mehmet Akif Ersoy Müze Evi, Mehmet Akif Ersoy'un Kurtuluş Savaşı yıllarında Ankara'da ikamet ettiği ve İstiklâl Marşı ilk önce olmak üzere çok sayıda şiirini yazdığı müzeye dönüştürülmüş Ankara evidir

İstanbul'da sıcacık hareket etme olanağı kalmayan Mehmet Âkif, görevinden azledilmeden demin oğlu Belli'i yanında alarak Anadolu ’ya geçti Sebil'ürReşad ’ı Ankara ’da çıkarması için Mustafa Kemâl Paşa'dan gösteri gelmişti TBMM'nin açılışının ertesi günü olan 24 Nisan 1920 günü Ankara'ya vardı Millî mücadeleye şair, konuşmacı, seyyah, gazeteci, siyasetçi olarak katıldı Ankara'ya varışından bir vakit daha sonra ailesini de yanında aldırdı

Ankara ’ya geldiği günlerde, Mustafa Kemâl Paşa Konya vali vekiline telgraf göndererek Âkif ’in Burdur milletvekili seçilmesini sağlamasını istemişti Haziran ayında Burdur ’dan, Temmuz ayında ise Biga ’dan mebus seçildiği haberi meclise ulaştı Âkif, Burdur mebusluğunu tercih etti Bu Nedenle 192023 yılları arasında delege olarak I TBMM ’de yer aldı Meclis kayıtlarında adı Burdur milletvekili ve İslam şairiolarak geçmektedir7

Ankara'ya varır varmaz ona bahşedilen birincil ödev, Konya Ayaklanması ’nı durdurmak için halka öğütler devretmek üzere Konya ’ya gitmekti, büyük gayretine karşın Konya ’da emin bir sonuca ulaşamadı ve Kastamonu ’ya geçti Halkı düşmana direnişe teşvik için 1920 yılının Kasım ayında Kastamonu ’daki Nasrullah Camisi'nde verdiği ateşli vaiz, Diyarbakır ’da basıldı ve bütün vilayetlere ve cephelere dağıtıldı

Âkif, Anadolu'ya geçerken Eşref Edip'e de peşinde gelmesini söylemişti Eşref Edip, Sebil'ürReşad Dergisi'nin klişesini de alıp İstanbul'dan ayrıldı8 Son olarak 6 Mayıs 1921 günü derginin 463 sayısını yayımlamışlardı Âkif derginin 464466 sayılarını Eşref Ediple beraber Kastamonu'da yayımladı, 464 sayı böylece alaka fark etti fakat birkaç defa basılıp Anadolu'ya ve askere dağıtıldı 467 sayıdan itibaren yayıma Ankara'da devam ettiler Derginin etkisi o kadar büyüktü ki, yaydığı yoğun duyguların hâkimiyetindeki Türk halkları etkilenmesinden korkan Rusya, gazetenin ülkeye girişini yasakladı9

1921'de Ankara'da Taceddin Dergahı'na yerleşen Mehmet Âkif, Burdur milletvekili olarak meclisteki görevine devam etmekteydi O dönemde Yunanlıların Ankara'ya ilerleyişi karşı meclisi Kayseri'ye taşımak için hazırlık vardı Bunun bir dağılmaya yol açacağını düşünen Mehmet Âkif, Ankara'da kalınmasını, Sakarya'da yeni bir savunma hattı kurulmasını önerdi; teklifi tartışılıp kabul edildi

İstiklâl Marşı'nı yazması
Benzer dönemde Millî Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Bey'in isteği üzerine ulusal marş yarışmasına katılmaya karar verdi Konulan 500liralık ödül nedeniyle ilk olarak katılmayı reddettiği bu yarışmaya, o güne dek gönderilen şiirlerin hiç biri yeterli bulunmamıştı ve en hoş şiiri Mehmet Âkif'in yazacağı kanısı mecliste hâkimdi Mehmet Âkif'in yarışmaya katılmayı kabul etmesi üstüne kimi şairler şiirlerini yarışmadan çektiler Şairin orduya ithaf ettiği İstiklâl Marşı, 17 Şubat günü Sıratı Müstakim ve Hâkimiyeti Milliye'de yayımlandı Hamdullah Suphi Bey göre mecliste okunup ayakta dinlendikten sonra 12 Mart 1921 Cumartesi günü saat 17:45'te ulusal marş olarak kabul edildi Âkif, ödül olarak verilen 500lirayı Hilali Ahmer bünyesinde, kadın ve çocuklara meslek öğreten ve cepheye elbise diken Bakımlı ’ül Mesai vakfına bağışladı10

Mısır Yılları ve Kur'an Tefsiri
İstiklâl Madalyası ile ödüllendirilen Mehmet Âkif, 1923 yılında Ankara'dan İstanbul ’a döndü Abbas Halim Paşa'nın daveti üzerine kışı geçmek için Mısır'a gitti Gitmeden önce Kur'an'ı Türkçeye çevirisini yapmak için Diyanet İşleri ile uzlaşma imzaladı Kendisine öneri edilen bu görevi başlangıçta reddetmişti çünkü kendi eserlerini kâğıda dökmek, milli uğraş destanını yaratmak istiyordu oysa bu çeviriyi yapabilecek tek adam olarak görüldüğünden kabul etmesi için fazla yoğun ısrar vardı ve kabul etmek zorunda kaldı Bir kaç sene yazları İstanbul'da, kışları Mısır'da geçirdi (Türkiye'de gerçekleşen devrimleri kendi inançlarına ve ülküsüne tutarsız gördüğü söylentileri vardır) 1926 kışından sonra Darı ’dan dönmedi Kahire yakınlarındaki Hilvan'a yerleşti Burada neredeyse inzivaya çekilerek Kur'lahza tercümesi üstünde çalışmayı sürdürdü oysa 67 sene üstünde çalıştıktan sonra sonuçtan memnun kalmadı ve bu sorumluluktan kurtulmak istedi Sonunda 1932 ’de mukaveleyi fesh etti Diyanet İşleri Başkanlığı ayrıca çeviri keza açıklama işini Elmalılı Hamdi Efendi'ye verdi Âkif, kendi yazdıklarını dostu Yozgatlı İhsan'a teslim etti ve ölür de gelmezse yakmasını nasihat etti Mehmet Âkif, Mısır yıllarında Kuran çevirisinin yanı sıra Türkçe dersleri vermekle meşgul olmuştu Kahire'deki “Câmiül Mısriyyeadlı üniversitede Türk Dili ve Edebiyatı dersleri verdi (19251936)

Türkiye'ye Dönüşü ve Vefatı
Siroz hastalığına tutulunca hava değişikliği iyi gelir düşüncesiyle önce Lübnan ’a, sonradan Antakya ’ya gitti lakin Darı ’a hasta olarak döndü 17 Haziran 1936 ’da tedavi için İstanbul ’a döndü 27 Aralık 1936 tarihinde İstanbul ’da, Beyoğlu ’ndaki Mısır Apartmanı ’nda hayatını kaybetti Edirnekapı Mezarlığı ’na gömüldü Cenazesine devlete ait bir katılım olmadı ama büyük bir üniversiteli genç kalabalık katıldı Mezarı iki yıl sonra, üniversiteli gençler tarafından yaptırıldı; 1960 ’ta yol inşaatı nedeniyle kabri Edirnekapı Şehitliği'ne nakledildi Mezarlıkta Süleyman Nazif ve arkadaşı Ahmet Naim Bey'in arasında yatmaktadır

Edebî Hayatı
Mehmet Âkif, şiir yazmaya Veteriner Mektebi'nde öğrenci olduğu yıllarda başladı Yayımlanan ilk şiiri Kur'lahza'a Hitap başlığını taşır 1908'den itibaren aruz ölçüsü kullanarak manzum hikâyeler yazdı Hikâyelerinde halkın tasa ve sıkıntılarını anlattı Balkan Savaşı yıllarından itibaren epik şiirler yazmaya başladı Birincil büyük destanı, “Çanakkale Şehitleri'ne“ başlıklı şiiridir İkinci büyük destanı ise Bursa'nın işgali üzerine yazdığı “Bülbül“ adlı şiiridir Üçüncü olarak da İstiklâl Marşı'nı yazarak İstiklâl Savaşı'nı anlatmıştır Sanat sanat içindirgörüşüne karşı çıkan Mehmet Âkif, dinî yönü ağırlıkta bir edebiyat tarzı benimsemişti Edebiyat dili olarak Millî Edebiyat akımına tepki gösterdi ve edebiyatta batılılaşma konusunda Tevfik Fikret ile çatışmıştır

wikipedia
*
 
Üst Alt